Hick Yasası: Daha Azı, Daha Fazlası Demektir!

Murat Günaydın
Amaris Turkiye Design
7 min readJul 15, 2023

--

Diyelim kendinize bir telefon kılıfı alacaksınız, yeşil ve mavi var. Hangisini seçerdiniz? Durun bir dakika bu biraz kolay oldu, karşınızda yeşilin 5 tonu ve mavinin 5 tonu var. Seçiminiz biraz daha zorlaşmış oldu, inceleme süreniz arttı. Karar verme süresinin uzaması seçeneklerin artmasında oluştmakta. İşte bu hikayeleştiğim olay Hick Yasası’nı anlatmakta.

Şimdi işi biraz daha teknik ve kanıtlarla ele alalım.

Hick Yasası Nedir? 🤨

Hick Yasası, kullanıcı deneyimi (UX) dünyasında bir fenomendir. Bu yasa, kullanıcının tepki süresi ile sunulan seçenekler arasındaki ilişkiyi tanımlar. Başka bir deyişle, insanların bir seçeneği seçmek için ne kadar zaman harcadıkları ve kaç seçenek sunulduğu ile ilgilidir. William Edmund Hick ve Ray Hyman tarafından 1952 yılında ortaya atılmıştır. Aslında Hick, zamanı ve reaksiyon sürelerini incelemek amacıyla bir deney yapmıştır, ancak biz UX tasarımcılar olarak bu yasayı kullanıcı deneyimi açısından ele alıyoruz. Hick Yasası’nın temel prensibi şudur: “Seçenekler arttıkça, kullanıcının karar verme süresi ve reaksiyon zamanı da artar.”

Diyelim ki bir e-ticaret sitesi için bir menü tasarlıyorsunuz. Bu menüde kullanıcının alışveriş yapabileceği 239 farklı ürün kategorisi var. Evet, doğru okudunuz, 239! Bu durumda, kullanıcının bu ürünlerden hangisini seçeceğine karar vermesi gereken bir tasarım sorunuyla karşı karşıyayız. İşte bu noktada Hick Yasası devreye giriyor.

Hick Yasası’nın temel felsefesi, insanların seçim süresi arttıkça karar verme sürelerinin de artacağıdır. Bu, tasarımcıların kullanıcı deneyimi açısından akıllıca bir ders almaları gerektiği anlamına gelir. Sınırsız seçenek sunmak, kullanıcının beynini karmaşık bir labirente dönüştürebilir. Sonunda, kullanıcılar kararsızlık krizleriyle boğuşur ve tasarımcılar kendilerini bir bataklığın içinde bulur. Eğer kullanıcılarınızı seçeneklerle dolu bir cehenneme sokmak istiyorsanız Hick Yasası’nın tersini uygulayabilirsiniz.

Buradaki paylaşımda Hick Kanunu’na dair net bir örnek görebiliriz. 😃

Bu durumların dışında bazı kullanıcı kitlelerine ihtiyaçlarından fazla seçenek sunmak ürünü kullanamamalarına yol açıyor. Bazı yaşlılar için kumandada bulunan seçenek sayısının fazlalığından ötürü kumanda kullanmak bile zor oluyor. Bunun yanı sıra kumandalarda seçenek sayısının fazla olması demek kullanıcıların sezgisel kullanımını da engelliyor.

Ama iş burada bitmiyor! Hick Yasası, tüm kötülüklerini sergilemek için birkaç arkadaş daha getiriyor: artan karar verme süresine ek olarak, kullanıcı memnuniyetsizliği olasılığı da artar. Örneğin, kullanıcıya 239 seçenek sunulursa, “Keşke hiç seçenek olmasaydı!” diyerek tam bir umutsuzluğa düşebilir. Peki tasarımcıların çaresi nedir?

Hick Yasası’nın üstesinden gelmenin birkaç yolu vardır. İlk olarak, seçenekleri daha azla sınırlamak büyük bir yardımdır. Örneğin, kullanıcıya yalnızca en popüler ya da en uygun seçenekler sunulabilir. Bu, kullanıcının daha hızlı ve daha kolay karar vermesini sağlar.

Kullanıcıların hedeflerini ve ihtiyaçlarını anlamak, onlara uygun seçenekler sunmak için tasarımcılar için bir öncelik olmalıdır. Bu, Hick Yasası’nın etkisini azaltmada büyük bir rol oynar.

İyi tasarım, mümkün olduğunca az tasarımdır.
– Dieter Rams

Hick Yasası’nı Destekleyen Diğer Fenomenler 😎

Bilişsel Yük Teorisi:
Bu teori, insanların bir görevi yerine getirirken kullandıkları bilişsel kaynakların sınırlı olduğunu öne sürer. Yani, bir kişinin zihinsel çabası arttıkça, karar verme süresi ve performansı da etkilenir. Hick Yasası da bu temel fikri destekler, çünkü seçeneklerin artması bilişsel yükü artırır ve karar verme sürecini karmaşıklaştırır.

Paralizan Etkisi:
Hick Yasası ile bağlantılı olarak, paralizan etkisi olarak adlandırılan bir olgu da vardır. Bu olgu, çok fazla seçenek sunulduğunda insanların kararsız ve hareketsiz kalma eğiliminde olduğunu ifade etmektedir. Bu, insanların karar verme süresini etkileyen Hick Yasası’nın doğasıyla tutarlıdır.

Bilişsel Süreç Modelleri
Hick Yasasını desteklemek için kullanılan çeşitli bilişsel süreç modelleri vardır. Örneğin, serbest çalışma modeli (race model) ve dikkat kapasitesi modeli, seçenekleri analiz etme ve karar verme süreçlerini açıklamak için kullanılır. Bu modeller, seçenek sayısı arttıkça bilişsel süreçlerdeki değişiklikleri ve karar verme sürelerindeki artışı açıklayan teorik çerçeveler sunmaktadır.

Hick Kanunu’nu Nasıl Uygularız? 😌

Kayıt Sürecini Basit Tutun ✨

Bir kayıt formu tasarlarken, seçenekleri azaltmak önemlidir. Kaç tane seçenek sunulursa, kullanıcının karar verme süresi de o kadar artar. Örneğin, doğum tarihi seçimini tek bir tarih alanıyla sınırlayabilir veya ülke seçimini otomatik olarak belirleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra kayıt sürecinde doğrulama adımları eklemek önemlidir, ancak kullanıcıları fazla yormamak da önemlidir. E-posta doğrulaması gibi yöntemler yerine, telefon numarası doğrulaması gibi daha hızlı ve kullanıcı dostu doğrulama seçenekleri sunabilirsiniz.

Aynı zamanda sosyal medya entegrasyonu, kullanıcıların kayıt sürecini basitleştirebilir. Kullanıcılara, Facebook veya Google hesaplarıyla kaydolma seçeneği sunarak, form doldurma gerekliliğini ortadan kaldırabilirsiniz. Bu şekilde, kullanıcılar sadece birkaç tıklama ile hızlıca kayıt olabilirler.

Source: https://dribbble.com/shots/11644117--Hick-s-Law-Top-UX-Laws-for-Design-01

Şimdi hikayeleştirme yoluyla bunu pekiştirelim;

Hikaye 1: “Kahraman Gibi Hisseden Kullanıcı”
Büşra, yeni bir sosyal medya platformunda hesap açmaya karar verdi. Kaydolmak için herhangi bir form doldurmadan, sadece Facebook hesabını bağlamak zorunda olduğunu gördü. “Bir Superman gibi kaydoldum!🦸‍♀️” diye düşündü Büşra, tüm süreci sadece birkaç tıkla tamamlamıştı.

Hikaye 2: “Fazla Seçeneğin Arasında Sinirlenen Kullanıcı”
Gökberk, bir online alışveriş sitesine kaydolmak istedi, ancak tek bir sayfada ondan onlarca kişisel bilgi girmesini istediler. Doğum tarihi, telefon numarası, favori renkleri… Gökberk sinirlendi ve “Bu kadar soru yanıtlamaktansa başka bir siteye giderim!🤬” dedi. Sonuçta e-ticaret sitesi Gökberk gibi birçok müşteriyi kaybetti.

Kategorileştirin 🖇️

Kullanıcıları seçenekler arasında gezinirken yönlendirmek için ana kategoriler oluşturun. Bu, kullanıcıların aradıklarını daha hızlı bulmalarına yardımcı olur. Ana kategoriler altında daha spesifik alt kategoriler oluşturarak seçenekleri daha da ayrıştırın. Örneğin, giyim kategorisinde erkek, kadın ve çocuk alt kategorileri oluşturabilirsiniz. Bu, kullanıcıların daha dar bir seçim yapmalarını sağlar.

Bunun dışında kullanıcıların hızlı ve doğru bir şekilde istedikleri kategoriye ulaşmalarını sağlamak için akıllı arama ve filtreme seçeneklerini kullanabilirsiniz. Arama çubuğunda gerçek zamanlı öneriler sunarak kullanıcıları doğru kategoriye yönlendirebilir veya filtreleme seçenekleriyle kullanıcıların tercihlerine göre sonuçları daraltabilirsiniz.

Şimdi hikayeleştirme yoluyla bunu pekiştirelim;

Hikaye 1: “Her Yer Her Yerde!”
Büşra, bir yemek tarifi sitesinde gezinirken aradığı tarifi bulmakta zorlandı. Kategoriler o kadar karışıktı ki hangi kategoriye tıklaması gerektiğini bilemedi. Sonunda, daha iyi bir kategorizasyon sistemi bulunan başka bir siteye geçti. “Burası gerçekten daha kolaymış, diğer site bir labirent gibiydi!😓” dedi Büşra.

Hikaye 2: “Uçak Kadar Hızlı”
Gökberk, bir seyahat sitesinde tatil planlamaya başladı. Ana kategorilere yönlendirildi ve sonra alt kategorilere gitti. Kullanıcı dostu bir arama çubuğu sayesinde istediği destinasyonu hızlıca buldu. Gökberk, “İyi bari, yolculuk işinide kolayca hallettim!🤩” diye düşündü.

Kullanıcılara Gereksiz Bilgi Yüklemeyin 🤬

Kullanıcıları gereksiz ayrıntılarla yormadan, bilgileri kısa ve öz bir şekilde sunun. Kullanıcıların hızlı bir şekilde anlayabileceği net ve anlaşılır ifadeler kullanın. Uzun ve karmaşık cümleler yerine basit ve anlaşılır bir dil tercih edin.

Bilgi sunumunda, kullanıcıların adım adım doğru bilgilere ulaşmalarını sağlayacak bir içerik sıralaması kullanın. Kullanıcıların mantıklı bir şekilde bilgilere erişmelerini sağlayarak, karar vermelerini kolaylaştırabilirsiniz. Kullanıcılara ihtiyaç duydukları bilgileri hızlı bir şekilde sunmak için önemli bilgileri vurgulayın. Ana sayfada veya üstte yer alan bir alanı kullanarak, kullanıcının hemen görmesi gereken bilgileri belirgin hale getirin.

Şimdi hikayeleştirme yoluyla bunu pekiştirelim;

Hikaye 1: “Bilgi Ormanında Kaybolmak”
Büşra, bir ürünün teknik özelliklerini öğrenmek için bir web sitesini ziyaret etti. Ancak bilgiler o kadar karmaşık ve ayrıntılıydı ki ne okuyacağını şaşırdı. “Bu siteyi kullanmak bir bilgi ormanında kaybolmak gibiydi.😔” dedi Büşra.

Hikaye 2: “Kolayca Aradığını Bulmak”
Gökberk, tatil dönüşü bir uçuş araması yapmak için bir seyahat sitesine gitti. Sayfada uçuş detaylarının kısa ve öz bir şekilde sunulduğunu fark etti. Hızla aradığı uçuşu buldu ve rezervasyonunu tamamladı. Gökberk, “Aradığım uçuşu kolayca buldum” diye düşündü.

Varsayalan Seçenekler Oluşturun 💪

Kullanıcıların karar verme sürecini hızlandırmak için, bazı varsayılan seçenekler belirleyebilirsiniz. Örneğin, bir anket formunda, en yaygın seçilen seçeneği varsayılan olarak işaretleyebilirsiniz. Bu, kullanıcının gerektiğinde herhangi bir seçim yapmadan önce düşünmek zorunda kalmamasını sağlar.

Varsayılan seçeneklerin kullanıcılara uygun ve ilgi çekici bir deneyim sunması için kullanıcı araştırmaları yapın. Kullanıcıların tercihlerini ve ihtiyaçlarını anlamak için verileri analiz ederek, varsayılan seçenekleri daha iyi bir şekilde optimize edebilirsiniz.

Varsalın tercihlerini anlamak için analiz araçlarını kullanabilirsiniz. Bunun yanı sıra kullanıcı görüşmeleri, anketler ve kullanılabilirlik testleri yapabilirsiniz.

Size bir analiz aracı önerebilirim:
https://metrica.yandex.com.tr/about?
https://amplitude.com/
https://mixpanel.com/
https://uxcam.com/

Şimdi hikayeleştirme yoluyla bunu pekiştirelim;

Hikaye 1: “Bir Tıkla İşlem”
Büşra, bir online rezervasyon sitesinde otel aramak için zaman harcıyordu. Sayfada, belirli bir şehir için otel rezervasyonu yapmak üzere olduğunu fark etti. Şaşkınlıkla gördü ki, rezervasyon formunda şehir alanı otomatik olarak dolu ve diğer seçenekleri seçmekten başka bir şey yapması gerekmedi. Büşra, “Bu kadar hızlı bir şekilde işlem yapmak gerçek bir zaman tasarrufu!😎” diye düşündü.

Hikaye 2: “İstediğine Kolayca Ulaşmak“
Gökberk, Spotify uygulamasına girdi ve yeni bir şarkı keşfetmek için kategorilere bakmaya başladı. Spotify, daha önce dinlediği müzik türlerine dayanarak varsayılan olarak bazı öneriler sundu. Gökberk, ilgi alanlarına uygun seçeneklerle hızla yeni müzikler keşfetmeye başladı. “Benim müzik zevkime göre yeni müzikler bulmak harika bir deneyim oldu!👨‍🎤” dedi Gökberk.

Önerilen Seçenekleri Vurgulayın 🔍

Kullanıcılara ilgili ve kişisel öneriler sunarak, onları hızla doğru seçeneklere yönlendirebilirsiniz. Örneğin, bir alışveriş sitesinde kullanıcının geçmiş alışverişlerine veya tercihlerine dayanarak öneriler sunabilirsiniz. Bu alanları vurgulayarak kolayca keşfetmesini sağlayabilirsiniz.

Şimdi hikayeleştirme yoluyla bunu pekiştirelim;

Hikaye 1: “Kişisel İlham Kaynağı”
Büşra, bir yemek tarifi sitesine girdiğinde, ana sayfada ona kişisel olarak önerilen tariflerin bulunduğunu gördü. Bunlar, daha önce favori olarak işaretlediği yemeklere veya ilgilendiği kategorilere dayanıyordu. “Bu site benim kişisel bir ilham kaynağı gibi!🥰” diye düşündü Büşra.

Hikaye 2: “Popüler Seçeneklerle Zamandan Tasarruf”
Gökberk, bir film akış platformuna girdi ve popüler filmlerin önerildiği bir bölüm gördü. Bu filmler, genel olarak en çok izlenen veya yüksek puan alan filmlerdi. Gökberk, seçimini hızlıca yaparak zamanından tasarruf etti. “Popüler seçeneklerle film bulmak gerçek bir zaman tasarrufu!🤓” diye düşündü Gökberk.

Sonuç 🎯

Hick Yasası, kullanıcı deneyimi açısından önemli bir fenomen olarak karşımıza çıkmaktadır. Seçeneklerin artması, kullanıcıların karar verme süresini ve tepki sürelerini olumsuz etkileyebilir. Bu sebepten ötürü dikkat etmemiz UX yasalarından biridir.

Daha azı, daha fazlası demektir. Yani ne kadar basitse bir o kadar kolay ve kullanışlı olur.

--

--