Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Akbank
Akbank Sürdürülebilirlik
4 min readAug 22, 2024

Toplumsal cinsiyet eşitliği, Birleşmiş Milletler’in belirlediği 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi arasında 5. sırada yer alıyor. Bu hedef, kadınların işgücüne katılımını, toplumsal karar alma süreçlerine dahil olmalarını ve eşit eğitim fırsatlarına erişimlerini teşvik etmeyi amaçlıyor. Kadınların iş gücüne katılımı ve eğitime erişimi, hem ailelerin hem de toplumların yoksulluk oranlarının azaltılmasında kritik bir rol oynuyor. Bu, kadınların ekonomik bağımsızlık kazanmasını ve ailelerin toplam gelirini artırmasını sağlıyor. Aynı zamanda, kadınların eğitim düzeylerinin artması, çocuklarının eğitimine ve sağlığına da olumlu etkiler yaparak, gelecek nesillerin daha bilinçli ve sağlıklı olmasına katkıda bulunuyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) kadınların işgücüne katılımının ekonomik büyümeyi teşvik ettiğini ve yoksulluğu azalttığını gösteriyor. UNDP verilerine göre, çalışma çağındaki kadınların yalnızca %61'i işgücünde yer alırken, erkeklerin %90,6'sı işgücünde yer alıyor. Dahası, dünya çapında kadınların yaklaşık %60'ı gayri resmi ekonomide yer alıyor ve bu rakam düşük gelirli ülkelerde %90'ın üzerinde karşımıza çıkıyor. Gayri resmi ekonomide çalışan kadınlar, sosyal güvenlik ve iş güvencesi gibi haklardan yoksun kalıyor, bu da yoksulluğun ve ekonomik güvencesizliğin artmasına neden oluyor.

Kadınların topluluk kararlarına katılımı da toplumsal bilincin artmasında büyük rol oynuyor. Kadınların eğitime erişimi, onların güçlenmesinin temel taşlarından biri olarak görülüyor. UNESCO’ya göre, kız çocuklarının eğitime erişiminin artırılması, çocuk yaşta evliliklerin ve doğurganlık oranlarının azalmasına, anne ve bebek ölümlerinin düşmesine katkıda bulunuyor. Eğitimli kadınlar, daha iyi sağlık hizmetlerine erişim sağlıyor ve aile planlaması konusunda bilinçleniyor, bu da genel olarak toplumların sağlık ve refah düzeyini yükseltiyor.

UN Women’ın verilerine göre, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması birçok önemli fayda sağlıyor:

  1. Ekonomik Büyüme ve Gelişme: Kadınların işgücüne katılımının artırılması, ülkelerin ekonomik büyüme oranlarını yükseltiyor. Kadınların ekonomik hayata daha fazla katılımı, toplam üretkenliği artırarak ekonomik gelişmeyi destekliyor.
  2. Yoksulluğun Azaltılması: Kadınların ekonomik fırsatlara ve kaynaklara erişimi, yoksulluk oranlarının azalmasına yardımcı oluyor. Kadınların gelir elde etmesi, ailelerin yaşam standartlarını yükseltiyor ve yoksulluk döngüsünü kırıyor.
  3. Eğitim ve Sağlık: Eğitimli kadınlar, çocuklarının eğitimine daha fazla yatırım yapıyor ve sağlıklarını daha iyi yönetiyor.
  4. Eşitsizliklerin Azaltılması: Kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımı, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini azaltıyor. Bu, daha adil ve eşit bir toplumun oluşmasına katkıda bulunur.
  5. Sürdürülebilir Kalkınma: Kadınların liderlik ve karar alma süreçlerine dahil edilmesi, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmayı hızlandırıyor. Kadınların bakış açıları ve deneyimleri, daha kapsayıcı ve etkili politikaların geliştirilmesine yardımcı oluyor.
  6. İnovasyon ve Yaratıcılık: Kadınların iş gücüne ve girişimciliğe katılımı, inovasyon ve yaratıcılığı teşvik ediyor. Çeşitlilik, iş yerlerinde ve ekonomide yeni fikirlerin ve çözümlerin ortaya çıkmasını sağlıyor.
  7. Sosyal Dayanışma ve Barış: Kadınların toplumsal ve ekonomik hayata katılımı, sosyal dayanışmayı güçlendirerek barışı teşvik ediyor. Kadınların güçlendirilmesi, topluluklarda daha fazla sosyal uyum ve işbirliği sağlıyor.

Birleşmiş Milletler’in anket şirketi Zogby işbirliğinde gerçekleştirerek 2024 Nisan ayında sonuçlarının kamuoyuyla paylaşıldığı “We the Women” (Biz Kadınlar) araştırması, kadın hakları ve temsiliyle ilgili yakın geleceğe dair umut vadeden sonuçlar ortaya koyuyor. 185 ülkeden 25.854 katılımcıya danışılan anketin sonuçlarına göre kadınlar karşı karşıya oldukları zorlukların farkında olmakla birlikte önümüzdeki 10 yıldan oldukça umutlular.

İyimserlik hakim

Kadınların %61’i yaşam kalitesinin geçtiğimiz 5 senede artış gösterdiğini söylüyor. Her ne kadar oranlar kıtaya göre değişiklik gösterse de iyimserlik genel olarak tüm bölgelerde hakim görünüyor. En yüksek iyimserlik Afrika’da (%67), ardından Latin Amerika (%60), Batı Avrupa ve Kuzey Amerika (%53) ve Doğu Avrupa (%46) bölgelerinde görülüyor.

Kadınların yüzde 60'ı, önümüzdeki on yıl içinde ülkelerinde kadınların liderlik rollerindeki temsilinin iyileşeceğine inanıyor. Kadınların üçte ikisinden fazlası, ulusal ve küresel düzeylerde liderlik pozisyonlarında daha fazla temsilin gerekliliğini savunuyor.

“We the Women” araştırması, koşulların daha iyiye gitmesine engel olarak görülen bazı başlıklara da ışık tutuyor. Kadınlar, önümüzdeki 5 yıl içinde daha kaliteli bir yaşam için en büyük engelin mental sağlık sorunları olduğunu ifade ediyorlar. Ardından ikinci önemli başlık ise ev ve aile işlerinin yol açtığı zaman sıkışıklığı nedeniyle kadınların kendilerini keşfetmeleri, kendi yollarını çizmeleri adına vaktin yetersiz kalması olarak karşımıza çıkıyor.

“Yeterli işbirliği yok ”

Araştırma katılımcılarının yüzde 86’sı, güncel olarak karşılaştıkları ve gelecekte de savaşmak zorunda olacakları en büyük unsurun sağlıklarını olumsuz etkileyen iklim değişikliği olduğunu belirtiyor. İklim değişikliği endişesinin en yüksek olduğu bölge Batı Avrupa olurken, savaş ve silahlı çatışmaya dair endişeler Doğu Avrupa’da öne çıkıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Amina J. Mohammed’e göre, “Bu anket, kadınların değişim yapma ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne ulaşma konusundaki kararlılıklarını” gösteriyor. Ancak anket sonuçları, küresel zorlukların çözümünde uluslararası işbirliğinin yetersiz olduğuna da vurgu yapıyor. Öyle ki kadınların yalnızca %19'u ülkelerin çatışmaları çözmek için yeterince işbirliği yaptığını, %21'i ekonomik güvensizlikle mücadelede ve %30'u toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadelede yeterli işbirliği olduğunu düşünüyor.

Sonuç olarak; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların iş gücüne ve topluluk kararlarına katılımı ile eğitime erişiminin artırılması, ailelerin ve toplumların yoksulluk oranlarının düşmesinde, toplumsal bilincin artmasında ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında büyük rol oynuyor. Dünya çapında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi için ulusal ve uluslararası düzeyde hem şirketler nezdinde hem de bireysel olarak daha fazla çaba gösterilmesi, halihazırdaki politikaların zenginleştirilerek aksiyonların artırılması gerekiyor.

UN-Office-for-Partnerships_We-The-Women_Final-Draft-05.15.24.pdf (johnzogbystrategies.com)

--

--