BLAB’IN HİÇ ANLATILMAMIŞ HİKAYESİ V: TEMEL İÇGÜDÜ

BLAB
8 min readJul 28, 2016

--

mis

Ben Adanalıyım. Mersin’de büyüdüm. Adana-Mersin arası arabayla 45 dakika. Bugün İstanbul’da eviniz ile işiniz farklı yakadalarsa sabah işinize 45 dakikada ulaşamazsınız. Siri’ye sorarsınız, “Siri, kaç dakikada geçerim köprüyü 45 dakikada geçer miyim?” dersiniz mesela. Bunun üzerine Siri “Anlamadım Taylan.” der. Olaya bu şekilde bakarsanız Mersinmiş, Adanaymış çok da farketmiyor. Buna rağmen kebap, bu 45 dakikalık mesafede değişime uğrayabilmiş. Mersin’de kebap kıymasının içine çok ince kıyılmış soğan koyarlar.

Çocukluk ve ilk gençliğimin önemli bir kısmı Silifke Caddesi üzerinde yer alan Rastgeldi Apartmanı’nda geçti. O zamanlar Mersin’den Silifke’ye giderken geçmek zorunda olduğunuz bir cadde olduğu için o caddeye Silifke Caddesi deniyordu sanırım. Benzer şekilde Ankara’da da Eskişehir Yolu vardır ve tahmin edebileceğiniz gibi Eskişehir’e ancak o yolu kullanarak ulaşabilirsiniz. Belediyede çalışan, mesleği kimi caddelere isim vermek olan insanlar var. Onlar da insan neticede. Onların da şahsi problemleri olabiliyor. Evlerinde yolunda gitmeyen bazı şeyler olabiliyor. “Ben o caddeden geçmek suretiyle Silifke’ye tatile gitmiştim geçen yaz. Deniz biraz soğuktu ama genel anlamda eğlenmiştim. O halde neden oraya Silifke Caddesi demeyeyim, zaten özel hayatım bok gibi.” diye düşünebiliyorlar.

Buradan şu çıkarımı yapmak mümkün: Ne iş yaparsak yapalım, işimize hak ettiği saygıyı göstermeliyiz.

-V-

Israrlarım sonucu ele geçirip yerleştiğimiz minik Takatuka odamızda son hız çalışmaya devam ediyoruz. O kadar eğlenceli işler üretiyoruz, üretirken o kadar eğleniyoruz ki, Tayfa&Wdo ekibinden kimi insanlar kayıtsız kalamıyor. Her buldukları boşlukta bizimle birlikte fikir çalışmasına katılıyorlar. Oktay Abi olsun, Pelin, Erdem, Ayşem, Gizem olsun gerek fikirleri, gerekse de enerjileri ile bize destek oluyorlar.

Tayfa&Wdo o sıralar tuttur.com konkurunda. Konkur sunumu için Takatuka olarak da çalışıyoruz. Ajans karar alıyor; her ekip kendi sunumunu yapacak. Bizim masamızda Oktay abinin bulduğu ve birlikte geliştirdiğimiz bir fikir var. Fikir zamanının ötesinde bir fırlamalıkta. Mevcut olan her mecrada farklı bir hikayecikle var olan bir kampanya. Yani tam bir transmedya kampanyası ama o zamanlar transmedya diye bir kavram yok. Haliyle biz de transmedya kavramına uzağız ama bu tip bir kampanyanın yeni bir şey olacağını, yapılırsa bazı şeyleri değiştireceğini hissediyoruz.

En son biz sunacağız. Diğer ekipler sırayla sunumdan çıkıyor, sıra bize geliyor. İyi hazırlanmışız. Oktay abinin nerede susacağını, topu bana ne zaman atacağını biliyorum. Sunumumuzu bazı coşkulu hareketler ve kimi taklitlerle süslemişiz. Çıkıyoruz tuttur.com CEO’sunun huzuruna, başlıyoruz sunmaya. Çakır gözlü CEO, aşırı poker suratlı çıkıyor. Gözünü kırpmıyor. Sıfır mimikle seyrediyor sunumumuzu. Şakalarımıza kendimiz gülüyoruz. Aşırı gülüyoruz. Biz coştukça çakır gözlü CEO hareketsizleşiyor. O kadar hareketsiz duruyor ki ben bir ara adamın öldüğünü düşünüyorum. Sunum yaparak adam öldüren ilk ajansın Takatuka olacağı fikri bir an için hoşuma gidiyor. Sunumumuzu bitiyoruz. Ölmemiş. Bize teşekkür ediyor. Ter içinde çıkıyoruz toplantı salonundan.

Konkuru kazanıyoruz.

Ama kazanan fikir bizimkisi değil.

Rastgeldi Apartmanı ilginç bir apartman. Zamanının ötesinde bir mimariye sahip 7 katlı bir bina. Her katta 3 daire ve bu dairelere ulaşabildiğiniz uzun geniş bir koridor var. Gündüz gece apartmanın içini aydınlatmak gerekiyor çünkü çok karanlık. Karanlık koridorlar, bina görevlisinin girişte yer alan ancak kullanılmayan odası, aşırı yavaş asansör, bazı akrobatik hareketlerle ulaşabildiğiniz çatı, apartmanda yaşayan biz çocuklar için muhteşem oyun alanları. Apartmanda oynamadığımız zamanlar, yan sokağımızdaki videocudan filmler kiralıyor, her gün başka birimizin evinde film seyrediyoruz. 80'li yılların sonundayız. Amerikan filmleriyle büyüyoruz. Filmlerde gençler sevdikleri kızların odasına tırmanıp camdan giriyor. Her filmde bu böyle. Hollywood bunu bir standart olarak koymuş. Efendi efendi kapıyı çalıp girmek için izin isteyen genç erkek yok. Hepsi hırsız gibi, uğursuz gibi camdan giriyor. Çocuğuz. Kafamız az çalışıyor. Muhakeme yeteneğimiz yok denecek kadar az. Etkileniyoruz.

Evin mimarisi müsait.

O sıralar karşı apartmanın ikinci katındaki Burçak’a aşığım. Ailelerimiz dost. Düzenli görüşüyorlar. Bu görüşmelerdeki halinden tavrından onun da bana boş olmadığını düşünüyorum.

Bir yaz akşamı. Annemler evde yok. Sabah izlediğim filmin de etkisiyle, Burçak’ın odasına tırmanmayı kafama koyuyorum. İniyorum aşağı Burçakların binasını inceliyorum. Su borusu var. Bazı tutunabileceğim girintiler çıkıntılar var. Burçak’ın odasının camı açık. Yapılabilir. Başlıyorum tırmanmaya. Henüz 1. kata ulaşamadan pişman oluyorum. Ama vazgeçemeyeceğim kadar ilerlemişim. Aşağı bakmamaya çalışarak tırmanmaya devam ediyorum. Hiçbir kişisel gelişim kitabı okumuşluğum yok. Risk almadan başarılı olamazsın, her durumda sakin kalma yeteneği bizi başarıya götürür gibi bilgiler kafamda henüz mevcut değil. Ben daha çok Commodore 64 oyunlarının neşesi, Amerikan filmlerinin gazı ve çok temel bazı içgüdülerle hayatımı sürdürüyorum. Bu içgüdülerin en temeli de hayatta kalma içgüdüsü. Bugün dünyadaki genç erkek nüfusu hızla azalmıyorsa bu içgüdü sayesindedir. İçgüdüm, “Beyler tamam siz hiç şey yapmayın kontrolü ben alıyorum komple. Yoksa kendisi de yakacak bizi de yakacak bu.” diyor ve ilk iş olarak vücudumun bu gibi durumlar için hazırda beklettiği bütün adrenalini kürek kürek atıyor kaslarımın üzerine. Nefes nefese, yusuf yusuf ve can havliyle giriyorum camdan içeri. Burçak’la göz göze geliyoruz. Burçak çığlık atıyor. O çığlık atınca içeriden koşuşturma sesleri duyuluyor. Önde Burçak’ın babası, arkasından benim babam dalıyorlar odaya. Kalan son adrenalinimi bu duruma şaşırmakla harcayıp bayılıyorum.

Daha sonra Oktay Abi’yle buna benzer birkaç sunum daha gerçekleştiriyoruz. Sunum yaparken adrenalin salgılıyorum. Sunum yapmayı seviyorum. Sunum yapmanın hastasıyım, bağımlısıyım. Sahne tozu yutmak gibi düşünün. Genco Erkal’ı sahneden uzak tutabilir misiniz? Tutamazsınız. Tutmaya çalışırsanız tatsızlık çıkar. Diyaframını kullanarak size aşırı bağırır.

HAYIR TUTAMAZSINIZ!

Biz böyle sunum peşinde koşarken dedikodular gerçek oluyor. Ansızın yapılan bir açıklamayla Yiğit Şardan’ın Tayfa&Wdo’ya ortak olduğunu öğreniyoruz. Beklenen bir durumdu. Şaşırmıyoruz. Bazı kararlar alınıyor. Kimilerine yine şaşırmıyoruz, kimilerine çok şaşırıyoruz. Kimilerini haklı, kimilerini haksız buluyoruz. Gidenler oluyor, gelenler oluyor. Gelenlere karşı bir şey hissetmesek de gidenlere çok üzülüyoruz. Ben en çok Takatuka’nın bu karışıklıkta kapatılmamasına şaşırıyorum. Kararlar bitmiyor. Karar almaya doyulmuyor. Tayfa&Wdo’nun kreatif ekibinin başına Kağan Küçük geçiyor, birkaç hafta sonra ona Kemal Hayıt katılıyor. Takatuka o küçük odadan çıkartılıyor, kreatif katta bir masaya oturtuluyor. Zor kazandığımızı kolay kaybediyoruz. Yine bağımsızız ama tadımız kaçıyor.

Tüm bu olanların moralimizi bozmasına izin vermiyoruz. Takatuka’nın Tayfa&Wdo bünyesinde bir dijital ajans yapılanması olduğu gibi tuhaf bir algı söz konusu. Sanırım bu algı, hayata geçirmeyi başardığımız fikirlerin çoğunun dijital olmasından kaynaklı. Aslında dijital ajans olmak o sıralar havalı bir şey. C-Section olsun, 41?29!, Rabarba olsun sektörde fırtına gibi esiyorlar. Evet, biz de ekip olarak dijitali seviyoruz, dijitalin geleceğimizi şekillendireceğine inanıyoruz, teknolojiye çok yakın duruyoruz ama biz asla kendimize dijital ajans demiyoruz. Gelecekte bu sınırların kalkacağına inanıyoruz. Bize sorsalar biz geleceğin ajansıyız. Zaten aksi bir durum bağımsızlığımıza zarar verebilir bu yüzden bu algıyı çok kurcalamıyoruz. Takatuka olarak siz ne yapıyorsunuz şimdi dijital işler mi? gibi sorulara, he diyoruz dijital yapıyoruz. Neticede fikre inanan insanlarız, mecra ayırt eden değil.

Bu algıyla birlikte mevcut ajans müşterilerine de öyle pazarlanıyoruz ki, dijital iş siparişlerimizde hatırı sayılır bir artış meydana geliyor. Artık birtakım yazılımcılara da ihtiyacımız var. Ben aşırı para vermediğin sürece iyi yazılımcıların hep kendi işlerini yapma motivasyonunda olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden Takatuka bünyesinde yazılımcı çalıştırmaya karşıyım. Öner de benimle aynı fikirde. Ama bir yandan da masamızda sürekli 3. partilerle götüremeyeceğimiz bazı projeler var. BLAB’ın iş yapış biçimini etkileyen ve farklılaşmasında önemli bir katman olan inkübasyon modelini o dönem keşfediyoruz. Yeni kurulan bir yazılım şirketinin, ofis, elektrik, internet, sekreterya ve asıl önemlisi kurumsallık ihtiyaçlarını karşılarsak, bizimle aynı binada yer almak isterler mi acaba? İstiyorlar. Şu anki modelimize yakın bir modeli CORE İnteraktif Kollektivite kurucusu Cihan Akbil’le başlatıyoruz. Ama asıl model yaklaşık 1 yıl sonra Madde22 ile kurulacak. O sıralar onları tanımıyoruz.

Ayıldığımda Burçakların salonundaydım. Beni babam taşımış. Yüzüme su vurmuşlar da öyle uyanmışım. “Aç mısın?” diye soruyor Burçak’ın annesi ben ayılır ayılmaz. “Evet.” diyorum. “Çok acıktım, annemlerin de buraya geldiğini biliyorum. Çaldım çaldım apartman kapısını açan olmadı. Aşağıdan seslendim sonra. Baktım kimse duymuyor, pencere de açık, tırmanayım dedim.” “Ayyy yazık açlıktan bayılmış çocuk!” diyor Burçak’ın annesi. “Genç adamsın tabii yemen lazım.” diyor Burçak’ın babası. Gülümsüyor Burçak. Üzerime prim yağıyor. Prim içinde kalıyorum. Babam susuyor. İşten gelirken bana şahane bir dürüm kebap getiren babam. Annem sessiz. Kebabın yanına bana elleriyle ayran yapan annem. Mersin’de Adana’dan farklı olarak kebap kıymasının içine çok ince kıyılmış soğan koyarlar. O nedenle insanların yüzlerine doğru konuşmamaya gayret gösteriyorum.

Yarım ben, Kemal Hayıt ve Kağan Küçük.

Kağan Küçük ve Kemal Hayıt dünyanın en acayip ama bir yandan da en şahane ikilisi. Kağan reklam yazarı, Kemal art direktör. Kağan hiperaktif ve agresif bir tip, Kemal sakin. Kağan uzakdoğu sporlarının hastası, judocu, Kemal sanatçı. Buna rağmen ilginç bir uyum yakalıyorlar.

Kağan, Portfolio Yaratıcılık Okulu’nda reklam yazarlığı dersi verirken sınıfındaki insanları staj yapmaları için Tayfa&Wdo’ya davet etmiş. Gelen herkesi kabul ediyoruz. Boşalan ajansı gençler dolduruyor. Bu sırada biz de Sevkan Arıburnu ve Gizem Göker’i stajyer olarak alıyoruz. Cem Mirkelam stajyerlikten jr. art direktörlüğe terfi ediyor. Takatuka artık 6 kişi.

Biz Takatuka olarak fikir üretmeye ve sunumlar yapmaya devam ediyoruz. Tayfa&Wdo da çok yetenekli junior ve stajyerlerle yoluna devam ediyor. Kağan ve Kemal’in liderliğindeki o ekip zoru başarıyor ve Zorlu Enerji konkurunu kazanıyor. İçeride Zorlu Enerji rüzgarı eserken sadece rüzgar enerjisi ile çalışan bir web sitesi yapabilir miyiz sorusunu atıyorum ortaya bir sabah. Yaparız. Nasıl yaparız? Web sitesine rüzgar türbinleri yerleştiririz. Ziyaretçiler ekranlarına üfleyerek türbinleri döndürürler. Bulutlar dağılır, butonlar çalışmaya başlar. Çok iyi fikir. Ancak bir şey eksik. İnsanları motive etmemiz lazım. E insanlar üfledikçe ve türbinler döndükçe elektrik biriktirsek? Olur. Pek güzel olur. Bu biriken elektriği ne yapalım? Köy okullarının yıllık elektrik ihtiyaçlarını karşılayalım. Takatuka ekibinden herkes işin bir tarafından tutuyor. Nefis bir sunum hazırlıyoruz. Çat kapı gidiyoruz. İşi satıyoruz.

Her Nefes Bir Enerji projesini yaklaşık 3 ayda hayata geçiriyoruz. Web sitesini Ümit Kitapçıgil yazıyor, 3B modellemesini Görkem Çiftçi yapıyor. Aldığımız banner bütçesiyle bir film bile çekiyoruz. Ben o çekimde Öner’den adım adım bir reklamcının filme katkısının ne kadar büyük olabileceğini, neleri ne kadar zorlayabileceğini, kısacası filmciliği öğrenmeye başlıyorum.

Proje çok başarılı oluyor. Siteyi onbinlerce insan ziyaret ediyor. Milyonlarca watt enerji birikiyor. Projenin sonunda 50 köy okulunun yıllık elektrik ihtiyacını karşılıyoruz. Kristal Elma mikro site kategorisinde kazandığımız gümüş elma da işin kaymağı oluyor.

İyi hissediyoruz. Özgüvenimiz yüksek. Daha iyi fikirler bulmalı, daha büyük projeler yapmalı, Takatuka’yı yaşatmalıyız. Biz tam bunları konuşurken Tayfa&Wdo’nun, Fikir Merkezi ile birleşeceğini öğreniyoruz. Fikir Merkezi yine Yiğit Şardan’ın ortağı olduğu bir başka ajans. Bu haber geldiğinde ne güzel en azından isim belli Tayfa&Wdo&Fikir Merkezi diye bir şaka yapıyorum.

Kimse gülmüyor.

DEVAMI: BLAB’IN HİÇ ANLATILMAMIŞ HİKAYESİ VI: BÜYÜK KAÇIŞ

--

--