Hieronymus Bosch ve Last Judgement

Sürrealizmin babası olarak bilinen Bosch’u anlamak…

Özgür Kalender
4 min readApr 7, 2019

Kuzey’de Yeniçağ sanatının dinsel bir dünya görüşü içinden doğduğunu biliyoruz. Burada sanatçılar, İtalya’da olduğundan daha uzun bir süre Ortaçağ geleneklerine bağlı kalıyorlardı. Bu bakımdan Flaman’da XV. Yüzyılın sonlarına doğru gelişen yeni akımlara yerleştirilmekte güçlük çekilen bir sanatçıyla, Hieronymus Bosch’la karşılaşmak bizi şaşırtmamalıdır.

Bosch o dönemde ‘s Hertogenbosch adlı Felemenk kentinde yaşıyordu. 1516 yılında öldüğünde kaç yaşındaydı bilinmiyordu ama 1488 yılında bağımsız bir usta olduğuna göre çok uzun bir süre çalışmış olsa gerek.

Bu sanatçının yapıtlarında, çağdaşlarında görmediğimiz bir dünya gözlerimizin önüne açılıyor. Ortaçağın artık unutulmuş sanılan boş inançları, cehennem zebanileri, cadıları ve bütün kötü ruhlarıyla yeniden canlanarak karşımıza çıkıyor.

Resimlerinde din adamlarını gülünç düşürüyor ve bu yaklaşımı uzun süre dine ve Kilise’ye karşı olduğu sanısını uyandırıyordu. Resimlerinde cehennem tasvirleri o kadar geniş yer aldığı halde, pek az cennet tasvirine rastlıyoruz. İnsanın cennetten kovulması öncesini gösteren bu resimlerin konuları da insanın yaratılışı ve ilk günah menkıbeleridir.

Bosch’a göre bu dünya kötü bir dünyadır. Bütün bunlar, bu sanatçının daha çok halk arasında boş inançların canlılığını sürdüren gerici bir tarikat çevresinin sözcüsü olarak anılmasına sebep olmuş olmalı.

İşlerinde detaya önem verdiği için ince fırçalarla çalışmış ve genelde ahşap üzerine yağlıboya veya tempera kullanmıştır. Dönemin diğer işleri ile kıyaslandığında benzer malzemeler göze çarpmaktadır. Ancak Bosch’un detaycılığı örneğine az rastlanır çalışmalar ortaya çıkartmıştır.

Bu resimleri yaparken acaba ne düşünüyordu? Geçmiş bir çağın inançlarını gülünç göstererek yermek, bunlara inananlarla alay mı etmek istiyordu? Bosch’un sanatçı kişiliğini yeterince aydınlatacak veriler olmadığı için bu soruyu yapıtları üzerinden cevaplamak en doğrusu olur.

“Last Judgement” isimli ahşap üzerine yağlıboya çalışmasının detaylarından bahsetmek bizim -sürrealizmin babası olarak bilinen- Bosch’u daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Bir ana bölümün yanında iki kanattan oluşan tablo yapıları hemen dikkat çekiyor. Aslında Bosch Rönesans dönemini çok simgesel sergileyen bir ressam değil, hatta en uç noktasında diyebiliriz. İşlerinde Rönesans döneminin o ışığı ve karanlığı yoktur. Ama bu mükemmel işlerle var olan Rönesans’a uzaklığı aslında kendisine olan bir uzaklığı da bünyesinde barındırır. Bosch kesinlikle sürrealizmin babasıdır, atasıdır, tanrısıdır. Kendisini ne kadar tanırsak bizi Rönesans döneminden o kadar uzaklaştırıp, kendi dünyasının derinliklerine hapsedecektir.

Bosch’un “Last Judgement” tablosunda kanatlar kapalıyken her iki kanatta da birer aziz görüyoruz. Gri (grisaille) tonlarda işlenmiş, heykel gibiler. Dünya gerçekliğinin taştan havasını yansıtması için yapılmış gibiler. Kapakları açtığımızda ise bizleri hayrete düşüren renklerde bir gerçek dışılıkla karşılaşııyoruz.

Kapakların sağ tarafında St.Bavo’yu görüyoruz. Soylu duruşunun etrafında fakir ve yardıma muhtaç insanlar var. Arka tarafta harika detaylandırılmış Gent şehrinden bir kesit göze çarpıyor. Bu tabloyu biraz da bu yüzden seviyorum sanırım. Canım şehrim.

Diğer kapakta ise St.James bulunuyor. Seyyah olarak resmedilmiş. İnancı ile ayakta kalmış bir ruhani arayış, inanç yürüyücüsü olarak gösterilmiş (Christian Pilgrimage).

Bize bu kadar çok detayı bu kadar temiz vermesine rağmen kapaklardaki figürlerin altındaki armalar boş bırakılmış. Nedeni tam olarak bilinmiyor ancak bağışçının iş tamamlanmadan öldüğü tahmin ediliyor.

Kapaklar açıldığı zaman karşımıza karmaşık ve bir o kadar da muazzam bir hikaye çıkıyor.

Sol kanattan başladığımızda tanrı figürünü gökyüzüne yerleştirilmiş olarak görüyoruz. Tüm görkemi ile bulutların arasında duruyor. Ancak dikkatli baktığımız zaman yüzlerce, belki de binlerce meleğin birbirleriyle savaştığını görüyoruz. “İsyancı Meleklerin Düşüşü” olarak adlandırılan bir bölümdür. Şeytan (Lucifer) tarafından yönetilen isyancı meleklerin cennetten atılıp cehenneme gönderildikleri resmedilmiştir.

En alta baktığımızda Adem ile Havva’nın yaratılışına tanık oluyoruz. Hemen üstünde yasak elmayı aldıkları sahne ve onunda hemen üstünde intikam meleğinin Adem ve Havva’yı cennetten bizim dünya diye bildiğimiz yere gönderilmek üzere uzaklaştırdığı anı görüyoruz. Tüm bunlar olurken bu mükemmel cennet hikayesinin düzenini bozan bir küçük detay dikkatimizi çekiyor. Kanadın hemen sol tarafta bir hayvanın başka bir hayvanı yediği bir sahne resmedilmiş.

Orta bölümün üstünde İsa’yı görüyoruz. Sağında ve solunda grup halinde Meryem ve Johanna, Havariler ve Kıyamet günün geldiğini altın trompetleri ile bildiren melekler yer alıyor. Ortalara baktığımızda cehennemin sınırındaki yer olarak adlandırılan belirsizlik dolu şeyler görüyoruz (limbo). Kıyamet günü ya da Araf diyebiliriz. Bir çok kaynakta cehennemin köşeleri olarak adlandırılmıştır. 7 ölümcül günahın işlendiği sahnelerle dolu ve insanların sonsuza kadar cehennemde kalacakları hissi işlenmiş. İşkence ve suçlarla süslenmiş tabloda bunları uygulayan şeytanlar ile karışık diğer yaratıklar bulunmakta. Tamamen fantastik ve şiirsel.

Sol taraftaki küçük binanın çatısına baktığımız zaman bir moda defilesi edasında yürüyen kadını ve etrafındakileri görüyoruz. Yaratıkların bakışları, çalgılar ve yatak buranın bir genelev olduğunu belirtiyor. Arkada duran mavi yaratığın enstrümanı vücudunun bir parçası, uzantısı şeklinde resmedilmiş. Bu Bosch’un çalışmasında müziği kuvvet ve dolgunluk amacı ile tek bir araç olarak kullandığının güçlü bir örneğidir.

Çatının hemen altında kilolu sayılabilecek bir adama iradesi dışında bir şeylerin içirildiği yeşil bir varil görüyoruz. Biraz dikkatli baktığımızda varilin hemen üstündeki huniyi ve binanın camından bir şeytanın arkasını dönüp idrarı ile varili doldurduğunu fark edebiliriz. Oburluk günahının işlendiği bu sahnenin bulunduğu masada büyük balığın küçük balığı yerken resmedilen sahnesi kendimizden güçsüz olanlardan avantaj sağlamamızla ilgili bir yaklaşım içeriyor.

Hemen yan tarafta binanın içinde asılı figürlerin altında bir çok figürün bir kazan içinde kaynatıldığını görüyoruz. Bir çeşit metal içinde kaynatılan bu figürler ile açgözlülük günahının işlendiği aşikar. Kendi paraları ve varlıkları içinde kaynatılan insanlar.

Hemen yanlarında kurbağa ayaklarına sahip bir yaratığın kendisine güzel bir insan omleti yapmaya hazırlanması gibi bir çok sert ve vahşet içeren sahneleri Bosch’un Sürreal yaklaşımının Rönesans köşelerindeki renkleri olarak algılayabiliriz.

Orta bölümde 3 şövalye ile simgelenen öfke günahı bulunmakta. Şövalyelerden birisinin miğferinin üstündeki insan kafası dikkatimizi çekiyor. Etraftaki figürler ve oklar bu konuyu tamamlıyor.

Sağ taraftaki kanada, yani cehenneme geçelim. Şeytan imgesinin bulunduğu yerdeki kapıdan içeriye baktığımızda insan figürleri az da olsa dikkat çekiyor. Hemen üstünde sonsuzluğa düşmüş insanları türlü işkence aletleri arasında ağlarken ve feryat ederken görüyoruz. Üst taraflarda karanlık alevler ve yıkılmış bir şehir bulunmakta.

Solda en üstte tanrıyı görmüştük, şimdide sağda en altta şeytanı görüyoruz. Hatırlayalım, cehennemin olduğu kapakta St.Bavo figürü vardı. Etrafında bulunan fakirleri görmezden gelen ve kesik bir ayağın hemen yanında resmedilmişti. Cennetin olduğu sol kapakta ise İsa’nın yolunu temsilen kardeşi St.James bulunuyordu.

--

--

Özgür Kalender

Narrative Designer / Game Director. MA grad from Interactive Media Design. Everything is bilingual here. Co-Founder of thisisfreakingfantastic.com