PostModern Nihilizim ve Gösteri Pornografisi
Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum
Yeniden doğmak için çıkardığım yangından.
Edip Cansever
Baştan söyleyelim: Özellikle sevgili, anne, baba, öğretmen vs. ilişkilerinde gösterişi hedefleyen hediye; egonun ve yaşamın aleyhine işlemektedir. Sevginin bir tür pornografisidir. Çünkü modernizme bir tepki olarak doğan nihilizm gelinen noktada yaşamın aleyhine evrimleşerek nihilizmle iç içe geçmiştir. Yaşamı ıskalayan içini boşaltan nihilizm öznel bir hal almıştır.
Postmodernizm, esas olarak nesnel bir gerçeğin, nesnel ahlaki değerlerin olmadığı ve mantık ile aklın toplumsal olarak inşa edilmiş kavramlar olduğu görüşü olarak nitelendirilir. Bunlar bana nihilizmle oldukça uyumlu özellikler gibi görünüyor. Peki postmodernizm aslında bir nihilizm biçimi midir? Evet.
Nihilizmin ilginç bir çeşitliliğe sahip yüzleri vardır. Genellikle bunu, Tanrı’nın var olmadığı, hiçbir şeyin bir anlam ifade etmediği ve intiharın olumlu bir seçenek olarak araştırıldığı kasvetli, felsefi bir ideoloji olarak düşünürüz. Böylece aklımıza Nietzsche (tanrı öldü!), Albert Camus (her şey kayıtsız!), Chopenhauer (intiharın artıları ve eksileri nelerdir?) gibi insanlar gelir. Üzerinde mutabakata varılan tüm eski mükemmellik kurallarını ve kahramanlık standartlarını paramparça eden günümüzün yapısökümcüleri… Nihilizmin somurtkan, soyut yüzüdür bu, bizi olgunluk diye tanımladığı soyut neşesizliğe davet eder. Ama nihilizmin bir başka yüzü daha var, oldukça hoş bir yüzdür. Her şeyi katlanılabilir, eğlenceli hale getirmek için ihanetin, yaralı ruhların ve ölümün getirdiği tüm ruh yaralayıcı acılarından kurtarmak için kahkahaya boğan tarafı. Ama her iki haliyle nihilizmin, yaşamın içini boşaltmasına müsaade edecek miyiz? Soru budur.
Aşırı ilerlemeci ideolojiler; sol, feminizm, modernliğin post modern görüngüleri kapitalizme payanda olmuş vaziyettedir. Tüm bu mesihçi yaklaşımlar yıkıyor ama yerine yaşamı koyamıyor. Bir doğum günü kutlamalarında ve ritüellerinde bunu görürsünüz. Doğuran anne olmaksızın doğum günü nasıl kutlanabilir? Bir sevgililer gününde olan da bundan farksızdır; Bedensel boşalma, yolu uzatmak ve çeşitlendirmek için bir ayin gibi tasarlanan “aşk” oyunları sahnelenir her yıl… Aşkta ve yaşamda yeteneksizlerden, ruhun ve tenin onursuzluk örneklerini bolca görürsünüz. Bu tarz günlerde hükümran akıl aptallığın ve psiko-patalojinin (hastalıklı bilincin) imparatorluğuna teslim(kurban) edilir.
Felsefede postmodernizmin zaman içinde kesin bir başlangıcı vardır ve bu Nietzsche’den sonradır; Nietzsche’den etkilenmişti ama Nietzsche kesinlikle onun bir parçası değildi. Post-modern sanat da henüz başlamamıştı o hayattayken. Ve Nietzsche değerleri yeniden değerlendirmek için hayatını nihilizmle savaşarak geçirdi. Nietzsche’nin modernizmi eleştirmesi ve modernizmin değerlerini sorgulaması, nihilizmin temelini atmıştır ancak Nietzsche’nin fikirlerinden esinlenen postmodern süreç yaşamın temellerini de ortadan kaldırdığı için onun fikirlerinin de altını oymuştur.
Örneğin post-modern nihilist kültür değerleri, özne kadın ve özne erkek rollerini üreterek onları öznel gösteriye yönlendirmiştir. Bu ise yaşamın üretimini tehlikeye sokmuştur. Sapıklar bile özneleştirilir mesela. Burada iki amaç vardır: Kamuoyu suçu kolaylaştıran sistemi görmesin sapıkı görsün. Karaman sapığı kasıtlı üretilmiş cahil halktan sadece amerkanvari bir kamuoyu oluşturmaya yarar. Sorunun gerçeklerini körler. Bir diğer amaç gerçek sapığı soyutlaştırarak tersinden kahramanlaştırır. Bunun mümkün kılınabilmesi için suçlu/sapık öznel bir hikayeye boğulmalı. Elbette suç bireyseldir ve suçu doğuran öznel faktörler vardır. Ama suça sistem olarak görmeye kör olmamalıyız. Teksas sapığı bilmem nere canavarı gibi tanımlamalar, sosyo-kültürel gerçeği mekan ismine indirgeyerek, öznelleştirerek örtmeye yarar. Tüm bunlar bir tür postmodern nihilizm içindir.
Bu gösteri eğilimi tanıklık (delilik) mekanizmasından beslenmektedir. Toplum bu tanıklığa meyilli olduğundan bunu kullanır özne. Kişi gösteri/tanıklık olmaksızın deliremez. O halde bu delilik halinin kişide değil öznede aranması gerekmektedir. Deliren gösteriş nihilizmine düşen kişi değil sistemdir.
Moderniteye bir başkaldırı olarak ortaya çıkan nihilizm, esasen her türlü otoriteye karşı çıkmakta ve Nietzscheci bakış açısı ile en yüce değerlerin, değerini kaybetmesi olarak tanımlanmaktadır. Heidegger, nihilizme varolanın başına hiçin gelmesi derken; Baudrillard ise bambaşka bir bakış açısı getirerek saydam nihilizmi ortaya koymaktadır. Nihilizmin bir neden değil, çöküşün sonucu olduğunu söyleyen Nietzsche, aynı zamanda nihilizmin de bir yanılsama felsefesi olduğunu ifade etmektedir.
Baudrillard ise postmodernitedeki nihilizmi ve onun dönüşümünü ele almaktadır. Bu dönüşüm nihilizmin, postmodernitede saydam nihilizme dönüşmesi, mutlak doğruluk ve hakikat kavramlarının olmaması, bununla ilintili olarak da bunların bir temsil sisteminin olmaması ve bu yüzden simülasyon ile hipergerçeklik kavramlarının ortaya çıkmasıyla ilgilidir. Postmodern süreçteki söz konusu saydam nihilizmi, Weller postnihilizm olarak adlandırmakta ve ikisi de orijinali olmayan kopyalara işaret etmektedir. Bu noktadan hareketle şu sonuca varmak mümkündür ki modernitenin nihilizmi, postmodernitede saydam nihilizme; Nietzscheci nihilizm ise Baudrillardcı nihilizme evirilmiştir.
Kişinin vicdanına tanrı gibi seslenen; evrenin sonsuz, çoklu ve uzun bir yaşamı olabileceğini hayal ettiğinizde kendinizi hem küçük hem büyük hem de değersiz olacak kadar kısa ömürlü hissedersiniz. Bu yüzden tüketmelisinizdir. Tüm bu gerçeklerin büyük resmini görebildiğiniz an sizde nihilist olursunuz. Politika ve hukuk önemsiz gözükür. Saçma evren üzerinde yeterince uzun süre düşünürseniz, hayatta başarmaya değer tek şeyin kendi kişisel mutluluğunuz olduğunu fark edersiniz ve çürürsünüz.
Var olma sebebimizin sürekli bir tüketime bağlanması, ruhumuzdaki içimizdeki boşluğu her geçen gün para lehine genişletmekte. Hızla kendimizden uzaklaşmamızın nedeni olarak irade özgürlüğümüzü yok etmektedir. Marx’ın deyimiyle en özgürleştirici aşk bile topumuzu birden köleleştiren (14 Şubat Sevgililer Günü) bir araca dönüşüyor. Apolloncu düzene cesur bir Dionysoscu karşı duruş hüznünün perişaniyetini gerekli kılıyor.
Sonuç olarak, postmodernitede nihilizmin hala varlığını sürdürdüğü ancak modernitedeki nihilizmden farklı bir evrim geçirdiği sonucuna varabiliriz. Günümüzde güvenlik, hijyen, sağlık ve konfor ile kendini bolca göstermektedir. Bunlara kişisel gelişim, yoga, arınma terapilerini de ekleyebiliriz. Tüm bu gösterenler yaşamsal olanı kötüleyen süreçlerdir. Bu açıdan esası ıskalayan sevgililer günü hediyesi kadar saçmadır, çöküştür.
Bu hediye günleri yaşamın esasından değil bize bir şeyler satmak istendiğinin kanıtıdır. Satanlara kar bize israftan başka bir şey değildir. Eşyaların ve soyut şeylerin yaşamsal değerinden uzaklaşması örneğin bir telefonun gösteriş için satın alınması yada sevginin göstereninin bir hediye olması Platon’dan Nietzsche’ye evrilen yaşamımıza ihanet etmek anlamına gelmektedir. Aşka inanan babaların kızlarına çok iş düşüyor.
Kaynaklar
Vattimo, G. (1999). Modernliğin sonu: postmodern kültürde nihilizm ve hermenötik. İz Yayıncılık.
Basmacı, P. (2020). NİETZSCHECİ NİHİLİZMİN POSTMODERN SÜREÇTEKİ DÖNÜŞÜMÜ . Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 10 (1) , 149–159 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/dusbed/issue/56237/715152
Slocombe, W. (2003). Postmodern nihilism: Theory and literature (Doctoral dissertation, University of Wales).