Bir Müzisyenin Öldürülmesi Üzerine

Taylan Koca
2 min readDec 24, 2022

--

Bir zamanlar, sahne yeni bir dünya kurma, başkalarını da duyma, keşfetme aracıydı.

İnsanları dinlediği müziklerle tanır, ona göre de arkadaşlarını, kardeşlerini seçerdin.

Bir şey söylemek istiyorsan müzisyen olur, müzik grupları kurardın.

İlk gençlikte, herkes dinlediği müziğin büyüsünden bir şeyler alır, kendine, kendi şiirine bir şeyler katardı. O seninle bir ömür boyu giderdi.

Herkes kendi şehrinin öğrenci sokağından (vardı öyle bir sokak her şehirde) keşfettiği yeni albümlerle, yazıldığı enstrüman kurslarında havaya girerdi.

Şarkı sözleri değiştirilirdi, flörte jest olsun diye. Günün anlam ve önemine binaen “mutlu ol iyi bak kendine” filan gibi şarkılar veda gecelerinde çalınırdı.

Bir müzik aleti çalmak, müzik aleti çalmasa bile, iyi bir dinleyici olmak özel bir değerdi.

Sokak sanatçılarından, vapur müzisyenlerinden, en uzak mahallelerin cafelerinde kurulan küçük sahnelere kadar, sahillerde sabahlayan gitaristlerin bile bir sahne dokunulmazlığı vardı.

Vardı ben hatırlıyorum.

Otellerdeki animasyon gösterilerinde şarkıcılar talk show’a bağlar, otel müşterisi ile alay eder, kasten rezil ederdi, gülünür geçilirdi. Ertesi gün seni cümle aleme rezil etmiş sanatçıyla fotoğraf çektirirdin.

Çünkü o bir işti, saygı duyulmalıydı.

Program bitmişse bir şeyler ikram etmek, iki konuşmak için sanatçıyı masaya davet etmenin bir adabı vardı, müzisyen yorgun olabilirdi.

Sonra bir şey oldu bu ülkeye.

Sen bu dünyayı benim gördüğüm gibi göreceksin diyen, durup dururken otoriterlik taslayan zalim insanlar türedi.

Senin sahnenin olduğu yerde ne işin var?

Bu kadar şeyi şunun için söylüyorum. Herkesin kafası, düşünceleri, diğerlerinden bağımsız bir biçimde kendine ait.

Herkes kendine ait.

İğrenç bir şey oldu bu ülkeye. Hiç bir hayır cevabı kimseyi durdurmuyor. Benim dünyam burada bitiyor, senin dünyan orada başlıyor diyemiyor kimse.

Herkes artık kendine ait değil. Herkes bir kültüre ait. “Biz senin kafandan geçenin ne olduğunu biliyoruz.” diyeni mi istersin, ağzından çıkan lafın nasıl anlaşılacağına bakarak konuşmanı isteyeni mi?

Her şey yavaş yavaş zehirleniyor. Bir zalim, bir başkasını zalime çevirebilmek için uğraşıyor.

Şimdi sahnenin önündeler, ve istek şarkıları çalınmadığı için adam öldürüyorlar. Yarın doktor döverken, öbürsü gün, işinde gücünde insanlara erkeklik taslarken göreceğiz bunları.

Ülke efendi ve kölelerden ibaret kocaman bir piramide dönüşünceye kadar. Yetenekten değil, pozisyondan; potansiyelden değil, el pençe divan durmaktan; üründen değil, tanıdıktan medet ummaya, iktidar olmaya yönetmeye duyduğumuz istekle hayatımıza devam edeceğiz.

İş projeleri geliştirmekten çok, utandırma projeleri geliştirmeye devam edeceğiz. niyetleri okuyacağız. Utandıracağız, utandıracağız, utandıracağız ve ezilecekler. Ezildikleri an yüzümüze habis bir gülümseme yayılacak.

“Bilader” diyeceğiz, “bu işler böyle. Sen kendini ne sanıyosun ya.” Aynen kerhanede karşılaşmışız gibi, ortak bir utancı paylaşıyormuşuz gibi koyun koyun sırıtacaklar.

İnsan olmaya kalkışmak da ne demekmiş, hem de bu ülkede! Bize günümüzü gösterecekler.

--

--