THOMAS AQUİNAS ve HAÇLI SEFERLERİ

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu
Published in
6 min readMay 25, 2023

GİRİŞ: Savaşlar hem politik yapılarda hem de insanların bilinçlerinde önemli kırılmalar yaratma gücüne sahiptir. Dolayısıyla insanlar savaşı belli şartlarla düşünmüşler, savaşa kurallar eklemişlerdir. Savaşın başlatılmasından savaşın içeriğine kadar bi takım meşruiyet ve haklılaştırma düşünmüşlerdir. Bu haklılaştırma süreçlerinden biri de T. Aquinas’ın adil savaş anlayışıdır. Bu çalışmada Haçlı sefer-savaşları bu adil savaş anlayışıyla ele alınacaktır. Nitekim bu savaşların itici gücü görünürde din gibi gözükse de içerisinde politik ve ekonomik gerekçelerde mevcuttur.

Hıristiyan Orta Çağın’ında savaşa getirilen etik ilkeler ilk kişi St. Augustine ‘dir. St. Thomas Aquinas adil savaş teorisini en etkili olacak şekilde teorize eden düşünürdür. Sonraları bu isimlerin dışında 100 Yıl Savaşları döneminde H. Bonet (1340–1410) ve Christine de Pisan (1364–1430 / 1434) gibi düşünürler Aquinas’ın temel yaklaşımın üzerine savaşın doğru bir şekilde icrası fikrini sistemli bir şekilde geliştirmeye çalıştılar. Savaşın açılması için haklı sebep fikrinin sistemli temeli ise Aquinas tarafından geliştirilmiştir. Adil savaş teorisi kavramı modern dönemde ise Francisco de Vitoria’da (1483–1546), F. Suárez’de (1548–1617) ve H. Grotius’da (1583–1645) görülür. 1700'lü yıllardan itibaren 20. yüzyılın sonlarına kadar teori sekülerleşerek, Grotius’un etkisi altında kalmıştır[1].

Haçlı Seferleri 1096–1272 yılları arasında, Batı’daki Katolik Hristiyanların, Kutsal Papa’nın isteği ve çeşitli vaatlerle, Orta Doğu toprakları (Müslüman ve Ortodoks) üzerinden askeri ve siyasi amaçlarla yürüttükleri seferlerdir. Orta Doğu ve genellikle İslam toplumlarına dönük kutsal savaş olan Haçlı Seferlerini pürüzsüz ideallerle, rasyonel tezlerle açıklamak elbette zordur. Her ne kadar dönemin düşünürleri savaşları rasyonalize etmeye çalışsa de Haçlı Seferleri epeyce dinsel motif ve gizemler üzerinden şekillenmiştir.

T. Aquinas’da Adil Savaş: Aquinas’a göre tek tek bireylerin değil toplumun iyiliği için siyaset konuşulabilirdir. İktidarın görevi toplumu iyilik ve mutluluğa ulaştırmak olmalı. Bunu tiran olarak değil tanrının yasalarıyla yapmaya yetkilidir. Yönetici erk bunu yeryüzü mutluluğu için değil ancak öte dünya için yapmalı. Yeryüzü savaşılacak bir pürüzsüzlükte değildir. O zaman yönetici erk din adamlarıyla işbirliğinde sorumludur. Toplumu bu amaca ulaştırmak ise, yöneticilerin değil din adamlarının görevidir. Yöneticiler, din adamlarının toplumu bu amaca ulaştırma yönündeki çabaları için düzeni ve barışı sağlamalıdır. Yönetici erk bu anlamda ancak tanrıdan alabildiği doğal haklar ile donatılmıştır[2].

Adil savaş teorisi özellikle bolca din savaşlarının olduğu orta çağda şekillenmiş bir teoridir. Çokça düşünürün ele aldığı bu mevzuya en önemli katkıyı T. Aquinas yapmıştır. Aquinas toplumsal ve politik hakları bakımından tüm insanları eşit gören bir yaklaşımdadır. Bu anlamda politik sistem insanlara ödül ve cezayı eşit dağıtmalıdır. Bu zeminden hareketle savaşın adil olabilmesi için üç şart gerektiğini düşünmektedir[3].

1.Savaş rastgele değil bir meşru bir devlet — prensin finansörlüğünde olmalı.

2.Savaşı haklı kılacak bir gerekçe bulunmalıdır. Dini yaşamı yüceltme için savaşılabilir. Ancak ticari kaygı ile savaş tesis edilemez.

3.Savaş sayesinde ortak iyiliğin elde edileceği, güçsüz, zayıf insanların haklarının savunulacağı umulmalıdır.

Haçlı Seferleri ve Değerlendirme: Orta Çağ U. Eco’nunda ifadesiyle ürettiği yenilikleri saklayan bir düşünce düzenini ifade eder[4]. Hem yeni hem de eski bir aradadır Ortaçağ’da. Emperyal Roma’nın kısmen birleştirdiği Avrupa için Hristiyanlık adeta Roma’dan arda kalan bütünleştirici harç görevi gördü bu süreçte Hristiyanlık yani Kutsal Papalık devraldı[5]. Romanın emperyal yapısı tanrının inayetine evrildi. Tanrı için yer yüzündeki çarpıklıklar giderilecekti. Buna karşıt olarak ekonomik olarak zayıf Avrupa kavimleri Roma’nın çöküşüyle kendilerine daha verimli yaşam alanları yaratmak için doğuya yöneldiği de ifade edilmektedir.

Thomas’a göre yasa (lex) bağlamak (ligando) sözcüğünden gelir ve insanın belli bir eyleme bağlanışını ifade eder. Bu bağlanma nedeniyledir ki yasa insana bir şeyi yapmasını ya da yapmamasını, yani uzak durmasını buyurur. Bunu buyuran yasa ise öncelikle aklidir[6]. Aquinas’a göre İnsanın kendi eylemleri ve doğadaki yasayla mükemmele ermesi düşünülemez. Bunun için tanrısal yasalara ihtiyacı vardır: İnsan sınırlı yetileriyle tanrısal inayete ulaşamaz. Bunun için tanrısal yaslara ihtiyaç vardır. Akla uygun olan politik yasalara da uygundur[7]. Dolayısıyla Aquinas krallıkların ve prenslerin ortaya koyacağı yasaya uymayı da rasyonelleştirme iddiasındadır. Bu ortaçağda Aristo ve Rüşt’ün de etkisiyle mevcut düzen ve oluşacak mutlak kraliyetlerin yasalarının rasyonalizasyonu anlamına gelmektedir. Haçlı seferleri bu bağlamda tanrının isteği yada tanrının yasasının hayata geçirilme deneyimi olarak anlaşılacaktır.

Savaşçılara tanrısal olana ulaşmaları için özgür seçimlerinin varlığından bahsedilmiş; ancak özgür kişileri yöneten politik sistemin adil olabileceğinden bahsetmiştir[8]. Ancak yine de bu savaş tanrının yasalarına bağlanarak savaşa katılmaları salık verilmiştir. Her ne kadar kilisenin savaş isteklerini dengeleme isteği de olsa Aquinas bunu tam başarmış sayılmaz. Avrupa’ın üzerinde dolaşan pax romana hayaleti ve ekonomik sıkıntılar buna engeldi.

Zaten kilise ve yıkılan imparatorluğun erkleri arasındaki savaşlara tanıklık eden dönemin etkileri. Roma’dan beri kutsal meslek sayılan askerlik hem Aquinas’ın adil savaş kavramsallaştırmasını hem de Haçlı Seferlerini hazırlayan etkenlerden sayılabilir. İhtişamlı dönemlerini yitiren yoksul köylüler kutsal savaş ile hem motive edilebiliyor hem de olası yeni zenginliklerin kapısı da aralanmış oluyordu. Yoksul köylülerden oluşan savaşçılar ile azizler aynı düzlemde bulunuyorlardı. Bu idealler Avrupa’yı tamirhaneye çevirmişti[9]. Tanrı için savaşma arzusu fukara, fanatik insan kitlesi için önlerine konan pürüzsüz ideallerinde, geçtikleri yerlerdeki çoban ve prensler pürüzlü Hristiyan yada kafirdiler[10].

Bir anlamda Aquinas’ın teorisi Hristiyan pasifizmini ortadan kaldırmak ve tanrının şehrini (kilise) yer yüzünde ikame girişimidir. Bunun için inzivanın adil yönetim için olumsuz sonuçlar doğuracağından bahsetmiştir[11]. Bu anlamda Haçlı Seferleri bu zeminin üzerine oturtulmak istenmiştir. Haklılaştırılma çalışması da denebilecek olan bu rasyonalizasyon çalışması bir anlamda ekonomik savaşı örten kılıf görevi görmektedir. Esasen Hristiyan şehri olmasına rağmen başta Konstantinapolis gibi bir çok Hristiyan şehri ekonomik olarak yağmalanmıştır. Bunlar da göstermektedir ki dinsel tema sadece bir kılıftan ibarettir[12]. Kısaca Haçlı savaşları Aquinas’ın idaa ettiği gibi adil olmamış politik ve ekonomik çıkarlarca yönlendirilmiştir.

Aquinas’ın Adil savaş söylemi üzerinden düşündüğümüzde Haçlı Seferleri tam anlaşılmıyor. Hatta kötü niyetli bir teoriymiş gibi anlaşılabilir. Bunların yanında yine bir orta çağ düşünürü İbn Haldun’un asabiye kavramına başvurulmalıdır. Çokça farklı anlamlarda kullanılsa da asabiyye kavramı Roma’dan sonra Avrupa için kritik işlev gördüğü söylenebilir[13]. Ortak düşmanlar yaratarak siyasal merkeziyet oluşturulmaya çalışıldığı açıktır. Haldun’un iddiasına göre asabiyye toplum oluşturmaya asgari seviyede gerekli kılan bağı ifade eder. Kaba asabiyye bağı yerine yeni servete dayanan müşterekler oluşturacak bağa ihtiyaç vardır. Göçebelikten kurtulup daha ileri seviye için bu gereklidir[14]. Grup içi dayanışma, grubun yüceltilmesi ile beliren bağdır[15]. Bu anlamda Kilisenin mistisizmi ile ortaya çıkan Haçlı seferleri Avrupa için devletin kuruluşundan sonra lazım gelecek olan din ve devlet erkine bağlılık, soyluluk gibi sebep asabiyyeti kuvvetlendirme işine yaramıştır denilebilir. Zaten dışa dönük askeri Roma geçmişi kendi içine zarar vermişti, Haçlı seferlerinden önce kendi içlerindeki Musevilerce tadılmıştı[16].

Haçlı seferleri ve Roma üzerinden düşündüğümüzde tek Avrupa hayali yada uyumu yok olmuş mudur? Günümüze kadar bu zihniyetin aktarıldığını düşünüyorum. AB evrensel değerlere yaslanmaktadır. Ancak ifade edilmese de emperyal bir tek Avrupa hayalı Hristiyanlık sonrası da devam etmektedir. Çok negatif değerlendirmeye kaçmadan denilebilir ki Alman anayasasının birinci maddesinde bu evrensellik iddiasını görürsünüz[17]. Adil savaş yada insan hakları söylemi… Geçerliliğini ve kuşatıcılığını koruyacak. Ama bu söylemlerin arkasında başkaca amaçların varlığı da tartışılmaya devam edecektir.

[1] Dinçer, Melih. “Uluslararası İlişkilerde Adil Savaş Teorisi: St. Thomas Aquinas’ın Adil Savaş Modelinin Dördüncü Haçlı Seferi’ne Uygulanması.” Balkan Sosyal Bilimler Dergisi 7.14: 109–120.

[2] Alaeddin, Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, (2004). s. 257–259.

[3] Dinçer, s. 109–120.

[4] Eco, Umberto, Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik, İstanbul, Can Yayınları, 2016, s. 18.

[5] Düzgün, Şaban Ali. “Bir Şiddetin Anatomisi: Latin Batının Haçlı Terörü.” Dini Araştırmalar 7.20 (2004): 73–92.

[6] Ağaoğulları, Mehmet Ali. “Sokrates’ ten jakobenlere Batı’da siyasal düşünceler, İletişim Yayınları, 6.” Baskı, İstanbul (2015), s. 259

[7] Tuncay, Mete (2006), Batıda Siyasal Düşünceler Tarihi (Eski ve Ortaçağlar), (I. Baskı), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 443.

[8] Tuncay, s. 431

[9] Nomiku, H. A. Haçlı Seferleri, İletişim Yayınları, 1997, s. 26

[10] Paine, Mike, Haçlı Seferleri. Kalkedon Yayınları. İstanbul (2011). s. 26

[11] Tuncay, s. 432

[12] Dinçer, s. 109–120.

[13]Topluluk-dayanışma bağı, ortak ruh, toplumsal uyum, kavmiyetçilik fikri, askerî ruh” gibi…

[14] İbn Haldun, Mukaddime 2. Cilt, MEB Yayınları, 1996, s. 97

[15] Gürkan, Ülker. “Hukuk Sosyolojisi Açısından İbni Haldun.” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 24.1.

[16] Işın Demirkent, “Haçlılar”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/haclilar (25.06.2021).

[17] “İnsan onuruna dokunulmaz” … Bu söz aynı zamanda her yasa metninin ötesine geçiyor; bu cümle, genelde -yurtta ve dünyada- barış içinde birlikte yaşamanın temelini oluşturuyor.

KAYNAKÇA

Ağaoğulları, Mehmet Ali. “Sokrates’ ten jakobenlere Batı’da siyasal düşünceler, İletişim Yayınları, 6.” Baskı, İstanbul (2015), s. 259

Alaeddin, Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, (2004). s. 257–259.

Dinçer, Melih. “Uluslararası İlişkilerde Adil Savaş Teorisi: St. Thomas Aquinas’ın Adil Savaş Modelinin Dördüncü Haçlı Seferi’ne Uygulanması.” Balkan Sosyal Bilimler Dergisi 7.14: 109–120.

Düzgün, Şaban Ali. “Bir Şiddetin Anatomisi: Latin Batının Haçlı Terörü.” Dini Araştırmalar 7.20 (2004): 73–92.

Eco, Umberto, Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik, İstanbul, Can Yayınları, 2016, s. 18.

Gürkan, Ülker. “Hukuk Sosyolojisi Açısından İbni Haldun.” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 24.1.

İbn Haldun, Mukaddime 2. Cilt, MEB Yayınları, 1996

Işın Demirkent, “Haçlılar”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/haclilar (25.06.2021).

Nomiku, H. A. Haçlı Seferleri, İletişim Yayınları, 1997, s. 26

Paine, Mike, Haçlı Seferleri. Kalkedon Yayınları. İstanbul (2011). s. 26

Tuncay, Mete (2006), Batıda Siyasal Düşünceler Tarihi (Eski ve Ortaçağlar), (I. Baskı), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, s. 443.

--

--

Hepimiz SANALIZ
Anlama Kılavuzu

Öğrenmek en doğal ama çaba gerektiren bir haktır.