Sevil A.
5 min readAug 1, 2015

MEDİCİLERİN ŞEHRİ FLORANSA

Duomo Katedrali

Kitaplardan ve filmlerden fazlaca bilgi sahibi olduğum, meşhur, rönesansın başkenti unvanını almaya hak kazanmış Floransa‘ ya nihayet geldim. Tabi ki çok heyecanlıyım. Eski Floransa diye adlandırılan tam bir sanat merkezi olan şehrin meydanına adımımı atar atmaz Duomo‘ nun cazibesine kapılıyorum. Brünelleski ’nin sekizgen kubbesi ile Duomo tüm ihtişamıyla karşımda. İçine girmek için sabırsızlanıyorum. Ancak aceleciliğim nedeniyle öncelikle her yeri bir kolaçan edeyim deyip başlıyorum Floransa’nın altını üstüne getirmeye. Büyük yapıları hep sona saklarım tadını çıkararak gezerim diye … Mimariye liseden kalma bir ilgim var.

Yolumun üstünde rastladığım her yer sanat kokuyor. Domuzcular Çarşısı bile… Sonrasında hepinizin çok iyi bildiğini düşündüğüm ünlü markaların bulunduğu sokaklara açılan Cumhuriyet Meydanı görünüyor.

Meydandaki yeni atlı karınca hemen gözüme ilişiyor. Çocuklar kullanıyor ama içimden çaktırmadan binerim diye geçirmiyor değilim.

Cumhuriyet Meydanı
Signoria Meydanı

İlerliyorum ve yolum Signoria Meydanı‘na çıkıyor. Neptün Havuzu, Medici ailesinin bir zamanlar yaşadığı naçizane! Vecchio Sarayı ve ünlü heykeltraşların yapmış olduğu heykellerle dolu meydan nereye bakacağımı şaşırdığım bir yer haline geliyor. Burada bir soluk alıp La Borsa’dan aldığım kan portakalı granitam ile kavurucu sıcağın etkisini hafifletiyorum. Kesinlikle tavsiye edilir. İtalya ‘da sizi en iyi serinletecek tek şey bol buzlu bir granita. Bir taraftan serinlerken bir taraftan da heykelleri izlemeye koyuluyorum.

Perseus, Cellini

Cellini’nin Perseus’u, Ammanati’nin Neptün Çeşmesi ve Heykeli, Michelangelo ‘nun Davud Heykeli ‘nin bir kopyası ve Sabinlerin kaçırılış öyküsünü anlatan çeşitli heykeller kesinlikle görülmeye değer sanat eserleri.

Sabinlerin Kaçırılışı, Giambologna
Vecchio Sarayı, Medicilerin Evi

Meydanda yüksek kulesiyle de göze çarpan Vecchio Sarayı’na 13 Eur‘ luk bir bilet alarak giriyorum (Bu fiyata kule dahil değil).

Vecchio Sarayı Salonu, Vasari Tabloları

Sadece antresi bile göz kamaştırıcı. Tüm sütunlar yaldızlı kabartmalarla, duvarlar ise resimlerle dolu. Ev değil adeta bir sanat galerisi. Medici Ailesi’nin evi de ancak böyle olurdu. Mediciler pek çok sanatçının eğitiminde ve meslek hayatında ilerlemesinde maddi ve manevi anlamda destek olmuş ve sanata yön vermiş önemli bir aile. Bu sanatçılar arasında Da Vinci ve Michelangelo gibi çok büyük sanatçılar da var. Fotoğraf meraklısı biri olarak deli gibi fotoğraf çekiyorum.

Ardından kendimi Uffizi Müzesi’nin kuyruğunda buluyorum. Vecchio Sarayı’ndan çıktıktan sonra solda önündeki kuyruk ile kendini hemen belli ediyor. Tam bir saat beklemişken sıranın bir milim ilerlemediğini iyice anladıktan sonra maalesef oradan ayrılıyorum. Botticelli ‘nin Venüs’ün Doğuşu ve La Primavera tabloları Uffizi’de en çok görmek istediğim tablolardı. Bir başka sefere diyerek sadece müze gezisi yapacağım bir gezi planı yapmaya başlıyorum. Floransa ‘da görmek istediğim daha nice sokak, köprü ve eser beni bekliyor.

Vecchio Köprüsü’ne Giderken

Uffizi’den çıktıktan sonra yine soldan yukarı doğru Ponte Vecchio yani Vecchio Köprüsü’ne doğru ilerliyorum. Öncelikle yüksek kemerler karşılıyor beni.

Ponte Vecchio

Sonrasında üzerindeki rengârenk esnaf dükkanları ile ünlü köprüyü görüyorum. Köprünün üstüne geldiğimde özellikle kuyumcularla dolu olduğunu görüyorum. Elbette burada bir kaç anı fotoğrafı çektirmeyi unutmuyorum.

Fusilli Al Tonno, Ristorante Celestino

Köprüyü geçer geçmez 100 m sonra solda Ristorante Celestino‘ ya giriyorum. Fiyatlar gayet uygun görünüyor. Başlangıcı lezzetli bir domatesli bruschetta ile yapıyorum. Ana yemek olarak aldığım Fusilli Al Tonno kesinlikle İtalya’da yediğim en iyi makarnaydı. Bol domates soslu, makarnanın üzerine ton balığının löp löp atılmadığı, tamamiyle homojen bir şekilde yayıldığı, derinlerde nefis bir fesleğen aroması ile mükemmel bir lezzet. Yorgunluğumu atar atmaz tekrar yola koyuluyor ve bol bol fotoğraf çekmeye devam ediyorum.

Bruschetta, Ristorante Celestino
Duomo Katedrali

Sırada tabi ki sona sakladığım Duomo Meydanı ve Katedrali var. Aslında bu katedralin ismi Santa Maria del Fiore. Ancak Duomo ve Floransa Katedrali olarak da biliniyor. Duyduğunuzda şaşırmayın! Saat 17:00 ‘ye kadar içine giriş serbest. Ancak kulesine çıkmayı kesinlikle ihmal etmeyin. Mükemmel bir manzara sizi karşılayacak. Katedralin içi bugüne kadar gördüğüm bir çok katedrale nazaran daha mütevazi. Ancak kubbesindeki freskler gerçekten görülmeye değer. Katedralin sadeliği adeta kubbesini ön plana çıkarmış. Bu arada hiç bahsetmediğim katedralin önünde bulunan bir vaftizhane var. Ancak restorasyonda olması nedeniyle maalesef burayı göremedim. Vaftizhanenin kapıları Ghiberti tarafından yapılmış. “Cennetin Kapısı” denilen kapıyı Ghiberti kazandığı bir yarışma sonucu yapmaya hak kazanmış. Hatta aynı yarışmada Brünelleski’de ikinci olmuş. İki büyük sanatçının bir yarışma ile keşfedilmeleri ve tarihe adlarını yazdıracak derecede büyük eserler vermiş olmaları çok büyük bir başarı.

Cennetin Kapısı, Ghiberti

Tam bu sıralarda başıma hiç gelmeyen bir şey geldi ve sandaletlerim tamamen parçalandı. Nasıl olduğunu anlayamadım. Önce sandaletler ortadan ikiye ayrıldı, sonrasında bantları tamamen koptu ve ortada kaldım. Sanırım asfaltın kavurucu derecede sıcak olmasının yanı sıra benim çok fazla ve hızlı yürümemin de etkisi ile sandaletler dayanamadı. Tabi ki otelde yedeklerim vardı ancak Duomo Meydanı’nda öylece kalakaldım. Ayaklarımı sürür vaziyette ilk gördüğüm ayakkabıcıya girdim ve 10 dk. içinde bir sandalet aldım. O sırada yaşadığım panik görülmeye değerdi.

Floransa ‘da daha çok gezmek ve burayı daha fazla yaşamak isterdim. Ancak burası için bir günümü ayırmıştım. Bunun için pişman mıyım? Hem de çok!!!

Bir sonraki gezi planlarıma burayı tekrar ekliyor ve rotamı Roma’ya çeviriyorum.

GÜNÜN ÖZETİ :

Görülecek Yerler :

Duomo Katedrali

Vecchio Sarayı

Ponte Vecchio

Uffizi Müzesi

Yeme-İçme:

La Borsa — Granita

Ristorante Celestino — Fusilli Al Tonno , Bruschetta

Giyim:

Rapisardi