Amsterdam’da Korona Günleri

Melissa Gürcan
Amsterdam Günlükleri
4 min readMay 14, 2020

Korona virüsünün çok kısa zamandır hayatımızda olmasına rağmen bir yandan da çok uzun süredir hayatımızdaymış gibi hissettirdiği günlerden merhaba! Amsterdam günlüklerimde her şeyle ilgili yazabileceğimi tahmin eder ama tüm dünyayı kucaklamış bir pandeminin buradaki resminden bahsedeceğimi düşünemezdim.

Koronanın bize hissettirdikleri ve hatta yaşattıklarının yanında asıl bahsetmek istediğim bir Avrupa Birliği ülkesinin hissettirmemesi gerektiği güvensizliği, ben ve benim gibi burada yaşayan bir çok dostumun da deneyimlemesinden bahsedeceğim.

Konuya öncelikle çok sinir olduğum medyayla başlayalım: Evet bir çok ülke medyayı kısıtladı, gerçek değerleri paylaşmadı ve bunu da kaosu önlemek için yaptı ve yapıyor. Burada ise medya konusunda hissettiğimiz: “ben kötü haberleri vermeyeyim ki insanları üzen ve kötü haber veren kanal olarak gözükmeyeyim” şeklindeydi. Herhangi bir (expat medya kanalları harici) yerel medya kanalına girdiğinizde korona hakkında çok fazla ve oldukça güncel haberler bulabiliyordunuz ama bunlar Hollanda dışındaki tüm dünya hakkındaydı! Burayla ilgili bir şey öğrenmeye çalışırken böyle bir gerçekle karşılaşmak başta üzdü, sonra alıştık ve başka kanallardan öğrenmek istediklerimize ulaştık.

Peki ya lockdown? Bildiğim kadarıyla Hollanda, halkına eve girin ve çıkmayın diye söylemeyen tek ülke oldu bu süreçte. Evet restoranlar, eğlence yerleri, spor salonları, okullar vs. kapandı ve çalışabilen herkes evden çalışsın denildi ama çalışmak zorundadır denilmedi. Hatta okullar bile ilk süreçte değil ikinci karar zamanında kapatıldı. Yani insanlar virüsten korunmak için evden çalışıyor ama çocuğuyla bu virüsün kendisine gelebileceği (ki maalesef böyle bir olay da yaşandı) düşünülmemişti ya da düşünülememiş gibi yapıldı, bilmiyorum.

Alışveriş ve depolama çılgınlığı; tüm dünyada olduğu gibi burada da marketlerde komik bazı şeylerde tükenme yaşandı, herkes hangi ürünlerde olduğunu biliyor :) Onun harici marketlerin içerik olarak doluluğunun her zaman güncel ve çok iyi olduğunu düşünüyorum. Bir ürüne ulaşabilme oranı mahallenizde ne kadar çok marketin olmasıyla doğru orantılıydı. Bunun harici biz ve bir çok aile haftalık yemek alışverişini online yapanlar ise her sabah açılan yeni günlerden birine alışverişlerini kaydetme savaşı verdi :) Kullandığımız Picnic uygulaması diğer marketlere göre adil davrandı ve her sabah saat 09:00'da yeni yerler açacağına söz verdi. Haftada bi kaç gün sabah telefon elimde hızlıların en hızlısı olmaya çalışıp bir hafta sonrasının gelecek siparişini onaylatmaya çalıştım hey gidi.. Henüz Albert Heijn ve Jumbo gibi marketlerin eve getirme servislerinde açık bir yere denk gelmişliğimiz olmadı.

Market alışveriş kuralları; bu konuda bazı şeyler hala sadece kural ama sıfır mantık olarak ilerlemekte. Kurallar; her marketin önünde yer alan bantlarla aralıklı sırada bekleyerek giriyorsunuz (içeriden biri çıkarsa biri içeri girebiliyor), girişte herkesin kesinlikle bir alışveriş arabası ya da sepeti alması zorunlu, aynı aile tek sepet diye bir şey yok (bazı küçük marketlere bir aileden sadece bir kişi girebiliyor). İçerisi ise kapkaç oynadığınız dar alanda kısa paslaşmalar, kasa önü yine bantlı sıralarda bekleme ya da kendin öde istasyonunda hızlıca okut, çantaya koy, öde ve çık. Kurallar güzel evet ama uygulamada düşünülmemiş bir kaç nokta var: size zorla tutuşturulan sepeti temizlemek isteyenler için ıslak mendil ve bir adet temizlik ürünü var (gerçekten bir çok yerde böyle). Siz, kimse ellememiş olsun diye, herkesin ellediği temizlik ürününü elleyerek, sepetinizi temizliyorsunuz? Sıra beklerkenki durduğunuz bantların arası 1,5 m değil en iyi ihtimalle 1 m. Küçük marketler için koridorların genişliği 1,5 m belki vardır. İlla ki yakınlaşıyorsunuz o koridordaki kişiyle.

Peki ya halk; halk dışarıda.. Herkes hiç olmadığı kadar dışarıda.. Bizim sokak bile hiç olmadığı kadar kalabalık. Sabah uyanıp pencereyi açtığımda dışarıdan pazar varmış gibi insan sesleri geliyor çoğu zaman. Parklar güneş olduğu gibi full çekiyor, 1,5 m kuralı üzerinden gruplu oturanlarla dolu yeşillik fotoğrafları geliyor story’lerden.. Dışarıda görüşmeyle ilgili kural, aile olmayan kişilerden en fazla 3 kişi bir arada oturabilir, onun harici kişilerle aranızda 1,5 m olmalı. Olmaması durumunda ceza kesilecektir, ki bir çok zaman dışarıda dolaşan zabıtalar gördüm ama ceza kesenine henüz denk gelmedim. Sonuç olarak sen çok dikkat ediyorsun ama sana alışverişini getiren çalışan ve hatta apartmandaki komşundan emin olamadığın ve daha da içine kapanmak durumunda kaldığın bir yaşama dönüşüm oldu.

Peki ya ulaşım; toplu taşıma hala devam ediyor ama yakın oturmamaya dikkat ederek. Asıl komik olan bisiklet ulaşımı. Her şey başta güzel gözüküyor, uzak uzak sürüyoruz işte diyorsunuz ama ya kırmızı ışıklar? Bisikletler ve insanlar dip dibe bekliyor herhangi bir mesafe araya koyulmuyor, neyse..

Asıl üzücü ve daha da tedirgin eden hastane ve sağlık sektörüne gidelim; bilenler bilir, burada normal zaman denecek zamanlarda hastalıktan ölmediğin sürece paracetamol alıp aile doktorundan daha ileriye gidemezsiniz. Bu, korona zamanında da aynı seyretti ve ediyor diyebiliriz. Korona belirtileri gösterdiğinizi biliyorsunuz ve rahatsızsınız bunun için aile doktorunuzu arıyorsunuz gelen cevap evden 2 hafta çıkmayın ve iyileşmeyi bekleyin oluyor. Yani test yapılmıyorsunuz, korona mı oldunuz bilmiyorsunuz ve hastalığı evde yenmeye çalışıyorsunuz. Eğer ki daha kötü durumdaysanız ama gerçekten çok kötüyseniz ancak o zaman hastaneye götürülme şansına eriyorsunuz ve test yaptırabiliyorsunuz. Hastanelerin durumunu bilmiyorum ama endişeliyim çünkü bilmemize de yardımcı olunmuyor (gerçi bu tüm ülkelerde böyle maalesef).

Tüm bu olanlarla beraber biz akıl ve fiziksel sağlığımızı korumak için neler yapıyoruz derseniz: gerekli vitaminlerimizi alıyor, sağlıklı beslenmeye önem veriyoruz. Alışverişlerimizi online yapıyoruz. Marketlere gitmiyor, toplu taşıma kullanmıyoruz. Evdeki hayatımızı günlük rutinlere bağlı geçiriyor, spor yaparak vücudu yoruyor, kendimizi iyi hissettiren şeyler yaparak da zihnimizi mutlu tutuyoruz. Son olarak da Koronalı haberlere karşı kendimizi tamamen kapattık, eskiye dönmenin özlemi yerine şimdinin fırsatlarına odaklanıyoruz.

--

--

Melissa Gürcan
Amsterdam Günlükleri

A newly minimalist, proud data scientist, trip hop lover, blogger and happy