Savunma Sanayii : Köprüden Önceki Son Çıkış

Saygin Arkan
5 min readDec 21, 2022

--

Ben mezun olduğum yıllarda, 2005–2010 civarında Ankara’da hakim birkaç yazılım sektörü vardı. Bunlardan birisi sonu “san” ile biten savunma sanayii şirketleri : Aselsan, Havelsan, Roketsan TAİsan diğeri de Telekom ve alt yüklenicileriydi. Bir çok startup da vardı ama yeni mezun ve hayatını Ankara’da devam ettirmek isteyen iyi bir bilgisayar mühendisinin girmek istediği birincil firmalar bunlardı.

Sadece sektör olarak değil, maaş piyasasını belirleyen de bu firmalardı. Mesela Startuplar kaliteli yeni mezun çekebilmek için “Aselsan maaşının %5 fazlası” gibi tekliflerle geliyorlardı. Aselsan %7 zam yaparsa, diğer -sanlı firmalar da ona göre zam yapıyor, piyasa üç aşağı beş yukarı bu eksende gidiyordu. Bu gidişat birkaç yıl önce değişti.

Öncelikle Trendyol, OBSS gibi firmaların uçuk ücretlerle Ankara piyasasına dalışı, arkasından pandemi sonrası remote çalışma opsiyonları ile ortalık darmaduman oldu. Benim iş değiştirmem biraz bu toz ve gaz bulutunun dağılmasına doğru oldu. Geç oldu güç oldu ama oldu.

Burada anlatacaklarım tamamen şahsi tecrübelerim, elbetteki savunma sanayiinde çalışıp web tabanlı teknolojiler kullanılan projeler, çok yenilikçi işler, uçuk maaşlı çalışanlar da olabilir. Söyleyeceklerim sadece beni bağlar, yatırım veya istifa tavsiyesi değildir :)

Backend namına niş bir alanda çalışıyorsanız, misal görüntü işleme ya da pattern recognition, AI tecrübeniz varsa, Data Mining ile uğraştıysanız her yerde geçer akçeniz var demektir. Aselsan’dan çıkar bankacılık sektörüne girersiniz mesela. El falı okuyan bir app’te çok yüksek maaşlı çalışabilirsiniz bile. Ama benim gibi düz backend developer iseniz, işler o noktada biraz değişiyor.

Bir savunma sanayii şirketi olan ESEN’de çok keyifli 7 yıl geçirdim. Ve çalıştığım insanlar hep daha-iyisini-nasıl-yaparız düşünce yapısında insanlardı. Her zaman en doğrusunu en güzelini oluşturmaya çalışan bir ekipte yer aldım. GAG projesinde işleri otomatize ettik, güzel bir altyapı kurduk, testlere önem verdik, peer review’ı aşırı ciddiye aldık. Birçok teslimatı problemsiz geçti. Fakat burada ben neydim?

  • Standart anlamda backend developer değildim.
  • Görüntü işlemeci hiç değildim
  • Donanımcı da değildim

Kamera donanımları ile haberleşen, kameradan alınan görüntüleri belli bir pipeline’da görüntü işleme modüllerine ileten, bu süreçte real time’a yakın bi hız ve makul bir memory kullanan bir uygulama tasarımında yer aldım. 4 kişilik bir uçağa bile bindim. Projenin sonunda gece 4 sularında kendimi Hatay sınır karakolunda Suriye’ye bakarken buldum.

Bir GAG uçuş testi öncesi / Cessna Caravan

İşler INS/GPS aletlerinin devreye girmesiyle karmaşıklaştı, kameraların takıldığı PanTilt motorlarıyla değişti, gece görüş kameraları, seri haberleşmeler, GigEVision kameralar vs. vs. derken keyifli güzel bir hale geldi. Ve bütün haberleşmelerde çok yeni teknolojiler de kullandık. Esas ar-ge kısmını görüntü işlemeciler yapıyordu tabii, ama yazılım projesi manasında çok güzel ve çalışması acayip keyifli birkaç projede yer aldım.

Sistemin ıcığını cıcığını bilen bi adama dönüştüm. Fakat bu süreçte database ile minimal işim oldu. C++ dünyasında monolitik bir uygulamada çok ama çok uzun süre kaldım. Microservice diye bi şeyler mi çıkmıştı? Redis niye kullanılıyordu? Kafka diye bir queue vardı. Cloud işleri almış yürümüş, insanlar Amazon’da Google’da kodlarını tutmaya çalıştırmaya başlamışlardı. Her buluşmada kulağıma yeni bir şeyler çalınıyordu, ve bambaşka bir kariyer path’i gibi geliyordu bana bunlar. Bir şeyleri kaçırdığıma dair bir hissiyat yavaş yavaş kafamda büyüdü. Maaşın geride kalmasına çok değinmiyorum, orada piyasa çok karışık. Ama 7 yıl bir yerde çalıştıktan sonra iş değiştirme süreci nasıl olabilirdi? Nereye nasıl bir pozisyona başvurabilirdim bu saatten sonra? Sıfır web tecrübem ve bir ton C++ kodumla başka bir savunma sanayii şirketine geçmek de istemiyordum. Esen savunma sanayii şirketleri içerisinde çalışması keyifli ve sevdiğim bir şirketti. Web dünyasında senior da değildim. Şu yazıyı okursanız ne demek istediğimi çok daha iyi anlarsınız.

Bu konuları en yakın arkadaşım Yiğit ile konuşurken beni AppSamurai’ye önermesi, bana bir şans vermeye karar vermeleri bütün hayatımı değiştirdi. O gün teknik mülakatta da söylemiştim, ben olsam o gün beni işe almazdım. Ama onlar aldılar.

Girdikten sonra biraz afalladığımı itiraf etmeliyim. Geçen hafta defterime göz attım, Ocak’ta bir öğrenilecekler listesi oluşturmuşum ki dillere destan. Her şey ama her şey yabancı. Sanki yeni mezun gibi her şeye sıfırdan başlamıştım. Okuyacak çok şey vardı, baba olmak üzereydim, ve gün içerisinde de tatlı-yoğun bir tempoda çalışıyordum.

Çalışma Stili

İlk farklı gelen böylesine dinamik bir ortamda çalışıyor olmak. 3 yıllık bir savunma sanayii projesindeyseniz işler biraz farklı yürüyor. Eğer düzgün bir ekipseniz, işleri planlı programlı yapıyorsanız müşteri teslimatına, dry-run testlerine kadar çok bir stresli ortam olmuyor. Test günlerinde de yüzler gülüyor, herkes mutlu mesut evine dönüyor.

Fakat burada X müşteri şunu açamamış, Y müşteri şöyle bir şey istedi 2 haftaya yapmalıyız gibi durumlar benim hiç alışkın olmadığım şeylerdi. Canlıda bir şeyler patladığında elim ayağım dolaştığı anlar oldu. Canlı ne demek bilmiyordum bile! Fakat başta Metin olmak üzere bütün ekip sağ olsun her zaman mükemmel bir pair olarak ne zaman ihtiyacım olsa oturup uzun uzun anlattılar. Haftalık alarm nöbetçiliği de alışkın olmadığım bir kavramdı, ama zamanla hepsi oturdu.

Teknoloji

Dediğim gibi başka bir sektörde de bu teknolojilerle iş yapabilirsiniz tabii, ama başta bana tamamen yabancı olan fakat günümüzde geçer akçe olan kavramlar şunlardı:

  • Golang, Microservice, Redis, Clickhouse, Kubernetes, Docker, AWS, SQS, SNS, S3, EC2, Lambda, DynamoDB, Python-Flask/Falcon, Go-Gin, SCIM, openid, Elastic Search, Kibana, Prometheus…

Listedeki her elemanın alt kırılımları, HyperLogLog ya da backend-for-frontend gibi kavramlarla beraber bir yığın oluşturdu. Her şeyi aynı anda öğrenemezdim, birer birer listeyi erittim. Sam Newman’ın bir sürü videosu ve e-kitabıyla microservice dünyasına giriş yaptım. İnsanları biraz darladım. İyi kötü biraz sistem hakimiyetim arttı. Bunca şeyi nasıl ne ara öğreneceğim diye yaşadığım stres boşunaymış. Deneyin, oluyor. Bir şeyi öğrenmenin en güzel yolu zaten elini kirletmek olduğu için, anca işin içine girince öğrenebiliyorsunuz. Atla deve değilmiş.

Kanban

Yıllardır Scrum çalışmaya alışmış biri olarak Kanban’a geçiş de biraz geniş geldi. Fakat pop-up işlerin olduğu bir ortamda disiplinli biriyseniz scrum çok da şart değilmiş. Özetle: Kanban’ı da sevdim.

Remote

Önceki işimde remote çalışma bir opsiyon değildi. Ya ekipçe geliyorduk, ya pandemiden ötürü yarısı geliyordu, yarısı evden çalışıyordu, ya da hepimiz evdeydik. Burada tamamen bize kalmış olmasının müthiş bir avantajı var. Evden çalışabilen bir insansanız — kendinizde bu iradeyi görüyorsanız — mükemmel artıları var. Uzun uzun remote çalışma güzellemesi yapmayacağım, ama uzaktan çalışmak ve canın çok sıkıldığında ofise gidip sosyalleşebilmek çok büyük bir lüks. Hala “internet bilgisayarı” gibi 2 bilgisayarla çalışan insanların olduğu dünya bana şu anda inanılmaz uzak geliyor ve tekrar oraya dönebileceğime emin değilim. Özellikle yeni doğmuş bir kızınız varsa.

Alternatif / Yurtdışı

LinkedIn profilime Go ekledikten sonra, aktif iş arayışında olMAmama rağmen gelen görüşme tekliflerinin sayısını bilmiyorum şu anda. Remote EU dahil bir çok alternatif var. Alet çantasına ekledikleriniz iş yelpazenizi inanılmaz genişletiyor. Ben Türkiye’den gitmeyi düşünmüyorum, fakat gitmeyi kafanıza koyarsanız da elinizde ASML harici başvuracak alternatifler olmuş olur :)

Hiç mi dezavantajı yok peki? Şahsi olarak düşündüm, benim açımdan tek bir dezavantajı bile olmadı. Bazen çok oturmuş ve yıllardır birlikte çalışmış bir ekibe geldiğinizde adapte olmanız zaman alabiliyor. Alışkanlıkları kırmanız ya da kendiniz alışkanlık edinmeniz zorlayabiliyor. Aidiyet hissinin yerleşmesi de vakit alabilecek bir şey. Yukarıda bahsettiğim değişiklikler stres yaratabiliyor. Fakat ekibin de yardımı ile alışıyorsunuz. Ve görüldüğü üzere avantajları çok çok fazla. Ama akın akın savunma sanayiinden çıkanlara baktıkça üzülmüyor da değilim. Aselsan eski Aselsan değil. Ankara’daki bir çok firma kaliteli yazılımcı bulmakta çok zorlanıyor. Bunları dışarıdan bile hissedebiliyor, gözleyebiliyor olmak ülke açısından çok üzücü. Ortam çok gergin

Yiğit Özgür / Ortam Çok Gergin Fuat

Bir senenin ardından hala olmak istediğim noktada değilim. Fakat doğru kararı verdiğime dair en ufak bir şüphe duymuyorum. Konfor alanının dışına çıkabilmek namına dolu bir kota kullandığım kanaatindeyim.

--

--