İstanbul Arkeoloji Müzesi

Rana Aygün
7 min readDec 4, 2021

--

Merhabalar, sizlere bugün dünyanın değerli arkeoloji müzelerinden biri olan ve beni daha girişinden itibaren heyecanlandıran, birbirinden güzel ve eşsiz eserlerin bulunduğu İstanbul Arkeoloji müzelerinden ve içindeki nadide parçaların en önemlilerinden bahsedeceğim. O zaman hiç uzatmadan konumuza geçelim ne dersiniz? :)

Tarihçesi

Öncelikle İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin tarihinden biraz bahsedecek olursak; Osmanlı Dönemi Fatih Sultan Mehmet’ten beri tarihi eserler toplanıyordu fakat bu toplanan eserlere gereken değer verilmiyor ve hepsi Aya İrini Klisesi’nde bekletiliyordu. Bu durum yanı sıra, kaçakçılık ve kaçak kazıların da git gide artması ve çok değerli parçaların ülkemizden izinsiz bir şekilde götürülmesine artık bir dur denmesi gerektiğini savunan Mimar Sinan Üniversitesi’nin ve İstanbul Arkeoloji Müzesinin de kurucusu olan arkeolog Osman Hamdi Bey durumu padişaha iletir. Bu şekilde, 1869 yılında Padişahın ve devletin önde gelen isimlerinin de yardımı ile Türkiye’mizin ilk müzesi olan “Müze-i Hümayun” kurulmuş olur.

Müzeler Hakkında

Müzeler 3 ana birimden oluşmaktadır. Ana bina olan Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi. İlk resimde gördüğünüz ana bina Neo-Klasik Dönem’i yansıtıp anıtsal yapı tarzı örnek alınarak yapılmıştır. Tarihi eserlerin çokluğundan ötürü bina daha sonra sağ ve sol kanat olarak iki tarafa büyütülmüştür. Eserler yerleştirilirken Şark eserleri ve Roma eserlerinin ayrı sergilenmesinin daha doğru olduğu düşünülür ve hemen ardından Şark Müzesi yapılır. Fakat eserler hâla müzeye sığmamaktadır ve tekrar bina yapacak bir maddi durum yoktur. Bundan ötürü, Fatih Sultan Mehmet’ten kalan 1700’lerde yapılmış tarihi Çinili Köşk’ün kullanılması uygun bulunur ve geriye kalan eserler orada sergilenmeye başlar. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim hala dışarıda kalan o kadar çok eser var ki müze bahçesinde sergilenmekte olan… Keşke bu eşsiz eserler için ek bir bina daha yapılıp zarar görüp aşınmaları engellense…

Arkeoloji Müzesi (Ana Bina)

Size üst fotoğraflarda ana binayı ve ilk girdiğinizde sağ tarafta sizi karşılayan şirin Kouros başı ,Athena Heykeli ve bir dönem haberlerde de duyduğumuz kaçırılacakken son anda yakalanan Kibele Heykeli görselini koydum.O kadar çok eser vardı ki sanırım hepsini tek tek anlatmam imkansız fakat en önemlilerinden bahsetmeden edemeyeceğim. O zaman hemen ilk eserimizden bahsedelim :)

1-)Sidon Kralı Nekropolü (Tabnit’in Lahdi)

Bugünkü Suriye-Lübnan sınırları içerisinde yaşamış olan Fenikeliler şehir devletleri olarak yönetiliyordu. Bu şehir devletlerinden en önemlilerinden biri ise Sidon’du (Sayda da denir.). Sidon Kralı Tabnit’e ait olan bu mezar Sidon lahitlerinin en eskisi olup M.Ö. 6–7. Yüzyıl arasına aittir. Mezarda kendisini rahatsız edenler için beddualar ve Fenike alfabesi ile yazılmış şu metin vardır;

“Ben Astarte rahibi ve Saydalılar kralı Tabnit bu lahit içine gömülüyorum. Ey benim mezarımı bulan kimse her kim olursan ol benim lahitimi açma ve benim huzurumu bozma. Çünkü yanımda ne gümüş, ne altın ne de define vardır. Bu lahit’de yalnızca yatmaktayım. Bana mezar olan bu lahiti açma, bu türlü hareket Astarte’ye karşı büyük bir hakarettir. Eğer benim tebbihimi tutmaz, aksine mezar odamı açar ve benim huzurumu kaçıracak olursan, yaşayan insanlar arasında ve güneş altında nesilden ve neshepten mahrum kal ve ölüler arasında yatacak yer bulma”

2-)Büyük İskender’in Lahdi

Yine Fenikelilere ait olan ve Sidon Lahdi’ne yakın bir yerde çıkarılan müzenin en nadide parçalarından kabul edilen bu Lahit’in Sidon Kralı Abdalonymos için yapıldığı söylenmektedir. Diğer lahitlerin aksine bu lahit bir cam içinde özel olarak korunuyordu ve her ne kadar rengi solmuş olsa da renklendirildiği belli olan bir lahitti. Lahitin üstünde İssos Muharebesi’ni, Gazze Savaş’ı (M.Ö.312) ve savaşın acımasızlığını belirten süslemeleri görebilirsiniz.

3-)Sidamara Lahdi

Sidamara Lahdi Konya Ereğli-Karaman köyü yolu üzerinde bulunan eski adı Sidamara olan Ambar köyünde bulunmuştur. MS. 3. Yüzyılda yapılmış olan lahit 3 metre yükseklik ve 32 ton ağırlığa sahip olması ile dünyanın en büyük ve en ağır lahidi ünvanını kapmıştır. Fakat her ne kadar günümüze çok az hasarla ulaşmış olsa da lahitin köşesinde görebileceğiniz eros başı figürü 1879 yılında İngiltere konsolosu Charles Wilson tarafından koparılmış ve İngiltere’ye sergilenmek amacı ile götürülmüştür. Şu an hâla İngiltere’dedir. Kopan başın yerine bir replikası yapılıp yapıştırılmış ve şu an o şekilde sergilenmektedir.

Daha bahsedemediğim yüzlerce eser bulunan ana müzeden ayrılıp biraz da Şark Müzesi’ndeki eserlerden bahsedelim :)

4-)Güneş Saati

Güneşin doğuşundan batışına kadar 12 çizgiye bölünmüş ve iç bükey bir yüzey alanına sahip olan bu eser Suudi Arabistan Madain Salih’te (Medine’de arkeolojik bir sit alanı) bulunmuştur. Üzerinde Aramice yazılar bulunan bu eser renginden de anlaşılacağı üzere kırmızı kumtaşından yapılmıştır.

5-)Hammurabi Yasası

Tarih derslerinden hepimizin aşina olduğu bir eser hakkında konuşalım biraz da. Hammurabi Kanunları, bildiğiniz gibi bilinen en eski ve en iyi korunmuş yazılı yasalarından biridir. M.Ö. 1760 yılında Babil kralı Hammurabi tarafından Tanrı Şamaş’ın isteği üzerine yazdığı söylenir. Orijinali silindirik bir taş üzerine yazılmış olup yaklaşık 2 metredir ve şu an Fransa Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir. Fotoğrafta görmüş olduğunuz eser ise yine Hammurabi Dönem’i yapılmış olan birebir kopyasıdır. Bu tabletin ise kanunları okullarda ve mahkemelerde kullanılması amacı ile yazıldığı tahmin ediliyor.

6-)Dünyanın En Eski Aşk Şiiri

Evet biraz da romantikleşme vakti diyelim :)

Sümer inancına göre toprakları verimli ve doğurgan kılmak için hükümdarın yılda bir kez aşk, güzellik, adalet gibi konularla ilişkilendirilen İnanna’nın (Akad,Babil ve Asurlular tarafından İştar olarak da bilinir) rahibelerinden biriyle evlenmesi kutsal bir görevdi. Yılın ilk günü yapılan ayinlerin en kutsalı olan “Kutsal Evlilik” (Hieros Gamos) müzikli danslı bir tören ile kutlanırdı ve Sümerler şarkılarla kutlama yapmayı çok severdi ve denene göre bu şiir rahiblerden biri tarafından kral için yazılmış, bestelenip şarkı olarak törenlerde söylenmiş bir şiirdir . Şiirin sözlerine gelecek olursak:

Güvey, canımın içi,

Gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,

Aslan, canımın içi,

Hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı.

Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,

Güvey, yatak odasına götür beni,

Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,

Aslan, yatak odasına götür beni.

Güvey, seni okşayayım,

Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır,

Balla dolu odada,

Gönül açan güzelliğinin tadını çıkaralım,

Aslan, okşayayım seni,

Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır.

Güvey, benden zevkini aldın,

Söyle anama, sana tatlılar verecek,

Babam sana armağanlar verecek,

Ruhun, bilirim ruhunun nerede neşelendiğini,

Eeee etkileyici mi bakalım? Neyse biz öbür eserimize geçelim :)

7-)Kadeş Antlaşması

Hitit Kralı 2. Muvattali ve Mısır Kralı 2. Ramses arasında Kadeş Kale’si önünde büyük bir savaş başlar ve savaşın galibi olmayacağı anlaşılınca bir antlaşma yapılmaya karar verilir. Kadeş Antlaşmasının yapılacağı sırada bir isyanda Muvattali öldürülür ve yerine 3. Hattuşili bu antlaşmayı imzalar ve tarihin ilk yazılı antlaşmasını bizlere bırakmış olurlar. Antlaşma da Kralın imzasının yanında Kraliçenin de imzası bulunmaktadır. Bu da Sümerler’de olan kadın-erkek eşitliğini gösteren en somut kanıtlardan olmuştur.

8-)İştar Kapısı

Bu eser günümüz Irak yaprakları içinde bulunan Babil şehrinde Yeni Babil Kralı Nabukadnezar tarafından savaş ve aşk tanrısı İştar (İnanna) için yapılmıştır. M.Ö. 575’li yıllarda şehrin sekizinci büyük kapısı olarak tasarlanmış görkemli bir eserdi. Kapının duvarları yaklaşık 575 tane boğa ve ejderha figürleri ile kaplıydı (yukarıdaki çok küçük bir kısmı). Alman Arkeologların 1899 tarihinde başlattığı kazı ile 1902 de bulunan bu tarihi şaheserin büyük bir çoğunluğu Almanya’ya götürülmüş ve şu an başkent Berlin’de bulunan Bergama Müze’sinde sergilenmektedir.

Evet biliyorum biraz uzun bir yazı oldu fakat emin olun elimden geldiğince sıkmadan ve kısaltarak anlatmak istedim kesinlikle yolunuz düşerse mutlaka ama mutlaka uğrayın derim. Sevgilerimle… :)

--

--