Marks, Engels ve SSCB: «Bir eşcinsel Komünist Parti’ye üye olabilir mi?»

Mert Berkay Aydeniz
8 min readJul 12, 2019

--

Sanayi Devrimi’nden beri hızla değişen insan medeniyeti, modern toplumun teknolojiyle peyda olan yeni sorun ve ihtiyaçlarına ilerici çözümler aradı. İktisatçılar, politikacılar, sosyologlar, ideologlar ila. ekonomik ve sosyal sorunlara yanıt bulmak ve geleceği doğru temeller üstüne inşa etmek adına, bugün dahi dünyayı etkisi altına alan ideolojik teorileri ortaya attılar. Fakat 20. yüzyılın sonları, 2–3 asırlık ideolojilerin hızla evrime uğramasına sebep olacak; yeni, global bir devrime gebeydi: milenyum devrimi. Medeniyetin internet ile evrimi, 3 asır önce sanayi devriminde olduğu gibi sosyetenin, hali hazırda var olan 18. yüzyıl ideolojilerini değişen insan ahlak ve geleneklerine göre uyarlama ihtiyacının oluşmasına sebebiyet verdi. Bugün için bu fikir evolüsyonu modern toplum tarafından reddedilse de 18. ve 19. yüzyılın ataerkil, çoğu zaman cinsiyetçi düşünceleri bugünkü halleriyle benzerlik göstermiyorlar. Bu düşünsel evrimde en büyük paylardan birini de hiç şüphesiz Sovyetler Birliği’ne can veren, iki dünya savaşının ve soğuk savaşın baş aktörü Marksizm alıyor.

21. yüzyılın ideolojik evrimi günümüzde «ilericilik» olarak kabul gören çeşitli herzeyi, Marksizmin progresif temeline tutturmaya çalışarak onu klasik Marks’tan ayırmaya ve milenyum ahlakının bir parçası haline getirmeye zorluyor. 1969'da IRA (=İrlanda Cumhuriyet Ordusu) içindeki ideolojik ayrışmadan doğan ve sosyalist kanadı temsil eden Provos’un (=Geçici İrlanda Cumhuriyet Ordusu) eşcinsellere yönelik silahlı saldırıları[1] 20. yüzyıl Marksizminin bugün evrildiği halden farkını gözler önüne seriyor. «Battaniye Adamlar»[a] eylemi ve Bobby Sandsle[b] birlikte tamâmen sosyalist bir yapıya evrilen IRA’nın da The Green Book’ta eşcinselliği aşağıladığı görülüyor.[2] Hâlbuki bugünkü konjonktürün Marksizme biçtiği yeni rolde, IRA’nın siyasi kanadı Sinn Féin’in eşcinsel yürüyüşleri fonladığını görüyoruz. Muhafazakar ve kapalı sayılabilecek; mezhepçi, geleneksel ve sosyalist İrlanda toplumunda Marksist modernizasyonun ne derece kabul gördüğü konusu başlı başına bir tartışma konusu olarak görülüyor ve makalenin konusu dışına çıkmamak adına bu meseleye değinilmiyor. Eşcinselliğin ağır bir şekilde cezalandırıldığı bir başka muhafazakar sosyetenin: Kürt toplumu ve Türkiye solunun, incelendiğinde 90'lardan bugüne eşcinsel hakları üzerindeki fikir evriminin çok büyük olduğu görülür. SSCB ekolünü taklit eden diğer dünya Marksistleri gibi Türkiye komünistlerinin de Sovyetler Birliği yıkılana kadar eşcinselliğe bakışı bunun bir hastalık olduğu üzerinedir. İspanya, İtalya, Latin Amerika ila. sosyetelerin Marksist örgütlenmelerinde de 2000'lerden sonra benzer keskin değişimler görmek mümkün. Milenyum Marksizminin klasik Marksizm’den bu denli farklılaşmasının en büyük sebebi hiç şüphesiz; 1991'de Sovyetler Birliği’ni yıkıma götüren soğuk savaşta liberal batı bloğunun galip gelmesidir. Yenik ideoloji Marksizm batıda bu liberal hezeyanlarla harmanlanırken post-Sovyet ülke komünistlerinin, Marksizme yutturulmaya çalışılan, «kapitalist pazarlaması» olarak adlandırdıkları eşcinsellik hapına pek de sıcak bakmadıkları görülüyor.

Engels’ten Marks’a Mektup (22 Haziran 1869)

Engels’in Karl Marks’a 22 Haziran 1869 yılında yazdığı mektubun ilgili bölümü. [3]

Bana gönderdiğin ibne (Karl Heinrich Ulrichs’in[c] Türkçesi: «Sahte Dindar Oğlancı ve İbnelerin Özgür Düşünce Kampı» isimli kitabından bahsediyor.) çok tuhaf bir şey. Bunlar son derece doğal olmayan ilhamlardır. Oğlancılar kendilerini saymaya başlıyor ve devlette bir güç olduklarının farkına varıyorlar. Yalnız örgütten yoksundular, fakat görülüyor ki zaten gizlilik içinde bir örgütleri varmış. Rösing’den[d] Schweitzer’e[e], eski ve yeni partilerde bu kadar önemli adamları olduğundan başarıyı ıskalamaları mümkün gözükmüyor. Guerra aux cons, paix aus traus-de cul (Amlarla savaş, götlerle barış) herhâlde sloganları olacak. Şahsımca biz, bu parti kazandığında kazananlara fiziksel bir hürmet gösteremeyecek kadar yaşlı olduğumuz için şanslıyız. Ama gençler! Bu arada sâdece Almanya’da böyle bir arkadaşın öne çıkması, bu pisliği teoriye dönüştürmesi ve davet sunması mümkün olabilir. Ne yazık ki «o biçim» olduğunu itiraf cesâretini kendinde bulamadı, yine de bir seferinde yanlışlıkla ifade ettiği gibi «önden» yapmıyorsa da «önden yapıyormuş gibi» davranmak zorunda. Ama Kuzey Alman Ceza Yasası, droits du cul (Göt deliği hakkı)’nı tanıyana kadar bekle, o zaman tavrı değişecek. O zaman bizim gibi, kadınlara çocukça meyilleri olan «önden» insanları için durum oldukça kötü olacak. Eğer Schweitzer faydalı olsaydı, bu fayda kesinlikle bahsi geçen; garip, onurlu beyefendiden yüksek yerlerdeki ibneleri öğrenmek olurdu. Ki bir ruh kardeşi olarak bu onun için pek de zor olmazdı.

Bu vesileyle K.H. Ulrichs ilk erkek eşcinsel hakları aktivisti olarak kendini tanıtma fırsatı buldu. Ulrichs devrimci camiada bir yer bulmak ve o dönem için eşcinseller tarafından dahi sempati duyulmayan eşcinsel hareketini emek hareketine dahil etmek, bu sâyede itibar kazanmak amacıyla kitabını Marks’a gönderdi. Anlaşıldığı üzre Marks, kitap üzerinde not almayı reddedip bu gibi kültürel konulara daha vâkıf olan Engels’e yolladı. Nihayetinde Engels’in konu hakkındaki düşünceleri mektuptaki gibidir.

Marks’tan Engels’e Mektup (17 Aralık 1869)

Karl Marks’ın Engels’e 17 Aralık 1869 yılında yazdığı mektubun ilgili bölümü. [4]

Sevgili Fred,

100 £ için çok teşekkürler. Dün Strohn’un[f] ani durumundan dolayı teşekkür edemedim. Zavallı adamın kan durumu Mayıs’ta yeniden nüksetti. Sağlık durumundan ötürü o zamandan beri İsviçre’de ila. takılmak zorunda kaldı; çok hasta ve fevri görünüyor. Doktorlar evlenmesini tavsiye ediyorlar. Strohn buradan Bradford’a geri dönecek ve ona «İbneler»i ya da şu oğlancının kitabının ismi neyse, onu geri vermeni arzu ediyor.

Marks, Ulrichs’ten bahsederken mektubun Almanca orijinalinde özellikle «päderast» (=oğlancı) sıfatını kullanmayı tercih ediyor. «Päderast», 19. yüzyılda özellikle Antik Grek eşcinselliğini aşağılarken kullanılan bir yerme, ayıplama, küfür sözcüğü olarak karşımıza çıkıyor.[5]

19. yüzyılda eşcinselliğin itibarsızlaştırıcı bir eğilim olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Marksizmin kurucuları Engels ve Marks’ın; emek hareketi, sınıf mücâdelesi ve ezilenlerin hakları üzerine kaleme aldığı bir ömür dolusu çalışmada eşcinsellerin hiçbir zaman kadınlar ve işçilerle birlikte müdafaa edilmediği, öyle ki haklarında ne olumlu ne olumsuz bir fikir beyan edilmediği (Engels’in kaleme aldığı «Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni»nde eşcinselliği alenen aşağıladığı pasajı dışında) görülüyor. Bunun sebebi hiç şüphesiz eşcinselliği müdafaa edilecek, ciddi bir mefhum olarak görmemelerindendir. Yalnız birbirlerine yazdıkları bu mektuplardan konuyla ilgili samimi görüşlerine vâkıf oluyoruz. Öte yandan eşcinselliğin bir sapkınlık olduğu ve sapkınların ezilen bir sınıfı temsil edemeyeceği fikrine malik olduklarını anlıyoruz. 21. yüzyılda Marks ve Engels’in bu düşüncelerini anlamak için denklemde eşcinsellik yerine zoofili ya da pedofiliyi koyup düşünmek bakış açılarını anlamaya yardımcı olacaktır. Bu benzetme 19. yüzyılın ahlak anlayışını günümüz ahlak anlayışıyla örneklendirerek okuyucuya bir empati kazandırmak amacıyla yapılmış olup, eşcinselliğin zoofiliden ya da pedofiliden farkı ile ilgili fikir ayrılıkları başlı başına bir tartışma konusu olarak görülüyor ve makalenin konusu dışına çıkmamak adına bu meseleye değinilmiyor.

Sovyetler Birliği’nde Anti-Sodomi: «Bir eşcinsel Komünist Parti’ye üye olabilir mi?»

15 Eylül 1933 yılında OGPU[g] Şef Yardımcısı Yagoda,[h] Stalin’e devlet güvenliği meselesi olarak eşcinsellik aleyhinde yasama ihtiyâcının olduğunu belirten bir rapor yazdı, raporda: «…Bizzat eşcinseller tarafından işletilen; salonların, merkezlerin, alemlerin ve batakhanelerin düpedüz casusluk odalarına dönüştüğü, eşcinsel aktivistlerin sosyal bir sınıfmış gibi davranarak açıkça karşı devrimci hedeflerde bulundukları, çeşitli sosyal katmanlardaki genç erkekleri kurnazca demoralize ettikleri, hatta orduya ve donanmaya sızmaya çalıştıkları tespit edilmiştir…»[6] diyordu. Yakın zamanda bu sebeple Moskova ve Leningrad’daki «eşcinsel organizasyonlara» yapılan baskınlarda 130 kişinin tutuklandığı kaynaklarda yer alıyor. Stalin: «Bu alçaklar örnek bir ceza almalı ve ilgili yol gösterici kararnâme mevzuatımızda bulunmalıdır.»[7] notuyla birlikte Yagoda’nın mektubunu politbüro meslektaşı Kaganovich[i]’e gönderdi. Nihâyet erkek eşcinsel eylemler Sovyetler Birliği’nde ilk kez, anti-sodomi yasasının 1934 yılında (SSCB Ceza Kânunu’nun 154a maddesi) kabul edilmesiyle resmen yasa dışı hale geldi.[8] Bu yasa iki parçadan oluşuyordu: İlk parça 154a — I/ Rızâya dayalı ağır eşcinsellik suçu (3 ila 5 yıl arasında hapis cezası) ve ikinci parça 154a — II / Rızaya dayalı olmayan ağır eşcinsellik suçu. (5 ila 8 yıl arasında hapis cezâsı)[9]

Anti-sodomi yasası yürürlüğe girdikten sonra Stalin’in, Batı Avrupa solundan gelecek eleştiriler için tetikte durduğu anlaşılıyor. Nitekim Moscow Daily News’ün editörü, İngiliz komünist Harry Whyte[i], meşhur açık mektubuyla Stalin’e: «Can a homosexual be a member of the Communist Party?» (=Bir eşcinsel Komünist Parti’ye üye olabilir mi?)sorusunu sorarak yeni yasayı haklı çıkarmasını istedi. Gazeteci, «zararsız»bir azınlık grubunun «cinsel tesviye» ile kontrol altına alınmasının Sovyet sosyal hayatında çelişkilere neden olacağını Marksist argümanlarla savunmaya çalıştı. Stalin, gazeteci hakkındaki görüşünü: «Bir aptal ve dejenere.»[10] notuyla kaydederek yasa teklifinin bulunduğu arşive gönderdi. 23 Mayıs 1934'te Правда (=Pravda) ve Известия’da (=İzvestiya) yayınlanan Maksim Gorki’nin[j] «Prolater Hümanizm» isimli makâlesi, rejimin erkek eşcinselliğinin suç olarak kabul edilmesine ilişkin yaptığı ilk kamuoyu açıklamasıydı. Gorki’ye göre böyle sapkın tartışmaların sebebi muhalif ideolojilerin Sovyetler Birliği’nde; üreten, savaşan, sağlıklı genç erkekleri ahlaken çökertmek ve güçsüzleştirmek istemesiydi. Eşcinsellerin komünizm için mücadele edemeyeceklerini, onların gençleri yozlaştıran sapkınlar olduğunu söylüyor, hattâ bunun bir faşist hastalığı olduğundan bahsederek: «Eşcinselliği yok et, faşizm yok olacaktır.»[11] diyordu.

Her ne kadar anti-sodomi yasası resmi olarak Stalin döneminde SSCB Cezâ Hukukuna girse de, Lenin yönetiminde de eşcinsel eğilimleri olan askerlerin dövüldüğü ve kurşuna dizildiği görülüyor.[12] Kadın eşcinselliğiyse hiçbir zaman suç olarak kabul edilmedi.[13] Özellikle GULAG kamplarında görülen hapishane lezbiyenliğinin kadın mahkum serbest kaldıktan sonra kaybolacak geçici bir fenomen olduğu iddia ediliyordu. Velikanov, hapishânelerde kadınlar arasındaki cinsel sapkınlıkların ana nedeninin, karşı cinsten uzun süre ayrı kalmanın sonucu olarak ortaya çıkan fizyolojik bir ihtiyaçtan kaynaklandığına inanıyordu. Nitekim bir çalışmada kadın mahkumların erkeklerle düzenli olarak buluşturulduğunda eşcinsel eğilimlerinin %98 oranında azaldığını tespit ediyor.[14]

Anti-sodomi yasası 1993 yılının Nisan ayında Boris Yeltsin tarafından Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra kaldırıldı. Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nin belgelerine göre, 1934 yılında yürürlüğe giren anti-sodomi yasasının kaldırılmasna en büyük tepki Rus Gizli Polisi’nden geldi. Yasa 2013 yılında Rusya Federasyonu’nda yeniden yürürlüğe girdi.

Not:

[a] IRA siyasi tutuklularının, hapishane yönetimine karşı kıyafet yasağı sebebiyle başlattığı eylem.

[b] IRA’nın sosyalist kanadı Provos’un üyesi. 1972'de mahpus oldu. Parlamentoya seçildi, siyasi suçluların statülerinin iyileştirilmesi için yapılan 1981 İrlanda Açlık Grevi’nde 26 yaşında hayâtını kaybetti.

[c] İlk eşcinsel hakları aktivisti, Alman yazar. Kitap İngilizce’ye «The Riddle of Man-Manly Love: The Pioneering Work on Male Homosexuality» ismiyle çevrildi.

[d] Alman diplomat, ateşe.

[e] Katolik ve aristokrat bir ailede büyüdü. Lassalle ekolünün temsilcisiydi. Lassalle’in ölümünden sonra 1864'de Alman İşçileri Genel Birliği’nin başkanlığına seçildi. Eşcinsellik suçundan tutuklandı.

[f] Komünist Birlik üyesi, Wilhelm Strohn. Mektuplardan Marks ve Engelsle sıkça görüştüğü anlaşılıyor.

[g] Sovyetler Birliği gizli polisi.

[h] Genrikh Grigoryevich Yagoda, 1934'ten 1936'ya kadar Sovyetler Birliği’nin güvenlik ve istihbârat birimi NKVD’nin başkanlığını yaptı. 1938 yılında Troçkicilik suçundan idam edildi.

[i] Moskova’da yaşayan, İngiliz komünist. Mevzu bahis açık mektubu yazmasının bir sebebi de Aralık 1933 ve Mart 1934 tarihleri arasında Moskova’da eşcinsellere yapılan polis baskınlarında Rus sevgilisinin kaybolmasıdır.

[j] Sosyalist gerçekçi edebî akımın kurucusu, Rus ve Sovyet yazarı. Bolşevik devriminde aktif rol aldı.

Kaynakça:

[1] Ed Moloney, A Secret History of the IRA. s.118.

[2] The Green Book (IRA)

[3] Marx and Engels, Collected Works. Vol.43 s.295. (Almanca orijinali, Vol.32 p.324/5.)

[4] Marx and Engels, Collected Works. Vol.43 s.403. (Almanca orijinali, Vol.32 p.407.)

[5] Friedrich Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s.100. (Der Ursprung der Familie, des Privateigenthums und des Staats)

[6] Dan Healey, Homosexual Desire in Revolutionary Russia: The Regulation of Sexual and Gender Dissent, s.184.

[7] Dan Healey, Homosexual Desire in Revolutionary Russia: The Regulation of Sexual and Gender Dissent, s.184.

[8] Dan Healey, Homosexual Desire in Revolutionary Russia: The Regulation of Sexual and Gender Dissent, s.185.

[9] Якубович М. И. , Кириченко В. Ф., Советское уголовное право, s.342.

[10] «Может ли гомосексуалист считаться человеком, достойным быть членом Коммунистической Партии?» 191.

[11] Dan Healey, Homosexual Desire in Revolutionary Russia: The Regulation of Sexual and Gender Dissent, s.188.

[12] Dan Healey, Homosexual Desire in Revolutionary Russia: The Regulation of Sexual and Gender Dissent, s.186.

[13] Dan Healey, Homosexual Desire in Revolutionary Russia: The Regulation of Sexual and Gender Dissent, s.188.

[14] Rustam Alexander, Homosexuality in the USSR (1956–82)

--

--

Mert Berkay Aydeniz

Only a higher power could judge the two «equal swords». — As each was given power by God to rule over their respected domains.