Mülteci Meselesi

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu
Published in
3 min readJul 2, 2024

Ülkemize gelen mülteciler de bunu gündem meselesine dönüştürüleside olumlu sonuçları olacak bir söylemdir. Şöyle…

1- Tarih tersine akmaz… medeniyetin peşinen maddi zenginliğin olduğu yere akar.
2-Şartlar görece iyileşse bile çoğu mülteci geri gitmez.
3-Sorun küreseldir; Bir devlet olarak Türkiye'nin yapacağı olarak hiçbir şey yoktur.
4–17–25 ten beri ulusal güvenlik sorunu olan bir iktidar tarafından yönetiliyoruz halk olaraktan yapacak bir şey yok.
5-Sivil toplum fena halde çöktü halka önderlik edecek görece sivil yapılar ya devletleşti yada iktidarın oyunuyla iç bölünmelere kurban gitti. Halk zayıfladı ve güç karanlık odakların elinde.

Peki bu şartlar altında kısa kısa ne yapmalı sorusuna cevap vereceğim:

Tarihe sarahatle, açıklıkla bakarsak iyimser olabiliriz; şartların kötülüğü olağanüstü imkanlarda yaratır. Tarihte emperyal devletleri yaratan şartlar kralın isteğiyle değil şartların neticesidir… Sümerlerin yarattığı medeniyet ve Hititler bunlar emperyal sistemlerdir. (ki tarihte bilinen tek doğuya göç onların zamanında olmuştur.) Siz bir sistem kurarsanız bir zenginlik yaratırsanız çekim alanına dönersiniz ve göç alırsınız. Bu göçü sistem dahilinde emersiniz sistemi devam ettirirsiniz ve sistem entropiye uğrar ve çöker. Bu devri daimdir…

1- Türkiye bir göç cumhuriyetidir… Modern Türkiye’yi göçenler kurmuştur… Bu göç sisteminde Türkiye emperyal davranmak zorundadır. Uluscuk devletiyle böyle küresel sorun ve imkanlar kullanılamaz da aşılamaz da…

Kurucuları göçmendir Anadolu'dan değildir. Türkiye'yi verilen göçler fakirleştirdikleri kadar Balkan ve Kafkaslardan alınan göçlerle fikirsel ve maddeten zenginleşmiştir. Mustafa Kemal Selanik, Z. V. Togan , İ.H. Tonguç vs tüm fikir önderleri; mesela Nazım Hikmet, aklıma geliverenler bunlar liste epeyce uzatılabilir. Aslen anadolu’da doğanlar değildir. Emperyal sistem ile sistemin gelişmesine olanak sağlamış aile ve insanlardır. Özetle Türkiye emperyal bir mantıkta göçmenleri absorbe edebilir… buda eğitim ile ve kaynak ile olur. Burada şuna itiraz edilebilir kendi eğitimini başaramamış halk göçmenleri mi eğitecek ? Haklı bir soru

2- Sivil toplum geliştirilmeli ve faşizan pratiklerin önüne geçilmelidir.
Bu bize ne olanağı sağlar; yasalarımızı daha evrensel değerlere yaklaştırmak için fırsat demektir. Biz bu insanlarla beraber yaşama yollarını yaratmalıyız bu uzun vadede bize yararlı sonuçlar üretecektir.
Mesela yasalarımızda nefret suçunun olmaması benim için kabul edilebilir şeyler değildir. Buna şu itiraz sorusu getirilebilir: Tamam ama buraya göçenler seviyemizi aşağı çekiyorlar… Yüksek kültürden gelmedikleri için toplumun nefretini tetikliyorlar… Buna yapabileceğim itiraz adamları kayıt altına alacak ve medenileştireceksin yapacak bir şey yok.

3- Bundan sonraki seçimlere damgasını vuracak söylem “mülteci” söylemleri olacaktır. Çen bunu olumlu buluyorum. çünkü kimin daha Atatürkçü, Türk yada müslüman olduğunu konuşmaktan daha iyidir mültecileri konuşmak tartışmak. Türk siyaseti boktan tartışmalar yerine daha seküler gerçek bir sonun üzerinden şekillenecektir. Bu uzun vadede iyi bir şey. Kısaca türk siyaseti ve toplumu sekülerleşmeye başlayacak.
Avrupa'da yıllardır gündemde konuşulan mülteci sorunu artık bizim toplumun da bir sorunu. Bu iyi bir şey… Bu şunu gösteriyor maddi-manevi bir zenginlik var ve bunu korumak için siyaset yapmak seküler bir durum.

4- Göçmenleri ucuz iş gücü olarak kullanan toplumun bir takım ekonomik faaliyetlerini göçmenler üzerinden idame ettirmesi söz konusu. Ben şuan konya ovasını, tarımsal işletmeleri, Toros dağlarında çobanlık yapan göçmenleri ve Merter deki tekstil atölyelerini biliyorum. Göçmenlerin emek sömürüsü ile sistem işlemektedir.

Bizim köyde 17 adet sürü Toroslarda ve bir tanesi hariç tamamı Afganlı çobana emanet sürüler. Biz farkında değiliz ama küçük işletmelerin iktisadi faaliyetlerine entegre olmuş bu göçmenler. Peki köylülerin çocukları ne yapıyor… onlar daha nitelikli mesleklere, okul okumaya yönlendiriliyor.

Sosyoloji okumuş bir insan olarak söylüyorum. Yerli halkın refah algısı yükseldi. Tarımsal faaliyetler, zor işlere yönelme oranları azaldı. Görece refah yaşıyorlar ve bu insanlar tersine büyük bir facia olmaz ise dönmezler. Bu sosyolojik bir süreç tarih tersine akmaz… Türkiye’de tarım ya küresel şirketlerin tekeline girecek yada Afganlılarla da olsa yerel küçük sermayenin elinde kalacak başka yol yok. Bize düşen (yapılması gereken) “göçmenler gitsin yerine” onların yaşam standartlarını yükseltmek. Sömürülmesinin önüne geçmek olmalı. İki yüzlü bulunmaya razıyım; onların şartları bir iyileşirse bizimkisi iki iyileşir.

Meseleye birde ideolojik ve romantik açıdan baktığımızda faşizme peşkeş çekilecek bir bakış ve eylemimiz olmamalı… Bu topraklar göçle yoğrulmuştur, herkesin karnını doyurmuştur; herkese yeter. Siyasi eylem olarak tek yapılacak iş var oda şu: Biz siyasi tercihlerimiz de özellikle göç güzergahında olan memleketimiz de bu toprakları göçmen tutma yeri olarak kullanmamak olmalı. bu partileri destekleyebiliriz. yapacak ta çok fazla bir şey yok.

Ulus devlet mantığı zora girecektir bu süreçte… Göçmenlerle yaşamanın yolunu bulmalıyız başka yol da yok… Avrupa'da yeşillerin bile nasıl kıvırırız dediği sağ kayma bizi bu konuda zorlayacaktır onu da kabul ediyorum.

--

--

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu

Öğrenmek en doğal ama çaba gerektiren bir haktır.