İngilizceyi hayatıma nasıl dahil ettim?

Teslime
5 min readJul 27, 2022

--

Selam, ilk blog yazımın satırlarını yazıyorum ve sizin de okuduğunuzu hayal ettiğim için heyecanlıyım. İngilizce, neredeyse çoğumuzun dertli olduğu ve çoğu zaman da çözüm bulmak için oldukça çaba sarf ettiğimiz bir konu. Ki benim için de öyleydi.

Gramer bilgim ne kadar iyi olursa olsun kelime çalışmadaki sürekliliğimi ve konuşmadaki akıcılığı yakalayamıyordum. Birçok denememde çok az bir yol kat ederek döngüyü devam ettiremiyordum.

Sorunun kelime bilgimin az olması ve konuşmaya çalışıyorken bir kelime kurmadan önce sürekli “Ayy bu kelime buraya oldu mu? Cümlenin kalıbını doğru yaptım mı? Geçmiş mi, şimdi mi?…” falan gibi uzayıp giden bir düşünce döngüsüne girmem olduğunu biliyordum.

Çözüm olarak da gramerdeki odağımı kelime öğrenmeye vererek uzaklaşmaya çalıştım.

Normalde en iyi öğrenme yollarım; yazmak ve okumaktır. Fakat yazmayı daha önce milyon kere denemiş ama bir fayda alamamış olduğum için bu serüvenimdeki ana kaynağımı, okumak (reading) olarak belirledim. Kendime, basit ve seviyemin altında okuma kitapları seçtim. Okuduğum metinlerde bir veya iki tane bilmediğim kelime çıkıyordu. Bu sayede hem düzenli okuma (reading) yapmış hem de öğreneceğim kelimeye bir bağlam yaratmış oluyordum.

Herhangi bir dili öğrenirken en önemli etkenlerden birinin o dile her gün maruz kalmak olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle de sürdürülebilir bir çalışma planı belirledim.

Asıl amacım her gün İngilizce çalışmayı alışkanlık haline getirmekti. Bunun içinde verimli olması yerine çok kötü veya yoğun olduğum bir gün bile yapabileceğim şekilde planlamayı önemsedim. Ve küçük hedefler koyarak sürdürülebilir kılmaya çalıştım.

İlk aşamada, bir gün içerisinde bir metin okuyup bilemediğim kelimeleri noun, verb ve ikinci cümle örneğiyle kelime defterime not ediyordum. Aynı zamanda telaffuzuna da aşina olmak için bolca dinliyordum. Totalde bu çalışmam günde yarım saat sürüyordu.

İlk zamanlar, hafta içi günün sonunda yorgun olduğum için İngilizce çalışmak çok zor geldi. Bu nedenle İngilizce çalışmalarımı sabah saatlerine sabitledim.

Bir buçuk ay gibi bir süreden sonra her gün ingilizce çalışmak alışkanlığım haline geldi ve her şey yolundaydı. Bu aşamada çalışma saatlerimi 1 saat olarak güncelledim ve planıma düzenli dinleme (listening) tarafını ekledim.

Listening

Günlük konuşma kalıplarını en iyi şeklide dizilerden öğrenebileceğimi düşünüyordum. Dizi üzerinde içerikler üreten bir İngilizce, bir de Türkçe dilinde Youtube kanalı belirledim. Çünkü aslında tamamen İngilizce üzerinden ilerlemek istesem de, bu benim çok fazla efor sarf etmem demekti. Bu durumda çalışmamın zorluğu da bir anda artıyordu. Alışkanlığımın bozulmaması için videoları dengeli paylaştırdım. İngilizce video izlediğim hafta daha çok yorulacaktım, Türkçe video izlediğim haftalarda daha rahat çalışacaktım.

1 saat süren çalışmamın yarısını reading, yarısını da listening olarak ayırdım. Videoda yeni öğrendiğim kalıpları ve kelimeleri her zaman kullandığım yöntemle kelime defterime not ediyordum. Hem gün içinde çalışmakta çok zorlandım hem de “Evet artık listening tarafını da hayatıma dahil ettim.” diyebilmem de ilk deneyimime göre daha uzun sürdü.

Speaking

Bazen bazı şeyleri denemek için hazır hissetmeyiz. Ben de konuşma pratiği yapmak için kendimi hazır hissetmiyordum. Ama başlamazsam da asla hazır hissetmeyeceğimin farkındaydım.

Bu durumu aşmak için birebirde yapabileceğim konuşma pratiklerine başladım. Fakat kendimi konuşabiliyor gibi hissetmek yerine işkence çekiyor gibi hissediyordum. Ders asla akmıyordu. Henüz birebirde konuşmak için hazır olmadığımı, karşımdaki kişiyi de anlamadığımı fark ettiğim için 4 ders sonunda bıraktım.

Grup konuşma pratiklerini denemek istedim. Eğitmenlerim, bana açtıkları alanı ve daha rahat olabileceğimi hissettiriyorlardı. Pratiklerde tanımadığım ve seviyelerimizin birbirimize yakın kişilerin olmasıyla da hatalarımla dalga geçilecek gibi bir korkum olmadı. İlk katıldığım zamanda eğitmenimin anlattıklarını anlamakta biraz zorluk çekiyordum. Fakat bana sıra gelene kadar başkaları konuştuğu ve örnek oldukları için çıkarım yapa yapa ucundan sonundan anlıyordum. :) Ve en son sırayı alıp bana gelene kadar kullanmak istediğim kelimelere bakıp aklımdan cümleler kuruyor, sıra bana geldiğinde de toparlayarak söylüyordum. Eğitmenim ilerleyen derslerde verdiğim cevaplara ek başka bir soru sorana kadar da bu yöntem işlemişti. Aslında tam olarak da bu noktada organik konuşma deneyimi edinmeye başladım.

Grup konuşma pratiklerinde kendimi çok geliştirmiştim ve özgüvenimdeki artışı hissedebiliyordum. En son söz alan ben, ilk söz almak isteyen biri olmuştum, siz düşünün… :) O zamanki seviyem için doğru seçimlerimden biri olmuştu. 1 yıl boyunca aktif katılım sağladım.

Bu deneyim sonrasında native olan arkadaşlarımla konuşmalarımızı mesajlaşmadan aramaya taşıdım. Özellikle bu dönemde bunun üstüne çalıştığımı bilen arkadaşımla da haftalık 1 saat konuşmalar yapıyorduk. Bununla birlikte İngilizce seviyelerimizin yakın olan 2 arkadaşımla her hafta düzenli olarak konuşma pratiği için buluştuk. Arkadaşlık bağlarımın güçlenmesi gelişimime de ciddi ölçüde katkı sağladı. Böyle tanımlamak doğru olur mu tam emin değilim fakat arkadaş canlısı biri olduğum için bağlamım İngilizce değil iletişimdi.

Sürekli olan konuşmalar sayesinde yeni kalıplar öğreniyordum. Fakat aklımda tutmakta ve sonraki konuşmalarımda kullanmakta pek iyi olmadığımı gözlemledim. Bu nedenle de Language Island yöntemiyle kalıpların değiştirebilir noktalarını belirleyerek defter tutmaya başladım. Bu yöntem kalıpları kullanmamı kolaylaştırırken konuşma akıcılığımı da arttırdı.

Birebir konuşma pratikleri için Inekle platformunu seçtim. 2 eğitmen ile deneme dersleri yaptım. Eğitmen tercihimi; bana açtığı güvenli alana, hata yapmakta ne kadar özgür bıraktığına, hatalarımı nasıl açıkladığına ve enerjilerimizin uyumuna göre yaptım.

Eğitmenimin verdiği feedback’ler yaptığım hataları görerek onları nasıl çözeceğimi konuşup hızlı bir şekilde düzeltmemi sağladı. Buna ek olarak yapıcı/destekleyici yorumlarıyla da kendime güvenimi besledim böylece konuşmalarda girişkenliğimi iyice arttırdım.

Peki native insanlarla nasıl tanışıyorum?

Yaşadığım şehir itibariyle birçok tatilci veya burada yaşayan native kişilerle tanışma şansım oldu. Bunun yanı sıra dünyanın her noktasından insanların kullandığı mektup uygulaması olan Slowly kullandım. Profillerindeki bilgilere göre mektup gönderdiğim kişilerle iletişimim güçlendi. Yakaladığımız frekans ile de güzel arkadaşlarım oldu.

Hobi & İlgi alanları

Yazılımda İngilizce içerikleri tercih ediyor veya projelerimi hep İngilizce devam ettiriyordum. Hobilerim için İngilizceyi kullanmak bu kadar kolay olmadı. Çünkü zaten Türkçe içerik üreten kişiler de vardı ve bu tarafta İngilizce içerik tüketmek konusunda fazlasıyla çekimserdim. Ta ki duygusal çizime duyduğum ilgiyle beni derinden etkileyen bir kurs çıkıp güneş gibi parlayana kadar. Hem çok fazla anlamak istiyordum hem de bir an önce tüketmek istiyordum. Bir hafta gibi kısa bir sürede bitirdim. Benim için çok keyifli bir deneyim oldu. Bu da diğer içerikleri tüketmem için bana cesaret verdi.

Peki nasıl içerikler tükettim?

  • Karavan hayatına dair İngilizce Youtube içeriği üreten kişileri bulup onları takip etmeye başladım.
  • Devamlı olarak İngilizce kitap okumaya başladım.
  • İlgilerime yakın blogger takip ederek onların içeriklerini tüketmeye başladım.
  • Her gün birer bölüm dizi izleye başladım. (Dizi konusunda dilin seviyesinden bağımsız gerçekten ilgimi çeken dizileri tercih ediyorum. Böylece keyifle anladığım için yapılması gereken bir şey olmaktan çıkıp yapmak istediğim bir şey oluyor.)

İvmelenme & Dinlenme

Çok yoğun ve uzun bir çalışma döneminden sonra şu an genel hayatıma ve çalışma planıma baktığım zaman fiili olarak İngilizce çalışmaya ayırdığım belirli bir zamanım neredeyse yok. Sadece konuşma pratiklerinden sonra o derste öğrendiğim kalıpları deftere not ediyorum. Bir nevi bir dinlenme sürecindeyim. Buna rağmen öğrenmeye devam ettiğimi fark ettim.

Peki bu nasıl oldu? Aslında yazımın asıl amacına gelecek olursak, İngilizce için yaptığım hiçbir şeyi yapmak zorunda olduğum için yapmıyorum. Artık bu hayatıma dahil olan bir parça gibi benimle gelen bir alışkanlık oldu. Sabah kahve yapmak gibi. Ve artık anlamakta zorlandığım evreyi geçtiğim için merak ettiğim içerikler haline de geldi.

Benim yolculuğumda, deneme yanılma yoluyla bana en çok uyan yöntemi bulmaya ve onu efektif kullanmaya çalıştım. Bana kalırsa tek bir yol yok. Her yol, macera biricik. Sadece biraz kendimizi ve nasıl öğreniyor olduğumuza dair gözlemler yaparak doğru parçaları, doğru zamanda yerine koyabiliriz.

İşleri büyütüyorum ve diyorum ki, bir nevi kendimizi keşif yolculuğuna çıkıyoruz!

Umuyorum bu yazım size faydalı olur. İyi yolculuklar!

Kaynak ve yararlandığım siteler:

İngilizce kitaplar:

  • All New Very Easy True Stories — Sandra Heyer,
  • Reader at Work 1 &2,
  • More To Read 2

Kullandığım sözlükler:

Listening kaynak:

Discord:

  • The English Hub
  • The Language Sloth

Grup konuşma pratiğinde benim yararlandığım platformlar şuan aktif olmadığı için bir alan öneremiyorum.

--

--

Teslime

bolca heyecan ve enerji 🪐 bolca code | back end developer