Bildiğiniz üzere Origami bir kağıt katlama sanatıdır. Bu hikaye tamamen gerçektir ve gerçekleşmiştir. Tüm karakterler şuan muhtemel emekli veya iş-güç sahibidir.
Okulumuzun kendine has bir tavrı vardı. Bu tavrını en çok belli ettiği anlardan biri de öğretmenler ziliydi. Cem Yıldız’in Hırsız Polis için seslendirdiği ve bestelediği “İmkansız Aşk” çalardı. Ancak hicaz’ın bam teline vurmak için Hüsnü Şenlendirici versiyonu tercih edilmişti.
Yine günlerden bir gün öğretmenler zili çalıyordu. Kapıda bir arkadaşımız öğretmenin yolunu gözlüyordu. İçerisi Balık Ayhan’ın radyo programı gibi bir hal ile çalkalanıyordu.
Kapıda bekleyen arkadaşımız henüz ergenlikten nasip almamış sesiyle içeriye kısık orta tonda “Hoca geliyor, hoca” diyerek sırasına doğru seri adımlarla 100 yıllık bir çınar görüntüsü verecek şekilde yerleşiyordu. Hoca sınıfa giriyor ve bir arkadaşımız da eş zamanlı olacak şekilde ayağa kalkıyor. …
Bu yazı askerlik anısı değildir. İhtiyaç listesi ve tavsiye de içermemektedir. Okurken çıkardığınız dersler kişiye göre değişkenlik gösterebilir. Karakterler bazen hayali bazen de hayatidir.
1.Bölüm | 2.Bölümdesiniz | 3.Bölüm Yakında …
Artık nizamiye karşımda duruyor. Tamamen düşüncelerden arınmış şekilde ve büyük bir teslimiyet duygusuyla, kapıya doğru adımlarımı hızlandırıyorum. X-Ray’den geçiyorum. Meraklı kalabalıkların oluşturduğu bilinmezlik duygusu yüklü yaklaşık 100 kişinin bekleyişine ben de katılıyorum. Yanımda henüz 20–21 yaşlarında olduğunu düşündüğüm, bir arkadaş ailesi ile orada beraber bekliyoruz. Babası birden bana dönüp; Nerelisin? diyor. Anlam veremeyip cevaplıyorum. Kafasını bir rüzgar oluşturmayacak şekilde yukarı aşağı sallıyor. Benim memleketimi benim gözümün önünde onaylıyor.
Bu soru işaretleri dolu anlarda kalabalıkları dikkatini çekecek bir ses yükseliyor; “Evrağında Tırtıllı Araç yazanlar gelsin.” diyor. Hayatında sadece kışın mecidiyeköy rampasını çıkamayan, eski tırtıl diye anılan metrobüslere binmiş ben de koşa koşa gidiyorum. …
Bu yazı askerlik anısı değildir. İhtiyaç listesi ve tavsiye de içermemektedir. Okurken çıkardığınız dersler kişiye göre değişkenlik gösterebilir. Karakterler bazen hayali bazen de hayatidir.
1.Bölümdesiniz | 2.Bölüm | 3.Bölüm Yakında …
Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar:
Ya bir insan yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.
— Tolstoy
Burdurdayım. Bu şehre yabancı ve İstanbuldan kalkıp gelmiş bir yolcuyum. Sıcaklık 70 fahrenheit dolaylarında, üzerimde bir sweatshirt ve kot pantolon ile sırtımda yaklaşık 14 kiloya yakın ağırlıkta lacivert bir sırt çantası çanta var.
İstanbulda bizimkiler tüm ısrarlarıma rağmen Atatürk havaalanına kadar eşlik ettiler. Eksik olmasınlar. Uçakla Ispartaya geçtim. Yalnız değildim. 1 Uçak dolusu bedelli adayı ile beraber geçtik. Ispartada indiğimde, Burdur’a geçmek için hazır bekleyen servislerden birine biniyorum. Yanlız binmiyorum tabiki 19+1 minibüsü E sınıfı ehliyetli şoförü hariç hepimiz yine bedelli askerlik adayıyız. Havaalanından yola çıktık derken; Şöför bey kardeşimiz, dörtlüleri yakıyor. Arabayı da tam kızgın güneşin altına bırakarak araçtan iniyor. 20 dakika sonra elinde bir torba bozuk parayı direksiyonun arkasındaki sipere savurarak araca biniyor. Hakkımızı da helal ediyoruz. Çünkü bize direkt olarak “hakkınızı helal edin” denmişti. Helal olsun. Yarasın bal kaymak olsun. Bu arada atlete geçmemize an kalmış. Müslüm Gürses konserinde ağaca tırmananlar gibi üstünü başını paralamamıza saliseler var. Herkes tedirgin ve nereye geldiğinin bilincine henüz varamamışken, biri çıkıp ortaya deneysel bir fikir de atsa; herkes paşa paşa yapacak. …
Okan, Ekrem ve ben telekonferans yapıyoruz. Koalisyon güçlerine gözdağı veriyoruz. Posterleri nasıl dağıtacağımızı hunharca tartışıyoruz?!?
Final bölümü okuyorsunuz; önceki bölümler:
(Bölüm #I — Aklımıza İş Geldi, Yaptık)
Bölüm #III’ün “publish” butonuna bastıktan sonra, ofisin o kararlı-kararsız çayından bir yudum alıyorum. Aklıma Okan ile kokoreç yeme fikri geliyor ve arıyorum:
Abi, akşam işin var mı?
Okan şaşırtmıyor ve şöyle diyor:
Evet, seninle işim var. Nereye gidiyoruz?
Kendinden emin ses tonumu cebimden çıkartıp:
Çengel’e gidiyoruz!
Çengelköy motoruna biniyoruz fakat tedirginiz. Biz hep Çengelköy motoruna Çengelköy’e gitmek için bineriz; ancak hep kendimizi Beylerbeyi’ne inerken buluruz. …
Öncelikle bu birkaç bölüm fikri tamamen okan’ın başının altından çıkıyor. “2 parçalı yazı dizisi şeklinde yapalım mı?” dedi. Ben de dayanamadım arttırdım; “Ağdalı yazalım 3 olsun ✌”️ dedim. Kısacası bu yazı üç bölümden oluşuyor. Kah ağlayıp, kah güleceğiz. Umarım gülmekten ağlarız…
Bölüm II’yi okuyorsunuz; diğer bölümler:
(Bölüm #I — Aklımıza İş Geldi, Yaptık)
Zet’te dükkan açıldı. Tüm ürünlerimizin yanına ihtişamlarını koli bandıyla tutturup, promosyon olarak veriyorduk.
Tabi bu aşamaya gelmeden, baskı kağıtları konusunda onlarca deneme yaptık. En ideal kağıt ve baskı makinası bulmak adına internetten ve ozalit dediğimiz dükkanları tek tek aradık, dolaştık. İlk denemeyi Okan yapacaktı. Mesai saatlerim içinde Okan beni cep telefonumdan aradı. Başka seçeneği olmadığından olabilir. …
Öncelikle bu birkaç bölüm fikri tamamen okan’ın başının altından çıkıyor. “2 parçalı yazı dizisi şeklinde yapalım mı?” dedi. Ben de dayanamadım arttırdım; “Ağdalı yazalım 3 olsun ✌”️ dedim. Kısacası bu yazı üç bölümden oluşuyor. Kah ağlayıp, kah güleceğiz. Umarım gülmekten ağlarız…
Bölüm III’ü okuyorsunuz; diğer bölümler:
(Bölüm #I — Aklımıza İş Geldi, Yaptık)
Peki bu hikayeyi niye yazıyoruz: zet.com hakkında diyeceklerimiz var, bu hikaye bize -her şeye rağmen- çok şey öğretti.
Öncelikle, TR’deki zet.com, globaldeki etsy.com’un bir klonu — tasarımcılar için pazaryeri. Çoğu bakımdan kategorilemesi, dükkan verdiği satıcı profili, temelde verdiği servis, gelir modeli, dükkan sistemi, alışveriş süreci etsy’de ne ise zet’te de o. …
Öncelikle bu birkaç bölüm fikri tamamen okan’ın başının altından çıkıyor. “2 parçalı yazı dizisi şeklinde yapalım mı?” dedi. Ben de dayanamadım arttırdım; “Ağdalı yazalım 3 olsun ✌”️ dedim. Kısacası bu yazı üç bölümden oluşuyor. Kah ağlayıp, kah güleceğiz. Umarım gülmekten ağlarız…
(Bölüm #II — Aklımıza İş Geldi, Yaptık, Battık)
Leventteyim. Akıl almaz bir trafik… Terör sebebiyle ertelenen Galatasaray - Fenerbahçe maçı, sonunda TT Arena’da oynanacak. Tabii ben Beşiktaşlıyım (Okan da, ekrem de Beşiktaşlı). Kartal’ın uçmadığı yöne gitmem. Trafik Mecidiyeköy’den 4 Levent’e kadar istikrarından taviz vermiyordu ve FSM’ye çıkan tüm yollar kapalı olduğu için deniz yoluyla karşıya geçmeye karar verdim. Aklıma Okan (a.k.a …
Her şeklin kendine ait bir sesi ve o sesin de bir algısı vardır. Şeklin algısı aslında şeklin sesinin yansımasıdır.
Wolfgang Köhler 1929 yılında yaygın dili ispanyolca olan Tenerife’de deneyler sırasında katılımcılara soruyor:
“Hangisi Kiki? Hangisi Bouba?”
Katılımcılar soldakinin kiki sağdakinin de bouba olduğunu söylüyor. Sonrasında bu deney 2001 yılında tekrar ediliyor. Vilayanur S. Ramachandran ve Edward Hubbard konuyu tekrar dile getiriyor. Sonuç yine değişmiyor.
Yiyeceklerin seslerinin ve şekillerinin duyularımız üzerinde etkin olduğunu kanıtlamak için araştırmalar yapılıyor. Daha önce deneyimlemiş olsa da hangi meyve/sebze kiki, hangisi bouba diye sorulduğunda formuna bakıp isimler verilerek devam ediyor.
Yumuşak hatlara sahip olan yiyecekler bouba olarak tanımlanırken, keskin hatlara sahip olanlar da kiki olarak tanımlanıyor. …
Sanırım e-ticaret özelinde sektörel olarak, iyi aşama kaydettik gibi görünüyor. Artık o eski peşin satan tavrından çok uzaklaştık. Kullanıcı deneyimine özel kaynak ayıran ve yatırım yapan şirketler de kazanmayı hak edenler. Klasik politikaların uzağında minik değişikliklerin bile satış rakamlarını olumlu yönde etkilediğini pek çok kez gözlemledik.
Kulak dolgunluğu ile sabit bir bilgiden bahsedeceğim. Yıllardır büyük ürün görsellerinin kullanıcıların(müşteri) satın alma kararları üzerinde etkisi olduğu söylenir. Bu aslında doğru bir söylenti.
Özellikle bu güne kadar rastladığım, ürün satan otel, gıda, otomotiv sektör her ne olursa olsun tek bir beklenti var o da;
Alacakları ürünün tüm hatlarını görerek incelemek
Kesin birşey söylemek gerekirse, eğer görsel ile müşterinin eline ulaşan üründe farklılıklar varsa kaybedersiniz. Sonrası için müşterinin, sizden alışveriş yapması risk anlamına gelecektir. Belki de bu hatanın yapılmasıyla sadık olabilecek müşterinizi kaybedeceksiniz. …
About