Markanı Seviyorsan, Git Konuş Bence

Ampersand.Istanbul
Ampersand Istanbul
Published in
5 min readJan 30, 2018

“Kimle konuşmalı, hangi dilde, nerede, ne tonda konuşmalıyım?” diyorsan doğru yerdesin.

Markalar konuşuyor!

Markalar konuşuyor ama hangi hedef kitleye, hangi dille konuşuyor? Ne sıklıkta ve hangi tonda konuşuyor? Doğru iletişim kurabilmek için hedef kitleyi doğru tanımak ve iletişim dilimizi bu doğrultuda belirlemek gerekiyor.

Markayı samimi bulan müşteri, markayı bir birey olarak kabul eder.

Rutin haline getirdiğimiz “sosyal medya kullanımı”mız sırasında her gün onlarca markadan yüzlerce mesaja maruz kalıyoruz. Bazı markalar konuştuğu dille direkt bizi yakalıyor. Geriye kalan büyük çoğunluksa ya dikkatimizi çekmiyor ya da samimi gelmediği için bizler için bir “hiç” oluyor. Tüketici ve marka arasında iyi bir iletişim kurabilmek için kesinlikle ve kesinlikle samimi bir dil kullanmak gerekiyor. Samimi bir dil kullanmanın her zaman daha büyük getirileri olacaktır. Çünkü markayı samimi bulan müşteri, markayı bir birey olarak kabul eder. Bu da markaya dostane düşüncelerin oluşmasını sağlar. Ciddi ve soğuk bir dili tercih eden markalar ise bildikleri güvenli bir yolu tercih etmiş olacaktır. Kazançlı bir yol değil ama risk taşımayan bir tercih… Risk taşımayan bu yol, markayı sosyal medyada sıradan bir sayfa yapacaktır. Sadece sorunların dile getirildiği, şikayetlerin alındığı bir etkileşim şekli görülebilir. Oysa sosyal medya, markaların müşterileriyle en samimi olabileceleri ve ilişkilerini çok daha ileri götürebilecekleri bir alan.

Dili Hedef Kitle Yaratır

Hedef kitleniz gençlerden oluşuyorsa markanızın dili genç, yetişkinlerden oluşuyorsa markanızın dili yetişkinlere özel oluyor. Bu olmuyorsa zaten ortada marka diye bir şey kalmıyor. Çünkü farklı frekanslardan hedef kitleye konuşmak hedef kitlenizi: “Bizi anlamıyorlar.” düşüncesine itiyor. Bu da kaçınılmaz sonu getiriyor. Markanızı insanların hayatlarına sokmak için ilk önce onların mevcut alışkanlıklarını anlamalı ve bu alışkanlıkları değiştirmenin yollarını bulmalısınız. Bu alışkanlıkları anlamak için de markalar hedef kitlesini iyi analiz etmeli, dilini hedef kitlesine göre değiştirmeli ve sosyal medyanın dinamiklerine ayak uydurmalıdır.

Bu yüzden samimi olmayı ciddiyetsizlikle karıştırmamak ve aradaki ince çizgiyi iyi belirlememiz gerekiyor.

Örneğin hedef kitlemiz öğrencilerden oluşuyorsa, sınav zamanlarında onları anladığımızı gösteren içeriklerle karşılarına çıkmalıyız. Hedef kitlemiz sınava çalışırken sosyal medyaya girip “Ne var, ne yok?” diye bakındıklarını düşünelim. Seyahat firması olarak “Bodrum şimdi ne güzeldir!” dediğimizde sınava çalışan öğrencinin yarasına tuz basmış olacağız. Görsel güzel ama metin hedef kitleyi yakalamıyor. Peki Instagram’dan bir anketle ve sınavla ilgili bir metinle karşılarına çıkarsak nasıl olur?

Örnek:

Sınavın biter bitmez yolculuğun nereye olsun istersin?

Deniz, kum, güneş beni bekler / Evim evim güzel evim

Konu öğrencilerle ilgili olduğu için, paylaşım dili gençlerin jargonuna uygun olduğu için ve gençlerin sık kullandığı Instagram Story’de karşılarına çıktığımız için büyük ihtimalle hedef kitleyi yakalamış olacağız. Hem sosyal medya dinamiklerine hem de hedef kitlenin diline ayak uydurmuş olacağız. Bu da müşteriler tarafından samimi olarak algılanmamızı sağlayacak.

Sosyal Medya Yönetiminde Samimiyetin Zararlı Tarafları Var Mı?

Doğru bir strateji kurulmamışsa ve buna rağmen samimi bir dil kullanılmaya çalışılıyorsa riskli bir yol seçilmiş olacaktır. Samimi bir dil kullanalım derken dozajı biraz kaçırıp ciddiyetsiz olarak algılanabiliriz. Bu yüzden samimi olmayı ciddiyetsizlikle karıştırmamak ve aradaki ince çizgiyi iyi belirlememiz gerekiyor. Bu önemli noktayı göz ardı etmek hedef kitlenin yaş sınırını düşürecek ve satın alımı gerçekleştiren yaş aralığını kaybetmemize neden olacak. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Bu konuya da özen göstermeliyiz.

Samimi Bir Dil İçin Emoji Kullanımı

Emojiler duygu ve düşüncelerimizi yansıtan sevimli tasarımlardır. Mutlu veya üzgün olduğumuz anları emojilerle gayet iyi anlatabiliyoruz. Ama sinirli olduğumuz anları ise aynı derecede yansıttığını söyleyemeyebiliriz. Ne kadar sinirli olursak olalım emoji kullanıyorsak bu bi’ tık az sinirli olduğumuzu gösterecektir. Buradan yola çıkarak Emoji kullanmak paylaşım yaptığımız metne daha samimi bir boyut kazandıracaktır. Samimiyeti kazanıyorsak zaten bu marka için mükemmel bir durum. Kısacası Emojiler metinlerimize renk ve samimiyet katıyor. Kesinlikle kullanın.

Mesaj Bombardımanı

Peki markanın dilinin samimi olduğu durumlarda, o markaya ne kadar dayanabiliriz? Gün boyu aynı markadan mesajları tekrar tekrar görmek de itici ve sıkıcı olacaktır. Bu tıpkı yaz tatiline giden arkadaşınızın tatili bitene kadar, hatta bazen abartıp tatili bittikten sonra bile #tbt’lerle hala aynı mesajı karşınıza çıkarması gibi. “Ben tatildeyim!” Evet, tatile gitmeyenler için can sıkıcı bir mesaj… Markaya dönecek olursak “Ben seninle aynı dili konuşuyorum” deyip çılgınlar gibi (yoğun) paylaşım yapması da bu “tatilci arkadaş” etkisini ortaya çıkaracaktır. Oysa bizim istediğimiz sadece: “5–10 dakikam var, bakalım kim ne yapmış?” bu kadar… He! Arada bir markaların bizleri eğlendiren içeriklerini görmek de güzel. Ama markalara karşı pek sabırlı değiliz. Dikkat edilmeli… Müşteri markayı samimi bulup bir birey olarak kabul ettiyse bundan sonrası için işimiz daha kolay. Sadece yeteri kadar karşılarına çıkmamız gerekiyor. İyi işler yapıyor olsak bile çoğunlukla karşılarında bizi görüyor olmaları takipten çıkmalarına sebep olabilir. “Az ve öz” söylemi tam da burası için uygun. Onların istediği kadar (az) ve onların dilinden (öz) konuşmalıyız.

Empati Kuramıyorsak Sormak En İyisi

Markalar konuşuyor evet, ama karşılıklı mı konuşuyor yoksa “bir tek marka” mı konuşuyor? Markanın dili müşterileri için samimi ve paylaşım sıklığı da dozunda ise işler zaten yolunda demektir. Bundan sonra etkileşimi artırmak için ne yapabiliriz şimdi buna bakacağız.

Hedef kitleye konuşurken onları da konuşturmalıyız. Sorular sorup onlara da konuşma şansı, düşüncelerini paylaşma şansı vermeliyiz. Böyle yaparak kafalarından neler geçiyor daha iyi anlayabiliriz. Bir araştırmaya göre soru şeklindeki tweetler diğerlerine göre 2 kat daha fazla tıklanmaktadır. 2 kat fazla tık almak fena olmaz. :) Ama siz yine de sayfanızda çok fazla soru cümlesi görmek istemiyorsanız soru cümlesi kurmadan da yoruma davetiye çıkarabilirsiniz.

Örnek verecek olursak, markayı bir hamburger markası olarak düşünelim. Görselde ketçap, mayonez, ranch sos, acı sos ve patates var. Paylaşım metninde “Bizce ketçap:)” dememiz yeterli. Bu “Sence hangisi?” demekten daha etkili olabilir. En azından yanıtsız kalmış bir sorudan daha iyi bir durum diyebiliriz. Ayrıca bizi tekrara düşmekten de kurtarır.

Özetle, sosyal medyanın dinamiklerinden çekinmeyin, markalarınız için bu dinamikleri iyi ve doğru kullanmak üzerine yoğunlaşın.

— — — — — — — — — — — — —

Bu yazı, AFI’de Copywriter olarak görev yapan Rıdvan Baydur tarafından yazılmıştır.

--

--

Ampersand.Istanbul
Ampersand Istanbul

GOOD Ad Lab (www.goodadlab.com) ve AFI (www.afi.com.tr) tarafından oluşturulan Dijital Pazarlama ve Dijital Kültür Blog’u. Keyifli okumalar dileriz.