Neden Parası Olan Peşinen Haklı Varsayılır?
Yıllardır yaz tatili memleket gözlemlerinde bir şey dikkatimi çeker. Köylüden (üretici) meyve alıp başkalarına satan tüccar (komisyoncu) üreticileri köylüyü (emeğin sahibi) azarlar ve aşağılarlar. Bu hakkı neden kendilerinde görürler? Bunu bir türlü hazmedememişimdir. Bizim memlekette “sadece parası olanın hakkı ve aklı vardır” gibi “sikimsonik” bir algı vardır. Parası olanlar akıl verme cüretine sahiptir.
Daha sonraları düşündüm ki bu durumun türevleri vardır: Örneğin meyve tüccarı (komisyoncu) tarımsal ürünün nasıl yetiştirileceğini üretici çiftçiden (emek verenden) daha iyi bilir. Yada torpil ile atanmış amir alt kademedeki çalışanına akıl verme cüretini gösterir…
Bir başka örnek çocuğunu özel okula veren her velide gözlenmekte. Özellikle anneler sanki bir tek kendi çocuğu özel, okul ve trafik sadece onlar için yapılmış gibi davranıyorlar. Kendilerini trafikte ayrıcalıklı görmek isteyen veliler kuralsızca ve pek tabii saygısızca ana arterin ortasında arabası ile duruyor, park ediyor, aracı çalışır halde bırakır dörtlüleri yakıyor vs. Napıyorsunuz efendim diye sorarsanız yüzünüze boş bakıyor, bazısı hak ve gururla çocuğumu bekliyorum diyor. İstanbul’da net bir şekilde sabah ve akşam okul trafiği diye bir şey var ve sebebi de çocuklarını özel araçları ile okula bırakan ve okuldan alan veliler.
Bir ara Enes Batur’u konuk etmiş güzellik kontenjanından işe girmiş CNNTürk spikerinin (Buket Aydın) ahlak terörüne maruz kalmıştı. Konuk Enes değil bu spikerden komple CnnTürk ten daha ahlaklı daha gerçekçi daha emekçidir, daha özgürdür kısaca daha fazladır. Net… Bizim memleketin ana sorunlarından biridir statü elde etmiş bir kişinin alttakini küçük görmesi. Bunun nedeni statü sahibi kişinin o statüyü nasıl elde ettiği sorgulanana dek sürer bu durum.
Araştırınca şöyle bir habere rastladım: Psikologlar açıklamasına göre: “Parası olan kendini diğerlerinden üstün görüyormuş…” “Zengin insanlar, alt sınıflardan daha iyi olduklarına dair abartılı bir inanca sahipler…” Araştırmanın baş mimarı Dr. Peter Belmi’nin araştırma hakkındaki ilginç notları ise özetle şöyle;
Bu özgüven orta sınıf ve işçi sınıfı arasındaki değer farklılıklarından kaynaklanıyor. Orta sınıfa mensup bireyler, düşündüklerini, hissettiklerini güvenle ifade etmeyi öğrenir. Buna karşılık, işçi sınıfındaki kişilere tevazu, güvenilirlik ve hiyerarşideki yerini bilmesi öğretilir. Avantajlar avantajları beraberinde getiriyor. sosyal sınıfların, bireylerin sergilediği tutumu şekillendirerek, sınıf hiyerarşisinin bir nesilden diğerine aktarılmasını sağlıyor. Özgüvenli olmayı yetenekli olmakla karıştırdığımız sürece eşitsizlik de devam edecektir.
Bu sadece onların (varlıklı ve nüfuzlu olduğu varsayılan kişilerin) suçu değildir. Parası olmayanlar ses çıkarmadıkça bu işler böyle gidecektir. patronla (sistem) yatan patronun (sistemin) yalakalığını yapar ancak… Biz haklarımızı bilip isyan etmedikçe bu durum devam edecek. Paraya sahip olmak sorgulanamadığı için, parayla satın alınan memurlar var olduğu için haklarının peşinde olmayan toplum tarafından bu tiplere hediye edilir bu tarz pervasızlık hakları. onlarda zalim rollerini keyifle oynarlar. Parayı emek ve çabanın önünde görürseniz sonuç bu olur.
Bu durumu; haklarımızı ifade ederek, aile eğitimleriyle, öz eleştiri kabiliyetinin geliştirilmesiyle, hak ve sorumluluk dengesiyle… Zor değil… Çözebiliriz.