TEVFİK FİKRET & AŞİYAN MÜZESİ

Bu yazıda sizleri Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün ayaklarına, Rumeli Hisarı’nın surlarının bittiği yere götürmek istiyorum. Burada sizi Servet-i Fünun dergisiyle, Tevfik Fikret ile ve Aşiyan Müzesi ile buluşturacağım. Ağustos ayının olağanüstü sıcaklarının etkisiyle kavrulduğumuz bu günlerde Fikret’in “Yağmur” şiirinden birkaç dizeyle başlayalım:

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz Küçük, muttarid, muhteriz darbeler…

Sokaklarda seylabeler ağlaşır Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar Kafeslerde, camlarda titreşerek Durmadan türkü söyler, ağıt yakar Kafeslerde, camlarda titreşerek Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar

Sokaklarda seller ağlaşır Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

Yukarıda sizinle birkaç dörtlüğünü paylaştığım Yağmur şiirinden biraz bahsetmek istiyorum. Fikret, 1897 yılında kaleme aldığı bu şiirinde yağmurun düzenli akışını, damlaların sürekliliğini sade bir hüzünle ve dinmemiş bir yalnızlıkla bağdaştırmış. Ona göre yağmurun yağışı ve camlara vuran damlalar birer ağıt misali ezgiler oluşturmakta, bu ezgilerle dile gelmekte.

Servet-i Fünun Edebiyatı, Recaizade Mahmut Ekrem ve Tevfik Fikret önderliğinde kurulan, daha sonra Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Celal Sahir Erozan, Ali Ekrem Bolayır, Halit Ziya Uşaklıgil gibi edebiyatçıların da katıldığı bir edebi harekettir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine rast gelen 1896–1901 yılları arasında aktif olan hareket, toplumu aydınlatma amacından ziyade, sanatsal kaygılar için üretmişlerdir. Ancak yine bu dönemde yazılan birçok şiir ile toplumsal süreçlere ve zamanın atmosferine ilişkin yorumlar yapılmaktadır.

Biraz da Tevfik Fikret’in hayatından söz etmek gerekirse… Tevfik Fikret, ya da Mehmet Tevfik, 24 Aralık 1867 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini açtı. Mahmudiye Valide Rüştiyesi ve Galatasaray Sultanisinde eğitim aldı ve Muallim Naci, Recaizeade Mahmut Ekrem gibi isimlerle bu sıralarda tanıştı. Ardından çeşitli yerlerde memuriyetlik ve öğretmenlik yapan Fikret, Malumat ve Servet-i Fünun gibi dergilerde hem toplumsal konulara yönelik hem de melankolik birçok şiir yazdı.

Burası, Aşiyan Müzesi ise günümüzde Boğaziçi Üniversitesi Kampüsü sınırları içinde kalan Robert Kolej’e yürüme mesafesinde olan bir evdir. Evin planını da kendisi çizen Fikret, vasiyetinde buranın bahçesine gömülmeyi istemiştir. Fakat gelin görün ki bugün sadece Fikret değil, dönemdaşı birçok edebiyatçı da onunla birlikte burada Aşiyan Müzesi’nin bahçesinden küçük bir kapıyla açılan mezarlıkta yatmaktadır.

Aşiyan Müzesi’nin ilk katı Servet-i Fünun dönemi edebiyatçılarına ayrılmış, gelin sizinle ikinci kata, Fikret’in hayata gözlerini yumduğu yatak odası ve Robert Kolej’e bir balkon merdiveni sayesinde kolayca geçebildiği çalışma odasının bulunduğu ikinci kata çıkalım. Fikret Sis şiirinde İstanbul’u eleştirmiş, -ki edebiyatçılar arasında bu sık rastlanan bir durum değildir- çöken sisi İstanbul’un tüm çirkinliklerini kapatıp gizleyen karanlık bir örtüye benzetmiştir. Onun bu şiirine ithafen Şehzade Abdülmecit Efendi’nin yaptığı Sis tablosu da yine bu katta bulunuyor.

Eğer Fikret’in çalışma odasına biraz daha yakından ve detaylıca bakarsanız odanın iki yönde özel olarak tasarlandığını fark edersiniz. Bir tarafta Fikret’in aruz ölçüsü kullanarak yazdığı melankolik şiir ve eserleri, diğer tarafta hece kullanarak yazdığı şiirleri ve toplumsal konulara eğildiği diğer eserleri… Müzeye ulaşmak isterseniz sizin için adresi burada paylaşıyorum.

Promete adlı şiirinde Fikret, mitolojik bir olay üzerinden yola çıkar. Promete, gökyüzünden ateşi çalarak yeryüzüne kaçırmış, bu yüzden tanrılar tarafından cezalandırılmıştır. Yüksek bir yere bağlanan Promete, kartalların saldırısı altında sonsuz bir cezaya çarptırılmıştır: Çünkü yırtıcı kartallar Promete’nin karaciğerine saldırmakta ve karaciğer de kendini her gün bu saldırılardan sonra yeniden onardığı için tüm döngü ertesi gün yeniden, yeniden tekrarlanmaktadır… Fikret de şiirinde Promete’ye yaptığı göndermeyle ve “Gülsün niçin herkes bana, ben yalnız ağlayım? / Yükselmek göklere ve gülmek ne tatlı şey!” dizeleriyle, ilerleme, gelişme ve yüksek medeniyetlere ulaşma özlemini dile getirir.Düşünceleri ve eserleriyle Mustafa Kemal Atatürk dâhil birçok devlet yöneticisini etkileyen Fikret’in gençlere yönelik kaleme aldığı Ferda (Yarın) şiiri de bu yazının ardından okunacaklar arasında sayılmalı.

Hem sanat için hem de toplum için üreten Fikret, hayata gözlerini 19 Ağustos 1915’te Aşiyan’da yumdu. Kelime anlamı olarak “yuva” veya “kuş/bülbül yuvası” anlamına gelen ve Boğaz’ın en dar yerlerinden birinde konumlanan bu evde, Aşiyan’da, ikinci kattaki bu yatak odasına hayata veda etti. Arkasında değişik konularda yazdığı şiirleri, eserleri ve düşüncelerini etkileri yüzlerce kişiyi bırakarak…

İletişim Kurulu Gençlik Ağı Gazetesi Yazarı
Yakup Gözderesi

--

--