Amsterdam’da Apartman Kültürü aka. Komşuculuk
Buraya taşınalı neredeyse iki yıl olacak bir kaç gün sonra. Aklımda yazmak için bir sürü fikir dolanırken beni en heyecanlandıran konu olan buradaki bize oldukça farklı gelen apartman kültüründen başlamaya karar verdim.
Mahalle bizim çocukluğumuzda kendi ekosistemi olan yazılı olmayan herkesçe bilinip uygulanan kurallarla korunan bir yerdi. Burada da bu kurallardan oldukça var. Karşılaştıklarımı kısaca sizle de paylaşmak istedim. Görünce ya da yaşayınca ‘aa evet buymuş meğer’ diyeceğiniz ve sizi heyecanlandıracak ayrıntılara geçiyorum.
Biraz apartman içi kültüründen bahsedelim. Herhangi bir Amsterdam apartmanına girdiğinizde eğer ki o apartmanda her katın önünde biraz yer olsun -maalesef sadece merdiveni olan evler gördü bu gözler-, orası kesinlikle küçük bi mobilya, çiçek ya da ayakkabı ve duvara asılmış yağmurluk ya da şemsiyelerin bulunduğu askıyla taçlandırılır.
Apartman ve hatta mahallelinin güven testi ise gün içinde gelen kargonuzun ya apartmandaki bir komşunuzun ya da iki üç bina yanınızdaki komşunuzda olması olayı. Evde olan sizseniz de zilinize maalesef arsızca basılacak ve siz açana kadar da devam edilecek. O yüzden evde olduğum zamanlarda inatlaşmayı bıraktım, saygıyla kalkıp açıyorum kapıyı. Ha sonra ne oluyor Postacı kargoyu apartmanın girişine bırakıyor. Bu apartmandan biri değilse de kargonun sahibine benim adresimin yazılı olduğu kağıdı bırakıyor ki iş çıkışı geldiğinde kargom kimdeymiş diye kapı kapı dolaşmasın. Kendi kendine güzelce çalışan bir sistem bence. Komşularla uğraşmak istemeyenler ya iş yerine ya da oldukça fazla olan kargo alma noktalarına bıraktırabilirler.
Pasif agresif notlar.. Komşularımızdan çeşitli konulardan kapı altına bırakılan notlar aldık. Belki sadece bizimkiler öyle diyeceğim ama başka yerlerde de olduğunu duyduğumdan beri daha az yalnız hissediyorum bu konuda. Konular çeşitli olsa da yazım şekli hep aynı ‘lanet olasıca bilmem neyi yapmazsanız çok da güzel olur, sağlıcakla kalın’ şeklinde bitiyor. Yani herhangi bir sorununuzu kapısına gidip söyleme olayı yok burada, usulca nefretinizi not kağıtlarına döküyorsunuz. Sonrasında denk geldiğinizde ise bu olay hiç yaşanmamış gibi hayat devam ediyor apartmanda.
Burası Amsterdam, burası çılgın partilerin merkezi! Ne kadar çok dışarı çıkmayı seven bir millet olsalar da ev partileri de gırla diyebilirim. Ev partileri de parti hani.. Son ses müzik, çığlık çığlığa konuşma bağırış gülmece her şey mevcut. Hele ki yazsa, parti sizin evde gerçekleşiyormuş gibi hissettirebilir ta ki akşam en geç 11 olana kadar. Sonrasında çıt çıkmaz, o kadar insan havaya mı karıştı nasıl yokoldu anlayamazsınız. Herkes özgür burada ama diğerlerinin özgürlüğünü bozmadığı sürece.
Son olarak apartman kültürüne girer mi bilmem ama Amsterdam’da perdeler kapatılmaz. Hatta perdesiz de gayet rahatlıkla yaşamınızı sürdürebilirsiniz. Çünkü yazılmamış gizli kural; asla evlerin içine bakma! Karşı komşularımız neler yapıyor asla görmeyiz, onlar da bizden pek haberdar olmayabilir. Burada güneşlik perde gece olmaya başlayınca kapanmıyor hatta öyle bir perde yok :)