Keman

Levent Bas
Adaçayı 🇹🇷
Published in
3 min readApr 30, 2020

Her zamanki gibi elime kemanımı almış, odamda pratik yapıyordum. Kapı zili münasebetsizce çaldığında gün için radyoda duyduğum bir parçanın notalarını çıkarmaya uğraşıyordum. Kapı deliğinden baktığımda ilk kez rastladığım bir kadın suratıyla karşılaştım. Daha önce görmüş olsam kesin hatırlarım, fakat bu surat kesinlikle yabancıydı.

Kim olduğunu sordum ve üst komşum olduğunu duyunca kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda elimde hala kemanı tuttuğumu farkettim. Tanışıklığım olmadığı bu kadını içeri davet etmeyi de göze alamıyordum. Bir şey isteyecekmiş gibi tek elini kaldırmıştı ve zil çalışındaki münasebetsizlik suratında da okunuyordu. Kısa bir sessizlikten sonra ağzındaki baklayı çıkardı:

-Demek keman çalıyorsunuz.

-Ee… Evet.

-Ben de istemeyerek de olsa sizin çaldığınız melodileri duyuyorum da… Acaba daha sessiz çalmanız mümkün mü? Hani belki sesi kısılıyordur falan…

-Şey, aslında mümkün ama…

-Çalışmanızı böldüğüm için üzgünüm ama üst kata çok ses gidiyor. Rahatsız olduğumdan değil, ama hani belki siz de sesin ne kadar yüksek olduğunu farketmemişsinizdir diye uyarayım dedim.

-Öyle mi? Çok özü…

-Gerçekten rahatsız olduğumdan değil, ama belki başka bir yer bulabilirsiniz kemanınızı çalacak. Neyse ben sizi daha fazla meşgul etmiyim, iyi günler.

- …?

Ne diyeceğimi zaten bilmiyordum ama zaten birşey söylememe fırsat vermeden merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı, ben de kapıyı kapattım. Komşularımı rahatsız edeceğim aklıma daha önce gelmemişti. Kimdi bu kadın? Hakikaten bu binada yaşadığını nereden bilebilirim? Ya bana bir oyun oynuyorsa? En azından ismini söyleyebilirdi, böylece apartman girişindeki zillerden ismini kontrol edebilirdim. Peki bu binada yaşamıyorsa benim kapıma kadar sabahın köründe nasıl geldi? Her halükarda keman çaldığımı benden başka birinin duymasından çok rahatsız oldum ve hemen bir çözüm aramaya koyuldum.

Başka çalacak yerim zaten yoktu. Yürüyerek gidebileceğim park zaten hiç yok bu mahallede. Metro girişinde çalsam aslında fena olmazdı, hatta belki birkaç lira harçlık kazanırdım fakat nota sehpam olmadığı için bu düşünceden hızlıca vazgeçtim. Zira notalara bakmadan çalmak hoşlandığım bir yöntem değil. En iyisi odamı sese iyice izole etmek diye düşündüm. Montumu kaptığım gibi dışarı çıktım ve arabama doldurabildiğim kadar beyaz strafor satın alıp evime geri geldim.

Hiç vakit kaybetmeden işe girişerek odamın tüm duvarlarını straforla kaplamaya başladım. Gerçekten işe yarayacak gibi görünüyordu. Evin her tarafında başına buyruk uçan köpük parçaları dışında başka bir sorun yoktu. Bu işi bitirince odamın profesyonel stüdyo gibi olacağını hayal etmeye başladım. Elbette bunu kendim için yapıyorum ama aklımdan müzisyen arkadaşlarımın odamı kayıt için kullanabilecekleri ve bunun için bana minnettar olacakları geçiyordu. Akşama doğru tavan dahil tüm odamı strafordan birer metrelik bir tabakayla kaplayıp üzerini de bantla sıkılaştırmıştım. Odam tıpkı Matrix’te Morpheus ve Leo’nun paylaştığı yükleme sahnesi gibi bembeyaz olmuştu. Biraz renk katmak için zeminin üzerine halı örttüm duvara da bir resim asmaya çalıştım ama çivileri tutturamadığım için çerçeveyi duvara bantladım. Odam her kenarından küçülmüştü ama farketmezdi. Öncelikle odamın her yerinde zıplayabilir, top oynayabilir ve kimseyi rahatsız etme endişesi duymadan keman çalabilirdim. Yataktan düşme derdim yok ama yatağımın zemin seviyesinde olmasına da gerçekten çok sevindim, çünkü küçüklüğümden beri hep yer yatağım olsun istiyordum.

Bu sırada kemanımın görünürde olmadığını farkettim. Biraz düşününce kemanımı en son, kutusuna koyup yatağımın altına yerleştirdiğimi anımsadım. Yatağımı oynatıp altından kemana uzanmaya çalıştıysam da yatak tek milim oynamıyordu. Çaresizce yatağıma bakarken bu kadar straforu yerinden oynatıp tekrar geri yerleştirmeyeceğimi farkediyordum.

O anda karar verdim. Keman çalmayı bırakacak ve boksör olacaktım. Ne de olsa odam bir boksörün antreman ringinden farksızdı. Tek eksiğim vardı, bir boks eldiveni…

Photo by Beth Rufener on Unsplash

--

--

Levent Bas
Adaçayı 🇹🇷

I like building products, improving lives and telling stories. I write in English and Turkish.