Joker

Rüstem Yurteri
Adalet Yayın
Published in
9 min readNov 25, 2020
Joker

2019 Ekim ayında vizyona giren Joker filminin yönetmeni Todd Phillips; Başrol oyuncusu Joaquin Phoenix.

Joker

Joaquin Phoenix, Arthur Fleck karakterini oynadığı film, baştan sona çekimleri, müziği, oyunculuğu, senaryosu ile resmen sanatın ne kadar güçlü bir dili olduğunu gösteriyor.

Koskoca Şehirde Tek Başına

Joaquin Phoenix, oynadığı karaktere hem bedenen hem ruhen çok iyi adapte olmuş. Karakterin içinde bulunduğu durumu, elbette hikayenin içinde sahne sahne anlatıyor fakat, oyuncunun o karakter olması, prototip bir kişi değil, capcanlı bir Arthur Fleck görmemizi sağlıyor.

Büyük Çocuk

Senaryo üzerinde çok iyi çalışılmış. Boş bir tek sahne yok. Arthur karakteri annesiyle yaşayan, bir gün ünlü bir komedyen olacağı hayali kuran kırklı yaşlarında bir adam. Arthur yeteneklerini geliştireceği bir ortam bulamamış.

Üzüntü

Arthur gülmüyor resmen ağlıyor. Güldüğü durumlar hep en sıkıntılı zamanlar. Annesinin Arthur’un kişiliğinin gelişmesine pozitif bir etkisi yok. Anne, dışardan bir gücün, gelip onları kurtaracağı, sefaletlerine son vereceğine inanmış. Kendi güçsüzlüğünü, beceriksizliğinin sorumluluğunu almak yerine; oğluna yüklenip, psikolojik olarak ezerek, bundan kurtulmaya çalışıyor. Tabi bu durum kronik bir hâl almış.

İç Yüz

Sanat eseri nedir? Neye sanat eseri deriz? Sanat eseri tam olarak şudur diye yorumlanan, tek bir manaya gelen şey midir? Sanat eseri diyeceğimiz şeyin bizde farklı duygular, düşünceler uyandırması gerekmez mi?

Sorularımız kadar bir şeyi anlarız. Soruları doğru sormadığın bir şeyi bilmezsin. (Bunu nereden duymuştum şimdi hatırlayamadım.) Doğru soruyu sormaktır esas olan. Cevaplar soruya göre şekillenir.

Hayret

Joker filmi bir sanat eseri. O kadar çok soru geliyor ki aklıma. Belki sorudan çok düşünceler beynimde fink atıyor.

Ah Arthur ah seni çok iyi anlıyorum. Kimsenin anlamadığı kadar, herkesin anladığını zannetiğinden öte.

Çocukluk

Bu film hakkında yapılan analizlerin çoğu, göbeğini kaşıyan adamın yapacağı türden. Bunu aşağılamak için söylemiyorum göbeğini kaşıyan adamı, bu duruma düşürenlere aşağıdan bakıyorum :) Onlar benim yorumuma yukardan bakacaklar diye tahmin ediyorum.

Yine antiparantez İlker Canikligil Hoca’ya buradan bir selam gönderip onun muhteşem tespitlerinden birine bakalım. Film eleştirmenliği nedir? Bu topraklarda film eleştirmeni ya da film yorumundan ne alıyor eksriyetimiz?

Bu soruya İlker Hoca şöyle cevap veriyor: Adam film yorumu yapmıyor, filmi anlatıyor. Filmin konusunu anlatınca film yorumu yapılmış olduğunu düşünüyor.

İlker Hoca’ya aynen katılıyorum. Filmi anlatmak değildir ki bir filmi analiz etmek. Bu arada bende çoğunlukla anlatıyorum :) Neyse burada yerdiğimiz şeylerden kendimiz yüzde yüz azade değiliz.

Çocuğunun Yüzündeki Gülümsemeyi Görmeyen Anne

Bu film bir sanat eseri demiştik. Çünkü insana çok farklı duygular hissettiriyor, aklına farklı düşünceler geliyor. Sonuçta bir sanat eserinin bir amacı, sınırları olmalı. Anlattığı, hissettirmek istediği duygular vardır.

Mataramda Tuzlu Su/İsmet Özel

Annesiyle yaşayan Arthur karakterinin sıkıntılarının temelinde çocuklukta yaşadıkları var. Her birimizin az veya çok çocukluğunda yaşadığı şeylerin negatif etkisini taşırız. Sinan Canan’ın konuğu olan Psikanaliz alanında önemli çalışmaları olan Gökhan Oral demişti ki: “İnsanın yaşadığı travmalar öyle kolay kolay iyleşmez. Çivi çıkar izi kalır sözü gibi insanda izler bırakır.”

Gülerken Ağlamak

Çocukluğumuzda yaşadıklarımız bizi derinden etkiler. Joker’de anlatılan bir film formatı içinde, çok daha abartılarak, bir şey daha büyük gösterilmesi gerektiğinden, normalinin onla, yüzle çarpılması gibi anlatılıyor.

Arthur karakteriyle hepimizin az veya çok benzer yanlarımız var. Çocuğa bakım veren annenin/babanın kendi yaşadıklarını çocuğa yansıtmaları, o çocukta onulmaz yaralara sebep oluyor.

Sen Beni Hiç Görmedin/Anlamadın

Benim burada yazdığım şu iki yazıya kaynaklık eden kitapları okumanızı ve bundan sonra Joker filmine bir de bu gözle bakmanızı öneriyorum.

Aslında bu iki yazıda birbirini tekrar eden, temelde aynı şeyi farklı şekilde söyleyen yazılar.

Bu yazıda Nihan Kaya “İyi Aile Yoktur” kitabında, anlatıldığı gibi, çocuklukta yaşananların insanın iler ki yaşamında ne kadar önemli olduğundan bahsediyorum.

İkinci olarak Alice Miller’in 1979 yılında yazdığı sonra 1996 güncelleyip genişlettiği “Yetenekli Çocuğun Dramı” kıtabını konu ettiğim yazımı okumanızı tavsiye ediyorum.

Bu araya sıkıştırdığım yazılarımı ürün yerletirme, bir reklam olarak algılamanızda benim için hiçbir beis yok :)

Alice Miller’in Yetenekli Çocuğun Dramı kitabı Joker’in yıkılmışlığının köklerinin çocukluğuna dayandığını bize çok güzel anlatıyor. Siz hemen diyeceksiniz ki “çok şükür benim başıma öyle istismarlar, şiddet dayak gibi şeyler geçmedi. Olsa bile her ailede yaşanan türdendi.” İşte Alice Miller’in kitabını okuyunca işin renginin pek öyle olmadığını anlayacaksınız.

Her şey ama her şey satılık; ama benim değerim/param yok

Hadi diyelim ki “Alice Miller kitabını okuyamam şimdi” diyen olursa Nihan Kaya’nın yotube kanalında Alice Miller ilgili paylaştığı videoyu burada paylaşayım. Burada yıllarca psikanalist olarak çalışmış, birçok hastasında gördüğü rahatsızlığın kaynağının, çocuklukta yaşananlar olduğunu görmüş bir klinik psikoloğu, Nihan Kaya, o güzel Türkçesiyle bize anlatıyor.

Bir Palyaçoya Kim Ciddiye Alır ki: Koş Arthur Koş

Dedim ya Joker büyümeyen/büyüyemeyen çocuk. Annesi, küçükten itibaren evin yükünü omuzlarına yüklediği gibi kendi ezilmişliğinin, başarızlığının tüm acısını Arthur’dan çıkarmış.

Arthur kendi bedeninin, duygularının farkına varamamış. Duygularını hiç yaşayamamış. Gülmesinin acı bir ağlama gibi olması da bundan değil mi?

Arthur’un çok önceden çalmışlardı çocukluğunu.

Arthur, yok sayılan, duyguları, istekleri görülmeyen içimizdeki çocuk. Bunu çok tekrar ediyorum ama yine yeri geldiği için söylemem gerekiyor. İnanmayacaksınız ama burada yine Nihan Kaya’nın kitabını konu alan yazım yere alıyor.

Nihan Kaya’yı konu alan yazımda biraz olsun bahsetsem de aşağıdaki yazımda “İyi Aile Yoktur” kitabını anlatmaya çalışıyorum.

İyi Ali Yoktur cümlesi negatif bir şey olarak algılanıyor. Halbuki bu çocuğa birey olma bilincinin daha ilk yaşlarda verilmesi, çocuğun kendi çağına göre yaşaması, o çağın iyilerini kendi tecrübe etmesi anlamına geliyor.

İyi aile; İyi aile yoktur diyebilendir diyordu Nihan Kaya. Yani kalıplaşmış iyiler, dikte edilerek öğretilen doğrular yoktur.

Çıkmaz Hayat

Toplumun bize dikte ettiği şeyleri de sorgulamamız gerekir. Taşkınlık yapmak, isyan edip camı çerçeveyi indirmek ne kadar yanlış ise yolunu bulduğmuz zaman kanuna uydurup insanların ellerinde avuçlarında ne varsa almak da yanlıştır.

Her gün ezilen, çeşitli şekilde saldıraya uğrayan kahramanız bunu olmadık şekilde resmen bir şiddet patlaması yaşayarak dışa vuruyor. Çok uzun zaman önceden başlayıp dolan acının zembereği, hızla boşalmaya başlıyor.

Çocukluk çocukluk diyoruz ya, filmin koptuğu yer orası; oradan bağlamak lazım, orada düğümü çözmek gerekiyor.

Nihan Kaya’nın “İyi Aile Yoktur” kitabının devamı olan “İyi Toplum Yoktur” kitabı da yine bireyin özgürlüğüne/özgünlüğüne vurgu yapıyor.

Kendi bedeniyle, duygularıyla daha küçükten barışık olan birey hiçbir istismara karşı sessiz kalmayacak, her karşı duruşta biraz daha güçlenerek, ister ailede ister toplumda olsun kendisini ezdirmeyecektir.

Bazı gülünç şeylerin altını kazıyınca derin dram çıkıyor.

Yukarıda söylediğim gibi Arthur içimizdeki ezilmiş çocuk. Arthur bize çok yakın. Arthurlar gibi birgün şiddette başvurarak kendini ifade eden bireyleri görmek/olmak istemiyorsak kendimizi kimseye ezdirmeyelim, hiçbir çocuğun kendini ezdirmesine, kendi şahsiyetini yok saymasına izin vermeyelim.

Şunu unutmayalım ki yetişkin için dünyayı algılamak, gördüğü fiziki ya da psikolojik şidetten etkilenmek 10 birim ise; çocuğun bunu hissetmesi 100 birim 1000 birimdir. Daha büyük olarak algılanır. Bu yüzden defaatle çocukluk dönemine vurgu yapıyorum.

Joker

Bazıları filmi hiç mi hiç anlamadan yorum yapıyor. Arthur gibi nerdeyse 30–40 yılını istismar edilerek geçirmiş birinin son durumda yaptıklarına bakıp ne kadar yanlış diyoruz. Halbuki bu son hali, uçurumdan atlamaktan başka bir şey değil. Asıl onu o uçurumun kenarına getiren, on yıllarca süren şartları bir düşünelim. Filmi izlerken dikkat edin Arthur’un bir iki küçük dokunuşla nasıl sevecen karşılık verdiğine.

Joker

Arthur’un en sevdiği şey olan komedyenlik uğrunda elinden geleni yapıyor. Ama en büyük darbeyi vuran en yakınındaki annesi oluyor. Arthur’un yeteneklerini körükleyeceğine, durmadan onun isteğini, yaratıcılığını kırıyor. Arthur, babasından gelecek bir yardım elini beklemekten başka hiçbir şey düşünemiyor. Arthur gibi anne de çok yaralı. Anne kendi ezilmişliği, yaralı durumu yüzünden çocuğunun kendini geliştirmesine fırsat vermiyor.

Arthur Fleck

Bir insanın ağlaması gülmesi olursa bu insan nasıl komedyen olabilir? Ağlarken gülüyor, gülerken ağlıyor; ya da kendisi gerçekten gülerken birilerini ağlatıyor; birileri gülerken o ağlıyor.

Arthur Fleck

Yukarıda verdiğim bilgiler ışığında bu filmi izlemenizi öneriyorum. Film başlı başına çocukluk travmalarının, kişiyi ve oradan toplumu nasıl etkilediğini drama diliyle anlatıyor.

Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joker
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joker
joker
Joker
Joaquin Phoenix
Joker
Joker
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Brett Cullen: Thomas Wayne
Joker
Joker
Joker
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Joaquin Phoenix
Robert De Niro: Murray Franklin
Joker
joker
Robert De Niro: Murray Franklin
Joker
Joker
Joker
Joker
Joker

--

--

Rüstem Yurteri
Adalet Yayın

“Hakikat diyalog ile ortaya çıkar.” Sokrates.