Budapeşte / Macaristan

Tahsin ATEŞ
7 min readJan 11, 2015

Tuna’nın incisi, Budapeşte…

Hiç hesapta yoktu aslında, her güne yeni bir fırsat mailleriyle uyanıyoruz ya artık, işte yine bir fırsat sitesinin yeni bir kampanyasıyla aklımı çeldi bu güzel tur. Hemen ortaokuldan dostum Soner’le iletişime geçtim;

· T: Hacı napıon?

· S: İyidir müdür, işler güçler işte.

· T: Sana süper bir teklifim var, içinde Budapeşte, Viyana , Bratislava ve Prag olan eşsiz bir deneyim, Orta Avrupa Turu, hem de XYZ lira, ne dersin?

· S: O kadar şehir, bu fiyata harika, ne zaman peki?

· T: Ramazan Bayramında, hemen almamız lazım, turu aldıktan sonra vize işlemlerine başlarız.

· S: Tamam , ben varım, ok.

· T: Tamam, aldım say o zaman sen beni ☺

Bu kadar kısa konuşmayla karar verdik işte, sonra iş yerinden arkadaşım Levent dahil olmak istedi, tabi ki seve seve dahil ettik onu da tura. Bir an için aklımdan geçmedi değil, acaba Soner ve Levent’in iletişimi nasıl olur, tur zamanında net bir sonuç çıkacaktı artık ☺

Turu satın aldıktan sonra vize işlemlerine başladık, karşılaştığımız en büyük sıkıntı Çek Cumhuriyeti Konsolosluğunun işlemleri çok yavaş sürdürmesi ve vize başvurusuna gelen insanları sabahın köründen itibaren saatlerce kapı önünde bekletmesiydi, açıkçası bu durum kızdırdı ve üzdü bizi, güzel ülkem yine hep kapılarda bekletilmek zorunda mıydı!!!

Vizeleri aldık, Soner’de Antalya’dan geldi. Uçuşumuz 5 Kasım Cumartesi sabah saat 5 sularında Atatürk Havalimanından olduğundan ve bizim evlerde tam ters istikamet Kurtköy’de olduğundan, Cuma akşam önce bir Taksim yaptık, ardından gecenin ilerleyen saatlerinde de Atatürk Havaalanına vardık. Tabi çok erken ve uykusuz olduğumuzdan Levent ve Soner buldukları banklarda birkaç saatte olsa uyku moduna geçtiler, ben de malum gece güvenlik görevlisi, uykusuz zombi ☺ Diğer yolcularında gelmesiyle tur şirketimiz biletlerimizi teslim etmeye başladı ve uçağa geçtik. Bu zamana kadar hayatımdaki yurtdışı deneyimlerim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Gaziantep’e yakınlığından dolayı Halep’ten ibaretti. Bu yüzden heyecanım çok büyüktü, hep National Geographic, Atlas gibi dergilerden okuyup da bir türlü gezmeye fırsat bulamadığım yeni yerleri keşfedecektim. 2 saatlik bir uçuş sonrasında ilk durağımız olan Budapeşte Liszt Ferenc Uluslararası Havaalanına inmiştik. İlk büyük yolculuk ilk deneyim, sırtımızda birer sırt çantalarımız ve elimde fotoğraf makinemle, havaalanı dışında bizi bekleyen rehberimizle otobüslere bindik. İşte bütün güzel dostluklar burda başladı (Selam size Aydan & Gözde kuzenler ☺)

Macaristan’ın başkenti Budapeşte; Tuna Nehrinin batısında kalan ve Osmanlı Devleti zamanında ki Budin Eyaletinin yönetim merkezi olan Budin (Buda) ile nehrin doğu tarafındaki Peşte’nin 17 Kasım 1873 yılında birleşmesiyle oluşmuş şehirdir. 1526 yılında Kanuni Sultan Süleyman buralara kadar gelip Budin ve Peşte’yi fethetmiş ve bir buçuk asır Osmanlı yönetiminde kalmıştır bu iki eyalet. Evliya Çelebi’de 1662 yılında buraları ziyaret etmiş ve ünlü Seyahatname’sinde detaylı tasvirlerini vermiştir şehirlerin, üstad Çelebi notlarında Buda’da 25 cami, 47 mescit, 12 medrese, 16 mektep, 2 hamam, 8 kaplıca, 9 han, 1 saat kulesi ve 1 bedesten bulunduğunu bildirmektedir.

Kahramanlar Meydanı, photo by @tahsinates

Turumuza ilk olarak Macaristan’ın en önemli meydanlarından biri olan ünlü Kahramanlar Meydanından (Hősök tere) başlıyoruz. 1900 yılında yapımı tamamlanan meydanın hemen ortasındaki büyük sütunun tepesinde sağ eliyle 1. Macar İmparatoru olan St.Stefan’ın ‘Kutsal Tacı’ ile, sol elinde devrin Papası tarafından yaptığı dini hizmetlerden dolayı St.Stefan’a verilen ‘patrik hacını’ tutan Başmelek Cebrail karşılıyor sizi. Sütunun temelinde ise Macar geçmişinde önemli yeri olan 7 Macar liderinin heykelleri bulunuyor. Bu heykellerin hemen önünde ise, süslü demir zincirlerle çevrili bir anıt mezar bulunuyor. Macarlara göre bu anıt mezar, Macar halkının özgürlüğü ve ulusal kurtuluşu için can veren kahramanlara adanmıştır. Cebrail heykelinin hemen arkasında ise iki yanda konumlanmış sıralı sütunlar içerisinde toplam 14 Macar liderini temsil eden heykeller ve bu iki sıra sütunun tepesinde de sağlı sollu bulunan ve savaş, barış, emek, zenginlik, bilgi ve şerefi temsil eden 4 heykel daha bulunmaktadır.

Turumuza Budapeşte Parlamento Binası ile devam ediyoruz. Mimarisi ile şehrin en görkemli ve en çok ilgi çeken binalarından biri olan Parlamento Binasının inşaatı 1884 yılında Neo-Gotik mimari ile başlanmış olup, bina 1902 yılında tamamlanmıştır. Almanya ve İngiltere Parlamento binalarından sonra Avrupa’daki 3. en büyük Parlamento binasıdır. Uzunluğu 268 mt. genişliği 118 mt. ve yüksekliği 96 mt. olan Parlamento Binası içerisine 5 katlı 50 adet apartman sığdırabilecek kadar büyük.

Budapeşte Parlamento Binası, photo by @tahsinates
Gül Baba, photo by @tahsinates

Parlamento Binasının ardından, tur otobüsümüz bizleri Margaret köprüsü üzerinden şehrin Budin tarafına geçiyoruz. Buradaki ilk durağımız, Kanunu Sultan Süleyman’ı etkileyen ve Avrupa taarruzlarına katılan bir Bektaşi dervişi olan Gül Baba Türbesini ziyaret ediyoruz. Başından gülü elinden ise tahta kılıcı eksik olmazmış Gül Baba’nın. Rivayete göre adıda başında taşıdığı bir gülden dolayı Gül Baba olarak anılmaktaymış. 1531 yılında Budin’e gelmiş ve 10 yıl burada yaşamış olan Gül Baba, 1541 yılında hayata veda etmiştir. Evliya Çelebi’nin notlarında cenazesine 200 bin kişinin katıldığı rivayet edilir. Sadece Türkler tarafından değil Macarlar tarafından da sevilen Gül Baba’nın türbesinin bulunduğu tepe Gültepe (Macarca: Rózsadomb) olarak anılmaktadır. Ayrıca aynı adlı bir Macar filmi de yapılmıştır hakkında.

Gül Baba’dan ayrıldıktan sonra, yine Budin tarafında bulunan Buda Kalesine geçiyoruz. Buda (Budin) Kalesi, Moğolların 13. yüzyılda ki Macaristan Krallığı istilasından, krallığı tekrar ele geçiren Macar Kral Matthias döneminde yapılmıştır. Buda Kalesinin panoramik terasından Budapeşte’nin Peşte tarafının muhteşem manzarası seyredilebilir.

Buda (Budin) Kalesi, photo by @tahsinates

Buda Kalesi alanının içinde bulunan Matthias (Matyas) Kilisesi’de şehri ziyarete gelenleri kendisine çeker. Kilise ilk kurulduğunda ismi Saint Stephen’dı fakat bu kilise Moğol istilasında yıkıldığından yenilenen kilise öncelikle The Church of Our Lady olarak anılmıştır. 19. yüzyılda kilisenin ismi Budin tarafını Moğol istilasından sonra yeniden yaratan Kral Matthias’ın ismini alarak Matthias Kilisesi olarak değiştirilmiştir.

Özgürlik Anıtı, Gellert Tepesi, photo by @tahsinates

Turumuzun sonraki durağı Gellert Tepesi. Elizabeth Köprüsünün karşısına düşen Budin tarafındaki bu tepeden şehrin her iki yakasını da görebileceğiniz muhteşem bir manzaraya sahiptir. Rivayete göre adını hristiyalığı kabul etmek istemeyen Pagan’ların Piskopos Gellert’i bir varil içerisinde tepeden aşağıya yuvarlayıp öldürmesinden ötürü almıştır. Tepenin zirvesinde, şehrin 1945'te Rus ordusu tarafından kurtarılışının anısına dikilen Özgürlük Anıtı bulunmaktadır.

Tuna nehrinin şehri ikiye bölmesi, Budapeşte’de birden çok köprünün sahip olmasını sağlamış. Gündüz vakti pek farkedilmese de gece ışıklandırlamarı ile eşsiz görünüme sahip olan bu köprülerden Zincirli Köprü (Chain Bridge) şehrin ilk köprüsü olarak 1849 yılında açılmıştır. İkinci dünya savaşından etkilenen köprü, yapımının 100. yılında tekrar onarılıp hizmete açılmıştır. Köprünün iki tarafında da her iki ayaklarının üzerinde aslan heykelleri bulunmaktadır.

Zincirli Köprü, photo by @tahsinates

Şehrin önemli bir diğer köprüsü olan Elizabeth Köprüsü adını İmparator Franz Joseph’in eşi Kraliçe Elizabeth’ten almış. 1903 yılında tamamlandığında dünyanın en uzun asma köprüsüymüş. Bu köprüde 2.Dünya Savaşından nasibini almış ve 1964 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Gulaş Çorbası, photo by @tahsinates

Yorucu ve hızlı bir turun sonunda nihayet otelimize geçmiştik, tabi bir önceki günün uykusuzluğundan dolayı ilk işimiz biraz kestirmek oldu, uyandığımızda karanlık basmıştı şehri. Budapeşte’nin önemli ve tarihi yerlerini gündüz gezdiğimiz için akşamı şehrin akşam ki ilk işimiz güzel bir yemek aramak oldu. Budapeşte’nin en meşhur yemeği olan Gulaş’ı (Goulash) denedik, etli patatesli ve salçalı olan bu yemeğin çorba ve tava tarzında iki farklı çeşidi bulunmaktadır. Biz ikisini de test etmiştik, ve tercihimiz çorba olandan yana. Kesinlikle giderseniz denemelisiniz.

Andrassy Caddesi, Budapeşte’nin Beyoğlu caddesi diyebileceğimiz bir yerdir. Önemli alışveriş mekanları, sokak sanatçıları, barları, cafeleri, müzeleri ve meydanları ile şehrin görmeden gidilmeyecek yerlerinden biridir. Burada önemli bir bilgi olarak hırsızlık ve yan kesicilere de dikkat etmenizi öneririm.

Son olarak Budapeşte’ye gelindiğinde mutlaka yapılması gereken bir aktivite olan Tuna Nehri tekne turunu yapmadan dönmeyin. Özellikle gece manzarasında nehrin her iki tarafında boydan boya yapılan ışıklandırma görülmeye değer, eşşiz bir manzara sunuyor.

Tuna nehri gece manzarası, photo by @tahsinates

Budapeşte hakkında önemli bilgiler:

  • Para Birimi: Forint (HUF) ancak Euro’da kullanılıyor. 1000 HUF, yaklaşık 8.5 TL’ye denk geliyor (2015 Ocak ayına ait bilgi)
  • Saat farkı: -1 saat Türkiye’den gerideler.
  • Şehiriçi ulaşım: Tek yön otobüs bileti 350 HUF (şoförden alınırsa 450 HUF), metro (tramvay) bileti 300 HUF, 24 saat tüm ulaşım sistemlerinde kullanılabilen bilet 1650 HUF. Ulaşım için detaylı bilgi bu likte

Tramvay’larda bilet kontrolü yapılmamakta olup, istenilen kapıdan tramvaya binilebilir, tamamen güven esasına dayalı bir yaklaşım söz konusu, yani sizden biletleri okutmanızı bekliyorlar, bilet okuma makineleri de çok ilginçti, ofislerde kullanılan delgeçe benzer bir alet, kapıdan içeri girişinideki direklerde bulunuyor, biletinizi buraya sokup, belirttiğim delgeç ile delmeniz gerekmektedir. Bilet kontrolü olmamasına rağmen, güvenlik birimleri farklı zamanlarda sizden biletinize bakmak isteyebilir, okutulmamış biletin cezası bulunmaktadır.

Yeni bir yolculukta görüşmek üzere…

--

--

Tahsin ATEŞ

Genesys Consultant / Software Engineer / Traveller 🌍🚶🏻lives in London…