Davos’ta sürdürülebilirlik adına neler konuşuldu?

Akbank
Akbank Sürdürülebilirlik
4 min readMay 2, 2024

Şirket yöneticilerini, siyasetçileri ve çeşitli alanlardan uzmanları bir araya getiren, bu yıl 15–19 Ocak tarihleri arasında düzenlenen Davos Zirvesi’nin ardından sürdürülebilirlikte dönüştürücü bir yıla zemin hazırlayan çok sayıda içgörü ortaya çıktı. Her ne kadar Davos sürdürülebilirlik odaklı bir toplantı olarak tanımlanmasa da 2024 gündemini oluşturan konuların, gelecekte insanlığı bekleyen iklim değişikliği temelli felaketlerden ayrı ele alınamayacağı görüldü. Öyle ki bu örtüşme Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı Küresel Riskler Raporu’nda da kendini gösteriyor.

Küresel Riskler Raporu’na göre önümüzdeki iki yıl içinde dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük risk yanlış bilgi ve dezenformasyon olurken onu, ikinci sırada aşırı hava olayları takip ediyor. Dahası, önümüzdeki on yılda karşılaşacağımız en büyük risklerin dördünü iklim değişikliği kaynaklı çevresel riskler oluşturuyor: aşırı hava olayları, geri döndürülemez çevre değişimleri, biyolojik çeşitlilik kaybı ve doğal kaynak kıtlığı. Nitekim sözcülerin de değindiği konular ortaktı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, enerji dönüşümünün aciliyetine dikkat çekerek fosil yakıtları bırakmanın kaçınılmaz olduğunu söylerken Dünya Ekonomik Forumu Doğa ve İklim Merkezi Başkanı Gim Huay Neo son yıllarda yaşanan ekonomik büyümenin dünyanın sınırlı kaynaklarını aşırı tüketerek gerçekleştiğine dikkat çekti.

Davos’ta iklim ve doğayla ilgili acil durumlar gündemin üst sıralarında yer aldı. İşte zirveden 2024’te sürdürülebilirlik söylemini yönlendirecek temel çıkarımlar:

Hızın aciliyeti: Davos 2024, şiddetli jeopolitik çalkantıların yaşandığı bir ortamda ve dünya nüfusunun yaklaşık yarısının seçimlerde oy kullanacağı bir yılda “güvenin yeniden inşası” teması altında gerçekleşti. Hafta boyunca, endişe verici jeopolitik durumun ve küresel boyuttaki “bekle ve gör” yaklaşımının sürdürülebilirlik hedeflerine doğru ilerlemeyi engelleyebileceği konuşuldu. Bu doğrultuda sürdürülebilirlik ile çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) politikaların uygulanmasında hıza duyulan ihtiyaç vurgulandı. Yine hızlı davranmanın yalnızca bir seçenek değil; organizasyonel başarı için de bir gereklilik olduğu vurgulanan noktalar arasında yer aldı.

Üretken yapay zekanın rolü: Davos tartışmalarının merkezinde, yapay zekanın özellikle de üretken yapay zekanın çığır açan potansiyeli vardı. Yapay zekadan iş dünyası ve ekonomi için itici bir güç olmasının ötesinde sürdürülebilirlik alanında stratejik kararlar alma ve operasyonel verimliliği yönlendirme konusunda devrim niteliğinde bir güç olmasından bahsedildi.

Yapay zekanın yükselişi; şirketleri, bu teknolojiyi iş süreçlerine nasıl entegre edecekleri ve değer yaratma yolları bulacakları konusunda düşünmeye itti. Yapay zekanın tedarik zinciri boyunca talebi tahmin ederek ve envanter seviyelerini izleyerek israfı sınırlayabileceği, ticaret yollarını düzene sokarak karbon emisyonlarını azaltabileceği, bu sayede sürdürülebilirlik taahhütlerinin uygulanmasına yardımcı olabileceği öne çıkan konular arasındaydı. Öte yandan yapay zekanın çevresel sorunları ele alırken yüksek enerji kullanımına olan bağımlılığı sebebiyle yarattığı yüksek karbon ayak izi sorunu ise ele alınması gereken en büyük problem olarak değerlendirildi.

Beceriye dayalı işe alım ve liderlikte çeşitlilik: Yetenek edinimi yeni bir döneme girdi. Beceriye dayalı işe alım yoluyla yeteneklerin rollerle uyumlu hale getirilmesinin olumlu etkisi vurgulandı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, özellikle yeşil sektörlerde istihdam konusunu, gelecekte yapay zeka tarafından yönlendirilecek iş piyasasının taleplerine uygun hâle getirme ihtiyacının altını çizdi. Liderlikte çeşitlilik ise yalnızca bir gereklilik değil; etkili karar alma ve ilerleme için stratejik bir zorunluluk olarak kabul edildi.

Enerji geçişi gerçekliği ve sürdürülebilirlik: Bir yandan kömür kullanımı artmaya devam ediyor diğer yandan dünyanın uygun fiyatlı, güvenilir enerji kaynaklarına ihtiyacı artıyor. Bu, iklim hedefleri ile mevcut enerji gerçekliği arasında bir gerilim yaratmakla birlikte şirketlerin de seyrini etkiliyor. Yatırımcılar, şirketlerden şeffaf geçiş planları duymayı bekliyor. Şirketlerden daha sürdürülebilir iş modelleri geliştirme ve karbon ayak izlerini azaltma konularında proaktif olmaları bekleniyor.

Örnek model olarak karbon piyasası: Şirketler, yatırımcılar ve hükümetler iklim krizinin biyoçeşitlilik kaybı kriziyle bağlantılı olduğunu giderek daha iyi anlıyor. Bu, COP28’de olduğu gibi 2024 Davos gündeminde de açıkça görülüyordu. Toplantı programının dört ana temasından biri de “İklim, doğa ve enerji için sürdürülebilir uzun vadeli stratejiler” idi.

Davos’ta doğaya yönelik finansman açığını kapatacak yenilikçi mekanizmalara ihtiyaç duyulduğu çağrıları yinelendi. Bu kapsamda biyoçeşitlilik kredileri konusu yoğun ilgi görürken karbon piyasasının biyoçeşitlilik kredi piyasası için bir model olabileceği konusunda fikir birliğine varıldı. Bu yolda; şeffaflık, güvenilirlik ve yerel topluluklarla etkileşim ise dikkat edilmesi gereken üç önemli unsur kabul edildi.

İş dünyası ve sürdürülebilirlik birlikteliği: Davos’ta sosyal ve çevresel sorumluluğun yalnızca gezegen için değil, uzun vadeli finansal performans için de bir gereklilik olduğu gündemdeydi. Şirketlerin büyümeye devam ederken kâr elde etmekle kalmayıp toplum ve çevre üzerinde olumlu etki yaratan iş modelleri aramaları gerektiği dile getirildi.

Dünyayı tehdit eden sürdürülebilirlik sorunları, herhangi bir şirketin çözemeyeceği kadar zor ve maliyetli. Bu sebeple zirveden yapılan çağrılardan biri de liderlerin ve farklı endüstrilerin bir araya gelip işbirliği yapması oldu. İşbirliklerinin karşılaşacağımız büyük risklerin ve zorlukların çözümünde kritik öneme sahip olduğunun ve bu nedenle rekabetin ötesine geçilerek sorunları çözmek için birlikte çalışılması gerektiğinin altı çizildi.

Davos 2024, “parçalanmış bir dünyada güvenliği ve işbirliğini sağlamak; ekonomi ve toplum için itici güç olarak yapay zeka; yeni bir çağ için büyüme ve istihdam; iklim, doğa ve enerji için uzun vadeli bir strateji belirlemek” olmak üzere dört başlık etrafında gerçekleşti. Yapay zekanın yükselişi ise en sıcak konulardan biriydi. Yapay zekanın yalnızca doğurduğu riskler değil, sunduğu fırsatlar da masaya yatırıldı. Bu noktada iklim değişikliğinden kaynaklı sorunlar, yapay zekanın halihazırda dönüşüm gücünden yararlanılabilecek alan olarak öne çıkarken sürdürülebilirlik, iklim ve enerji konularında önemli bir dönüm noktasında olduğumuz bir kez daha dünya gündeminde yankı buldu.

--

--