DARK İkinci Sezon— 1921 Yılında Neler Oldu? (Kısaca: Ich Bin Du — 1921 Edition)

Aslı
Aslı | Ben Bu Ay Ne İzledim?
14 min readSep 8, 2019

“Sic mundus creatus est: Dünya da böyle yaratıldı.”

Gezginler — 1921

Bildiğiniz üzere ikinci sezonda aslında sadece 6 gün izledik. Ama tüm günler ayrı bir bölüm olduğu için dağıldı ve doğal olarak kafamız karıştı. Ben de olanları toparlamak üzere, yıl yıl blog yazısı yazmaya karar verdim ve kronolojik gitmek hem en mantıklısı geldi hem de en olaylı yılımız 1921 olduğu için buradan başlamak birçok soru işaretini yok edecek gibi.

Bu blog yazısında 1921'de yaşananlar, sezonla ilgili bazı teoriler ve diziyi anlamaya yardımcı birtakım bilgiler yer alıyor. İyi okumalar!

Eğer diziyi bitirdikten sonra buradaysanız, tüm sezon özetlerine buradan ulaşabilirsiniz:

Önce hem 1921'i hem de diziyi daha iyi anlamak için birkaç noktayı açıklığa kavuşturalım:

Sic Mundus Nedir?

Sic Mundus, ne zaman kurulduğunu bilmesek de, 1921 yılından itibaren faaliyet gösterdiğini bildiğimiz, kurucusu-önderi Adam olan ve zaman yolculuğu yapan kişilerden oluşan bir topluluk.

Bu noktada Adam’ın aslında esas oğlanımız Jonas olduğunu hatırlatmakta fayda var (Pek unutulacak bir bilgi değil biliyorum ama olsundu.)

Jonas — Jonas — Adam

Adam, zaman makinesi yapma macerasına çocukları kullanarak (Mads, Erik, Yasin) sığınaktaki sandalyede başlıyor. 1921'de gördüğümüz kilisenin altındaki mekanında yaptığı “Tanrı parçacığı” ise bu zaman makinesi macerasının son ürünü. Yaptıkları “Tanrı parçağı” ile ilgili 25 Haziran 1921'de Jonas’a şunları söylüyor: “Teknolojik evrimin son ürünü ve düğümün sonunu getirecek. Bunun sayesinde tam olarak gitmek istediğin güne gidebileceksin. 33 yıl döngüsünü kıracak.”

Sic Mundus’un amacına dair bildiğimiz şey ise Adam’ın amacı ile eşdeğer olarak: zamana/Tanrı’ya karşı bir savaş. Yani sevgili Ramiz dayı esintili Adamcığımız, bir taraftan gelecekte olacak her şeyin, her zaman olduğu şekliyle olmasını sağlayıp şu an olduğu insan olmaya çalışıyor. Diğer taraftan ise yine her şeyin aynı kalıp Tanrı parçağının oluşmasını sağlıyor. Bu iki olay sonucunda nihai hedefi ise yeni bir dünya yaratmak.

Kısacası Adamcığımız Tanrıcılık oynuyor.

Bunu başardığını ise sezon finalinin sonunda “başka bir dünyadan” geldiğini söyleyen Martha sayesinde anlıyoruz.

** Tabii, unutmamak gerekir ki 27 Haziran 1921'de (sezon finalinde) Noah tam ölmeden önce Adam’a; “Açtığın savaş Tanrı’ya karşı değil. Savaşın insanlığa karşı.” diyor. Ama bu da pek “yeni dünya yaratma” arzusunu gölgeleyebilecek bir bilgi gibi gözükmüyor.

** 2054'te ise Sic Mundus’tan beklenen şey bambaşka: Bu tarihte Sic Mundus’un insanlığı cennete taşıyacağına dair bir inanç var. Ee muhtemelen bu inancın kaynağı ise Elisabeth Doppler.

Sic Mundus üyeleri arasında bildiğimiz kadarıyla: Adam, Noah, Franziska Doppler, Magnus Nielsen var. Aynı zamanda Noah’ın kardeşi — Ulrich’in babaannesi — Agnes’in de bir zamanlar Sic Mundus’ta olup daha sonra çıktığını biliyoruz.

** Noah ve Agnes ile ilgili öğrendiğimiz bir diğer bilgi: Adam’ın onları kurtarmış olduğu. Neyden ya da kimden olduğunu bilmesek de Adam onları kurtarıyor ve Noah’a ismini de yine Adam veriyor.

Yukarıda bahsettiğim dörtlü ve Adam bildiğimiz kişiler olarak Sic Mundus üyelerini barındıran fotoğrafta zaten yer alıyorlar.

Bilmediğimiz diğer kişiler için ise fotoğraftan yaptığım birkaç tahmini yazacağım iznizle:

Bu noktada 2020'de ölmeyen kişiler üzerinden tahmin yürütmek zorundayız.

  • Sığınaktakileri düşünürsek, arka sıradaki yaşlılardan birinin Peter Doppler olması çok olası.
  • Her ne kadar Regina Tiedemann sığınakta olsa da en son ölüm döşeğinde olduğunu düşünürsek arkadaki kişilerden birinin Regina olması pek olası gelmiyor bana.
  • Peki ya Elisabeth Doppler? Noah ve Elisabeth’in tam olarak hangi yılda birlikte olduklarını bilmiyoruz. Eğer bu geçmişte gerçekleştiyse, sağ en arkadaki kadının Elisabeth Doppler olması gayet olası. Ki buradaki hali, 2053'teki Elisabeth’ten daha genç gözüküyor ve Noah’la olan fotoğraflarındaki haline de açıkçası benziyor:
  • Gelelim sığınak dışında olan ama 2020'de bulunmayanlara, ilk olarak entrikalar kraliçemiz Hannah’ı 1954'te bıraktığımızı ama 1987'ye geldiğimizde ortalıkta yaşlı Hannah’ın olmadığını hatırlatmak isterim. Eee bir tanecik Jonascığının annesini dışarıda bırakacak hali yok ya. Kısacası bu fotoğrafta Magnus ve Franziska’nın arkasında görünen kişinin ben Hannah olduğunu düşünüyorum.
  • Gelelim sığınak dışında kalan ama muhtemelen kurtulan bir diğer isme: Katharina Nielsen. 2020'de kıyametin koptuğu anlarda aşırı şov bir tesadüfle Katharina aslında mağaradaki kapıları buluyor. Bu sayede de yüksek ihtimalle kıyametten kurtuluyor tabii. Biraz zorlama olacak ama sol en arkadaki hanımefendi bana Katharina olabilir gibi geliyor.
  • Magnus’un yanındaki kişi için olan teori ise sizi, aşağıda, yani 21 Haziran 1921'de bekliyor…

** Fotoğrafla ilgili sizin bir tahmininiz ya da yukarıda yazdıklarımla ilgili “YA O NE ALAKA BU FOTOĞRAFTAKİYLE” diye sinirlendiğiniz herhangi biri varsa lütfen benimle paylaşııın. Şu fotoğrafın gizemini birlikte çözeliiiim.

Peki “Sic Mundus Creatus Est” Cümlesi Nereden Geliyor?

Bu konudan çok yüzeysel bahsedeceğim çünkü mevzu çok karmaşık. Ayrıca istesem derinlere inecek bilgiye ben de sahip değilim.

Adı Mısır’da Toth, İsrail’de Hanok, Hristiyanlıkta Enoch, İslam’da İdris/Hızır, Roma’da Merkür ve Grek mitolojisinde Hermes olan kişiden bahsedeceğiz. Kendisinin cesedinin bulunduğu mağarada, ellerinin arasında bulunmuş ve üstünde 14 cümle bulunan ve cümlelerin herbirinin sırlarla dolu olduğu söylenen bir zümrüt tablet varmış. “Sic Mundus Creatus Est” de “Dünya da böyle yaratıldı.” anlamına geliyor ve bu zümrüt tablette geçen cümlelerden biri.

Dünya yaratmak isteyen Adamcığımız gene kelime seçimlerinde bizi şaşırtmıyor tabii.

Bu konuyla ilgili diziden başka gönderme var mı yok mu şu an için bilmemekle birlikte bu konuda araştırmalarım sürecek ve öğrendikçe sizinle paylaşacağım.

Eğer bu konu sizde de merak uyandırdıysa, “Hermes Trismegistus” ve “Hermes’in Zümrüt Levhası” üzerine araştırmalarınızı yapabilirsiniz.

21 Haziran 1921

“Uçuruma uzun süre gözlerini dikersen o da senin içini görür” — Friedrich Nietzsche

İlk sahnede, genç Noah’ın yanında tanımadığımız biriyle tünel kazdıklarını görüyoruz (ve “Noah, Jonas bence” teorim ilk 10 saniyede yalan olur…).

1921

Noah diyor ki: “Adam dedi ki: ‘Her şey her zaman nasıl yaşandıysa yine öyle yaşanmalı. Ne kadar zorluk çıkarsa çıksın göğüs germeliyiz. Altı gün sonra cennet başlayacak ve dünyadaki cehennem bitecek.’”

Aslında neredeyse tüm sezonu açıklayan bir cümleyle başlamış sezon ama o an fark edemedik çünkü “Adam mı?! Dizide sanki bir ton farklı insan yokmuş gibi bir de başımıza bu mu çıktı?” modundaydık.

Karşısındaki adam ise pek de memnun gözükmüyor bu durumdan. Noah da ona yine Adam’ın haklı olduğunu ve karşısındaki kişinin inancını yitirdiğini söylüyor.

Karşısındaki kişi ise: “Umarım günün birinde Adam’ın her söylediğine inanmayı bırakırsın. Ona sor, neden seni himayesine almış ve sana neden Noah adını vermiş.”

Tüm bunlar sonrası genç Noah’ın karşısındaki adamı öldürdüğünü görüyoruz.

Gelelim “karşısındaki kişi”nin kim olabileceğine. Bu konuda henüz bir teoriniz yoksa aşağıdaki fotoğrafa bakarak bir tahminde bulunabilirsiniz.

Sezon boyunca tüm gençlerin büyük hallerini gördüğümüz halde asla Bartosz’un büyük hali yok ama onun da, eğer yaşıyorsa, 1921'de olması en mantıklısı olurdu diyebiliriz. Noah’ın öldürdüğü kişi, 1921 ile özdeşleşen fotoğrafta Magnus’un yanındaki kişi aynı zamanda. Bir de üstüne fotoğrafları arasındaki benzerliği eklersek… Evet genç Noah’ın öldürdüğü kişi çok yüksek ihtimalle: Bartosz Tiedemann.

Bartosz’un gelecekteki hali ve genç Bartosz

Bu sahnede bir şeyi daha fark ediyoruz: İlk sezon boyunca bu savaşın iki tarafı olduğunu öğrenmiştik ve bu tarafları Claudia ve Noah sanıyorduk. Ama durum pek de öyle değilmiş. Noah aslında Adam için, yani Jonas’ın gelecekteki hali için, çalışıyormuş.

Adam

Sonrasında kilisede genç Noah ve Noah’ın konuştuğunu görüyoruz. Genç Noah, Bartosz’u öldürdüğü için üzgün ve Noah onu teselli ediyor, Adam’ın onunla gurur duyacağını ve bunların hepsinin geçeceğini söylüyor.

22 Haziran 1921 — İkinci bölümde 1921'i hiç görmüyoruz.

23 Haziran 1921

“Ne kadar mücadele etmek istesek de taşıdığımız kanla birbirimize bağlıyız. Ailelerimizden soyutlanabiliriz, onların yürüdüğü yolu anlamıyor olabiliriz. Ama sonunda yine de ailemiz için her şeyi yaparız. Hepimizin hayatını birbirine bağlayan ortak bir nokta işte.” — Adam

2053'te ‘tanrı parçacığı’na giren Jonas kendisini 1921'de buluyor ve savaş esiri sanılıyor. Yemek yemek için onu getirdikleri yerde çocuk haldeki Agnes’i görüyoruz.

Agnes — 1921

24 Haziran 1921

Jonas bir odada uyanıyor, karşısında ise Noah’ın gençliği. Jonas’a çok dikkatli bakan Noah, “Seni farklı hayal etmiştim.” diyor ve Jonas asla anlamıyor tabii.

Jonas kendini toparladığı anda hemen ayaklanıp mağaraya gidiyor, amacı kapıdan geçip ileri bir tarihe gitmek ama bilmediği bir şey var, o da henüz mağaradaki kapıların açılmadığı… Yine bir şekilde karşısına çıkan genç Noah, kapıların açılmasına daha 32 yıl olduğunu Jonas’a söylüyor ve Sic Mundus’un yani yolcuların onu beklediğini söylüyor.

Genç Noah, Jonas’ı kiliseye götürüyor ve orada Jonas’ın karşısına yetişkin Noah çıkıyor ve durur mu patlatıyor şakayı: “Bakıyorum da benimle çoktan tanışmışsın.” :D :D :D

Kiliseden asansöre binip mağara gibi bir yere iniyorlar ve Sic Mundus yazan bir binaya geliyorlar. Bu noktada Adam’ın sığınağı tadında olan yerin tam olarak nerede bulunduğunu öğrenmiş oluyoruz.

Dikkat: Bu kısım ağır Noah içerir! — Sonrasında genç ve yetişkin Noahların sohbetlerine şahit oluyoruz. Yetişkin Noah, defterin eksik sayfalarını tamamlarken (1954'te Claudia’dan alıyor.) genç Noah da ona bu defteri kimin yazdığını soruyor. Yetişkin Noah da cevap olarak “Kitabı yazan her kimse geleceği de geçmişi de görmüş” diyor.

***Tabii bu noktada hem geçmişi hem geleceği görmüş olabilecek ancak iki isim geliyor aklımıza: Adam veya Claudia. Kayıp sayfaları daha önceden Adam’ın aradığını bu sezonda görmüştük ama o noktada bunları bulması gerekenin Noah olması işleri karıştırıyor. Çünkü eğer Adam, Noah’a kaybolan sayfaları bulması görevini vermezse yaşlı Claudia hiç ölemez ve her şey olduğu gibi kalamaz ki bu ne Adam’ın ne de Claudia’nın istediği bir şey... O nedenle Adam’ın gerçekten kaybolan sayfaları arayıp aramadığını aslında bilemiyoruz. Ki kayıp sayfaların aslında Claudia’da olması da yine nedenini bilmediğimiz bir diğer konu.

Sonrasında genç Noah, yetişkin Noah’a şimdi ne olacağını soruyor ve yetişkin Noah: “Adam, onu kendisi için önceden çizilmiş yola gönderecek. Böylece son döngü başlayabilecek.”

Şimdi gelelim sezonun en iyi sahnelerinden birine. Bu bölüme kadar Adam’ın kim olabileceğini baya bir düşünmeye başlamıştık aslında. Siz doğru tahmin yaptınız mı bilemem ama ben Adam ve Jonas karşı karşıya geldiğinde, kameranın uzak çekimiyle birlikte ikisinin boylarının eşit olduğunu görene kadar asla Adam’ın kimliğine emin olamamıştım. Bu boy olayından dolayı açıkçası “Adam, aslında Jonas değil.” tarzı teoriler bana pek de mantıklı gelmiyor ve geçen sezon da diziye güvenmeyip kendi teorimi oluşturmaktan ağzım yandığı için, bu konuda herhangi bir soru işaretim yok.

Adam, Jonas’a “Yolculuk, insanda derin izler bırakır. İnsan bedeni, ömür boyu yolculuk yapmayı kaldıramaz.” diyor. Gömleğinin yakasını açıyor, Jonas’ın da o sırada boynunda bulunan, ip izini gösteriyor vee sezon boyu belki de duymaktan hem en çok keyif alıp hem de en çok bıktığımız cümleyi söylüyor:

ICH BIN DU.

Yani “Ben senim.”

Bu noktada ne kadar çok şaşırsak da zamanı kontrol etme savaşında bir tarafın aslında bizim esas oğlanımız çıkması çok basit düşününce pek de şaşırtıcı gelmiyor.

“Her taş bir kez daha yerine oturdu işte. Herkes, kaderinin çizdiği yolda. Şimdi tek gereken küçük bir dokunuş.”

25 Haziran 1921

“Sence de ilginç değil mi? İnsan en büyük tiksintiyi, aslında kendisinden en ufak farkı olmayanlara karşı duyuyor.” — Adam

25 Haziran günü Jonas’ın, ‘Adam’ın aslında kendisi olduğu’ fikrini sindirmeye çalıştığı için bir sürü soru sorduğu bir gün. Bu noktada cevapları tek tek yazma konusunda bonkör davrandım çünkü Jonas’ın almaya çalışırken sorduğu sorular, bizim de diziyi izlerken sürekli beynimizde dönen sorular. O nedenle Adam’ın cevapları gayet önemli. Tabii mesele Adam olunca şöyle bir sorun var: Anlattığı şeylerin ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış, ne kadarında Jonas’ı kandırıp istediği şeyleri yapması için çabalıyor hiçbir fikrimiz yok. Yine de ben cevapları uzun uzun yazdım, ne kadarına inanmak isterseniz artık tamamen size kalmış.

Jonas, Adam’a “Her şeyi değiştirmenin bir yolu olmalı.” diyor ve Adam da “Bir kaçış yolu… Bu cehennemden nasıl kaçılacağını çözmek 66 yılımı aldı.” diyor. Şu 66 yıl demesinden akıl yürütmeye çalışıp Adam’ın aslında kaç yaşında falan olduğunu anlamlandırmaya çalışsam mı diye düşündüm ama sonra pek de gerek olmadığını fark ettim. Magnus ve Franziska’nın 1921'deki halleri gibi olması gerekirken zaman yolculukları nedeniyle bu kadar yaşlı gözüktüğünü zaten biliyoruz çünkü.

Sonrasında Jonas, Adam’a gelecekte (2054), Sic Mundus’un insanlığı cennete taşıyacağına dair bir kehanet olduğunu ve bunun bir din olup olmadığını sorar. Adam ise şu şekilde cevap verir:

“Biz tam tersi bir yoldayız. Zamana karşı savaş açtık biz… Tanrı’ya karşı bir savaş. Yeni bir dünya yaratıyoruz, zaman olmadan, Tanrı olmadan. Şöyle ki, insanoğlunun binlerce yıldır dua ettiği, her şeyi bir arada tutan Tanrı, zamanın ta kendisi aslında. Başka bir şey değil. Düşünen, hareket eden bir varlık değil. Bir fizik kanunu. Kaderine ne kadar müdahele edebilirsen, zamana da anca o kadar edebilirsin. Tanrı, zamanın kendisi ve zamanın acıması yok. Doğduğumuz anda hayatlarımız tıpkı bir kum saatindeki kumlar gibi akıp gitmeye başlar. Ölüm, kaçınılmaz bir şekilde kapımızdadır. Kaderlerimiz, sayısız neden sonuç ilişkisinin birleşiminden başka bir şey değil. Işıkta ve gölgede. Evrenin tamamı, kaçışı olmayan koca bir düğümden başka bir şey değil. Ama bu anlamsız zulümden kurtulmanın bir yolu var.”

Jonas kaçış yolu varsa neden her şeyin olduğu gibi yaşandığını sorar. Adam:

“Her gelişme, bir öncekinin üstüne inşa edilir. Teker bulunmadan araba icat edilmedi. Benim de kendim olmam için ilk önce sen olmam gerekiyordu. Geçidi gördün. Sığınaktaki geçit. Sandalye, şu cihaz, gelecekteki düzen. Ama zincirin son halkası o değil.”

Bu konuşma sonrası Adam, Jonas’ı bir odaya getiriyor ve Tanrı parçacığını gösteriyor. “Gelecektekinin aynısı değil ama ikizi diyebiliriz. İnsanlar bunun için yüzyıllar boyu farklı isimler kullandı: Beşinci element, karanlık madde, Higgs alanı…” diyor. Jonas, Tanrı parçacığının nasıl oluştuğunu sorduğunda ise:

“Gelecekteki versiyonu, engel olmaya çalıştığın, iki gün sonra yaşanacak felaketle oluştu… Bunuysa biz yarattık. Teknolojik evrimin son ürünü ve düğümün sonunu getirecek. Bunun sayesinde tam olarak gitmek istediğin güne gidebileceksin. 33 yıl döngüsünü kıracak.”

** Yani yaşanan her şeyin aynı şekilde kalması gerekiyor ki Adam sonuçta bu Tanrı parçağını yaratabilsin ve zaman makinesine kavuşabilsin. Bu nedenle Mads, Erik ve Yasin… hepsi bu Tanrı parçacığına ulaşmak için verilen kurbanlar.

Zeki esas oğlanımız hemen mesajı alıyor bu konuşma sonrası ve diyor ki “Bu yüzden buradayım. Benden istediğin bu. Her şeyin yaşanmasını önlemenin yolu, olacaklara baştan dur demek.”

Adam bu cümleyi onaylamıyor ama reddetmiyor da ve diyor ki “Soru şu ki başlangıç ne zaman ve nasıl fedakarlıklarda bulunmamız gerekecek?”

Bu noktada her şeyin başladığı günün Micheal’in intiharından bir gün önce olan 20 Haziran 2019 olduğunu anlıyoruz ve Adam diyor ki “Babanın, kendi canına kıymasına engel olduğun takdirde, ardından olacakların hiçbiri yaşanmayacak. Mikkel, geçmişe yolculuk etmeyecek. Sen, ben, biz doğmayacağız. Ama diğer herkes yaşayacak, Martha yaşayacak. Başarılı olursan dünyayı yeniden düzene sokacağız.”

Şimdi akıllarda tek soru tabii: Micheal intihar etmezse, nasıl oluyor da Mikkel kaybolmuyor? Bu sorunun cevabı, Adam’ın Jonas’ı az önce okuduğunuz sahnede nasıl kandırdığı ve 20 Haziran 2019'da yaşanan her şey için sizi şuraya alalım:

26 Haziran 1921 — Yedinci bölümde 1921'i hiç görmüyoruz.

İnsanlar tuhaf yaratıklardır. Tamamen arzularıyla hareket ederler ve kişilikleri çektikleri acılarla şekillenir. Acılarını bastırmak isteseler de, arzularını susturmak isteseler de kendinlerini sonsuza dek duygularının esiri olmaktan kurtaramazlar. İçlerindeki fırtına koptukça huzuru bulamazlar. Yaşarken de, öldükten sonra da… Bu yüzden günlerini, gerekeni yapmakla geçirirler. Acılarıyla yol alıp arzularıyla yönlerini bulurlar. İnsanoğlunun elinden bu kadarı gelir. — Adam

27 Haziran 1921

Sadece tüm duygularımızdan arındığımızda gerçekten özgür olabiliriz. Sadece en değer verdiklerimizi feda etmeye hazır olduğumuzda… — Adam

Geldik kıyamet gününe… Bu noktada 1921'de yaşanmayan ama bugünü daha iyi anlayabilmemiz için hatırlatmam gereken birkaç nokta var:

  • Dizi boyunca birçok farklı elde gördüğümüz deri bir defter var biliyorsunuz ki. Bu defterde olmuş ve olacak her şeyin yazdığını biliyoruz. Ama bu defterin son sayfaları eksik yani koparılmış. Ne defteri kimin yazdığını, ne de sayfaları kimin koparttığını biliyoruz. Bu defteri en çok elinde gördüğümüz kişi Noah ve kayıp sayfaları aradığını bildiğimiz kişi de yine ta kendisi.
  • Claudia bir gün Agnes’i görmeye gidiyor 1954'te. Agnes’e, Noah’ın döndüğünü söylüyor ve bir gazete kupürü veriyor. “Bana vermen lazım.” diyor ama yalan dolan tabii. O gün öleceğini bilen Claudia bu kupürün Noah’a gideceğini de biliyor. Deri defterin kayıp sayfaları da Claudia’da o sırada ve Agnes bunu da öğreniyor.
  • Sonrasında Agnes Noah’a gidiyor. Defterin son sayfalarının Claudia’da olduğunu ve bu bilgi karşılığında yeni döngü başlamadan Sic Mundus’a geri dönmek istediğini söylüyor.
  • Noah kayıp sayfaları Claudia’yı öldürerek alıyor ve Charlotte’nin aslında yıllardır aradığı kızı olduğunu öğreniyor.

Gelelim 27 Haziran 1921'de neler yaşandığına:

Kayıp sayfaları okuyan Noah, Charlotte’nin kızı olduğunu ve Adam’ın başından beri bunu bildiğini ama onu kullanmak için sakladığını anlıyor ve kaderinin Adam’ı öldürmek olduğuna karar veriyor.

Noah, genç Noah’a şunları söylüyor: “Bu anın üzerine yıllarca düşündüm. Büyük halim bana bir şeyler söylemek istemişti ama söyleyememişti. Eğer şu an bildiklerimi bilseydin, bu noktaya gelmem için yapmam gerekenlerin hiçbirini yapmazdın. Eğer yürüdüğüm yolu yine aynı şekilde yürümezsen, yanında duran şu halim asla olmaz. Özgür değiliz, hareketlerimizi seçemeyiz. Çünkü isteklerimizde de özgür değiliz.”

Noah, Adam’ın yanına geliyor: “Bana yalan söylediğini biliyorum. Onları kurtarmaya çalışmadın. Hiçbirini. Açtığın savaş Tanrı’ya karşı değil. Savaşın insanlığa karşı. Buyur son sayfalar. Beni kurtardın. Bana bir ton şey yaptırdın. Ama artık ne yapmam gerektiğin biliyorum.”

Noah, Adam’a silah doğrultuyor ama silah bir türlü patlamıyor. Adam:

“Claudia haklıydı. Bu oyunun nasıl oynandığından hala bihabersin. Zaman, hepimizle acımasız bir oyun oynuyor. Beni öldürmek kaderinde var sanıyorsun. Ama benim şu an ölmem ne kendi kaderimde var ne de senin kaderinde. Sadece tüm duygularımızdan arındığımızda gerçekten özgür olabiliriz. Sadece en değer verdiklerimizi feda etmeye hazır olduğumuzda… Charlotte senin kızın, Elisabeth’in kızı ve annesi. Hiçbirinin senin cennetinde yeri yok. Bu düğüm anca yok edildiği takdirde çözülebilir.”

Adam son cümleleri kurarken içeri Magnus, Franziska ve Agnes giriyor ve Agnes, Noah’ı vuruyor.

Şu an fark ediyorum ki aslında Franziska, Noah’ın torunu…

Noah’ı kanlar içinde bıraktığımız sahne sonrası iki kez daha 1921'i görüyoruz:

  • Adam zamanda yolculuk için hazırlanıyor ve 2020'ye gitmek için “yapay Tanrı parçağı”na giriyor.
  • 2020'deki Tanrı parçağı oluştuğu sırada 2053'te Elisabeth oradaki Tanrı parçacığını aktive ederken 1921'de de Franziska onlardaki Tanrı parçacığını aktive ediyor.

Böylelikle 1921'de yaşanan her şeyi tamamlamış oluyoruz. Umarım toparlayıcı bir yazı olmuştur ve kafanızdaki soru işaretlerini en azından 1921 için gidermiş olurum. Bir sonraki yazı 1954 için gelecek ve iki hafta içinde yayınlamış olacağım. Bu süreçte sizi Dark’ın ikinci sezon şarkılarıyla baş başa bırakıyoruumm. Hoşçakalııın!

Bu arada… diğer dizi önerileri ve yorumları için “Ben Bu Ay Ne İzledim?” podcastimi buradan dinleyebilirsiniz:

Dark ile ilgili diğer yazılarım:

--

--