Business Class

Levent Bas
Adaçayı 🇹🇷
Published in
4 min readDec 17, 2020

Business class uçuşun keyfini sürmeye bayılıyorum. Yüzlerce insancık ekonomi sınıfı uçuşlarına checkin yaptırmak ve bagajlarını vermek için saatlerce kuyrukta beklerken, benim havalimanına gelip, checkin yaptırmam ve uçağa binmem yalnızca birkaç dakikamı aldı. Saatlerce bekleyen bu insancıklardan en önce de uçağa alındım ve hemen kadehte soğuk şampanyam servis edildi.

Uçuşumun en keyifsiz anı, herkesin uçağa binmesini beklediğim ilk yirmi dakikaydı. Şampanyamı yudumlayıp, ılık fındıklarımı yerken malesef ekonomi sınıfındaki insancıklar benim yanıbaşımdan geçiyor, homurdanarak kollarını bacaklarını koltuğuma sürtüyor, ister istemez el bagajlarını oraya buraya çarpıyorlardı. Neyse geçici bir tatsızlıktı ve hosteslerin kapıları kapatmasıyla bu sıkıntıları geride bıraktığımı düşünerek rahat bir nefes aldım.

Bir süre sonra havalanıp 8000 metre irtifaya ulaştığımızda, her sefer yaptığı gibi hostesler kendimizi özel hissetmemizi sağlamak için insancıklardan biz özel yolcuları ayıran perdeyi kapattı. Baş hostesin, yani kabin amirinin, ekonomi sınıfı yolcularıyla bizi ayıran perdeyi kapatırken suratındaki ifade en sevdiğim ifadelerden biri. Arkadaki yolcuların aşağılık sınıfa mensup, çulsuz ve ucuzcu zavallılar olduğu için hiç acımıyorum onlara. Hostesin de böyle düşünmesi beni mutlu ediyor. Biz özel ikramlarımızın tadını çıkarırken, arkadaki insancıkların bizi görüp de kıskanma olasılığı hiç hoşuma gitmiyor. Öte yandan, ne yalan söyleyeyim, arka koltuklarda onların varlığını bilmek, bizden ayrı olmalarının farkında olmaları beni çok keyiflendiriyor. Kim bilir, perdenin ardında uçuşun keyfini nasıl çıkardığımızı görmek için neler vermezlerdi.

Menüden seçtiğim portakal soslu ördek yahnisiyle beraber, beyaz şaraba devam ettim. Bu sırada, bizi eğlendirmeye çalışan hosteslerin her biri, mini etekleriyle yanımıza oturdu ve tıpkı beklediğimiz gibi gömleklerinin üst düğmelerini çözdüler. Yemek hazır olana kadar, elimize ve başımıza masaja devam ettiler. Benim hostesim olan Jessica’nın saçları ve şirin yüzüne bakmaya doyamadığım için açıkçası masajın tadını çıkaramadım. Ama yemek sonrası nasolsa bir seans daha masaj beni bekliyordu.

Yemek sonrası, hostesimle beraber bir süre müzik dinledik ve o başını omzuma yaslarken karşımdaki ekrandan dünya haberlerine biraz göz attım. Biraz sohbet sonrası, uçuşun 2. saati bitmeye yakınken, Jessica tekrar yanıma oturdu. Tam sohbetimiz koyulaşmışken uçağın sağ motorunda pek de tanıdık olmayan bir ses duyulmaya başladı ve uçağın hafifçe sola doğru yatarak irtifa kaybettiğini farkettik.

Başımı çevirip camdan baktığımdan, sesten bir iki dakika sonra motordan alevler çıkmaya başladığını görüp durumun hiç de parlak olmadığını anladım. Uçak irtifa kaybederken, hostesler hemen hazırlanıp yolcuları sakinleştirmeye çalıştılar. Perdenin kenarından usulca insancıklara baktığımda, arka tarafta çoktan oksijen maskelerinin düştüğünü, bağrışan çağrışan insancıkların bir kısmını hosteslerin yerine oturtmaya çalıştığını gördüm.

Olaydan yaklaşık 8 dakika sonra, tahminen 5000 metre kadar irtifa kaybettikten sonra, hosteslerin her biri ön taraftaki business sınıfı yolcularla ilgilenmeye başladı. Business classta oturan 8 kişiydik ve açıkçası her birimiz ters giden bu duruma rağmen sakinliğimizi koruyorduk. Kabin amiri ile pilot kapı aralığından yaptıkları konuşmayı bitirdikten sonra, amir yardımcı hosteslerden ikisini yanına çağırdı ve mutfağın girişinde bulunan kapağı beraber kaldırdılar. Kapağın altındaki büyük kırmızı mandalı iki hostese çevirtme talimatı verdikten sonra, kabin amiri sakince arkaya, perdenin bulunduğu yere doğru yürüdü. Perdeyi araladığında, halen bağrışmakta olan, bir türlü sakinleşmeyen ucuz bilet sahibi yolculara son bir kez daha baktı ve o sırada metal bir kapı sert bir hareketle olmasa da, hızlıca perdenin olduğu yerden, bizlerle ekonomi sınıfı yolcuları ayırdı. İlk kez böyle bir mekanizmanın varlığını görüyordum. Metal kapı kapanır kapanmaz bir anda sukünet hakim oldu ve kabin amiri yüzünde koca bir gülümsemeyle bizlere doğru dönerek, uçuşumuzun keyifli geçmesi için elinden geleni yapacağını, istenmeyen bu rahatsızlık için özür dilediğini söyledi.

Ben hala ilk kez varlığından haberdar olduğum metal kapı mekanizmasının şaşkınlığının içerisindeydim, ancak sesin bir anda kesilmesinden de rahatlayarak, kabin amirine gözlerimle teşekkür ettim. Yan koltukta oturan business class yolcuyla göz göze geldiğimde ikimizin de sükünetimizi koruduğumuzu ve fazla soruya gerek olmadığını anladım. Kabin amiri tekrar pilotun yanına giderken, Jessica benimle göz teması kurmaya çalışıyordu ki, başımı camdan dışarı çevirip yanan motoru çevirmeye koyuldum. Alev yoktu, yoğun dumanlar vardı. Uçağın süzülmesi çok sorunlu değildi ve anlıyordum ki, diğer motor işlevini gördüğü sürece uçak uçmaya devam ederdi. Tabi irtifa kaybımız beni biraz endişelendiriyordu, ama hala deniz seviyesinden oldukça yukardaydık, korkulacak bir duruma henüz gelmemiştik.

Dumanlar yükselen kanada hala bakarken, kabin amirinin pilotla konuşmasını bitirip mutfağa yöneldiğini duydum. Bu sırada, uçakta bir sarsıntı oldu, aynı anda kanadın arkasından uçağın bir kısmının, aslında yarısından fazlasının, yolcularla beraber bizden ayrılıp havada arkaya doğru süzülmeye başladığını gördüm. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum, yolcuların teker teker, koltuklarıyla ve uçak parçalarıyla beraber uçaktan ayrılarak aşağıya düşmelerini izliyordum. Bu olurken uçak yavaş yavaş yükselmeye başladı. O sırada, kabin amiri bir açıklama yapma gereği duydu. Tek motorunu kaybeden acil durum yaşayan yolcu uçaklarında bunun normal bir prosedür olduğunu, uçağın ekonomi sınıfı yolcularının artık taşınmadığını yalnızca kanatlarla beraber uçağın ön kısmıyla yolculuğa devam edileceğini anlatarak, verilen rahatsızlık için tekrar özür diledi. Diğer hosteslerin, bizlerle daha yoğun şekilde ilgilenerek havayolu şirketi adına keyifli yolculuğa devam etme dileğini dile getirdi.

O sırada Jessica ile esmer bir hostes daha yanıma geldi ve elimi tuttu. Diğer business sınıfı yolculara şöyle bir baktım, herkesin keyfi yerinde gibiydi ve pilot kabininden elinde bir şampanya ile çıkarak mantarını açmaya koyuldu. Yolculuk tekrar huzura kavuşmuştu, ben hala biraz şaşkın gibiydim ve birşeyin eksik olduğunu hissediyordum. Uçuşta ekonomi sınıfı yoksa, business sınıfının ne önemi vardı ki artık?

Photo by Safe Travel Guide on Unsplash

--

--

Levent Bas
Adaçayı 🇹🇷

I like building products, improving lives and telling stories. I write in English and Turkish.