Golden State Warriors-Boston Celtics 1. Maç

Fethi Cakmak
8 min readJun 4, 2022

--

Boston Celtics 12 yıl aranın ardından çıktığı NBA Finali podyumunda 2010’ların en büyük hanedanlığı olan Golden State Warriors’ı 120–108’lik skorla devirdi. Açıkçası maçtan çıkartılacak çok fazla malzeme vardı o yüzden de bu maç yazısını yazma gereği duydum (niye duydum onu da tam olarak bilmiyorum ama öyle gerekti diyelim). 2 koçun yaptığı hamleler nasıl etki yaptı? Maça damga vuran isimler kimlerdi? Gibi soruları cevaplayacağımız yazımıza başlıyoruz.

Celtics, Rob Williams’ı Andrew Wiggins’in üstüne atarak başladı savunmada. Açıkçası bunu yapmasını beklemiyordum Udoka’nın çünkü bu plan teoride mantıklı gözükse de pratikte bazı kötü sonuçlar verebilecek gibi geliyordu bana.

Neydi bu endişeler peki?

1.si Wiggins’e bomboş üçlük imkanı vermek 2.si de yine Wiggins’e topla ve topsuz delme imkanı sağlamak. Nitekim Wiggins de maçın ilk 4,5 dakikasında 3 tane boyalı alan isabeti buldu.

Koç Udoka’nın bunu neden denediğini anlayabiliyorum. Rob’u toplu aksiyona uzak tutup onun üzerinden alan daraltıp çember korumayı istiyor koç ancak Warriors gibi bir rakibe karşı bu rolü başarıyla yerine getirmek diğer rakiplere göre çok daha zor. Zaten 2. çeyrekten itibaren Rob’u, Looney’nin üzerine atıp bu görevi Horford’a verdi ve bunun çok daha sağlıklı bir formül olduğunu görmüş olduk. Hoş, Udoka hoca 2. yarıya yine Rob-Wiggins eşleşmesini deneyerek başladı ama oradan 2 üçlük yiyince tekrardan vazgeçti bundan.

CHEF CURRY

Maçın ilk çeyreğinin elbette parlayan yıldızı açık ara Stephen Curry’ydi. NBA tarihinin en iyi şutörü ilk çeyrek (son topu saymazsak) 6/7 ile üçlük atıp 21 sayı üretti. Burada Celtics’in agresif ikili sıkıştırma getirmeyip uzununu serbest atış seviyesinde tutması enteresan bir tercihti ancak bu üçlüklerde asıl onları yaralayan ise iletişim problemi oldu. Curry’nin ilk çeyrekte bulduğu 3 üçlük isabetinde Celtics’li oyuncuların adam paylaşımında problem yaşaması, switch savunmasında hata yapması bu şutları açan ana unsurlar oldu.

Celtics ise Tatum’ın kontrolünde, basit okumalar yaparak hem forvetten üçlükleri buldu hem de White önderliğinde floater bölgesine girip oradan isabet bularak Curry’nin çılgın attığı çeyreği sadece 4 sayı geride kapatmayı başardı (White alan savunmasına karşı boyalı alana girip floater attı + Horford short roll üzeri orta mesafe soktu).

Aslında böyle biten bir çeyrekten sonra Warriors için maçın devamının o kadar da iyi geçmeyebileceğini öngörmek çok da zor olmasa gerek.

Smart on Green

Maçın 2. çeyreğinde işleri Udoka’nın yaptığı bir değişiklik çok net bir şekilde Celtics lehine çevirdi: Draymond Green’i (hatta çeyrek başında Looney’i) Marcus Smart’la tutmak.

Neden?

Bunun birkaç açıklaması var:

  1. Warriors’ın düzeninin merkezi olan Curry/Poole-Green ikili oyunlarını switch’lemek.
  2. Topa baskıyı arttırıp Green’e rahat pas attırmamak.
  3. Kısa 5’e karşı Horford’ı savunmada serbest savunmacı yapmak.

Bu hamle, Warriors’ın hareket üzerinden oynadığı oyunu direkt bozdu ve çok daha fazla birebir oynamaya itti. GSW, güçlü tarafı boş bırakıp hand-off’larla potaya yaklaşmayı seven bir takım ancak Smart, bunları bozarak Golden State’in akıcılığını elinden aldı. Ana aksiyon elinden alınınca süreye karşı hücum etmeye başladı GSW ve bu da onları çok daha fazla izolasyon oynamaya, zorlama atışlar kullanmaya itti. Eğer Wiggins/Thompson izolasyon oynayıp kendi skoruna gidiyorsa bilin ki (sayı olsa bile), Celtics savunması Golden State hücumunu yenmiştir.

Marcus Smart, bir kısa bir çeyreği savunmada ne kadar domine edebilirse o kadar domine etti. Geçişte Warriors’ın karşısında durdu, yardım getirip top çaldı, Green’in tüm aksiyonlarını ve kontralarını durdurdu. Gerçek bir savunma şöleni sunup neden Yılın Savunmacı Ödülünü hakettiğini dosta düşmana bir kez daha gösterdi. Bununla birlikte Curry’nin toptan çok uzak kalması, bazı pozisyonları köşede geçirmesi de GSW hücumunu sekteye uğratan temel sebeplerden biri oldu. Curry’nin dahil olmadığı hücumların ne kadar kalitesiz şutlar doğurabileceğini siz de tahmin edebiliyorsunuzdur.

GSW ve 3. çeyrek temposu

Warriors’la karşılaşan herkesin bildiği ama çözüm üretemediği o malum bölüme geldik: 3. çeyrek.

Celtics, bu çeyrekte Tatum’la Curry’yi eşleştirmek isteyerek potaya yaklaşmaya çalıştı ancak hem Warriors, bazı oynamak istedikleri oyunlara hazırdı hem de Tatum’ın çok kötü bir şut günü geçirmesi bu çeyrekte Yoncalar’ı yaraladı. Maçın genelini çok doğru oynayan JT’nin tek yaralayıcı olduğu bölüm ise bu çeyrekteki şut performansı oldu. GSW’nin 3. çeyreklerine karşı genelde yıldızınızın karşı koymasını beklersiniz. Tatum istediği şutları bulsa da bunları sokamadı. Tatum’ın sönük geçen 3. çeyreğine bir de top kayıpları eklenince çeyrek sonuna doğru fark 15’e kadar çıktı. Farkın 20’lere ulaşmasını engelleyen ise Al Horford ve Derrick White oldu. Özellikle White’ın çeyrek sonunda 2 pozisyon üst üste çizgiye gidip serbest atışlarda hata yapmaması Celtics’i skor ve dolayısıyla da oyunda tuttu diyebiliriz.

Diğer taraftan ise Warriors 2. yarıya hücumu basite indirgeyip topu Curry’nin eline vererek başladı. Plan çok basit: Steph Curry, topu getirip Draymond Green’le pick&roll oynuyor. Bu hücum planı, Celtics’in savunmada rotasyona girmesine yol açıp dolaylı yoldan da rakibine hücum ribaundu vermesine sebep oldu. Bu durum Celtics’in diğer tarafta yaptığı top kayıplarıyla birleşince ev sahibi takım bir anda pozisyon oyununu kazanmış oldu bu çeyrekte ve bu da GSW’ye karşı başınıza gelebilecek en kötü şey.

Bir de bu çeyrekte ne oluyorsa artık bir anda Warriors’ın rol oyuncuları ekstra şutlar da sokmaya başlıyor. Wiggins ve Klay’in dribbling üstü orta mesafeleri, Iguodala’nın bulduğu üçlük, Otto Porter’ın skor katkısı derken bir bakmışsınız herkesten skor katkısı almış Kerr’ün takımı. Bu çeyreğin sonunda farkın 20–22'lere çıkmamasının sonucuna ise 4. çeyrekte hep birlikte şahitlik ettik.

4. çeyrekte ne oldu?

Celtics çok temel bir şeyi yerine getirdi hücumda: şut soktu. Boston bu çeyrekte toplam 9/12 ile üçlük sokunca GSW’yi de kırmış oldu. Elbette bu şut performansı bazı şeylerin sonucuydu. Peki bu sonucu doğuran sebep(ler) neydi?

Öncelikle Jaylen Brown çok özel bir skorerlik performansı sergiledi. Karşısında kimi görse korkusuzca üzerine gidip skor üretti, çok iyi şut soktu, alley-oop’la Robert Williams’a asist yaptı. JB’nin topu yere vurduktan sonra ne yapacağı konusunda hala net bir fikrimiz olmayabiliyor ancak büyük anlarda sinmeden, cesurca oynaması da onun karakteriyle alakalı çok şey anlatıyor.

Brown’ın yanı sıra Derrick White’ın süre dolarken soktuğu 2 tane üçlük maçın en kritik şutlarıydı belki de. Pop’un eski öğrencisini hücumda değerli kılan ise bu şutları sokması değil, topu eline almadan ne yapacağına karar veriyor olması. White, henüz pas gelmeden savunmanın ona verdiği alanları nasıl kullanacağını, topla birlikte ne yapacağını kararlaştırmış oluyor genelde ve hep aklında net bir planla giriyor aksiyona. Oyunu hiç yormaması, topu alır almaz boyalı alan baskısı oluşturması ve oyunu kendi temposunda oynaması bu maçın son çeyreğinde yine Boston hücumunu akıcı kıldı.

Sahanın diğer tarafında ise Warriors’ın hücumun tepe taklak olmasının temel sebebiyse Iguodala-Rob eşleşmesiydi. Golden State, Miami’nin de yaptığı gibi Rob’u toplu aksiyona sokarak hücum etmeyi tercih ediyor ancak burada Rob’un eşleşmesinin kim olduğu çok kritik hale geliyor. Heat serisinde Tucker, bu eşleşmede de Iguodala’yı hücumun merkezine sokmanın iyi sonuçlar vermeyeceği aşikardı, nitekim de öyle oldu. Bunun sebepleriyse basit: Iguodala iyi bir perdeci değil ve perdeden sonra ne yerden ne de havadan bir tehdit oluşturuyor. Kerr, tersten ikili oyun oynatmayı, Iggy’yi topla potaya göndermeyi de denedi ancak Williams tüm aksiyonları kolaylıkla bertaraf etmeyi başarınca tamamen düzen dışına itmiş oldu Golden State’i.

Hücumda etkisiz kalan Jordan Poole’un (biraz da Iguodala’nın varlığı yüzünden) savunmada nasıl bir defo oluşturduğu ise herkesin malumu. Hal böyle olunca Steve Kerr de kendisinden vazgeçip topu tamamen Curry’ye emanet etme kararı aldı ancak bu da çözüm olmadı ve Celtics savunmadan ürettiği hücumlarla GSW’yi tarumar ederek ilk maçta deplasmanda rakibini havuza döktü (dikkat Jordan Poole göndermesi).

İsmini pek zikretmedik bu yazıda ancak Al Horford’ın iki taraflı oynadığı oyun oldukça büyüleyiciydi. Rakibinin Tatum’a odaklanıp riske ettiği köşe üçlüklerini soktu, savunmada ne görev verildiyse layığıyla yerine getirdi ve maçın kazanılmasında çok büyük pay sahibi oldu yaşlı kurt. Sanırım Horford kadar göze batmayan, şaşalı savunma istatistiği yakalamadan bu kadar iş yapan başka bir savunmacı yoktur. O yüzden Horford’ın hakkını verelim arkadaşlar istatistik kağıdını doldurmasa bile.

Kerr neleri değiştirebilir?

Açıkçası bu seride işler tersine dönecekse büyük oranda Celtics’in kendi ayağına sıkmasıyla olacaktır. Bu durum yine de Warriors’ın maçlara farklı planlar sunmasına engel olmamalı. Çok iyi karar vererek maçı oynayan Tatum’ın her maçta aynı olgunluğu gösteremediğini biliyoruz, Warriors’ın da ona farklı savunma şemaları hazırlayarak düzenli şekilde savunma okuması yaptırması lazım.

Bununla birlikte Celtics’in sete oturduğunda ne kadar özel bir savunma takımı ve daha ilk maçtan GSW hücumuna adapte olduğunu biliyoruz. Kerr’ün bu serinin devamında, tıpkı Celtics’in önceki rakipleri gibi tempo üretmenin yollarını bulması lazım. Bunu kaç maç ve nasıl yapabileceği konusu elbette cevaplanması hiç kolay olmayan 2 soru ancak tam da bu sebepten ötürü kendisi bir NBA koçu ben ise bu işten para kazanmayan bir NBA takipçisiyim.

Yarı sahada da bir şekilde Payton Pritchard’ın üzerine gidebilmeli GSW. Bunu sadece birebir üzerine giderek yapmayabilirsiniz. Topsuz perde aksiyonlarına sokarsınız, eşleşmesini (genelde Otto Porter’dı) potaya yakın top aldırmayı denersiniz, hücum ribaundlarına sokarsınız, yardım köşesine onun adamını yerleştirirsiniz vs. Kerr, bu seriyi kazanacaksa kendi kalıplarının dışına çıkıp Nick Nurse’çülük oynamalı biraz.

Kerr’ün en büyük uğraşı ise Jordan Poole ile ne yapacağı olacaktır. 56 yaşındaki koçun, takımın açık ara en iyi delicisi olan JP’ye hücumda bir yaşam alanı oluşturması elbette serinin gidişatını direkt etkileyecektir. GSW, ilk maçta sadece 26 boyalı alan sayısı buldu, yazıyla yirmi altı. Bu durum, Celtics’in ne kadar az delindiğini oldukça net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Son olarak da türlü sebeplerden ötürü Gary Payton’ın iyi durumdaysa 2. maçta kullanılması ve Looney’nin 25 değil 30+ dakika oynaması gerektiğini düşünüyorum. Payton, bilhassa Tatum (veya Brown) savunmasında kritik oyuncu haline gelip tempo üretmesini sağlayabilir Curry ve arkadaşlarının. Bununla birlikte Payton iyi perdeci ve devrildikten sonra adeta bir kısa JaVale McGee gibi lob tehdidi oluşturuyor, kısa devrilme sonrası fena kararlar vermiyor.

Looney’nin (biraz da kadronun geri kalanıyla alakalı tabii) sahaya getirdiği işler değerli GSW için. Savunmada hem çember koruyor hem kısa karşısında kalıyor, Green’i serbest savunmacı olarak kullanma özgürlüğü tanıyor, hücumda ne olursa olsun bir ribaund tehdidi oluşturuyor ve en önemlisi de çok iyi perdeci. 2 şut atmayan oyuncuyla kalmaya devam etmek zorunda kalacak gibi gözüküyor Kerr, hal böyleyken dışardan tehdit oluşturmayan Iguodala yerine pota altında konuşlanan Looney’i daha fazla kullanması gerektiğine inanıyorum.

Çok güzel bir ilk maçı geride bıraktık. Temennim basketbol kalitesinin bu seviyelerden aşağıya düşmemesi ve epik bir seriye şahitlik etmemiz…

--

--