DARK İkinci Sezon: Her Şeyin Başladığı Gün

Aslı
Aslı | Ben Bu Ay Ne İzledim?
8 min readAug 11, 2019

Bir başlangıç ve bir son var mı? Yoksa her şey sonsuz bir döngüyle birbirine mi bağlı? Başlangıç ve son… Aslında bu ikisi tam olarak aynı anı mı ifade ediyor? — Adam

Canımız dizimiz Dark’ımızın ikinci sezonunu da artık çoğumuzun bitirdiğini öngörüyor ve bu sezon hakkında da yazmaya başlıyorum. Öncelikle genel olarak sezondan biraz bahsetmem gerekirse, bu sezonu bir blog yazısına sığdırmam ne kadar mümkün olamazsa, o kadar değil bence. O yüzden ilk olarak “Her Şeyin Başladığı Gün” ile başlıyorum bu sezon hakkında yazmaya.

Bu arada… diğer dizi önerileri ve yorumları için “Ben Bu Ay Ne İzledim?” podcastimi buradan dinleyebilirsiniz:

Eğer diziyi bitirdikten sonra buradaysanız, tüm sezon özetlerine buradan ulaşabilirsiniz:

20 Haziran 2019 — Michael’in İntiharından Bir Gün Önce

Gelelim her şeyin başladığı güne… Bu bölüm tam olarak 2. sezon 6. bölüme (An Endless Cycle) denk gelmekle birlikte, bir önceki bölümde Adam, Jonas’a “Seni her şeyin başladığı güne yollayacağım ve sen her şeyi düzelteceksin.” tadında bir gaz veriyor, daha doğrusu Jonas kendi kendine bu gazı verirken Adam hiç araya girmiyor. Jonas’ın düşündüğü şu: “Michael’ın intiharından bir gün önceye gidip intihar etmesini engelleyeceğim ve böylelikle Mikkel hiç kaybolmayacak, ben de hiç doğmayacağım, Martha ölmeyecek ve her şey düzelecek.”

5. bölümün sonunda Jonas’ın “tanrı parçacığı” ile seyahatinin sonunda, kendimizi — dizinin ilk sahnesi olan Michael’in intiharı dışında — hiç görmediğimiz bir gün olan 20 Haziran 2019'da buluyoruz.

Michael’i ilk kez bu yaşında görerek başlıyoruz bölüme. (Açıkçası dizinin başından beri hiç Michael’in nasıl biri olduğunu görmemiştik ve ben çok merak ediyordum. O nedenle bu bölüm gerçekten ayrı bir tat verdi.) Anlıyoruz ki Michael, evden neredeyse hiç çıkmıyor ve Hannah’ın ‘çoğu’ sosyalleşme teklifini reddediyor. Daha öncesinden de bildiğimiz üzere Winden genelinde Michael’in psikolojik sorunları olduğu zaten biliniyor. Biz bu sahnede bu tarz bir şeyi Jonas’ın elinde sarı yağmurluğu gördüğünde Michael’in elindeki kavanozu düşürmesi üzerine, Jonas ve Hannah’ın birbirlerine anlamlı bir şekilde bakmasından anlıyoruz.

Jonas, Martha, Magnus ve Bartosz o gün yüzmek için göle gidiyorlar. Dizide daha önceden de gördüğümüz kolyenin hikayesini de tam burada öğreniyoruz: Jonas ve Martha göl kenarında otururlarken birlikte buluyorlar kolye ucunu ve Martha kolye ucunun üstündekinin “Aziz Christopher yani ‘yolcuların’ koruyucu azizi olduğunu” söylüyor. Gerçekten çok anlamlı bir simge… Özellikle sonrasında kolye ucunu bir ipe takıp Jonas’a vermesi işleri daha da anlamlandırıyor. E tanıdığımız en büyük yolcu olan Adam’ı onca yıl bu kolye korudu muhtemelen… Hatta kendilerine yolcular deme nedenleri bile en başından bu olabilir, çünkü tam romantik serseri Jonaslık bir hareket bu.

2019'un bu zamanlarında anlıyoruz ki Martha’nın Jonas’a yanık olduğu Nielsen ailesinde baya bilinen bir durum. Ulrich’ten Mikkel’e herkes farkında bunun. Gelecekten gelen Jonas — daha doğrusu bir sene sonradan gelen Jonas — göle doğru giderken Nielsenlarla karşılaşıyor ve Mikkel arabada arka koltuktayken camdan yumruğunu uzatıp “Fist bump?” diyor. Mikkel’i, babasının çocukluğu olduğunu öğrendikten sonra ilk kez gören Jonas şok tabii.

2019 Jonas, babaannesine yeni alınan tableti öğretmesi gerektiğini söyleyerek kalktığında 2020 Jonas geliyor ve Martha’ya söylemesi gerekenleri o ölmeden önce söylemeye karar veriyor. Tabii bundan önce birazcık varoluşsal sancılar da çekiyor: “Daha zamanım var. Zamanı olmak? Zaman bizimmiş gibi söylüyoruz ama aslında biz onun kölesiyiz.” (Ramiz dayı esintili Adam olmaya ilk yaklaştığı anlar muhtemelen.)

Sonrasında ise Martha’ya şunları söyleyip Martha’yı öpüp gitmem lazım diyip gidiyor: “Sana bir şey söylemek istiyorum. Epeydir söylemek istiyordum aslında. Bence birbirimize çok yakışıyoruz. Başka türlüsünü düşünme.”

Tabii, 20 Haziran 2019'un bir diğer anlamı da Katharina ve Ulrich Nielsen’ın 25. evlilik yıl dönümleri olması… Büyük bir parti veriyorlar ve Kahnwaldlar, Dopplerler herkes bu partiye davetli. Hatta Katharina, bu konuda insanlardan yardım da alıyor ve Hannahlara sandalye almak için Kahnwaldlara geldiklerini görüyoruz. O sırada Mikkel de arabada çünkü kızamıkçık olduğu için doktora gidip dönüşte uğruyorlar.

Bu sahnede çok merak ettiğimiz bir soruya yanıt buluyoruz:

Nasıl olur da Hannah, Mikkel ve kocasının küçüklüğü arasındaki benzerliği anlayamaz?

İlk sezondan bildiğimiz üzere Hannah ve Mikkel, 1986'da tanışıyorlar ve o zamandan itibaren birlikte zaman geçiriyorlar. Bu durumda Hannah aslında Mikkel’in yüzüne çok aşina. E o zaman nasıl oluyor da Mikkel’i görünce bir gariplik fark etmiyor? İşte bu sorumuzun cevabına aslında bu sahnede yanıt buluyoruz.

Mikkel tuvaleti olduğunu söyleyerek arabadan iniyor. Hannah ise Mikkel’e bakakalıyor. Hatta “Tuvaletinizi kullanabilir miyim?” tarzı soruları duymayacak kadar bir süreyi Mikkel’e bakakalarak geçiriyor. Sonrasında ‘deja vu olduğunu’ ve tabii ki Mikkel’in tuvaleti kullanabileceğini söylüyor. Sonrasında ise “Mikkel ne kadar büyümüş!” diyor.

Bu sahnede bize verilmek istenen mesajla aslında Hannah’ın Mikkel’i görmek için çok da ortamı olmadığını fark ediyoruz. Jonas, Mikkel’den çok büyük olduğu için arkadaş değiller, yani Mikkel evlerine gidip gelmiyor. Hannah, Ulrich ve Katharina ile herhangi bir plan yaptı diyelim, bu plan muhtemelen — 25. yıl kutlama partilerinde de gördüğümüz üzere — Mikkel’in uyku saatine denk gelecek ve yine Hannah’ın Mikkel’i görmek için bir ortamı yine olmayacak.

Tabii bu konuda bazılarının “mantık hatası” olarak gördüğü bir Dark’ı gömmeye çalışma yönetimi daha var. O da “Ulrich ve Katharina nasıl olur da Mikkel’i görünce biz bunla aynı okuldaydık diye hatırlamıyor?” sorusu. Birincisi, kendinizi düşünün lise yıllarınızda sizle aynı okula giden ve orta okulda olan bir çocuğun yüzünü 40'lı yaşlarınıza geldiğinizde hatırlar mısınız (sosyal medyasız olduğumuzu da hesaba katarak tabii ki)? İkincisi, haydi çok uç bir hafızanız var ve hatırladınız, düşünceniz “Aa oğlum o çocuğa ne kadar da benziyor.” mu olur yoksa “Oğlum o çocuğa ne kadar benziyor yoksa oğlum o çocuk mu?” mu olur? :)

Mikkel’in Kahnwaldlara gelmesinde belki de dizinin en çok canımı yakan bir anını daha yaşıyoruz: Mikkel, Michael ile karşılaşınca korkuyor ve koşarak evden çıkıyor :(

Gelelim bölümün en önemli sahnelerinden birine:

Hannah ve 2019 Jonas, Nielsenların partisindeyken eve 2020 Jonas geliyor.

2020 Jonas babasına gelecekten geldiğini ve her şeyi bildiğini söylüyor. “Sana ‘Yapma’ demeye geldim.” diyor ama Michael neden bahsettiğini anlamıyor. Jonas da “Kendini asacağını biliyorum.” diyor. Michael şok bu noktada çünkü aslında hiç de öyle bir planı yok ve biz daha da şokuz çünkü bu zamana kadar hep Michael’in, Mikkel kaybolmadan önce artık bu olaya daha fazla katlanamadığı ya da Mikkel’in kaybolması sonrasını görmek istemediği için falan intihar ettiğini sanıyorduk.

Jonas, babasına ona bıraktığı mektubu veriyor ve daha önce de saat tamircisinin yazacağı kitabın ona gelmesi gibi bir sahne yaşıyoruz. Jonas mektubu verirken“Senin intiharın her şeyin başlangıcı” diyor.

Bu noktada birinci sezondan beri merak ettiğimiz bir durumu öğreniyoruz. Birinci sezonda, Michael’in intiharı sonrası Jonas’ın eşyaları arasında bulduğu haritasında görmüştük ki Micheal aslında geçitin yerini hiçbir zaman bulamamış. Bu nedenle de en başta nasıl olup da Mikkel’in geçmişe gittiğini hiç anlayamamıştık.

Aynı soruyu tabii Jonas da babasına soruyor ve içten içe beklediğimiz bir yanıt alıyoruz.

Bildiğimiz üzere Jonas ve Mikkel birlikte koşuyordu mağaradan gelen ses üzerine. Sonra Jonas’ın düştüğünü Mikkel’in ise koşmaya devam ettiğini biliyorduk. Bu noktada — aslında şu an 2020 Jonas olarak bildiğimiz Jonas’ın birkaç ay sonraki hali olacak — Jonas geliyor ve Mikkel’e ormanda bir şey olduğunu mağaraya dönmeleri gerektiğini söylüyor ve Mikkel’i tünelden geçiriyor. Gece burada beklemeleri gerektiğini söylüyor ve Mikkel uyuyunca gidiyor.

Tabii bunları duyan Jonas şok oluyor, o sırada babası ise aslında Jonas’ın gelme nedeninin ona “Yapma” demek değil de yapması gerekeni göstermek olduğunu fark ediyor ve şöyle diyor: “Belki de beni engellemeye gelmedin. Aslında belki de yapmam gerekeni göstermeye geldin. Belki de ne yazdığımı görmem için bana mektubu göstermeye geldin. Ben gideceğim ve sen yaşayacaksın… Ama bunların hepsi olmazsa sen doğmayacaksın ki.”

Tabii bu noktada akıllarda tek soru:

Jonas’ın yaşaması/doğması için neden Michael’in intihar etmesi gerekiyor?

Michael intihar etmezse, Jonas en başta olayları araştırmaya başlamaz aslında. Ne mağarayı arar, ne geçiti bulur, ne de başına tüm bu yıl boyunca yaşadıkları gelir. Bu şartlar altında da Michael intihar etmezse, Jonas en başta şu an olduğu kişi olamayacağı için Mikkel’in kaybolmasına da neden olamaz ve Mikkel hiç geçmişe gitmeyeceği için Jonas da hiçbir zaman doğamaz.

Biz trajedinin ortasındayken bir anda içeri Claudia giriyor. Jonas’a: “Işığın yolundan gidiyorum. Adam sana yalan söyledi. Her şeyin yine aynı şekilde yaşanması için seni buraya sürükledi. Adam hiçbir şeyi düzeltmek istemiyor. Her şeyi tarihe gömmek istiyor. Tüm bunlardaki rolün düşündüğünden çok daha büyük. Buna sadece sen kendin son verebilirsin. Bir savaştayız ve savaşta kendini karşına almalısın… yani Adam’ı.” diyor.

Claudia sanki kendi her şeyin aynı şekilde yaşanmasını istemiyormuşçasına Jonas’ı kandırıyor sizin anlayacağınız. Bu noktada biz de 30 yıl sonraki Jonas’ın nasıl olup da en başta Claudia’nın tarafına geçtiğini — tabii sonradan çok pişman olacağını biliyoruz — görmüş oluyoruz.

Bu sahnedeki konuşmalarda Claudia, Jonas’ı babasının intiharına izin vermesi için ikna ederken şunları söylüyor: “Senin olmadığın dünyayı da gördüm. İnan bana hiç bekleyeceğin gibi değil. Bazı anlar vardır ki alacağımız kararların sadece kendi kaderimizi etkilemekle kalmayacağını anlamamız gerekir. Olay sadece sen ve Mikkel değilsiniz. Herkes, annen, arkadaşların, Martha. Onları sadece sen kurtarabilirsin. Hepimiz fedakarlıkta bulunmalıyız. Baban fedakarlıkta bulunmalı.

Bu konuşmada en çok dikkatimi çeken cümle ilk kurduğu cümle. Jonas’ın olmadığı bir dünyayı görmüş olması fikri açıkçası hiç olası gelmiyor, Claudia yalan söylemiş gibi hissetsem de bu dizide olası olmayan her şeyin yaşandığını da bildiğim için umarım bu sahnenin gerçek olup olmadığını son sezonda öğrenebiliriz diyip bu konuyu kapatıyorum.

Sonuç olarak Michael intihar ediyor ve Jonas, Claudia’nın tarafına geçiyor. Bu noktadan sonra artık Mikkel kaybolana kadar geçen süreçte Jonas, Claudia ile çalışacak ve onun istediklerini yapacak… Michael’in intiharı sonrası yazdığı mektubu tekrar duyduğumuzda ise bildiklerimiz ışığında şimdi mektubun daha da fazla anlam kazandığını fark ediyoruz. Mektuba tekrar bakmak isterseniz, İngilizce altyazılı şekilde aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.

Bu bölümde birçok sorumuza yanıt bulduk diyebiliriz. Sezonun izlemesi en keyifli bölümlerinden biriydi benim için. Sezonun devamı için de blog yazılarım devam edecek. İlgileniyorsanız lütfen takipte kalıın. :)

Diğer dizi önerileri ve yorumları için “Ben Bu Ay Ne İzledim?” podcastimi buradan dinleyebilirsiniz:

Diğer Dark blog yazılarım:

--

--