Kuş Sesleri

Levent Bas
Adaçayı 🇹🇷
Published in
3 min readJul 27, 2020

Güneşli bir sabaha uyandığımda, her zamanki gibi sıradan bir gün olacağını düşünüyordum. Zaten kim sabahları garip bir gün olacak diye uyanır ki…

Açık radyoyu dinlerken kahvaltımı hızlıca yedim ve duşumu yapar yapmaz bisikletimi kapıp dışarı çıktım. Buraların mevsimi hiç belli olmadığı için ne üzerimde montumla dışarı çıkmıştım ama güneş beni yakmaya başlamıştı bile. Karşıma çıkan ilk kırmızı ışıkta bisikletimi sağa çekip montumu çıkarmaya başladım. Önünde durduğum sokak köşesindeki ağacı ilk kez farkediyordum. Ağaç türlerinden hiç anlamam ama bu çınar ağacına benziyor, gölgelikli çok güzel yaprakları bana Emirgan’daki ağaçları anımsattı.

Kafamı kaldırdığımda ağaçta irili ufaklı yüze kadar kuş olduğunu farkettim. Farklı dallarda oturmuş pinekliyorlar. Kuşların sıradanlığı ve sayılarındaki fazlalık beni şaşırtmadı ama hiç ses çıkarmadan sabahın bu saatinde bunca kuşa rastlamamıştım.

Bisikletimle yola devam ederken Alfred Hitchcock’un Kuşlar filmindeki sahne geldi aklıma. Bisikletimle yokuş aşağı inerken zihnimdeki kuşların hala bana huzursuzluk verdiğini farkettim. Bir sonraki ışıklarda durduğumda çevredeki ağaçlarda — bu sefer toplu değil ama her ağaçta ikili üçlü dağılmış durumda — çeşitli kuşlar gördüm. İsim koyamadığım garip durumun kuşların sessizliği olduğunu anladım. Her sabah aynı saatlerde, aynı sokaklardan geçerken kuşların neşeli ötüşü günüme neşeyle başlamamı sağlardı. Sabah evden çıkalı 15 dakika olmuştu ama tek kuş sesi duymamıştım. Hani hava soğuk veya yağmurlu olsa bir açıklaması vardır ama bu güneşli günde yüzlerce sessiz kuşun ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki?

İçimdeki huzursuzluk yavaş yavaş büyürken, yol boyunca bisikletimle kuş sesi duyabilmek için kulaklarıma odaklandım. Kuşlar vardı, görüyordum, fakat sesleri yoktu, ötmüyorlardı işte bu sabah. Güvercinler, martılar, serçeler, bülbüller hepsi sessizdi bugün. Sanki bütün şehir bir matem havasındaymış gibi hissetmeye başlarken, kalbimin sıkışmaya başladığını hissettim. Yol boyunca yüzlerce kuş, tek ses yok... Kuşların ötmediği bir şehrin bu kadar kasvetli ve huzursuz olabileceğini daha önce aklıma getirmemiştim. Öyle ki şu anda bir tek kuş sesi duymak için neler vermezdim. Bacaklarıma bir yorgunluk saplandığı için bisikletimden inip yürümeye başladım. Açıkcası işe gitmek istemiyor değildim, ama hem nefes almada zorlanmaya başlamıştım hem de bacaklarıma bir ağrı saplanmıştı. Bu moralsiz gün demek ki fiziksel olarak beni etkilemeye başlamıştı.

Elimde bisikletimle köşeyi dönünce bir anda yorgunluğum paniğe dönüştü. Yetmişli yaşlarında beyaz saçlı bir kadın yerde yatıyordu. Yanına yaklaştığımda kadının zorlukla nefes aldığını ve gözlerinde birkaç damla gözyaşı geldiğini farkettim. Kadının başında yalnız değildim, nitekim her kafadan bir ses çıkıyordu: ‘atkısını çıkalarım, suni teneffüs yapalım, 911’i arayalım’ diyaloğu devam ederken yaşlı kadının gözümüzün önünde can çekişiyordu. Kadının sağ elini tutarken, elimden başka elimden birşey gelmeyeceğini anladım. Kadınla gözlerimiz bir anlığına kilitlendiğinde kadının yüzünde korku veya acıdan ziyade çok büyük bir hüzün olduğunu farkettim. Öyle bir hüzün ki, sanki tüm hayatına neşe veren bir anıyı bir anda kaybetmiş gibi bir ifade okunuyordu. Bu derin hüzün kalbime öyle bir yerleşti ki, bir anda omuzlarımdan ayak parmaklarıma kadar tüm enerjimi kaybettiğimi hissettim. Gözlerimi yaşlı kadının gözlerinden ayırmaksızın, usulca kadının yanına yattığımda kadının son nefesiyle söylediği şu cümleyi duydum.

- Kuşlar… artık… ötmüyorlar

Başımı kaldırıma yaslayıp, gözlerimi kadından ayırırken derin bir nefes almaya çalıştım ama nafile. Gökyüzüne baktığımda bir kuş sürüsünün yakındaki ağaçtan havalandığını farkettim. Nefes almakta iyice zorlanırken, benim de gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. Etrafta bir panik havası olduğunu seziyordum ama boğucu bir sessizlik etrafı kaplıyordu.

Photo by Mehdi Sepehri on Unsplash

--

--

Levent Bas
Adaçayı 🇹🇷

I like building products, improving lives and telling stories. I write in English and Turkish.