Herkes Yabancı Dil Öğrenebilir: Sen Bile!
İyi haber, anadilini öğrenen herkes başka bir dili de öğrenebilir (Prof.Dr. Stephen Krashen). Yazının sonuna online ingilizce kursu linki bırakacağım. Faydalı olmasını dilerim.
Kimler Dil Öğrenebilir
Eğitim seviyesi düşük olarak kabul edilen çoğu Afrika ülkesinde yabancı dil bilme oranı Türkiye’den çok fazladır. Hatta bazı kabileler arası evliliklerde eşlerin birbirlerinin dillerini öğrenmeleri gerekir ve öğrenirler. Ancak konu Türkiye’deki yabancı dil eğitimine geldiğinde çok başarılı olduğumuz söylenemez.
Düşünsenize ilkokul terk diyebileceğimiz hatta bazen okuma yazma bilmeyen anne babalar bile çocuklarına ana dillerini öğretebiliyor. Peki ya bu konuda üniversite eğitimi alanlar öğretmenler neden başarısız oluyor? Tabiki bütün suç öğretmenlerde değil. Lakin her ne kadar son yıllarda bu konuda değişim olsada, hala Türkiye’de dil öğretimi noktasında sistemsel bir yanılgı var.
Teknoloji ilerlesede bazı şeyleri tabiatı itibarıyla değiştiremezsiniz. Mesela hamilelik süresi 9 ay olduğu gibi dil öğrenirkende en ilkel yöntem geçerliliğini hala sürdürmektedir. O da aynı şeyleri çok defa duymak.
İngilizler Çok Zeki
Hülya Avşar’a atfedilen bir söz var “İngilizler çok zeki, 4 yaşındaki bir ingiliz ingilizce konuşabiliyor.”
Dil genetik kodlarla geçmediği için, bir bebeğin yanında hangi dil konuşulursa, bebek o dili öğrenir. Ve en çok duyduğu kelime genellikle ilk kelimesi olur. Kelime kelime başlayan konuşma serüveni cümlelerle uzar gider.
Herhangi bir çocuk duymadığı veya okumadığı bir kelimeyi söyleyebilir mi? Mümkün değil dediğinizi duyar gibiyim.
Yetişkinlerde de durum çok farksız değildir ama dil öğretme yerine kurallar öğretilmeye başlayınca malesef öğrenme sürecinin doğallığından uzaklaşılmış oluyor. Bu da başarısızlık getiriyor.
Anadilini öğrenen herkes başka bir dili de öğrenebilir (Prof.Dr. Stephan Krashen).
Ancak bunu başarabilmek için öncelikle hedefi ve hedefe ulaşma süresini doğru belirlemeliyiz.
Yeni bir dil öğrenmedeki amacımız nedir? Ben bu dili hangi seviyeye kadar öğreneceğim? Dilini öğrendiğim ülkede yaşayacak mıyım? O ülkede eğitim alacak mıyım? gibi soruların cevaplarının verilip ona göre bir çalışma programı çıkarılmalıdır.
Düşük Stres Seviyesi (Low Affective Filter)
Hangi dili öğrenmek istersek isteyelim bu süreçte stres seviyemizin minimum seviyede olması gerekir.
Çocukların dil öğrenme konusunda başarılı olmalarının en büyük etkenlerinden biri de stres seviyelerinin düşük olması ve genelde oyunlarla eğlenerek öğrenmeleridir.
Gramer kurallarının yoğun bir şekilde öğretildiği ve bunlardan sınav yapıldığı bir ortamda ise stres seviyesi doğal olarak yükselir ve öğrenme yavaşlar. Kendimizi konforsuz hissettiğimiz bir ortamda da devamlılık çok söz konusu olmaz.
Çok Defa Maruz Kalma
Bir diğer husus ise mutlaka bir kurs, mümkünse farklı zamanlarda birden fazla kitap ve ders programı takip edilmelidir.
Mesela A1 seviyesinde iki tane farklı konu anlatımlı kitap bitirilebilir. Bu sayede, kişinin bir çok kelimeye aşinalığı olduğu için stres seviyesi düşer; hem neler öğrendiğini görür, unuttuğu kelimeleri hatırlar hemde ekstra kelimeler öğrenir.
Ders kitapları, örneğin önce aile bireylerini öğretir, sonra renkleri, sonra kıyafetleri. Daha sonra aile bireylerine renkli kıyafetler giydirir. Daha sonra renkleri meyveler konusu ile tekrar ettirip pekiştirir. Bu şekilde hedef kelimeleri eski kelimelerin üzerine bina ederek ilerlediği için, ilk öğrenilen ve genellikle somut olan kelimeler daha akılda kalıcı olur. Soyut olan kelimelere de yeteri kadar maruz kalındığında onlarda tabiki öğrenilecektir.
Düşünmeden Konuşma
Anlık konuşma düşünmeden yapılan bir eylemdir. Eş zamanlı olarak hem düşünüp hemde akıcı bir şekilde konuşamayız. Düşünmeden ve akıcı konuşmamız da üst maddedeki çok maruz kalmaya bağlıdır.
Bazı yerler için ‘avcumun içi gibi biliyorum’ veya ‘gözüm kapalı giderim’ gibi tabirleri kullanırız. Bizi bu seviyeye getiren oralarda çok bulunmamızdır. Dil öğrenmede de durum aslında böyledir. Belirli kelimelere ne kadar maruz kaldıysak, o çerçevede gözümüz kapalı konuşabiliriz.
İngilizce “He has a blue car.” cümlesinde nerdeyse her kelimede bir kural vardır. Dolayısıyla önce gramere değil dilin yapısına ve anlamaya odaklanmamız gerekir. Söylemek istediğimiz şeyin birebir Türkçe çevirisine değil de hedef dilde nasıl söylendiğine odaklanmalı ve o şekilde öğrenmeliyiz.
Çünkü diller rastgele gelişmiştir. Ana dilimizdeki yapı başka dildeki yapıya çoğu zaman uymaz. Dolayısıyla ben istediğim cümleyi hedef dile nasıl çeviririmden ziyade ben bunu almanca nasıl söylerim veya bir finlandiyalı bu cümleyi nasıl söylerdi diye düşünmemiz gerekir.
Bir kelimeyi veya cümle yapısını düşünmeden korkusuzca konuşurken kullanabilmek için belki o cümle içindeki kelimeleri 30–40 defa farklı yerlerde duymamız veya okumamız gerekebilir.
Eğer bir kelimeyi, bir deyimi veya bir kalıbı anlık konuşmada kullanamıyorsak, yeteri kadar duymamış veya okumamışız demektir.
Kendi dilimizde bile durum böyledir. Askerliğimin 3. günü takım komutanımız dediki: “Kara Harp Okulu Öğrenci Alay Komutanı, Piyade Kurmay Albay Ali SALNUR gelecek. Bu ismi böyle ezberleyin.” Ben ve tüm arkadaşlarım bunu kafamızda oturtmakta epey zorlanmıştık. Ancak günler geçip askeri terminolojiye aşinalığımız artınca daha karmaşık kavramlar bile basit hale gelmişti.
Demem o ki; ana dilinizde bile bazı konu başlıklarına yabancı olabilirsiniz. Ama yeterli zamanı verdiğinde tıp öğrencisi de, mühendislik öğrencisi de, su ürünleri öğrencisi de alanıyla ilgili kelimeleri ve kavramları öğrenip kullanabiliyor.
Yani kuyu derin değil ip kısa.
Kuyuda gizli konuşma suyuna ulaşmak için, ders kitabımızdaki veya çalıştığımız materyallerdeki dinleme ve okuma parçalarını en az 10 defa dinlemeliyiz ki kelime ipimiz uzadıkça uzasın.
Modern Çağ Modern Yöntem
Günümüzde diz kırıp ders çalışmak belki çoğu zaman mümkün olmasa da, araba veya bisiklet sürerken, yürürken, alışveriş yaparken pek tabi dinleme yapılabilir. Siz her an dinlediğinize odaklanmasanız bile, beynimizdeki özel bölüm zamanla duyduklarını kodlayıp kaydedecektir.
Dil öğrenimine teknolojinin yadsınamaz katkısı şüphesiz materyal bolluğu ve çeşitliliğidir. Hemen hemen her dili öğretmek adına youtube’da videolar bulmak mümkündür. Bir konu anlaşılmadığında, youtube’dan o konu ile ilgili 5 – 6 farklı video izlenerek, belki bir kaç defa izlenerek konu çok kolay pekiştirilebilir.
Ders Çalışma Tarzları
Dil öğrenenler farklı çalışma tarzlarının olduğundan bahsederler.
Mesela birinden dinlemiştim. Rusça öğrenmek için chat sitesinden Rusça konuşan iki kişi bulmuş ve birinin dediğini diğerine, onun dediğini berikine yazarak Rusça öğrenmiş. Evet bir yöntemdir ama bunu herkes yapamaz.
Çalışma tarzınız ne olursa olsun, herkes dinleyerek veya okuyarak dil öğrenir. Yazarak da çalışsak, alt yazılı film de izlesek; kelimelerin doğru telafuzunu öğrenmek için dinlemek, doğru yazılışını öğrenmek için de okumamız gerekir.
Serbest kitap okuma veya alt yazılı dizi veya film izleme, ödev yapma gibi stresli olmadığından, bu aktiviteleri yaparken stres seviyemiz minimum ama öğrenme seviyemiz optimum seviyede olur. Ama burda seviyemize göre kaynak seçmek doğru bir adım olacaktır.
B1 seviyesinden önce kısa çocuk kitapları tercih edilebilir.
B1 ve B2 seviyesinde tercihen Türkçesini okuduğunuz bir kitabın hedef dilde baskısı varsa onu okuyabilirsiniz. Bu sayede beyniniz bazı kelimeleri olay örgüsünden çıkarabilir. Beynin yaptığı bu çıkarım öğrenme adına çok kıymetlidir çünkü daha kalıcıdır.
Mesela Ahmet Ümit’in İstanbul Hatırası isimli kitabının ingilizcesini okurken, garson “Tea is stale. Would you like coffee?” demişti. Ben o an hiçbir şey yapmadım. Beynim saniyeler içinde bir çıkarım yaptı. Çay bitmiş olsa “not” falan derdi. Çay başka ne olabilir? Bayat olabilir. Sözlüğe baktığımda beynimin haklı olduğunu gördüm. Ve o kelimeyi 5 kere yazmadan edinmiş oldum.
Öğrenmek/Edinmek
Araba sürmeyi öğrenmeye başlayanlar, gaz, fren, sinyal gibi teorik kavramlarıöğrenirler ve ilk başlarda bunları düşünerek ve duraksayarak kullanırlar. Ancak direksiyon başına oturup, defalarca sürüş tecrübesi kazandıkça bu biliçli öğrenme artık edinilmiş olur. Bir başka ifadeyle meleke haline gelmiş olur. Bu noktadan sonra araç sürücüsü farkında olmadan gerektiğinde fren yapar veya sinyal verir.
Bir dildeki yapılar ve kelimelerin dilimizde meleke haline gelmesi için, edinim süreci gereklidir. Bunun içinde hedef kelimelere ve cümle kalıplarına çok defa maruz kalmak gerekir.
Dil Edinim Cihazı
Beynimizdeki dil edinim bölümünü midemize ve bağırsaklarımıza benzetebiliriz. Bizim yapmamız gereken tek şey mideye onun yiyebileceği şeyleri göndermek. Ondan sonrasını mide ve bağırsaklar halleder ve bizim bilinçli olarak bir şey yapmamıza gerek kalmaz. Ama bunun da anlamlandırılmış olması gerekir zira bir yaşındaki bir çocuğun midesi zeytini sindiremediği gibi, henüz A1 seviyesindeki biri de çok soyut ve karmaşık kelimelere maruz kalırsa anlayamaz ve bu durum motivasyon düşüklüğüne sebep olabilir.
Konuşarak Dil Öğrenilmez
Konuşmak para harcamak gibidir. Dinleyerek ve okuyarak para kazanırız. Yazarak ve konuşarak parayı harcarız. Ne kadar kazandıysak o kadar fazla harcama imkanımız olur. Dolayısıyla daha başlangıç seviyelerinde konuşarak öğrenme veya çoğunu anlayamayacağımız podcastleri dinlemenin bize çok bir faydası olmayacaktır.
Mesela Türkçeniz ne kadar iyi olursa olsun, eğer nijerya tarihi ile ilgili bir şeyler okuyup izlemediyseniz o konuda konuşamazsınız.
Çok çeşitli konularda konuşabilme imkanına sahip olabilmek için en güzel kaynak hedef dildeki haberleri takip etmektir. Çünkü haberlerde evrensel konulardan magazine kadar her alanda okuma ve dinleme yapma imkanına sahip oluruz.
Dil Koçu
Dil pratiği yapabileceğiniz bir dil koçu bulunması ve periyodik olarak görüşülmesi çok önemlidir. Söz konusu dil koçu ile görüşmeden önce, çeviri programı yardımıyla da olsa kendinizce bir konu belirleyip, o konuyla ilgili kendi anlatımımız için cümleler veya bir konuşma metni hazırlanabilir.
Bu konuşma metnini de, görüşmeden önce bir kaç kere okursak veya dinlersek (mesela google çeviri programıyla) çok verimli olacaktır.
Her Gün Daha İyiye
Dil seviyemiz ilerledikçe işimiz biraz daha kolaylaşacak. Çünkü çoğu kelime birbirinden türer. Mesela Hollandaca’da ‘breken’ fiili kırılmak demektir. ‘breuk: kırık, breekbaar: kırılabilir, onbreekbaar: kırılamaz’. Görüldüğü üzere bazı kuralları öğrendikten sonra kelime bilgimiz 2 – 3 katına çıkacaktır.
Mimar Sinan’ın Selimiye camiinin inşatına başladıktan sonra 6 ay temelinin oturması için beklediği anlatılır. 6 aydan sonra taşlar üst üste konmaya başlamıştır ama 2 yıl sonunda hala camiye benzemez.
Selimiye camiinin tamamlanması tam 7 yıl sürer. Dil öğrenme sürecinde de insan kendine zaman vermeli, bir yıldır kursa gidiyorum daha konuşamıyorum dememelidir. Zira her dilin çay gibi demlenmeye ihtiyacı vardır.
Kısaca;
- Ana dilini öğrenen herkes başka bir dilide “anladığında” öğrenebilir.
- Çocuklar iki kere duyunca, gençler 6 kere duyunca öğreniyorsa diğer yaş gruplarıda kendilerini kontrol edip, benzer şeyleri 10 defa belki 20 defa dinlemelidir.
- Herkes dil öğrenebilir, pes edenler ve zaman ayırmayanlar hariç…
Kurs Önerisi: https://www.udemy.com/course/konusturan-eglenceli-ingilizce-kursu/?couponCode=8300CA3F89ED0B6FC9A8