Sağdan Korner #3: Yeniden ayağa mı, tekrar dibe mi?
Başlık yanıltıcı olmasın, bu yazı ne felaket tellallığı, ne de umut tacirliği gayesi taşıyor. Fenerbahçe bundan yaklaşık bir ay önce, evinde Gazişehir ağlarına 5 gol bırakırken şampiyonluğa ne kadar yakındıysa, bugün Alanya deplasmanından yüz kızartıcı bir sonuçla dönerken de o kadar yakın. 34 haftalık bir maratonu, özellikle de bütün ekipler bu kadar rekabetçiyken, henüz dördüncü hafta sonrasında tahmin etmeye çalışmak mantıklı değil. Bundan dolayı büyük lafları yutup akılcı davranmakta fayda var. Diğer çatışmalardan dikkatini kurtarıp kendi hatalarına odaklanan, amiyane tabirle kendi işine bakan taraf; milli ara sonrasında taze bir başlangıça ev sahipliği yapan Süper Lig’de bir adım öne geçecektir. Kaos düzenini beslemeye devam eden ve futbol alanında çıkarımlarını yapmayan her parti de günün sonunda Alanyaspor’un şampiyonluğa yürüyüşünü izleyip, bir sonraki sezonda Erol Bulut’u takımlarının başına geçirmek için yarışabilir.
Sıcak bir günü geride bırakan Alanyalılar, saatler akşam sekizi gösterdiğinde Bahçeşehir Okulları Stadyumu’nu doldurmuştu. Keza Fenerbahçe taraftarı da takımlarını deplasmanda yalnız bırakmıyor, böylece güzel bir futbol atmosferi kendini hazırlıyordu. Hem Alanyaspor, hem de Fenerbahçe için maçın parolası galibiyetken, keyifli bir maç beklemek yanlış olmazdı. Nitekim oldu da, fakat yalnızca tek bir taraf için. İlk düdükten itibaren, geride kalan üç haftadaki performansına göre çok daha etkisiz bir Fenerbahçe sahadaydı. Hücum aksiyonları umulduğu gibi gitmiyor, Emre Belözoğlu’nun yokluğunda bölgesel geçişler zorlaşıyordu. Takımın yeni ismi Luiz Gustavo yerini yadırgadığını hissettirirken, Fenerbahçe’nin 6 numaralarının son sezonlarda sık sık yaşadığı ve taraftardan bolca tepkiyle karşılaşan ne oynadığını bilememe sendromundan muzdaripti. Alanyaspor çok daha hazır bir görüntü çiziyor, topu etse de oyunun kontrolünü Fenerbahçe’ye teslim etmiyordu. Efecan Karaca’nın 24. dakikada sakatlanması ve yerini Djalma Campos’a bırakması oyun düzenlerini bozmaktan çok uzakken, Campos’un yüksek enerjili ve pas isabetli performansı maç boyu Alanyaspor’un topu ileriye taşımasına çok yardımcı oldu. Dakikalar 39’u gösterirken güzel bir takım oyunu örneğiyle Alanyaspor defansının dengesini bozan ve Max Kruse’nin akıl dolu pasıyla Tolga’yı anlık olarak boşa çıkaran Fenerbahçe, maçta gole en çok yaklaştığı andan eli dolu dolarken maçın geri kalanında benzer bir hücum organize edemedi. Golün ardından ön bölgede presi yoğunlaştıran ve tempo artıran Alanyaspor, Altay’ın Zanka’yla anlaşmazlığı sonrası elinden kaçırdığı topu Cisse’nin cezalandırmasıyla beraberliği yakaladı. İkinci yarı itibariyle maç yeniden başlayacaktı.
Bireysel hataların dönüşü
İkinci yarının henüz ikinci dakikasında şok bir presle Jailson’u sıkıştıran Junior Fernandes, Jailson’un pek de kontrollü olmayan topu uzaklaştırma çabasını da kesiyor ve topun kale ağzında Papiss Cisse’yle buluşmasını sağlıyordu. Devamında Altay’ı avlamakta zorlanmayan Cisse kendisinin ve takımının ikinci golünü atarken, belki de devre arasında Fenerbahçe soyunma odasında konuşulan birçok şeyi de çöpe attı. O sıralar üç, dakikalar sonrasında da tam dört devşirme oyuncudan oluşan Fenerbahçe defansının zaaflarını değerlendirmek isteyen Alanyaspor hücum hattı; Campos’un ileriye şişirdiği topta Ozan Tufan’ı sıkıştıran Ceyhun Gülselam’ın topu çalmasıyla bir kez daha başarılı oldu ve maçı geri dönüşün çok zor olduğu noktaya taşıdı. Fenerbahçe’nin son iki sezonda en azılı düşmanının kendisi haline gelmesine sebep olan bireysel basit hatalar, bu sezon içinde de zaman zaman göz kırpsa da faturayı ilk kez bugün kestiler. Fenerbahçe kalesinde gördüğü üç golü de böyle hatalar sebebiyle görürken, işi tabeladaki tablodan daha da zorlaştıran kısmı; hataları yapan oyuncuların kendilerini mental olarak affetmekte zorlanınca yaşadı. Hem Altay’ın, hem Jailson’un, hem de Ozan’ın maçın geri kalanında sahip oldukları tedirginlik, özellikle Ozan ve Jailson’un asli olmayan mevkilerinde sürdürmeye çalıştıkları oyunlarını iyiden iyiye bozdu. Bu noktada genç de olsalar profesyonel oyunculardan beklenmeyecek hataları yaptıkları için sorumluluğun bir miktarını üstlenmeliler, fakat temel sorumluluk Ersun Yanal’a ait. 68. dakikada Ferdi Kadıoğlu’nu Zanka’nın yerine oyuna dahil ederek Luiz Gustavo’yu da stopere çeken Yanal, bu sırada yedek kulübesinde üç stoper bir sağ bek oturtuyordu. Bu maça kadar devşirdiği oyuncuların geçici mevkilerindeki performanslarından memnun kalıp, ilk 11 tercihinde muhafazakar kalması kabul edilebilirdi; lakin son durum itibariyle kazananın olmadığı bir takasa dönüşen bu durum sürdürülemez hale gelmiş durumda. Önce stoperlerdeki eksiklikler, sonrasında takıma sol bek katılmaması ve Hasan Ali’nin sakatlığıyla başlayan kadrodaki domino etkisi artık çözülmeye başlamalı.
Optimal oyununu sahaya döken Alanyaspor’da Erol Bulut günün kazananı oldu. Sergen Yalçın’dan devraldığı Alanyaspor’un hücum çizgisini koruyan ve bunun üstüne Yeni Malatyaspor’da inşa ettiğine benzer bir şekilde kontrollü bir takım kurgulayan Bulut, Fenerbahçe maçında da takımının topla oynadığı her andan verim almasını sağladı. Özellikle yeni transfer Juanfran’ın verdiği ofansif katkının, N’Sakala’nın yükselen form grafiğiyle birleşmesiyle; Alanyaspor zorlanmadan hem kanatlardan, hem de merkezden hücum edebilen bir yapıya sahip. Bu sayede sadece kontralarda oyuncularının patlayıcı yetilerinden faydalanmakla kalmayan Bulut önderliğindeki Alanyaspor, akan oyunda da topu hızla rakip ceza sahasına indirebiliyor ve gol atmakta problem yaşamıyor. İlk dört maçının tamamını kazanan ve bu maçların neredeyse tamamında etkili bir oyun ortaya koyan Alanyaspor’un başarısı şans olmaktan çok uzak ve Bulut’un takımını şu ana kadar olduğu gibi adapte etmeyi sürdürmesi halinde sezon boyu da kendinden daha çok bahsettirecek gibi gözüküyor. İkinci sezonunda daha da istikrarlı bir golcü olmaya aday Papiss Cisse, attığı üç golün yanı sıra rakip orta sahasından başlayarak her topu tehlikeye çevirebilme potansiyeline sahip Junior Fernandes ve dört maçta dört gole katkıda bulunarak Süper Lig’e yüksek sesle “Merhaba!” diyen Anastasios Bakasetas gibi isimler Alanyaspor isminin yanında bolca duyacağımız isimler.
Lige yüksekten bir giriş yapan Fenerbahçe ise Alanyaspor maçının ardından kritik bir eşikte. Şampiyonluk yarışı için ilk üç maçta kazandığı psikolojik üstünlüğü milli aranın hemen ardından teslim eden ve beşinci haftaya girerken puan tablosunda Galatasaray’dan averaj ile yukarıda olan Sarı Lacivertliler, artan kadro kalitesiyle birlikte hücumda artırdığı gücünden şüphe duyurmasa da henüz Ersun Yanal’ın ve taraftarın arzuladığı oyunu sürdürülebilir hale getiremedi. Defansif anlamda yaşanan sıkıntılara acil çözüm üretilmesi gerekirken, geçen sezonun hikayesine benzer bir formsuzluk sarmalına girmek istemeyecektir. İşler istendiği gibi ya da en azından istenene yakın giderken göze çarpmayanlar başarısızlık anlarında spot ışıklarını üstüne çekiyor ve takımın genel olarak iyi bir oyun sergileyememesi oyuncuların bireysel kalitelerini de gölgeleyebiliyor. Eksiklerin takıma tekrar katılması ve oyuncuların ideal yerlerine dönmesiyle işlerin hızla tekrar iyi gideceği kağıt üstünde görülse de Fenerbahçe, kendine kıstas olarak Gazişehir ve Başakşehir maçlarını değil Alanyaspor maçını almalı; bu kadar çok topa sahip olunmasına rağmen pozisyona girmekte yaşanan zorlanmayı iyi görmeli. Aynı anda hücumcu oyuncuları bol miktarda sahaya sürmenin her zaman çözüm getirmediğini geçen sezon içinde de sık sık gözlemleyen Ersun Yanal, 1. bölgede presle karşılaştığında oyunu nasıl 2. bölgeden başlatabileceğini; elinde Max Kruse gibi bir oyuncu varken kanatlar tıkandığında merkezden nasıl oyun planları kurabileceğini iyi hesaplamalı. Genç oyuncuları hibrit pozisyonlarda değerlendirip muallak görev tanımlarıyla işlerini zorlaştırmak yerine, saha içinde daha sabit roller vererek alabileceği verimi yükseltmeli. Form grafiği düşüşte olan oyuncuları dinlendirmekten korkmamalı, özgüvenlerinin daha da düşmesine müsaade etmemeli. Lig uzun bir maraton olsa da, doğru kararları geç almanın cezası çok ağır olabiliyor.