Sürdürülebilirlik ve Dijitalleşme

Sanem Aydoğan
4 min readDec 6, 2018

--

Sürdürülebilir yaşam, sürdürülebilir gezegen, sürdürülebilir şehirler, sürdürülebilir gelecek derken sürdürülebilirlik kelimesi artık hayatımızın her alanında karşımıza çıkar hale geldi.

Kelime anlamı olarak bir şeyin sürdürülebilir olması onun şu anki durumunu devam ettirebiliyor olması ya da kendini yenileyebiliyor olması anlamına gelir. Ama bir kavram olarak ele aldığımızda bu tanımın tam olarak kastetmek istediklerimizi karşıladığını söylemek zor. Kavram olarak sürdürülebilirliğin; öncelikle tarım, ormancılık, balıkçılık gibi yenilenebilir kaynaklar ile ilgili olarak ortaya çıktığını ve ekolojik anlamda sürdürülebilirlik düşüncesinin arkasında, kalkınmacı ideolojinin yol açtığı sorunlar ile bu sorunlara tepki olarak gelişen çevre hareketinin kazanımlarının bulunduğu söylenebilir.

1960’lı yılların kalkınma anlayışındaki temel yaklaşım, sermayeyi en etkin bir şekilde kullanarak; gelir ve üretimi, özellikle de sınai üretimi arttırmaktır. Bu şekilde yaklaşım ile büyüme hedeflenmeye başlanıldığında, iktisadi büyümenin doğal çevre üzerinde yaratacağı etkileri dikkate alınmamış, doğal kaynakların sınırsız olduğu ve üretim amacıyla ürüne dönüştürülme potansiyelinin sonsuz olduğu kabulüyle hareket edilmiştir. Bu varsayımla hareket edilince de kaynakların sınırı ve tükenebilirliği ve de bunların uzun dönemde ortaya çıkarabileceği sorunlarıyla ilgilenilmemiştir. Ancak Dünyada özellikle de sanayileşmiş bölgelerde karşılaşılan çevresel sorunların etkisiyle 1970’li yıllarda gelişen çevre hareketi kısa sürede uluslararası alanda ses duyuran bir yaklaşıma dönüşmüş ve var olan kalkınma anlayışının içeriğinin yeniden ele alınması gerekli hale gelmiştir. Yürütülen ekonomik faaliyetlerin ekolojik denge üzerinde ne denli olumsuz etkiler yarattıklarının anlaşılmaya başlanması ile birlikte ulusal ve uluslararası alanda önlemler alınması gerekliliği üzerinde görüş birliğine varılmıştır. Kalkınma anlayışına getirilen bu yeni bakış açısı sayesinde “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramı ortaya çıkmıştır.

Sürdürülebilir kalkınma kavramının ortaya çıkışından sonra dünya gündemini sıklıkla meşgul ettiği ve pek çok uluslararası oluşum ve belgeye konu olduğunu söylemek mümkündür. Ancak bunlardan Ortak Geleceğimiz (Brundtland) Raporu’ndan ayrıca bahsetmek önemlidir. Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunca hazırlanarak 1987 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunulmuş olan rapor ile kalkınma olgusu sadece ekonomik bir içeriğe sahip olmaktan kurtarılıp daha geniş bir çerçeve ile alınması ve kuşaklar arası eşitlik kavramını gündeme getirmesi nedeniyle son derece önemlidir. Rapor ile sürdürülebilir kalkınma kavramı, ekolojik ve toplumsal sürdürülebilirliği içerecek şekilde yeniden tanımlanmıştır. Böylece kalkınmanın ekonomi ve ekoloji ile olan bağı kurulmuştur.

Bu kapsamda artık sürdürülebilirliği Ortak Geleceğimiz (Brundtland) Raporu’nda yer aldığı haliyle “Doğanın ve gelecek kuşakların kendi gereksinimlerine cevap verme yeteneklerini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarımızı temin etmek ve kalkınmak.” Olarak tanımlayabiliriz.

Dünya gündemi dijitalleşmeye; verinin, internetin önemine doğru yol aldıkça sürüdürülebilirlik kavramı da bu gelişmelerden etkilenmiştir.

  • Avrupa Birliği 2020 Strateji Belgesi

2020 strateji belgesi ile Avrupa için “Akıllı, Sürdürülebilir ve Kapsayıcı Büyüme” ilkesi benimsenmiştir. Strateji içinde yenilikçilik ve kaynakların daha iyi kullanımı kavramları önemli olmuş, bilginin anahtar rol olacağı, yeni, sürdürülebilir bir sosyal piyasa ekonomisine; daha akıllı, daha yeşil bir ekonomiye giriş amaçlanmıştır. Bu kapsamda Avrupa için dijital ajanda hedefleri ve veri temelli ekonomik büyüme hedefleri tespit edilmiş ve yüksek hızda internetin yaygınlaştırılması ile kişilerin ve şirketlerin dijital pazarın faydalarından yararlanması amaçlanmıştır.

  • Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri

Birleşmiş Milletler’in sürdürülebilir kalkınma hedefleri; yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak için evrensel eylem çağrısı olarak tarif edilmektedir. Bu kapsamda 17 hedef belirlenmiştir. Bu hedeflerden ‘sanayi, yenilikçilik ve altyapı’ başlıklı 9. hedef kapsamında bilgi ve iletişim teknolojilerine verilen önemden bahsedilmiş, dünyada internet erişimine sahip olmayan 4 milyardan fazla insan olduğu, bilgi ve birikime eşit erişimi sağlamanın yanı sıra yenilik ve girişimciliği geliştirme açısından, dijital eşitsizliği gidermek kritik önem taşıdığı ifade edilmiştir.

Bu kapsamda artık sürdürülebilirlik kavramının içine dijitalleşen dünyanın gereklilik ve beklentilerinin de dahil olduğunu, bu gerekliliklerin yerine getirilmesinin uluslararası düzeyde bir amaç olduğunu söylemek mümkündür. Ekonomi ile dijitalleşmenin; veri ile ekonominin; özgürlükler ile internete olan erişimin ve daha pek çok kavramın içi içe geçtiği günümüz dünyasında aksini düşünmenin ve bilişim dünyasının kazanımlarını kapsamına almayan bir sürdürülebilirlikten bahsetmenin eksik kalacağı ortadadır.

Yeşil Bilgi Teknolojileri ( Green IT )

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere artık sürdürülebilirlik ve bilişim dünyasını birbirinden tamamen bağımsız alanlar olarak ele almak mümkün olmamakla birlikte sürdürülebilirlik kavramının bilişim teknolojileri alanından konuşulmaya başlanması ile birlikte yeşil bilgi teknolojileri kavramı ortaya çıkmıştır.

Yeşil bilgi teknolojileri (Green IT) kavramı, öncelikle bilgi teknolojilerinde kullanılan ürünlerin enerji verimliliklerine göre etiketlendiği ve bu şekilde ürünleri kullanacak kişilerin enerji tüketimi açısından en verimli ürünleri seçmesini amaçlayan bir uygulama olarak ortaya çıkmıştır.

Günümüze geldiğimizde ise, yeşil bilgi teknolojileri kavramı artık daha geniş bir anlama sahiptir ve ‘çevresel açıdan sürdürülebilir şekilde bilişim teknolojilerinin kullanımı’ olarak tanımlanmaktadır. Yeşil bilgi teknolojileri yaklaşımının benimsenmesi 3 temel üzerinde yükselmektedir.

  • Etkin Uygulama: Etkin uygulama ile anlatılmak istenilen, bilişim sistemleri tasarlanırken kapasitenin optimize edilmesidir. Bir başka ifadeyle, kullanmayacağımız özelliklere ve kapasiteye sahip ürünlerin seçilmemesi yeşil bilgi teknolojilerinin önemli bir özelliğidir.
  • Akıllı Enerji Kullanımına Sahip Teknolojiler: Bu kavram, kullanılacak yazılım ve donanımların işlevlerini icra ederken, enerji tüketimlerini akıllı bir şekilde yönetmelerini ifade etmektedir. Bilişim sistemleri tasarlanırken veya üretilirken bu özellik mutlaka dikkate alınmalıdır.
  • Çevre Dostu Teknolojiler: Çevre dostu teknolojiler ile, bilişim teknolojilerinde kullanılacak her türlü ekipmanın bütün yaşam döngüleri boyunca çevreye olan zararlı etkilerinin minimize edilmesi anlatılmaktadır. Kolaylıkla geri dönüştürülebilir malzemeler kullanılması, kullanılan malzemelerin zararlı maddeler içermemesi çevre dostu teknolojilere örnek olarak verilebilir.

Bu temeller kapsamında bakıldığında yeşil bilgi teknolojilerinin; bilişim teknolojilerinde kullanılan tüm cihazların üretiminden kullanılmasına ve kullanımlarının bitiminde elden çıkarılmasına kadar geçen tüm süreci kapsadığı görülmektedir.

  • Bilgisayar parçaları üretilirken çevreye en az zarar verecek şekilde üretim yapılması,
  • Bilişim teknolojilerinde kullanılan her türlü cihazın enerji kullanımı açısından en verimli şekilde üretilmesi,
  • Bilgisayar üretiminde geri dönüştürülebilir ve çevreye zararı olmayan malzemelerin kullanılması,
  • Veri merkezlerinin bulut bilişim gibi teknolojiler kullanılarak enerji açısından daha verimli hale getirilmesi,
  • E- ticaret, akıllı binalar, akıllı ulaşım sistemlerinin kullanılması.

Uygulamaları bu yaklaşıma örnek olarak olarak karşımıza çıkmaktadır. Kullanılan bilişim sistemleri parçalarının hayatımızın her alanında var olduğu ve miktar olarak çoklukları dikkate alındığından bu uygulamaların ortaya çıkaracağı ekolojik ve ekonomik faydanın büyük olacağı açıktır. Bunun yanı sıra dijitalleşen ve veri temelli yaklaşımı benimseyen yeni dünyanın gözde kavramları olan akıllı sistemler, nesnelerin interneti, veri merkezleri, bulut çözümler kavramları birlikte değerlendirildiğinde yeşil bilgi teknolojileri kavramının daha çok duyulacak ve uygulamalara konu olacak bir yaklaşım olması kaçınılmaz görünmektedir.

Sanem Aydoğan

--

--