Anadolu Uygarlıkları 1.Bölüm Hititler 1.Kısım

Serkan Ötay
4 min readFeb 14, 2017

--

Hititler Kimlerdi? Nereden geldiler? Dilleri neydi?
Anadolu’da kurulan bir imparatorlukturlar. Kökenleri hakkında tartışmalar sürmekte. Anadolu halkı olmadıklarına göre Kuzeyden gelmiş olmaları gerekmektedir. Dilleri de Hint-Avrupa Dil ailesine mensuptur. Asıl sorun boğazlar üzerinden kuzeybatıdan mı yoksa Kafkas geçitleri üzerinden kuzeydoğudan mı geldikleridir. İki çeşit yazıları vardır; Hiyeroglif Hititçesi ve Çiviyazısı Hititçesi. Resmi işlerinde daha çok Akadca kullanmışlar ama kendi aralarında yazışmalar, törenler gibi bir çok konuda kendi dillerinde yazmışlardır.
‘’Hrozny, Hititçe’nin çözümünde metinlerde geçen NINDA (ideogram) “-an ezzatteni vatar-ma ekutteni” cümlesini ipucu olarak kullandı. NINDA’nın Sümerce “ekmek” anlamına gelen bir ideogram olduğu biliniyordu. Hrozny, -an ekinin Hititçe akuzatif (ismin tekil -i hali) eki olabileceğini düşündü. Sonra ikinci sözcük olan ed-/-ezza kelimesinin ekmekle ilgili olarak “yemek yemek” fiili anlamına gelebileceğini tahmin ederek, Latince edo, İngilizce eat, Almanca essen fiilleri ile karşılaştırması sonucunda NINDA-an ezzatteni sözcüğünü “ekmeği yiyeceksiniz” şeklinde tercüme etti.
Hrozny, ikinci cümlede ilk dikkatini çeken kelime olan vatar sözcüğünü su anlamına gelen İngilizce water ve Almanca Wasser söcükleri ile karşılaştırdı. İkinci cümlenin son sözcüğü ekutteni içindeki eku- kökü ile yine Latince su anlamına gelen aqua arasında bir bağlantı kurarak cümleyi “su içeceksiniz” şeklinde çevirdi ve elde ettiği bu verileri geliştirerek 1917 yılında ilk Hitit gramer bilgilerini yayımladı.’’ Bu da demek oluyor ki Hititler Türk olamazlar.
Hititlerden önce Anadolu’da Hattiler varmış. Hattiler o kadar yüksek kültür seviyesine gelmişler ki boyun eğdikleri kabile bile onları kültürlerini benimsemiş, sembollerini almış. Boyun eğselerde onları kendi kültür potalarında eritmişlerdir. Hattiler için Orta bölgede Hititlerden önce önce bulundukları değil onları arkasından güneydoğu Avrupa’dan geldikleri bile ileri sürülmüştür. Asur ticaret kolonileri kayıtlarından Hatti ülkesi Hattuş/Boğazköy’de değil çok daha doğuda Divriği yakınlarında oldukları da iddia edilmektedir. Güneş kursu -eti firmasındaki gibi- Hattilerin sembolüdür.
Andolu’da kalayın olmadığını bildiğime göre dışardan özellikle gelen bakırı birleştirerek tuncu elde etmişlerdir.
Eski Tunç devri sona erdiği ve M.Ö. 2000 yıllarına girildiği sırada Anadolu’da Kaniş, Hattuş, Zalpa ve Kuşşara gibi, yerli bir çok şehir devleti bulunmaktaydı.
Asur Ticaret Kolonisi
Anadolu’da sayısız krallıktan biri olan Kaniş Asur ticaret kolonisi merkez konumdaydı diğer pazarlara göre. Bunlar, Asur’dan 200–250 kadar eşek kervanıyla gelen eşyaların satılmasına ve korunmasına müsade ediyorlar, buna karşılık gümrük alıyorlar. Asur’dan elbise, esans, kalay gibi mallar geliyor altın ve gümüş götürüyorlardı. Kaniş Karumunda 150 tablet bulunmuş.
Diğer taraftan gittikçe gelişen Asurlu tüccarlar Anadolu halkına yüksek faizle borç veriyorlar ve hasat zamamı bu parayı noksansız alıyorlardı. Parası olmayıp borcunu ödeyemeyen fakirler köle yapılıyor. Saraydan gördükleri geniş müsamaha ile yenir karum(pazar)lar açtılar ve ceplerini doldurdular. Krallar da kendi paylarını alarak bı soyguna göz yumdular.
Asurluların bu sistemi 150 yıl kadar sürmüş nihayet yerli prensler arasındaki savaşlarda Karum ve Saray yakılıp yıkılmış. Zaten Kaniş Karumun II.katı yanmış Saray kalıntıları ile başlamaktadır.
Eski Hititlerin Kuruluşu
Anita, Asur Koloni Devri sonunda Anadolu birliğini kurup kendine “krallar kralı” ünvanını vermiştir. Hititler Hattuşaş’da bir imparatorluk kurma yoluna gitmişler. Anitta soyundan gelmekle övünmüşler. Hititler II. bin yılın başlarında Kafkaslar(yada boğazlar) üzerinden Anadolu’ya gelmişler ve İ.Ö. 1800'lerde ortaya çıkmışlarıdır.
Hitit devletini Anitta ile başlatırsak, o öldükten sonra yerine 1740–1710 yılları arasında hüküm süren I.Tudhalya kral oldu. Onun oğlu Puşarumma’dır. O da 1710–1680 yılları arası hüküm sürdükten sonra yerine Labarnas geçer. Seçkin bir kral olan Labarna Hititlerin kurucusu sayılır.
Kardeşi Papadilmah’la taht kavgasına tutuşmuş ve krallığı elde etmiştir. İlk kral olduğu gibi Hitit krallaro onun adını ünvan olarak almışlardır.
Labarna tahta çıkınca kendisine “kalemiz olursa o zaman memleketler Hattuşaş’a boyun eğerler” denilmekte, kralın sarayı bir kaya üzerinde düşmanınkiler ise kum üzerinde inşa edildiği kaydedilmiştir. Çok muhtemeldir ki Labarna başkenti Neşa’dan Hattuşaş’a taşımış ve nedenle kurucu ve imparator sayılmıştır.
Başka vesikalardan da Hattuşaş’ın başkent olduğunu anlıyoruz. Telipinuş fermanından öğrendiğimize göre Labarna’nın memleketi sağlam temellere oturttuğu ve sınırları genişlettiğini anlıyoruz.
M.Ö. 1650'de Labarna ölünce yerine I.Hattuşiliş geçmiştir. Onun zamanında sınırlar Haleb’e kadar uzanmıştır. I.Hattuşiliş vasiyetname bırakarak ölmüştür. Vasiyetname’de oğlu Huzziya’yı veliahdlıktan azlettiğini yerine torunu Murşişiş’i tayin ettiğini bildirir. Kraliçe Haştayar’ın pek hoşuna gitmemiştir. Oğlunun soğuk ve katı yürekliliğinden ve bencilliğinden dolayı onu tahttan men etmiştir. Yeteneksiz oğlun yerine torunu Murşiliş aday olur. Daha önce de asıl oğluyla kızını cezalandırır. Gelirini azaltır ve kalıcı sürgüne yollar. Yeni seçilen halefine öğütler verir. İstedikleri şunlardır.
“Sürekli sarayın içinde yaşıyacaksın ama yine hep alçak gönüllü davranacaksın yiyeceğin ekmek içeceğim su olmalı ancak çok yaşlandığın zaman şarap içmeyi düşüneceksin; o zaman iç içebildiğin kadar.
M.Ö. 1620'de tahta geçen I.Murşiliş hemen Halep seferine çıkar. Babasının pek netice çıkaramadığı savaştan vesikalarda “I.Murşiliş Haleb’e giderek babasının intikamını aldı” der. Yine Akadca bir vesikada “büyük kral Murşiliş Halep memleketini mahvetti” der. Kuzey Suriye’de bir çok krallıklar bulunuyordu ama durduracak bir engel değildi hiçbiri.
Murşiliş önce Haleb’i sonra da Mari krallıklarını ortadan kaldırdı. Babil kralı Şamsu-Ditana’nın üzerine gitmekte geç kalmadı oraları zapt etti ganimetlerle Hattuşaş’a döndü.
Hattuşaş’ta kargaşalar çıktığı haberini aldı. Babile birini vali yaptıktan sonra süratle başkente döndü. Bu sonu oldu.
Kralın katili Hantiliş tahtı ele geçridi; onu da suç ortağı Zidanta devirdi; onun hayatına da oğlu Ammunaş son verdi.
Bu baba katili krallar zamanında büyük kıtlık baş gösteridi. Her tarafta ayaklanmalar başladı. Arka arkaya evvelce zapt edilen Arzawa, Adanuye, Şallapa gibi şehirler ayaklanmış, çok geçmeden Kızzuwanta Krallığı da isyan etmiş, güçsüz kalan devlet eşit şartlarda anlaima imzalamış. Kuzey Suriye Mitanni devletinin hakimiyetine geçmiş, devlet gün geçtikçe güçsüzleşmiş, daralmış. Mitanniler büyük bir haline helmiş ama Hititlerde taht kavgaları sürmüş.
Amunas’ın yerine geçen Huzziya’da ağabeyi Teştis’i öldürmüş. Telipinuş’u da öldürmek istemiş ise de suikast ortaya çıkmış.
M.Ö. 1525–1500 yılları arasında tahta geçen kral, bu taht kavgalarına son vermek için Telipinuş fermanını yazdırmış.
Fermanla ilgili bilgiler;
Bu fermanda geçmişte olan anlatıyor başlardında, benim yukarıda anlattığım gibi.
Telipinu babasının tahtına oturduğu zaman Haşsuva’ya sefere çıkıyor ve orayı mahvediyor. Zizzilippa’da bir savaş yapıyor. İsyancıları ölüme mahkum ediyor. Fermanda vurgulamak istediği hanedan arasında kan dökme arttı Tanrılar kızıyor artık yapmayalım diyor. Doğum hakkı uygulamasına geçiyor. “Birinci prens kral olsun” diyor. “Birinci derece prens yoksa oğul kral olsun. Oğul yoksa prensese bir iç güveysi koca versinler o kral olsun” diyor alternatif çözümler üretmeye ve taht kavgasına son vermeyi amaçlıyor.

“Benden sonra kim kral olursa onun kardeşleri, oğulları, akrabaları, ailesinin fertleri birlik olsun”. Bu sözlerden sonra uzunca birlik olunmazsa başa gelecekleri anlatıyor. Tahmin edebiliyorsunuzdur zaten kısa geçtim.
“Eğer herhangi bir prens kötülük yaparsa başı ile ödesin. Ancak onun evine ve oğluna zarar verme. Ancak prensin ve halkın malınaı başkalarına vermek doğru değildir”.
Telipinuş’tan sonra 1550–1450 yılları aradı bütün şark bir karanlığa gömüldü. Göçler…

--

--