Sağdan Korner #1: Yusuf Yazıcı

Alp
Ayaktopu

--

Yusuf Yazıcı, geride bıraktığımız günlerde Lille ile sözleşme imzalayarak yazın başından beri süregelen transfer düğümünü çözdü. Avrupa futboluna ihraç ettiğimiz son isim olan Yusuf, 17 milyon euro’luk transfer bedeliyle bu topraklarda yetişmiş en pahalı oyuncu unvanının da yeni sahibi. Henüz 22 yaşında ve birçok isim için sorulan “O kadar eder mi?” sorusu, Trabzonspor’un genç kaptanı konusunda kimsenin aklını meşgul etmedi. Başlı başına bu durum bile Yusuf’un potansiyelinin göstergesi. Trabzonspor’dan ayrıldığı andan geçtiğimiz Pazar Lille formasıyla ilk maçında Nantes’e karşı oyuna girdiği ana kadar, kendinden hep çok emin bir görüntü sergiledi. Maçta da bu görüntü değişmedi. Top ayağına geldiğinde onu tanımayan biri bambaşka bir futbol ekosisteminde ilk maçına çıkan yeni transfer olduğunu tahmin edemezdi. Yusuf, henüz Trabzonspor A Takımı’nda düzenli şans bulmaya başladığı 2016–2017 Sezonu’nun ikinci yarısından beri, bugünlerin hazırlığına yapmaya başlamış gibi gözüküyor ve belki de Mehmet Ekici’ye bu noktada bir teşekkür borçlu. Ne de olsa, Mehmet Ekici Beşiktaş yerine Fenerbahçe’yi tercih ederek yarattığı çıkmazın kurbanı olmasaydı, Yusuf’un kariyer patikası da farklı bir yola sapmış olabilirdi. Uzak bir teşekkür de Olcay Şahan’a ve sürece müdahil olmuş diğer partilere gidebilir. Futbol bazen çok garip…

Türk futbol kamuoyu Yusuf’un transferini genel olarak gurur ve sevinçle karşılarken, bazı Trabzonsporlular hayal kırıklıklarını gizleyemiyorlar. O Trabzonsporluların başında da Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu geliyor. “Hikayemiz yarım kaldı.” diyen Ağaoğlu biraz sitemkar. Gençler üzerine kurulu yapılanmasıyla son model Trabzonspor, uzun yıllar sonra tekrar bir şampiyonluk ruhu yakalamış durumda. Yusuf, kadronun temel yapıtaşlarından biriydi ve ayrılışından sonra Trabzonspor’un henüz, en azından farkında oldukları, onun yerine organik bir çözümü yok. Bu durum, son derece doğal olarak şehirde karışık duygulara yol açıyor. İçlerinden biri, Trabzon’un evladı Yusuf; onları daha yüksek yerlerde temsil etmeye gitti, fakat bunu yaparken takımı da şampiyonluk yolunda yalnız bıraktı. Elbette Trabzonspor tek bir oyuncunun eline bakmayacak kadar büyük bir kulüp ve önünde sonunda kendi çözümlerini üretecektir. Asıl mesele, başkanın bile acı-tatlı duygularını gizleyemediği noktada şampiyonluk ruhunu muhafaza edebilmek.

Ahmet Ağaoğlu üzülmekte haklı olsa da, Yusuf’un transferinin zamanlama olarak hem kendi kariyeri, hem Trabzonspor, hem de ülke futbolu için doğru olduğunu kabul etmeli. Kendi kariyeri için doğru, çünkü Yusuf takım içinde sorumluluk hissine alışalı çok olmuştu. İki sezon boyunca Karadeniz Fırtınası’nın as orta saha oyuncularından biri olmak, sorgusuz bir şekilde üst seviyelere hazır olmanın işaretçisidir. Trabzon’daki konfor alanını daha çok genişletmeden, Avrupa’nın, Premier League hariç, üst seviye liglerinden birinde süre bulabileceği bir takıma gitmek kesinlikle Yusuf’un kariyerinde daha da ilerleyebilmek için atması gereken bir sonraki adımdı. Yüksek adaptasyon yeteneği, sahadaki sağlam duruşu, oyun görüşü ve sol ayağıyla Yusuf; şu an sadece formaliteleri yerine getiriyor. Asıl ait olduğu seviyeye ulaşmasına düşündüğümüzden de daha kısa bir süre olabilir.

Trabzonspor için de bu transfer doğruydu, zira Nabil Fekir örneğinde de çok taze gördüğümüz üzere değerini bulmuş bir oyuncuyu satmamak bir kumardır. Süper Lig’in ve Türk futbolunun güncel konumu düşünüldüğünde, homegrown bir oyuncu için önerilen 17 milyon euro gayet makuldür ve bir sonraki sezon tekrarlanacağının garantisi yoktur. Bu bedellerin ileride Ahmet Ağaoğlu’nun arzu ettiği seviyelere gelmesi için Yusuf gibi oyuncularda açgözlülük yapmamak önemli. Bu da bizi transferin neden ülke futbolumuz için doğru olduğuna getiriyor.

Ne ülkemizin, ne de futbolumuzun güncel finansal durumu; hedeflediğimiz seviyelerdeki futbolun finansal gerçeklerine yaklaşamıyor. Yakın zamanda da pazarlama sektöründeki başarılarımız, bu açığı kapatmamıza yardımcı olmayacak. Son sezonlar bize gösterdi ki, genç futbolcu yetiştirebiliyor ve satabiliyoruz; başka hiçbir finansal başarımız da finansal olarak genç futbolcu satışları üzerinden ettiğimiz kâra yaklaşamıyor. Televizyon gelirleri de geçtiğimiz hafta azalmışken, futbolcu satışından ettiğimiz gelirler önemini artırıyor. Satış sadece yerli futbolcuları kapsamasa da, 80 milyonluk Türkiye’ye ek olarak milyonlarca göçmen Türk, en büyük havuzumuzu oluşturuyor. Yıllardır lafta kalan bu potansiyeli gerçekleştirmeye gün geçtikçe daha da yakınlaşıyoruz, nitekim Milli Takımlar’a seçilen oyuncular arasında da Avrupa’da oynayanların oranı hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere çıkıyor. Kulüplerimiz finansal olarak bu durumdan beslenecek olsa da, iyi oyuncularını ellerinde tutmak zorlaşacağı için arzulanan başarılara ulaşmakta zorluk yaşayabilirler. Yine de, uzun vadede bu durumun milli takımımıza ve altyapı sistemimize olacak olumlu etkileri futbolumuzun üst seviyelere çıkmasını sağlayacaktır. Yusuf ve Yusuf gibi oyuncuları satmaktan çekinmemeliyiz. Avrupa’nın en elit takımlarında Türk oyuncular bulunana kadar, milli takımımızın kadro değeri en pahalılardan biri haline kadar da durmamalıyız. Trabzonspor’un başarısı için Yusuf’un gitmesine izin vermemek, Trabzon şehrine Yusuf’un gitmesinden daha çok zarar verebilir.

--

--