Biliyor musun ben ölüyorum.

Olcayto Cengiz
2 min readFeb 24, 2017

--

Nasıl dikkatini çektim ama. Tıkladın da geldin. Çok nefis başlık değil mi?

Aslında nefis olan bir tarafı yok. Dijital ortamlarda “clickbait” denilenlere benziyor. Yani tıklaman için yem gibi.

Neden?

Ölümden bahsediyor çünkü. Üstelik benim ölümümden. Yani “Sen ölüyorsun” desem mesela süper rahatsız olursun. “Sen” diyorum, “öleceksin”. Okumak istemezsin, uzaklaştırırsın. Ama “Ben ölüyorum” deyince, bir merak çıktı di mi? Ondan geldin. “Nasıl yani?” dedin. “Hasta filan mı acaba?” diye düşündün. Bir anda aklına etraftan gelen sayısı her gün artan kanser havadisleri geldi. “O da mı acaba?” dedin. “Ölüm” dedim çünkü.

İnsanın egosunun ve şuursuzluğunun en büyük kanıtını ben geçen sene kendi kendime buldum, o zamandan beri de her yerde söylüyorum. Bakın yeryüzünde yaşayan hiç bir canlı plan yapmaz. Beslenmek için tuzak kurmak ya da kışı geçirmek için yiyecek depolamak gibi içgüdüsel davranışlardan bahsetmiyorum. Baya Ocak ayından ucuz diye alınan Temmuz ayı Bodrum biletleri ve yapılan otel rezervasyonu mesela. Ya da yazdan indirimde alınan kabanlar.

Unutuyoruz çünkü. Ölmeyeceğiz sanıyoruz.

İnsanın en büyük ödülü aynı zamanda laneti; öleceğini unutması.

Halbuki ölüyoruz. Daha önce de yazmıştım, “Oh bitti bugün!” diyoruz mesela yorucu ya da sıkıntılı bir günün sonunda. Sevindiğimiz şeyin aslında ömrümüzden giden bir gün daha olduğunun farkına varmıyoruz, unuttuk çünkü.

Aaa annemi arayacaktım” diyoruz, sonra “Ya dur şimdi yarın ararım” diyoruz. Ve sadece kendi öleceğimizi değil, annemizin öleceğini de unuttuğumuzu en net şekilde göstermiş oluyoruz.

İşte böyle bazen düşünürken, aklıma annemin, babamın bir gün öleceği geliyor. Hani “Allah sıralı ölüm versin” denir ya, işte o sıradan gidersek inşallah; ben öleceğim, karım ölecek. Oğlan önce babasız sonra annesiz kalacak filan. Duygu sömürüsü filan yapmıyorum ha, bildiğin gerçek bu. Bu gerçeği farkettiğin an diyorsun ki;

Lan ben ölüyorum her gün

O an bir aydınlanma geliyor ya, “Ben ne yapıyorum” diye. O aydınlanmaya sebep olan ışığı koruyabilsek aslında var ya, çok başka bir hayat süreriz.

Bu yazıyı bile biliyorum ki annem karım filan okuyacak. Arkadaşlarım okur belki. Çoğu okurken rahatsız olacak, annem muhtemelen beni arayacak “Sen neyi dert ettin evladım. Takma kafana sıkma canını” diyecek. Karım muhtemelen önce yazımı övecek, ardından da “Neden böyle bir şey yazdın ki ölmeli filan” diyecek.

Çünkü oğlumuza bile bunu öğretiyoruz biz. “Ölmeli mölmeli diziler filmler izleme” diyoruz.

Bak buna da dün akşam ayıldım. İzlesin tabi çocuk. Ölüm hayatın bir parçası. Havalı kapanışı. Yadsımak sadece yalan olur.

Ölümü ve öleceğimizi unutmaya, yadsımaya ve görmezden gelmeye harcadığımız çabayı yaşadığımız anı daha güzelleştirmeye harcarsak inanıyorum ki hayatı damıtmaya başlarız.

Ya da saçmalıyor da olabilirim ama ben elimden geldiğince bunu yapacağım.

Hatta şimdi şu yazıyı yayınlayıp önce bi’ karımı arayayım, “Öğlen geliyor musun yemeğe?” diyeyim, sonra da annemi arayayım, bi “Seni seviyorum kadın unutma sakın!” patlatayım.

(Yazım hatası filan olabilir, sadece oturdum yazdım ve yayınladım. Tekrar okumadım. Kusura bakmayın.)

--

--

Olcayto Cengiz

Father, idea vending machine, respirator, keynote speaker, educator and advisor. Passionately curious.