Budala Tüketici

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu
Published in
2 min readSep 12, 2022

İnsan neden daha önce tatmadığı bir yemek için kuyruğa girer? Bunu düşünmeme sebep olan olay: New York’un ünlü pastanesi Magnolia Bakery, İstanbul’a açtığı mağazanın önündeki kuyruktur. Haber olana dek tabiki de bende bilmiyordum markayı. Başta kendim için araştırdım: Magnolia Bakery, Holywood sinemasında ve çeşitli Amerikan dizilerinde sıklıkla boy göstermiş; sırtını popüler kültüre yaslamış bir marka. Stratejisi burada yatıyormuş. Hatta birçoğunuzun yakından tanıdığı “Sex and the City” dizisiyle popülerleşmiş. Uluslararası pazara girmeden önce marka bilinirliğini sinema ve diziler aracılığıyla zihinlere kazımış bir markaymış. Her Amerikan markasının gelişmekte olan ülke pazarlarına girişinin arkasında benzer bir hikaye yatıyor değil mi? Bu yüzden önünde oluşan aptal kuyruklarına, önünde geçen ve saatleri bulan budala bekleme sürelerine şaşırmazsınız. Magnolia Bakery’nin ülkemizde parlayan yeni bir Amerikan markası olmasını kutlayın, alkışlayın…

İlk defa açılan bir pastanenin “damak” zevki yada kalitesinden emin oldukları için kuyrukta olamazlar. Mizahi bir dille söylersem; ekmek bulamadıkları için pasta yemek isteyen kişilerin oluşturduğu sıra daha anlaşılır bir teori olabilir. İlk defa denemek isteyip, o sırada bekleyecek kadar vakit sahibi olan ve aptallığını normal kabul edenlere de afiyet olsun demekten başka çare var mı? Bu tarz düşünenlerin hayatlarındaki diğer zorlu faaliyetlerde muvaffakiyetler dilemekten başka çarem yoktur.

Benzer şekildeki diğer benzer mağazalarda da aynı süreç yaşanıyor diye düşünüyorum: Kahve dükkanlarının içecek ve tatlı menülerini sıraya girerek tüketen, mekanları tıklım tıklım dolduran insanlar ruhlarında “kozmopolit” bir aidiyet duygusunu doyuruyor olmalı. Bu duygu yeni kapitalizmin en sevdiği duygudur.

Tüketerek statü sahibi olmak… Tamamen popüler olduğu için. Modaya uygun diyetlere ve tüketicinin kaprislerine rağmen, harika bir çiz burger her zaman sadakat uyandıracaktır. Cup cakes ise modanın özüydü. Magnolia Bakery’nin sunduğu tatlar ve beğenileriyle (New York mağazasının Sex and the City’ denilen tiyatro sayesinde olmalı) teşvik edilen kekler…

New York’ta elbette olayın sosyolojisi farklıdır. Ancak bizim burası için ilk tespitim, kırsaldan kente göçmüş avam lümpen proletarya kuyruğundan başkası değildir. Düşünün, kahve içmek ve kek yemek gibi rutin ve akıcı bir olay için yaşadığınız bir şehirde (adı İstanbul olsun mesela) sıraya giriyorsunuz ve ısrarla bu şehirde yaşıyorsanız bambaşka bir sosyolojiden bahsetmek lazım gelecektir. Yakında Türkiye’nin büyük şehirlerdeki budalalık katedralleri olan AVMlerde dükkanlar patlatacak gerçek bir çılgınlığa dönüşecek.

Geriye tek masum açıklama “meraktan” sıraya girmiş olmaları teorisi kalıyor. Kapitalizm denilen şey böyledir. Sızmayacağı delik olmaz. Benlik kal’ası çaresizdir. Çünkü insan ruhu ve bedeni bir araya gelerek aslında deşik deşik bir yapı oluşturmuştur. İnsanın doğada bir canlı olarak hakkındaki mevcut hakikat rejimlerini yıkan sonuçlara gideriz buradan.

Bunu eleştiriyor olmak hiçbir toplumsal/bireysel sorunu çözmeyecek. Biliyorum, çünkü insan hep böyle… Ortalama lezzetlere sahip pasta ve türevleri yüksek fiyatlarla kakalanmasını çenemizi kapatıp, bekleme sırasındaki yerimizi alacağız.

New York’un ünlü! (oysa ben hiç duymadım) pastanesi Magnolia Bakery, İstanbul’daki aptalların ayağına gelmiş. Ne diyelim AFİYET! OLSUN.

Photo by Alexi Rosenfeld/Getty Images

--

--

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu

Öğrenmek en doğal ama çaba gerektiren bir haktır.