İmran Toprak
Ayaktopu
Published in
3 min readOct 1, 2018

--

Ofsayt, bir futbolcunun rakip kale çizgisine yakın bir uzvunun (kol hariç) rakibin kale çizgisine toptan ve sondan ikinci rakipten daha yakın olduğu durumu belirtmek için kullanılır. Genel tabirle de futbolcunun karşı kalede rakip takımım son “adam”ıyla karşı karşıya veya onun da arkasında olma durumunu karşılar. Açıklaması da anlaması da pek kolay değil, bu yüzden kadınların ülkemize futbola nispeten az ilgi duyduğu düşüncesiyle “kadınların ofsaytın ne olduğunu idrak edemedikleri” gibi bir klişe süregelmiştir, herhangi bir kadından gelen “Ofsayt nedir?” sorusu da bu klişeye atıfta bulunarak cevaplanmıştır çoğu kez.

Bu yanlış algı ülkemizle sınırlı değil elbet, ünlü aktris Phyllis Diller’ın vakti zamanında sarf ettiği sözler de bunu doğrular nitelikte: “Kadınların futbol oynayamamasının tek sebebi toplum içinde 11 kadının aynı kıyafeti asla giyemeyecek olmasıdır.” İlk bakışta bir espri olduğunu, sonsuz ciddiyetle söylenmediğini anlamak zor değil; fakat her şakada bir gerçeklik payı olduğunu da unutmamak gerek. Bu söylemin kötü niyetten veya kadın futbolunun alışılmamış bir bağdaştırma olduğu fikrinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Ne var ki bir toplumda bir espri karşılık bulup çok tutuyorsa, Diller’ın sözü gibi yıllarca dilden dile dolaşıyorsa o toplumda böyle bir düşüncenin varlığı ve yaygınlığı kesin bile denebilir. Kadınların futboldan uzak görülmesi hatta uzak tutulması, futbolla ilgilenmenin garipsenmesi yaygın kanı olmasaydı bu söz bu kadar yayılmazdı sonuçta.

Bir kare iki ADAM

Yıllardır her futbol karşılaşmasında kadın taraftarların kadraja girmesi, özel olarak gösterilmesi bunun en güzel örneği. Bir kadının maç izlemek için tribündeki yerini almasının hiçbir haber değeri yok, haber değeri olsaydı her maçta kadraja yakalanmazlardı değil mi? İki kere iki dört, kadınlar maça gidiyor, bu kadar basit. Buna rağmen ısrarla bu görüntülerin servis edilmesi bu algıyı çok açık bir şekilde gösteriyor, böyle bir algı oluşturulmak istendiğinden mi yoksa bu algının bir sonucu olarak mı gösterildiğinden emin değilim ama ne olursa olsun bu döngüye bir yerde balta vurulması, bu ortamın normalleşmesi şart.

Bak bunun haber değeri var işte.

İranlı yönetmen Jafar Panahi’nin Offside adlı filmi de bu ortamı -hatta fazlasını- çok güzel vurgularken futbola karşı sadece toplumsal değil, yasal engellerle de karşı karşıya olan İran kadınlarının trajikomik hikâyesini de anlatıyor. 2006 Dünya Kupası Elemeleri İran-Bahreyn maçına erkek kılığında girmeye çalışırken türlü zorluklar çeken, en sonunda da muradına eremeyen kadınların derin futbol aşkına tanıklık ettikten sonra toplum algısının çürüklüğünün farkına varıyorsunuz. Filmin çekimlerinin söz konusu maça eş zamanlı olarak stadyum çevresinde yapılması da gerçekçiliği artıran ayrı tatlı bir ayrıntı. Merak etmeyin spoiler falan vermedim, gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz hâlâ. :)

Bunun çekildiği an İran Bahreyn’e gerçekten gol atıyor.

Sadece bu film değil; ABD, Avrupa ve Japonya’da kadın futbolunun gösterdiği gelişim de bu algıyı çürütür nitelikte. Artık kadın futbolu da dünyanın dört bir yanında izleniyor, kadınlar da futbolu dört bir yanda izliyor. Geçtiğimiz Dünya Kupası’nı Türkiye’de bile her iki kadından birinin takip etmesi de bunu gösteriyor. Kulüp başkanlarının hakemleri soyunma odasında rehin tutup, gelen uyarılara cevaben “Kadın gibi yaşayacağımıza adam gibi ölürüz.” (Hiç kimseden korkmadığını belirtmeye çalışıyor) diyebildiği bir futbol atmosferinde bile bu rakamlardan şunu anlıyorum: İranlı futbol aşığı kadınların hikayesi münferit bir olay değilmiş ve “Kadınlar futboldan anlamaz” algısının sebep olduğu kısır döngüden çoğu toplum muzdaripmiş. Bu kısır döngüye nasıl ve ne zaman balta vurulur bilemeyiz, tek dileğim çok uzun sürmemesi.

Yoksa futbolsever kadınlar son “adam”ların ardında ofsaytta kalmaya devam edecek.

--

--