Dik Dik Bakışlar ve Kendim Hakkında …

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu
Published in
3 min readJan 7, 2023

Bakmaktan öteye geçmek isteyen kişi için gerekli olabilir dik dik bakmak. Dünyaya yada başkasına bakmayı aşıp, dünyayı görme noktasına ulaştığımızda neye talip olmamız gerektiğini de anlarız. Sadece kabaca bakmaya görmek diyemeyiz çünkü derinlikten yoksun bakmak (görmemeden) baktığın yerde kalmaktır.

İnsanların dik dik bakmasının anlamı, genellikle o insanın ilgi, dikkat veya merak duyduğunu gösterir. Bazen de bir insanın dik dik bakması, o insanın bir şeyi anlamaya çalıştığını veya bir şeyi öğrenmeye çalıştığını gösterir. Bunun yanı sıra, bir insanın dik dik bakması, o insanın bir şeyi düşünmeye veya bir şeyi değerlendirmeye çalıştığını da gösterebilir.

Ancak, insanların dik dik bakmasının anlamı her zaman aynı olmayabilir ve insanın bakışının anlamını anlamaya çalışırken, insanın diğer davranışlarını ve beden dilini de değerlendirmek gerekir. Örneğin, bir insanın dik dik bakmasının yanı sıra, kaşlarının çatılı olması veya dudaklarının sıkıca kapalı olması, o insanın rahatsız olduğunu veya sinirlendiğini gösterebilir.

Bakmak olguya yada imgeye şahitliği, görmek algıdaki derinliği ve ayrıntıyı ifade edecektir. Örneğin bakmak ile görmek arasında farkı gözlemlemek amacıyla yapacağınız bir araştırmada Bakmak ile Görmek arasındaki farkın algısal bir süreçle mi yoksa algının manipülasyonu ile mi ilgili olduğunu gözlemlemek ve araştırmak durumunda kalacaksınızdır. Ünlü İngiliz sanat eleştirmeni John Ruskin’e göre, “bütün büyük ve güzel eserler, karanlığa sürüklenmeden önceki ilk bakışın ürünüdür.” Hepimiz bakmak ile yapmak, pasiflik ile aktiflik arasındaki ayrımdan genel olarak söz etsek de, Ruskin uzun uzun bakmanın eylem ve yaratımın kaçınılmaz bir unsuru olduğunu söylüyordu. Bir şeye bakmak, onu, kendimize ait görünmez ama kalıcı bir damga ile başka bir şeye dönüştürmek anlamına gelir.

Bakmak açlığın sonucu olabilir. Bakmamak yüzeysel bi mutluğun sonucu olabilir. Bakıyoruz çünkü açız. İnsanlığın yada Meryem’in Mesih’i beklemesi gibi arzu edilen nesne bulunca açlığın doyurulması gibidir bakmak. Bu anlamda bakmayı bir ziyafete dönüştüren süreçler hep insanın yoksunluğuyla başlamaktadır. Bu yoksunluk, bakılacak nesneyi tespit edince o nesne arzu nesnesine dönüşmektedir. Bakmak bu anlamda mükellef bir sofraya dalmak gibidir. Arzunun doyurulması, özneyi de kuran kuvvettir. Açlığı yoksunluğun insandaki merkezi kurucu özelliği açısından bir örnek olarak düşünebiliriz. Böylece insan yoksunluğun arzuya dönüşmesiyle bir özne kuruyor. Özne bakarken yada bakma isteğiyle yeniden kuruluyor.

Uzun süre bakmak bakılanı (yaratılmış olanı) yeniden yaratma teşebbüsünü de içinde barındırır. Öyle ki sanat dünyasında müze ziyaretçilerinin genel kanısı, sanat eseri yaratımının esas olduğu, görmenin ise ikincil olduğu yönündedir. Bakanın anlamsal şekillendirmesi için uzun süre bakması icap edecektir.

Göz bakma aracı olarak görmeyi sağlayan bir araçtır. Araç peşinden otomasyon yada monotonlaşma doğurmaktadır. Kısaca, baktığımız halde görmemizi engelleyen bir davranış olarak ortaya çıkmaktadır otomatikleşmiş bakmak. Otomatikleşmenin ötesinde belki de dik dik bakmak vardır.

‘Dünyanın mahiyetini kavrama çabası derin bir kavrayış getirir ki bu bizim şimdi bulunduğumuz noktadan çok farklı bir yerde olmamız demektir. O farklı yer çoğu zaman tehlikeli, rizikolu, sıkıntı vericidir.’ Diyor İsmet Özel. Değişim için uzun ve dik bakmak gerekecektir.

E. Levinas, “Başkasıyla karşılaşmanın en iyi tarzı, onun gözlerinin rengini bile fark etmemektir.” der ama benim olayım biraz daha farklı. Yıkıcı bir tavırdır benimkisi. Ama bu daha önce yıkılmış olmamdan kaynaklanmaktadır. Gündelik ve kaba olanda ısrar belki. Bakışlarımdan çoğu insan korkar… yada korktuğunu söyler… Daha farklı yorumlayanlarda olmuştur elbet. Sorun değil… O bakıştaki doğallığı aşanlar büyütülecek bir insan olmadığımı, adeta açık ve sızlayan yaraya bakarlar ve rahatlarlar. Bakıştaki sertlik bir perdedir adeta bakan ile bakılan arasında. Asker tepeden ve sert baktığı için kızın bakışı yaratılmıştır adeta. Ama anlık bi boşlukta karşılıklı sert bakışın kötücül bir kurgu olduğu anlaşılacaktır.

İtiraf etmeliyim ki bakışlardaki kabalığın bir nedeni de bilincimdeki (ruhumdaki değil) köylülükten kaynaklanan bi şeyler de olmalı. Bilincim kaba ve saldırgan… sosyalist tarafım belki oradan… ama ruhumun öyle olduğunu düşünmüyorum. Ruhum aristokrat zevklerin peşinde… Sosyalist devrim marşları da (topluca delirme halleri diyelim), bir klasik müzik yalnızlığı da beni kendine çekiyor…

https://www.bbc.com/turkce/vert-cul-37409163

--

--

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu

Öğrenmek en doğal ama çaba gerektiren bir haktır.