Düşünüyorum, O Halde Varım!

“Cogito, ergo sum” -René Descartes,

Kulağınıza yabancı gelmedi değil mi?

Sosyal medyada hemen her gün bu söze rastlamanız olası. Aslında bakarsanız dönemin bizlere getirdiği alışkanlıklardan biri kısa özlü sözler okumak. Bazen okumadan etkileşim vermek ve aslında en önemlisi sorgulamadan geçip gitmek…

Bazen önümüzden geçip giden şeylerin değerini fark edemeyebiliyoruz. Belki zaman ile sınırlanmaktan. Hayatın bize yüklediği sorumluluklardan ya da bazı şeylere değer atfetmekten korkmaktan buna siz karar verin fakat ortada bir sonuç var ki bazı şeyler göründüğünden çok daha fazlası. Okuduğumuzdan çok daha anlamlı zaman zaman yaşadığımız hissizlikten çok daha duygu dolu ve aslında üzerimize alınmadığımız kadar bizim için.

Peki biz kısa cümleler akarken parmaklarımızı arasından neler kayıp gidiyor?

Bu soruya micro ölçekte cevap vermek bize macro ölçekte bir sonuca ulaştıracaktır diye düşündüğümden ünlü filozof René Descartes’in “Düşünüyorum o halde varım.” Sözü daha doğrusu fikri ile açıklamak isterim.

Photo by Joshua Earle on Unsplash

Okuduğumuz bu üç kelimenin derinliğini hep beraber keşfedelim!

Yazının bu cümlesinden sonrası için bir öneri vermek ile başlamak isterim.

Linkte bulunan şarkı bu yazı için iyi bir eşlikçi olacaktır.

https://www.youtube.com/watch?v=1u2fCJwW8Ys

Dünyanın en önemli ve en ünlü filozofları arasında gelen Descartes özellikle kurmuş olduğu “Düşünüyorum o halde varım.” cümlesi ile yüzyıllar boyunca günümüze kadar ulaşmıştır.

Descartes burada varlığı kesin olan tek unsurun düşünmek olduğunu öne sürmüştür. Tümevarımsal* bir bilgi kanunu çerçevesinde ele aldığı bu cümle üzerinden, bir varlığın gerçek olduğunu kanıtlayan unsurun düşünmek olduğunu göstermektedir.

Aynı zamanda gerçeği anlatan ve gerçeği gösterebilen durumun düşünmek olduğunu anlatır. Bu sebepten dolayı eğer bir varlık düşünebiliyorsa o halde yaşamda da vardır.

Bu cümle daha ne anlatabilir diye düşündüğünüzü hissediyorum. Anlamsal olarak açıkladığıma inandığım bu cümlenin derinlerinde daha ne olabilir?

Descartes “düşünüyorum öyleyse varım” derken, “varlığımı düşünüyor olmama borçluyum” dememiş.

Düşünmek var olmanın sebebi değil, sonucudur.

Descartes, bildiği her şeyi yeniden bir akıl terazisinden geçirerek tüm önyargılarından kurtulmaya çalışıyor. Her şeyi şüphe ile tartarken, elinin altındaki masanın bile varlığını kesin bir şekilde kanıtlayamayacağını, zira masa hakkındaki tüm bilgilerini duyu organları ve zihniyle edindiğini, bu bakımdan kendi donanımının izin verdiğinden fazlasını bilemeyeceğini, bununla beraber duyu organlarının ve hatta zihninin bile yanılabileceğini, dolayısıyla masanın varlığını kesin bir şekilde kanıtlamasının mümkün olmadığını görüyor.

Şeylerin varlıkları hakkındaki tüm bilgilerimizin şüphe sınavından geçemediğini gördüğümüz bu dünyada varlığı şüphe götürmez bir şey kalmış mıdır? evet kalmıştır; tüm bu konular hakkında şüphe edenin, yani kendisinin varlığından kuşku duymasının imkânsız olduğunu görüyor Descartes. Zira bu şüphe etme, muhakeme etme, yani düşünme hali, herhangi dolaylı bir bilgiye ihtiyaç duymadan, varlığı doğrudan algılanan tek bilgi olarak karşımıza çıkıyor. “Şüphe duyuyor olduğumdan şüphe duyamam. Öyleyse şüphe edenin, yani benim var olduğum kesindir.” sözünü kısaltırsak: “düşünüyorum, öyleyse varım.” Cümlesine gelmiş oluruz.

Bilinçli bir varlığın, kendi bilinci çerçevesinde varlığından emin olabileceğini söylemiş oluyor Descartes. Yalnız bunu söylerken, “ben” öznesi üzerine kurulmuş bir acelecilik var. Zira her şeyden şüphe ederken, kendisinin değişmez bir özne, yani Descartes’in kendisi olduğu hakkında şüphe etmiyor. Oysaki bu düşünme eylemini yürüten Descartes’ten başka bir özne de olabilirdi.

Düşünme eylemini yürüten bir özne kendisinin varlığından emin olabilir, ama bu öznenin kim olduğu hakkında kesin olan hiçbir iddia ortaya koyamaz…

Photo by Kenny Eliason on Unsplash

Doğrusunu isterseniz bu cümleye daha birçok temellendirme yapabiliriz.

Bir düzeyine kadar incelediğimiz bu kısa cümleyi sayfalarca anlatabileceğimiz bir noktada olduğumuz açık. Bence sadece dört öğeden oluşan bir cümle için kulağa inanılmaz geliyor.

Micro düzeyde dahi düşünce dünyamızı bu denli etkileyebilecek güçte olan fakat fark etmeden elimizden kayan kelimelerden bahsediyoruz.

Şimdi lütfen elinizdeki büyüteci alın ve zamanın hızına yetişmek için mahrum kaldığımız anlamları düşünün en önemlisi sorgulayın belki de asıl anlamı orada bulacaksınız.

Belki o anlam içinde var olacaksınız.

  • Tümevarım: Tek tek özel olayların incelenmesiyle ve adım adım ilerleyerek genel bir bilgiye ulaşma yöntemidir.

--

--