Kent, Kimlik, Mobilya: İstanbul’un Sokak Tabelaları

Ahmet Burak
Ahmet Burak’ın Notları
5 min readOct 14, 2018

Modern kentler, teknoloji ve finans anlamında geliştikçe birbirine benziyorlar. Küresel etkileşim cereyanında kalan bireylerin birbirine benzemesi gibi o bireylerin kurmaya/değiştirmeye devam ettikleri kentler de hemen her anlamda birbirine benziyor. Bu aynılaşma -bir kimliksizleşmeyi beraberinde getirse de- farklılaşmak için muhataplarını yeni arayışlara itiyor.

Bu arayışta farklılaşmak adına en büyük koz kent mobilyalarının iyi düşünülmüş ve uygulanmış olması. Elbette kent kimliğini oluşturan pek çok unsurdan yalnızca biri olan kent mobilyasının da yekpare bir yapısı yok, aksine kentin kamusal alanında şahit olduğumuz hemen her şey kent mobilyasına dokunan türden.

Kent Mobilyasına Neler Dahil?

Kent mobilyası kavramı, size henüz yeterince somut bir şey olarak görünmüyorsa nelerin bu kavramın bir uzantısı olduğunu inceleyebiliriz:

Zemin Kaplamaları: Beton, taş, ahşap, asfalt, tuğla vb.
Oturma Birimleri: Banklar, sandalyeler, grup oturma elemanları
Aydınlatma Elemanları: Yol aydınlatıcıları, alan aydınlatıcıları
İşaret ve Bilgi Levhaları: Yönlendiriciler, yer belirleyiciler, bilgi panoları
Sınırlandırıcılar: Sınırlayıcılar, caydırıcılar, yaya bariyerleri, trafik bariyerleri, trafik bariyerleri
Su Unsurları: Havuzlar, çeşmeler
Satış Birimleri: Kiosklar, sergi pavyonları, büfeler
Sanatsal Objeler: Heykeller vb.
Oyun Alanları ve diğer ögeler (çöp kutuları, bisiklet park alanları, meydan saatleri vs.)¹

İyi tasarlanmış bir kent mobilyasına sahip olabilmek ve dolayısıyla kent için kentle bütünleşik bir kimlik inşaa edebilmek için en başta demokratik bir yaklaşıma sahip olmak gerekiyor. Zira kent mobilyası, herkese hitap eden ve herkesin erişimine açık bir konumda yer alıyor. Bununla birlikte bir kent mobilyası elbette bir fonksiyona sahip olmak durumunda, bunu sağlarken estetik olmalı, dahası bu estetikliği ve fonksiyonelliği standartlaştırmış olmalı.²

Bir Kent Mobilyası Ögesi Olarak İstanbul Sokak Tabelaları

Kent mobilyası unsurlarından biri olan yönlendirici ve bilgilendirici tabelaların en güzel örneği sanırım İstanbul sokaklarında ve caddelerinde arz-ı endam ediyor. 2006 yılında BEK Tasarım ve Danışmanlık bünyesinde Bülent Erkmen ve Aykut Köksal tarafından yeniden tasarlanan tabelalar bir “bildirişim tasarımı” ürünü.

Yeni Valide Camii duvarında bulunan Hakimiyeti Milliye Caddesi tabelası. Üsküdar, Ekim 2018 — Fotoğraf: Ahmet Burak

“İstanbul Kırmızısı”

Tabelalarda yer alan kırmızı özel bir ton, kodu ise Pantone 1945. Üç şeritten oluşan tasarımda beyaz alana mahalle isimleri yazılıyor, en altta bulunan şeridin rengi ise bağlı olduğu ilçeye göre değişiyor. Birbirine komşu olan ilçelere yakın renkler verilmemiş, böylece ilçelerin de birbirinden görsel olarak ayrışması ve ayırt edilebilmesi sağlanmış. Ayrıca bu renk uygulaması, İstanbul için hazırlanacak kent rehberlerinde veya kitaplarında da kullanılabilir şekilde düşünülmüş.

Sokak tabelalarında ilçeler renk kodlarıyla tanımlanıyor. 10 farklı temel rengin tonlarından oluşan renk skalasında komşu ilçelere yakın renkler verilmedi.
İstanbul’da sokak/cadde tabelalarında kullanılan yazı tipi özel olarak tasarlandı: “Kent” — Fotoğraf: Ahmet Burak

Okunaklı, Estetik, Standart: “Kent” Yazı Tipi

Kent mobilyasının kamusal alanda herkese hitap etmesi gerektiğini söylemiştim. Sokak tabelalarını tasarlarken tabelalarda bulunacak olan yazı tipinin de bu bağlamda düşünülmesi gerekiyor. Bu yazı tipi herkes tarafından rahatlıkla okunabilmeli, harfler iç içe geçmemeli ve yeterli büyüklükte yazılmalı.

Multi-disipliner bir yaklaşımla tasarımlar yapan Yetkin Başarır tarafından tasarlanan ve kırmızı tabelalarda kullanılan yazı tipinin ismi “Kent.” Bu yazı tipi tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde tasarlanmış. Koyu kırmızı üzerine beyaz harflerle yazılan isimler oluşturduğu kontrastla da kolaylıkla seçilebilir ve okunabilir olmuş.

Tabelaların genişliği 600 mm. Bu standart, uzun sokak veya cadde isimleri yazılırken dahi bozulmuyor çünkü tabelalar eni sabit yüksekliği değişken olarak düşünülmüş.

“Kent” yazı tipi tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde tasarlanmış.

Uzun isimler 2 satır olacak şekilde yazılıyor. Böylelikle tabelaların üretimi standartlaştırılarak kolaylaştırıldığı gibi tabelalar monte edilirken de bütünlük bozulmamış oluyor. Ayrıca yazıları sığdırmak için küçültmek gerekmediğinden tüm sokak isimleri uzun olsalar dahi yeterli büyüklükte yazılabilmiş oluyorlar. Sokak veya cadde isimleri en büyük olacak şekilde yazılıyor. Sokak, cadde, yokuş, çıkmaz gibi ifadeler ise daha küçük şekilde sokak adının altında yer alıyor. Punto hiyerarşisini ilçe ismi ve mahalle ismi takip ediyor. Yazı tipinin dijital dökümanı internette indirilebilir olarak bulunmuyor. Yazı tipinin imajına İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin web sayfasında tabelaların üretim ve uygulama şartnamesinden erişilebiliyor. Şahsi amaçlarla kullanım lisansına dair herhangi bir bilgiye yer verilmemiş.

Kent Kimliği Kopyalanabilir Bir Şey midir?

Söz konusu tasarım olduğunda esinlenmelere ve dahi birebir kopyalamalara şahit olabiliyoruz. Bu esinlenme ve kopyalama durumunun en kötü sonuç verdiği alanlardan biri kent kimliği olsa gerek. Çünkü kent kimliği en başta doğal bir öze sahiptir. Tasarım bu öz üzerine inşaa edilir yahut geliştirilir. Ortaya çıkan tasarım, tamamiyle ilgili şehrin kimliğini yansıtır veya oluşturur. Bu tasarımı olduğu gibi alıp bir başka şehre uyguladığınızda, kopya kimlikle hayat bulmaya çalışan şehre büyük bir kötülük etmiş olursunuz. Çünkü kopyaladığınız kent kimliği, taklitlerin aslını yaşattığı gibi orijinal şehri hatırlatacak, orijinal şehrin kimliğine katkı sunacaktır.

Londra kimliğine güçlü bir katkıda bulunan kent mobilyası örneği: Telefon kulübesi. (Fotoğraf: Sunny Herzinger)

Örneğin Londra’nın kent kimliğinin bir unsuru olan kent mobilyası kırmızı telefon kulübelerini dünyanın herhangi bir şehrine götürüp bıraksanız, benimsetseniz ve oranın kültürünün bir parçası haline getirseniz dahi bu kulübelerin hatırlatacağı şehir yine Londra olacaktır. Bu durumdan kırmızı kulübeleri sarıya boyamakla da kurtulamazsınız.

Bu yazıyı hazırlarken İstanbul için hazırlanan bildirişim tasarımının başka şehirlerde de noktası virgülüne uygulandığını farkettim. Mesela Sivas Belediyesi, bu tabelaları olduğu gibi kopyalamış ve tabelaların Sivas’a ait olduğunu belirtmek içinse son derece kötü bir uygulama ile belediye logosunu tabelalara “monte” etmiş. Bunun yerine Sivas Belediyesi, Sivas için orijinal bir tasarım çalışması yaptırmayı tercih etmeli ve kent kimliğine katkı sağlayacak bir tasarımı sokak ve caddelerde uygulamaya almalıydı.

Bu benzer kullanımlardan Bülent Erkmen’in haberi dahası onayı var mı, bilemiyorum fakat tasarımın başarılı olması onun her şehre uygulandığında başarılı olacağı manasına gelmediğinden bu durumun İstanbul’a özgü halde kalması ve korunması gerektiğini düşünüyorum.

Elbette İstanbul’u copy/paste eden yalnızca Sivas değil. Çanakkale, Düzce, Tekirdağ, Sakarya, Adıyaman…

İntihal yapan şehirlerin pek çoğunun belediye logosunu tabelaya iliştirmiş oluşu “kimliğin” o şehirde eğreti durduğunu kabul edip onu örtbas etme çabasına dönüşüyor. Estetik durmuyor, etik olmuyor.

Kaynaklar

1 — Kent Mobilyaları Tasarımında Özgün Yaklaşımlar, Özge Volkan Aksu
2— Kent Mobilyası Tasarımından Disiplinlerarası Etkileşim, Serkan Güneş
3— İstanbul’un Kırmızı Tabelaları, Arkitera, 2007
4 — Kent kimliği üzerine bir araştırma: Konya örneği, Kadriye Deniz Topçu
5— İBB Şartnamesi, İleri Numarataj

--

--

Ahmet Burak
Ahmet Burak’ın Notları

Multidisciplinary designer in Istanbul — #motiongraphics #ui #branding #animation #design #web #code — hello@aburakbal.com