Görsel: Funda Çevik Dinsdale

Gelecek Zaman #2: Dan Hill ile “Yavaşlama Yazıları”

Olası gelecekleri keşfeden etkileşimli bir etkinlik serisi

ATÖLYE
ATÖLYE İçgörüler
8 min readJun 17, 2020

--

Yazarlar: (Kurucu Ortak, ATÖLYE), (Akademi Koordinatörü, ATÖLYE)
Katkıda bulunan yazar:
Çeviri: Atakan Karakış

ATÖLYE Akademi olarak, dünyanın dört bir yanından kanaat önderleriyle uzun vadeyi gözeten bir mercekten bakıp güncel meseleleri konuştuğumuz “Gelecek Zaman” başlıklı bir seri hazırladık. İlk seansta konuğumuz, Dubai Future Foundation (Dubai Gelecek Vakfı) Baş Fütüristi Noah Raford oldu. Seansın özetini buradan okuyabilirsiniz.

Gelecek Zaman etkinlik serimizin ikinci bölümü için tasarımcı, yazar ve çevrebilimci Dan Hill’i davet ettik. Dan, “Slowdown Papers” adındaki Medium yayınını ilk defa kamuya açık bir platformda paylaştı ve tanıttı.

Dan Hill (fotoğraf)

Dan Hill, İsveç Hükümetinin Vinnova’daki inovasyon kurumunda Stratejik Tasarım biriminin lideri. Aynı zamanda, “Dark Matter & Trojan Horses: A Strategic Design Vocabulary” (Kara Madde ve Truva Atları: Stratejik Tasarımın Söz Dağarcığı) adlı etkileyici kitabın da yazarı. Çevre, eğitim ve araştırma, devlet, medya ve sosyal inovasyon alanlarında üst düzey rollerde görev alan Hill, bu zengin geçmişiyle, COVID-19’a dair söylemler ve “Slowdown” (Yavaşlama) konsepti üzerine ufkumuzu genişletecek en uygun konuktu. Hem ölçek hem heves anlamında.

Bu seansa sekiz farklı ülkeden 80’den fazla insan katıldı. Sadece lokasyon anlamında değil, meslek anlamında da büyük bir çeşitlilikle karşılaşmak bizi mutlu etti: Eğitim tasarımcıları, mimarlar, anlam bulucular (İngilizce’de yaygın karşılığı “sensemaker” olan mesleki rol), sanatçılar, stratejistler, satın almacılar, risk sermayedarları (diğer bir deyişle; yatırımcılar), öğrenciler ve çevirmenler bizimleydi. Böylesi bir çeşitlilik, özellikle seansın ikinci bölümü için çok değerliydi. Bu sayede, Dan kilit sorulara cevap verirken, akıllarda yeni sorular belirdi ve bu konular üzerine o anda ortaya çıkan münazaralar yaşandı.

Dan’in sunumunundan ardından yapılan konuşmalarda iki önemli soru ele alındı:

“İnsanlığın ‘yavaşladığı’ bir gelecek nasıl ilham ve umut verir?”

ve

“Şehirlerle, teknolojiyle ve devletle olan ilişkimiz söz konusu olduğunda, nasıl yaşadığımız ile nasıl yaşamak istediğimiz arasında nasıl bir fark var?”

Aşağıda, Dan’in sunumunun bir özetiyle birlikte, yukarıdaki sorular çerçevesinde ortaya çıkan ortak zekanın kısa bir derlemesini bulabilirsiniz.

Yavaşlama Yazıları (Slowdown Papers)

“Yavaşlama Yazıları,” Dan’in tanımıyla, “Koronavirüsün topluma ve çevreye ilk etkilerine adanmış bir dizi düşünce ve serbest çağrışımlar”dan oluşuyor.

Dan Hill bu seriyi, Avustralya’da 18 milyon hektar ormanı yok eden yangınların ardından Ocak ayında yazmaya başlamış ve her şeyden önce de insanoğlunun üzerinde durduğu kaygan zemini kavrayabilmek amacıyla yazmaya devam etmeye karar vermiş.

Dan’in yazıları, üst üste binen eğriler, iç içe geçmiş ölçekler, birbirine bağlı dinamikler, kadim teknolojiler ve dünyanın dört bir yanındaki coğrafi-kültürel farklılıklar gibi kilit kavramlara değinerek çok sayıda meseleyi ele alıyor.

İki aylık bir süre içinde, Dan, Yavaşlama Serisi için toplam 18 bölüm yazmış (6 saatten fazla okuma süresine tekabül ediyor!). Dan’in yazıları, küresel koronavirüs salgınının çevremizdeki diğer “itici güç”lerle bağlantısını keşfe çıkıyor; özellikle de aralarında en kritiği olan iklim kriziyle. Bu keşfini de, Danny Dorling’in yeni ortaya attığı “Yavaşlama” konseptiyle ilişkilendiriyor. Bu konsept, sezgilere aykırı da gözükse, gezegenimizdeki yaşamın son yıllarda bir bütün olarak hızlanmaktan ziyade yavaşladığını ve bu yönde ilerlemeye mahkum olduğunu vurguluyor.

Dan, COVID-19’un sağladığı “zorunlu yavaşlama”nın, toplumda kalıcı değişiklikler yaratabileceğimiz bir fırsat olduğunu söylüyor.

Dan, yazılarında ve sunumunda çok sayıda meseleyi ele alıyor; bunu yaparken de, üst üste binen eğriler, iç içe geçmiş ölçekler, birbirine bağlı dinamikler, kadim teknolojiler ve dünyanın dört bir yanındaki coğrafi-kültürel farklılıklar gibi kilit kavramlara değiniyor. Tezinin bütün akışını biz burada özetleyemecek olsak da, sizler sunuma bu bağlantıdan ulaşabilir ve üzerine düşünecek vakti ayırarak bu müthiş çabanın hak ettiği ilgiyi verebilirsiniz.

Edinilen önemli çıkarımlar arasında en çarpıcı fikir şu olabilir: Aslında geçici olan koronavirüs sürecini daha uzun süreçlere bağlamak. Dan’in gösterdiği eğrilerin hepsi, koronavirüs döneminin kalıcı değişimler için bir kaldıraç noktası olarak değerlendirilmesi açısından karşılıklı yeni ilişkiler göz önüne seriyor.

Geçici koronavirüs sürecini daha uzun süreçler ile ilişkisini gösteren grafikler

Bu grafikler içinde en iç açıcı olanı, koronavirüs ile iklime harcanan çabayı eşleştiren sonuncu grafik olabilir. Dan şunu öne sunuyor: Eğer virüsle verdiğimiz bu kolektif “savaşı” iklim değişikliği/küresel ısınmaya yönlendirirsek, kolektif dönüşüm için de harikulade bir yolculuğa başlamış oluruz.

Tezini Japon zanaatkarlar gibi titizlikle ören Dan, savlarını geçici eğimler fikri üzerine inşa ederek zaman ve mekanda örtüşen ölçeklere geçiş yapıyor. Daha belirli konuşmak gerekirse, nesnelerden evlere, mahallelere, ülkelere ve ötesine geçmiş iç içe ilişkileri vurguluyor; eğer “merkezi şehirleşme”yi çözüm olarak görmekten vazgeçersek, sistemin bir bütün olarak yeni bir yaşam tarzı ortaya çıkarabileceğini iddia ediyor.

Tokyo: “Birden fazla yoğunlaşma noktasına sahip benekli bir şehir”

Bunu, birden fazla yoğunlaşma noktasına sahip benekli bir şehir olarak tanımlayan ve örnek olarak da beklenmedik ama inandırıcı şekilde Tokyo’yu gösteren Dan, hayatlarını nasıl daha farklı tasarlayabilecekleri konusunda daha sıkı düşünmeleri için dinleyenleri de kışkırtıyor.

Kuşkusuz, dinleyiciler arasında kolektif farkındalığı ve tutumu dağıtık bir yaşama dönüştürecek sistemik araçlara sahip insan sayısı yok denecek kadar az. Ancak koronavirüs, hem ekonomi hem de refah açısından şehir içi yaşamını doğru yönde sorgulatacak itici gücü kesinlikle sağlıyor.

Ortak Akıl: İlham Kaynakları, Umutlar ve Delta

Dan’in anlatısının ardından, tartışmak için üç önemli soru/soru seti ortaya attık:

  • Dan’in konuşmasında sana ilham veren şey ne oldu?
  • Seni umutlandıran neydi?
  • Çevre, teknoloji ve yönetim konularında nerede duruyoruz? Nerede olmak isteriz? Aradaki “delta” nedir?

İlham kaynağı olarak, hepsi de daha iyi bir geleceğe bağlı zihinsel bir modeli kapsayan üç ana tema ortaya çıktı. Katılımcıların tartışma odalarında geliştirdiği başlıkları kolayca anlaşılmaları için aşağıda bir araya getirdik.

  1. Büyümenin sınırları: Veriler büyümenin sınırına yaklaştığımızı göstermekte. Bu noktada, büyümeyi gelişimsel ve sosyal açıdan yeniden tanımlamamız mümkün. “Büyüme” sözcüğü, genelde anlaşıldığı üzere, ille de finansal büyüme anlamına gelmez.
  2. Alternatif yaşam tarzları: Şehirleşme sandığımız kadar kaçınılmaz olmayabilir. “Yeni bir gelecek için rahatça işbirliği içinde olabilmemize yetecek kadar güvenli bir alan bulmaya” çalışıyoruz.
  3. Bağlı kalmak: İnsanlık, doğası gereği, “birlik ve dayanışma”nın bir bileşiminden ibarettir. Her şey birbirine bağlıdır. Dolayısıyla ölçekler arasında bağlantı kurmak, her tasarımcı için önemli bir beceridir.

“Umut” bakış açısından, altı çizilmesi gereken üç başlık ortaya çıktı:

  • Dağıtık Ağlar: Dağıtıklık (İng. distributed) kavramı küçük çapta uzaktan çalışmaya karşı taze bir karşı sav oluşturuyor. Şehir ölçeğinde, umut kaynağı olarak merkezsiz (ademi merkeziyetçi) “benekli” şemayı işaret ediyor.
  • Yetki ve Truva Atları: COVID-19 ile birlikte, bir yandan “normal”e hemen geri dönme hevesiyle mücadele ederken, artık yavaşlama ve yeniden tasarlama yetkisine sahibiz diyebiliriz. Bu noktada, stratejik tasarım aracı olarak Truva Atları devreye girer, bunu da etkileyici biçimde şu soru ortaya koyuyor:

Kalıcı değişim sağlamak için “aldatıcı tasarım”lar kullanıp gizlilik ile yürütülen yöntemlere başvurmak zorunda mıyız?

  • Kadim Teknoloji: Kadim (eski ve yerel) bilgelikten ve kültürler arasında zamanla test edilmiş çözümlerden öğrenecek çok şeyimiz var. Dan’in anlatısında “Wakanda ile Aalto’nun buluşması” şeklinde tanımlandığında, sistemik düzeyde diğer doğal ve sosyal değişimleri aşıp hayatta kalan teknolojiler konusunda, acaba unuttuğumuz veya kesinliğine inandığımız şeylere daha dikkatli gözlerle bakabilir miyiz? Bu mercek bugün ve yarının sorunlarını çözmemize yardımcı olur mu?

Kadim bilgelik fikrinden yola çıkarsak, ortaya çıkan modelleri görmek için tarihte geriye gittikçe, gelecek adına daha uzun vadeli bir bakış kazanabilir miyiz? Uzun vadeli öngörü ile kadim tarih arasında bir tür simetri var mı?

Son olarak, dünyanın mevcut durumu ile gelecekte nerede olmak istediğimiz arasında duran delta noktasını ele alıp, Mentimeter aracılığıyla yaklaşık 60 katılımcıyla birlikte gerçek zamanlı bir anket gerçekleştirdik.

Bu ankette, katılımcılara, ülkelerindeki mevcut duruma ve kendi arzu ettikleri duruma dair üç konu üzerinden fikirlerini sorduk: Yaşam alanı, teknoloji ve hükümet. Aşağıdaki görselde, mevcut durum petrol yeşiliyle (söz meclisten dışarı), arzu edilen durum da şarap rengiyle resmedilmiştir.

  1. Ülkenizde nüfus en çok nerede yoğunlaşmıştır? Büyük şehirlerde mi, küçük şehirlerde mi, kırsalda mı?
  2. Teknoloji kamusal veya özel metalar üretmek için kullanılmalı mıdır?
  3. Ülkenizde hükümetin rolü nedir? Genelde olarak düzenleme mi getirirler yoksa iş birliği içinde olan bir yenilikçi gibi mi davranır?
Kolektif Mentimeter egzersizinin sonuçları

Anketin oldukça taraflı olduğu bariz; farklı uyruklardan Dan’in içeriğine ilgi duyan değişim yaratan 60 insan tüm dünyayı temsil eden bir emsal olamayacağı kesin.

Yine de, konuşmaları “gelecekteki gerilimler” etrafında çerçevelemek, konuşmayı ilerletmemize yardımcı olabilir. Aslında, Future Tense’in alan açmak ve genişletmek istediği ortam tam olarak bu kadar üretken alanlardan oluşuyor.

Sonuçlara baktığımızda, teknolojinin kamu metası, hükümetlerin de iş birliği içinde olan yenilikçiler olarak görüldüğü daha dağıtık ve küçük şehirlere karşı ortak bir arzu beslenildiği açıkça görülüyor.

Bu ana başlığı dinleyicilerin ilham kaynakları ve umutlarıyla birleştirince, bir sonraki adımın şu olduğu ortaya çıkıyor: Halkın zihinsel modelini nasıl değiştireceğimize odaklanmak ve bu değişimi iki çatı altında yapmak:

  • Büyüme: Bireysel düzeyde, büyümeyi finanstan ayırmak ve gelişimsel ve sosyal büyümeye bağlamak gerekli bir ilk adım gibi duruyor. Bu ayrılık yaşanırsa değişim kişisel düzeyde başlar da denilebilir. Bu düşünce yapısıyla şehirler, hükümetler ve teknoloji şirketleri de tamamen yeni bir biçimde hareket etmeye başlayabilir.
  • Merkezsizleştirme: Bir sonraki adım içinse, merkezsiz ağların üretim kapasitelerini organizasyonel ve sosyal düzeyde içselleştirmek çok önemli. Bu düşünce yapısı, tüm sistemi daha dayanıklı hale getirerek, her düzeyde yeni fırsatlar oluşturacak.

Ortaya çıkan bu yeni istihbarata kendi yorumumuzu katarak, şu soruyu sormak istiyoruz:

“Büyüme’”yi yeniden tanımlamak ve ademi merkeziyetçiliğe doğru ilerlemek bireysel ve sosyal dönüşümün baş etkenleriyse, COVID-19 bu denklemde nereye denk geliyordur? Bu iki arada kaldığımız garip dönemde kalıcı değişim yaratmak için dönüştürücü vektörleri nasıl kullanabiliriz?

Bu soru önümüzdeki aylarda, hatta belki yıllarda, geçerli bir soru olarak kalmaya devam edecek. Bir yandan ülkelerimizde mantar gibi türeyen “haber yapıtlarını (İng. ‘news artifacts’)” incelerken, kalıcı değişim için birbirimizi nasıl dürttüğümüz üzerine düşünmeye de değer.

Büyümeyi yeniden tanımalayan ve merkezsizliği kuvvetlendiren fikirlere karşı algıda seçici olmak, belki de üzerinde ısrar edebileceğimiz en doğru alışkanlıktır.

Son Sözler

Dan’in Gelecek Zaman seansı, görünürde farklı örneklerden ama geniş bir entelektüel kütüphane yelpazesinden oluşan güzel bir çalışmaydı. Tarih, coğrafya, politika, ekonomi, şehircilik, mimarlık, tasarım ve çevre bilimleri ve daha niceleriyle, dinleyiciye ilham ve umutla dolduran disiplinlerarası bir güç gösterisiydi.

Varlıkları ve katkılarıyla bütün katılımcılara ve düşünce akışını bize böylesi özenle anlatan Dan’e teşekkürlerimizi sunarız

Bir sonraki seansta görüşmek üzere.

Ekipleriniz için etkili ve kapsayıcı uzaktan iş birliği modelleri tasarlamak ve uzaktan çalışırken birlikte üretmeyi kolaylaştıracak sistemler geliştirmek istiyorsanız lütfen ATÖLYE Akademi’nin Geçici Direktörü Mert Çetinkaya (mert@atolye.io) ile iletişime geçin. ATÖLYE Akademi’nin Gelecek Zaman etkinlik serisinin ayrıntıları da dahil olmak üzere yaklaşan bütün etkinliklerinden ve programlarından haberdar olmak için bu bağlantıdan e-bültenimize abone olabilirsiniz.

Gelecek Zaman serisi veya gelecek tasarımıyla ilgili konularda bir yorumunuz varsa lütfen ATÖLYE Kurucu Ortağı Engin Ayaz (engin@atolye.io) ile iletişime geçin.

Son olarak, bu küresel salgın süresince kurumunuzda ortaya çıkan zorluklar hakkında bir diyalog başlatmak isterseniz, lütfen ATÖLYE Tecrübeli Stüdyo Direktörü Bengi Turgan (bengi@atolye.io) ile iletişime geçin.

--

--

ATÖLYE
ATÖLYE İçgörüler

ATÖLYE is a strategic design and innovation consultancy. We transform people, places, and experiences through the power of communities.