Beş: Öğrenmeyi Öğrenmek..

Utku Kaynar
Kızlarıma Mektuplar
3 min readMar 11, 2019

7 Mart 2019, San Jose, Kaliforniya

Ada,

Bugün öğrenmek üzerine konuşacağız. Tüm bunları konuştuğumuz şu anda, aşağı yukarı 142 gündür / 3400 saattir birlikteyiz.

Doğrusunu istersen son zamanlarda en çok şeyi kimden öğrendin diye sorsalar, buna yanıtım sen olurdun.

Daha küçücüksün ama annene de bana da bir sürü şeyi öğrettin bile.

Ne öğrendim senden? En basiti dünyadaki çocukların birer istatistik, sayı olmadığını öğrendim. Dünyada her yıl 5 milyona yakın çocuk, 5 yaşına ulaşamadan yaşamını yitiriyor mesela. Türkiye’nin çok yakınındaki Yemen’de çocuklar, zengin komşuları Suudi Arabistan ile yapılan mezhep savaşından ötürü açlıktan ölüyor.

Senden öğrendim ki, her çocuk bir ananın, babanın kuzusu. Hepsi değerli. Hepsi kendi ebeveynlerine mis gibi kokuyor. Hepsinin ilgiye, sevgiye ve şefkate ihtiyacı var ve hiçbiri bir istatistik, bir sayı değil.

Kızım, ben bu verileri senden önce de okuyordum. Ancak sen gelince, senin varlığınla onları yeniden yorumlayabildim, bir çerçeveye oturtup anlam verebildim.

Ada, öğrenmek ham veriye bir anlam vermektir. Veri o zaman biçim değiştirir, bilgi haline gelir.

Pek çok insan bunu karıştırır, hafızalarına şu ya da bu şekilde kaydettikleri verileri bildiklerini zannederler. Halbuki verinin senin için bir anlamı yoksa, ondan hiçbir şey öğrenmemişsin demektir.

Sen sonsuz veriyle dolu bir dünyaya doğdun. Tim Berners Lee, 1989'da CERN’de World Wide Web’i icat etti ve dünyamız tümüyle değişti. Kısa adıyla web, metin içine gömülebilen bu yazıdaki gibi linkler yardımıyla trilyonlarca belgeyi, videoyu, görüntüyü ve nihayetinde milyarlarca insanı birbirine bağladı. Bilgisayarların küçülmesinin üzerine geldiği için, bilgi çağının kapılarını ardına kadar açtı. Bugün onsuz bir dünya düşünmek neredeyse olanaklı değil, internete erişimi olmayan milyarlarca insan olmasına rağmen.

Ada, senin dünyanda veriye ulaşım gibi bir sorun yok çünkü verinin dolaşımının önünde bir engel yok. Otoriter devletler interneti yasaklamayı veya sınırlamayı deniyor, bu doğru. Ancak serbest dolaşım alanlarında bile başlangıçta belki de hiç beklemediğimiz bir şey oldu, etrafımızda dolanan veri ne kadar çoğaldıysa o verilere olan duyarlılığımız ve farkındalığımız o kadar azaldı. İnsanlık tarihi açısından büyük bir paradoksun içinden geçiyoruz; daha fazla veriye ve bilgi kaynağına erişimimizle birlikte bilgilenmeye tepkimiz ve cehaletimiz de artıyor.

Kızım, insanlık evrimi açısından öğrenme noktasında birşey değişmedi. İnsanlar dört şekilde öğrenir: görsel, işitsel, dokunsal ve sosyal. Hepimiz bunlardan birine daha yatkınız, örneğin ben görsel / işitsel öğrenmeye yakınım. Sen de kendinin nasıl öğrendiğini zamanla keşfedeceksin. Eğer bilgiyi sindirme metotlarından kendi öğrenme şekline uygun olanları seçersen, o zaman bir şeyi öğrenmenin daha kolaylaştığını göreceksin.

Nasıl öğrenirsen öğren, dünyada merak ettiğin konularla ilgili sınırsız kaynak bulacaksın. Önemli olan bu kaynaklara erişimin değil, senin bu kaynaklarla yapabildiklerin. Daha doğrusu, bu kaynaklardan edindiğin verilere anlam verebilmen. Sana bir örnek vereyim; dünyada yerçekiminin varlığına inanmayan insan neredeyse yok gibi, evreni bir arada tutan, dünyamızı oluşturan süreci epeyce biliyoruz ama azımsanmayacak sayıda insan evrenden bir ATM’den para çeker gibi para isteyebileceğine, ya da kahve telvesinde geleceği görebileceğine de inanıyor. İçselleştirilmemiş verinin ve eğitimin sonuçları bunlar.

Unutma: Anlamlandıramadığın veri senin bilgin değildir, olmayacaktır.

Elbette, her değerli kaynağa karşılık sadece gürültü kirliliği içeren onlarca yanlış kaynak ta var. Bir konuda derinleştikçe, o alandaki kaynakları değerlendirmeyi daha iyi öğreneceksin.

Ne olursa olsun, merak ettiğin, öğrenmeyi istediğin bir konuda bir veri ile karşılaştığında onu aklın ile bir bağlama oturtmalı, ona bir anlam vermelisin. Yeni verileri bilgiye dönüştürdükçe yeni anlamlar da keşfedeceksin. Bilimde veya hayatta, eski bilgilerine yüklediğin anlamlar değişebilir, dönüşebilir. Bu doğaldır. Hayattaki her şey gibi, öğrenmek te bir süreçtir çünkü.

Günün sonunda hepimiz hayatta öğrenci kalabildiğimiz kadar yaşıyoruz Ada. Ben öğrendim demek, ben oldum demek, hele de senin yaşadığın çağda ben yaşamıyorum demekle aynı şey olacak.

Öğrenmeyi, merak etmeyi ve bu uğurda çabalamayı hiç bırakma kızım. Çok sevgili bir dostumun sözüyle, “sık sık değil, sürekli.”

Sevgiyle,

Baban.

--

--