Avukat bey, sıkıntı yaşamayız değil mi?

Av. Ahmet Necip Arslan
aclistanbul
Published in
4 min readJun 7, 2020
hukuk danışmanlığı

Girişimcilerle çalışırken, sık sık uyuşmazlık yaşama korkusuna şahit oluyorum. İlginçtir, bu korku genelde girişimcinin dava açmasını gerektirecek durumlarda değil, girişimciye dava açılması ihtimali olan durumlarda oluyor. Yani insanlar, kendilerine bir haksızlık yapılması ihtimalinde uyuşmazlık yaşamaktan pek çekinmiyor. Ama kendilerinin haklı oldukları durumlarda, birilerinin kendilerine haksız bir dava açmasından korkuyorlar.

Diyelim ki bir projenin başında, bir danışmanınızla, proje kârının yüzde 10'unun danışmanlık ücreti olarak ödeneceğini kararlaştırdınız. Proje sona erdi. Hiçbir muhasebe hilesi yapmamanıza, masrafları şişirmemenize, kâr elde etmek için azami gayret sarf etmenize rağmen projeden kâr elde edemediniz. Danışmanınıza bir e-posta göndererek projeden kâr elde edilmediği için kendisine bir ödeme yapılmayacağını belirttiniz. Ancak danışmanınız, yanınıza geldi, hangi masrafların proje masrafı sayılması gerektiği konusunda size katılmadığını söyledi ve sizden belli bir miktar talep etti. Konuştunuz, tartıştınız ve anlaşamadınız. Nihayetinde, danışmanınız yanınızdan ayrılırken şirkete dava açacağını söyledi.

Şimdi, zaten zarar ettiğiniz bir projede, yaptığınız masrafların yanında, bir de kasanızdan para çıkması ihtimali var. Hayatınızda hiç davanız olmamış. Davası olanlardan da mahkemelerle ilgili iyi şeyler duymamışsınız. Telaşla avukatınızı arıyorsunuz ve şirkete dava açılmasının önüne nasıl geçilebileceğini soruyorsunuz.

Burada bir duralım.

Bir nefes alın.

TUİK’e göre 2018 yılında Türkiye mahkemelerinde ceza ve idare davaları hariç olmak üzere 3.701.265 dava açılmış. Bu davalarda en az iki taraf olduğu düşünüldüğünde, en az 7.402.530 kişi ve şirket davacı veya davalı olmuş.

3.701.265 kişi haklı olduğunu düşünmüş ve dava açmış veya karşı tarafın talebini kabul etmediği için kendisine dava açılmış. Nihayetinde bu davalarda en az 3.701.265 kişi davayı kaybetmiş.

Sayısı yaklaşık 500.000'e varan alacak ve tazminat davalarında, sadece 110.000 davada davacının isteği tamamen kabul edilmiş, diğerlerinde ya tamamen reddedilmiş, ya da kısmen kabul edilmiş.

Anayasa insanlara hak arama özgürlüğü vermiş. Birisi size dava açmak isterse açar, bunu da kimse engelleyemez. Ancak bu davadan korkmanız gerektiği anlamına da gelmiyor. Evet, dava her zaman bir risktir. Hiçbir avukat meslek kuralları gereğince size davanın kesin olarak kazanılacağını garanti edemez. Davayla ilgili görüşünü belirtebilir ama bunun bir teminat olmadığını da size özellikle belirtmesi gerekir. Bu sebeple de bir uyuşmazlık davaya gitmeden çözülebilirse çözülmesi en iyisidir. Ama günün sonunda, kendinizi haksız bir isteği kabul etmek zorunda hissetmemelisiniz.

Durumu hukuk danışmanınızla görüşüp, uzman fikrini aldıktan sonra, eğer göze alabileceğiniz bir risk olduğunu görüyorsanız, karşı tarafın size dava açmasını bekleyebilir veya karşı taraf dava açmadan önce karşı tarafla aranızdaki iletişiminizi belgelendirmek adına bir ihtarname gönderebilirsiniz. Delil tespiti yapılması gerekiyorsa, belge toplanması gerekiyorsa bunları yapıp hazırlığınızı tamamlayabilirsiniz.

Bütün bunları yaptıktan sonra karşı taraf yine de dava açarsa, süreç yönetimiyle ilgili sizin yapmanız gereken tek şey, dava dilekçesinin size ulaştığı gün avukatınızı bilgilendirmek. Dava süreçleri çok uzun ve karmaşık olabilir. Ancak işin güzel tarafı şu, siz bu süreçle hiç uğraşmak zorunda değilsiniz. Avukatınız işinin ehli bir avukatsa, hem süreci yönetecek, hem sizin bundan sonra yapmanız gerekenleri basit ve anlaşılabilir şekilde size bildirecek, ihtiyaç duyacağı belgeleri bir liste halinde size iletecektir. Yukarıda verdiğimiz örnek gibi ticari uyuşmazlıklarda, kuvvetle muhtemel, sizin adliye kapısından içeri adım atmanız dahi gerekmez.

(Avukatla çalışmayı düşünmüyorsanız, bu konuyu tekrar düşünmenizi öneririm. Hukuk bürolarında bilfiil geçirdiğim 12 yıldan sonra bir davayı avukatsız takip etmenin büyük bir hata olacağını düşünüyorum ama bu yazıda bu konuya girmeyeceğim. Merak edenlere nedenlerini ayrıca açıklayabilirim.)

Bu yazıda, sadece bu dava öncesinde ve dava sürecinde, girişimcinin psikolojik durumuyla alakalı konuşmak istedim. Bugün, benim bir ev inşa etmem istense benim bununla ilgili stres yaşamam gereksiz olur. Zira ben bir mimar değilim. Bir mimarla buluşur, ihtiyaçlarımı anlatırım ve süreci onların takip etmesini isterim. Böyle bir hizmet aldıktan sonra da, bundan sonra evin bitmiş halini hayal ederek heyecanlanmam gerekir, ev ya yıkılırsa diye kaygılanmam değil. Eğer aklımda bu endişe varsa, mimarım benim endişelerimi giderememiş, yanlış bir mimardır. Eğer mimarım benim endişelerimi giderip, bana bu işi düzgün takip edeceğine dair güven veriyorsa, ben hukuk büromda çalışmaya devam eder ve işime odaklanırım.

Aynı şekilde, uyuşmazlık ihtimalinde güvenebileceğiniz bir avukat bulmak sizin tek görevinizdir. Avukatınızı takip etmeyin demiyorum, isterseniz takip edebilir, sürekli rapor isteyebilir, dilekçeleri okumak isteyebilir, duruşmalara katılmak isteyebilirsiniz. Bunlar sizin hakkınızdır. Ancak, siz güvenebileceğiniz bir avukat ile çalıştığınızı düşünüyorsanız, davanın sonucunun ne olacağı ihtimaliyle kendinizi üzmeniz, stres yaşamanız veya kendinizi işinizden alıkoymanız kanaatimce gereksizdir.

Zamanı geriye sarmak mümkün olmadığına göre, sizin için davanın sonucunu beklemekten başka yapılacak bir şey görmüyorum. İşin gerçeği, kimseye, kendisine hiç dava açılmadığı için bir madalya veya teşvik de verilmiyor. Hatta, ticari ve insani ilişkiler arttıkça, işler büyüdükçe, davalar da kaçınılmaz ve işin olağan sonucu hale geliyor. İstatistiki olarak bakıldığında da alacak ve tazminat davalarında, davacının isteğinin tamamen kabul edilme olasılığı yüzde yirmiyi geçmemiş.

Buna bir matematik hesabı olarak bakarak, risk almak istemediğiniz için en başta uzlaşarak davayı kapatmayı tercih edebilirsiniz. Ancak bütün risklere rağmen, haklı olduğunuzu düşündüğünüz bir davayı takip etmek, kendi görüşünüzü savunmak ve haklılığınızı göstermek de isteyebilirsiniz. Nihayetinde, olacak olan olur. Tüm yasal imkanlar kullanıldıktan sonra yine de davayı kaybetmiş olursanız en azından siz üzerinize düşeni yaptığınızı bilirsiniz. Haklı olduğunuz bir davayı bu şekilde kazanmanın çok farklı bir his olduğunu da ifade etmek isterim.

Bu sebeplerle, bir uyuşmazlık riski varsa, güvendiğiniz bir avukatla çalışın, avukatınızdan durumun risklerini analiz etmesini ve davayı kaybetmenin maddi sonuçlarıyla ilgili size net bilgiler vermesini isteyin, nihayetinde riski almak istiyorsanız hazırlığınızı yapın ve süreci izleyin. Davanın stresini taşımadan süreci izlediğinizde, aslında insanı saran, maceralı ve aksiyonlu bir tarafının olduğunu da göreceksiniz. Kim bilir, belki hoşunuza bile gidebilir.

Av. Ahmet Necip Arslan

--

--