Globalleşme Üzerine

Tayga Baltacioglu
4 min readFeb 6, 2019

--

Mutlubiev’i ilk kurduğumuz gün sanırım benim vizyonumun darlığı yüzünden bugün geldiğimiz yerin hayalini bile kuramıyorduk. Zaman geçtikçe ilham alınacak girişim/girişimci sayısı arttı ve doğal olarak benim de hayallerim büyüdü. Sanırım bizim için dönüm noktası yatırımcılarımızdan Rolf ile konuşurken heycanlı bir şekilde ‘20 kişi olduk, büyüyoruz!’ cümleme ‘süper, nasıl 100 ‘e çıkacağız?’ cevabını aldığım gündü. O noktada anladım ki dışarıda bizden çok daha büyük hayaller kuran insanlar var. Bu insanlara yakın olmak için sadece kendi bulunduğum ülkede hizmet vermek yeterli olmayacaktı. Aklımda artık birşeyler yapmam gerektiği kesindi ve adım atmam gerektiğini biliyordum.

Yoğun operasyon içeren bir girişim olarak yurtdışına açılmamız bir çok kişiye imkansız gözüküyordu. Önce şirket içindeki takım arkadaşlarımı ikna etmem sonra da benim bu globalleşme fikrine daha çok alışmam gerekiyordu. Bu fikre alışmamı kolaylaştıran bir çok etken oldu. Bunları Türkiye’nin içine girmeye başladığı ekonomik durum, rakip startuplarla konuşurken sayılar benzer olsa da finansallar ve Avrupa bilinirliği sayesinde bizden çok yüksek olan değerlemeler, bizi durmadan yurtdışında iş yapmaya iten Ali Karabey ve yurtdışına açılmaya hazırlanıyoruz cümlesini eklediğim yabancı VC’lerden gelen cevaplar olarak kısaca sıralayabilirim.

Hazırlık Aşaması:

İlk olarak yeni bir şehire açılırken fizibilite yapabilmek için belirlediğimiz yaklaşık 15 kriteri bir araya getiren, bu kriterlere göre en yüksek puana ulaşan şehirleri değerlendirmeye başladık. Sizlere örnek olması için bizim baktığımız kriterlerden bazıları popülasyon, saatlik ücret, rekabet, regulasyonel kolaylık, ulaşım kolaylığı gibi oldukca basit metriklerdi. Daha da genel bakmamız gerekirse biz yeni bir ülkeye açılırken ilk şehirde minimum 1M populasyon, beyaz yakalı sayısı ve rekabet eden girişimlerin olmasını şart koştuk. Sonuç olarak son 3'e Milano, Barcelona ve Atina kaldı.Ortak karar olarak Milano’yu seçtik. Çok detaya girmiyorum sonra içinden çıkılmaz bir hal alıyor:)

Ekip Kurma:

Hedefimiz ülkelerde ufak kompakt ekipler kurarak Türkiye’den desteklemek oldu. Bunun sonucunda seçtiğimiz ülke müdürünün özelliklerine göre ekibini tamamlasını istedik. Mesela İtalya için Linkedin üzerinden çıktığımız iş ilanı vasıtasıyla tanışıp 1 hafta İstanbul’da eğitimden geçirdikten sonra teklif verip anlaştığımız Lucio önceki iş tecrübesi sebebiyle operasyonel kasları kuvvetli bir adaydı. Onun yanına pazarlama kasları kuvvetli bir ekip kurup( kendisi seçip kurdu) bu şekilde ilerlemesini sağladık. Diğer bir örnek ise İspanya’nın ülke müdürü olan Stefano Trivago geçmişi sayesinde pazarlama kasları kuvvetli olduğundan yanına operasyonel kasları kuvvetli bir ekip kurduk.İki tarafa da Türkiye’den performance marketing ve müşteri ilişkilerinin desteğini verdik. Ana hedef maliyetleri TL tutarken çok daha iyi yetenekleri aramıza katmaktı. Bence başarılı da olduk.

Legal İşler:

İtalya kısmı benim için oldukca sıkıntılıydı. Bir çok şey benim üstüme kaldığı için Tuğberk, Engin ve Ceren’den destek alsam bile çok yorucu oluyordu. Doğru hukuk danışmanlarıyla işimiz oldukça kolaylaşsa da farklı bir ülkeye açılmak zorlayıcı bir süreç oluyor. Bu süreçte bizi Rosario Sapuppo ile tanıştıran Aksan Hukuk’da işimize oldukça yardımcı oldu. Rosario ile tanışmamızın ardından oldukça şeffaf bir süreç ile şirketi İtalya’da yaklaşık 2.5 haftada kurduk. Burda asıl problem olan banka hesabıydı. Girişim olunca kısa yollar doğal olarak her zaman ortaya çıkıyor. Hızlıca Yapı Kredi Banka’sından bir hesap açtık ve oldukça üst düzey bir yöneticiden Uni Credit’e tavsiye mektubu yazdırdık. Böylelikle normalde ayları bulacak bir banka hesabı açma işlemi yaklaşık 1 ay içinde çözüldü ve hesabımız oldu. Gene de oldukça sıkıntılı bir süreçti. Türkiye vatandaşı olmanın zorluklarını oldukça hissettik:)

İspanya için ise oldukça hızlı ve pürüzsüz bir süreç yönettik.Growth ekibine katılan stayjer avukatımız Canberk işleri devr aldı ve hayatımı kolaylaştırdı. Hızlıca bir branch açarak operasyonlarımızı başlatabildik.Ne de olsa artık Avrupalı bir şirketiz:) Transferwise sayesinde ise tüm ödemelerimizi sorunsuz bir şekilde halledebiliyoruz. Daha 1 ay bile dolmadığı için çok fazla bilgi veremiyorum bu konuyla ilgili.

Büyüme:

İtalya’nın ilk 2 ayı Temmuz ve Ağustos aylarına denk geldiği için tüm bugları bulduğumuz, kafa yorduğumuz iki sakin aydı. Doğal olarak çok az işlem oldu fakat Eylül ile birlikte ortalama %78 aydan aya büyüme oranı yakalayarak oldukça keyifli bir yola girdik. 2 ay önce ise Milano’ya yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Torino’da hizmet vermeye başladık. 0 operasyonel maliyetle yeni bir şehire açılmak oldukça keyifliydi.

İspanya ise İtalya’nın vermiş olduğu bilinirlik ve özgüvenle ilk günden 6 sipariş ile mutluluk kaynağımız oldu. Farklı ülkelerin kültürleri oldukça ilgi çekici. Reklama tıklama alışkanlığı İspanyollarda oldukça gelişmiş. Yeni kullanıcı edinmek kolay olacak gibi duruyor.

Diğer girişimlerin aksine ben sayılar konusunda şeffaf olmayı çok seviyorum:) İtalya’nın 8 aylık hizmet sayıları bu şekilde!

Son Söz:

Türkiye her ne kadar büyük pazar, genç nufüs gibi klasikleşmiş sözlerle süslense de bir girişimin büyük yatırımlar çekip yüksek değerlemelere ulaşması için çok elverişli bir ülke değil. Bu yüzden her zaman söylediğim gibi artık kabuğumuzdan çıkıp dış pazarları domine etmeli, döviz kazanmalıyız. Bu yolda başımızdan geçenleri kısaca özetlemeye çalıştım. Genç bir girişimci olarak kendimce misyonum yurtdışına açılmaya çalışan girişimlere destek olmak. Bu yolda fikir alışverişi yapmak isteyen, dertleşmek veya herhangi bir şey paylaşmak isteyen herkes bana kolaylıkla ulaşabilir.

Birlikte herşey daha kolay, daha hızlı.

Herşey daha güzel olacak :)

--

--