Sadece Bir Ayakkabı Mı? Krampon…

İmran Toprak
Ayaktopu
Published in
4 min readFeb 10, 2018

Futbol sadece bir spor olmaktan çıkıp her geçen gün hayatımızın daha büyük bir parçası hâline gelirken futbol ile ilgili her türlü nesneyle günlük hayatta daha çok karşılaşır olduk, tıpkı krampon gibi. Yakın geçmişe kadar sadece profesyonel futbolcular tarafından giyilen bu ayakkabılar; artık halı saha maçlarının, hatta ilkokul beden eğitimi derslerinin bile vazgeçilmezi oldu. Öyle bir hâl adı ki, artık küçük çocuklar futbol oynamıyorken bile sevdiği futbolcuların kramponlarıyla okula gider, sokakta gezer oldu. Günlük hayat böyleyken profesyonel hayatta da her geçen gün milyon dolarlık yeni sponsorluk sözleşmeleri yapılıyor. İşte kramponun bir ayakkabıdan kocaman bir endüstri hâline gelmesinin serüveni…

İlk kramponun 16. yüzyılda futbol oynamayı bir hayli seven İngiltere kralı VIII. Henry için üretildiği rivayet edilmekte. O zaman tabii ki futbol; kuralları belli, profesyonel bir spor hüviyeti kazanmamıştı. Fakat genel hatlarıyla şimdikine benzer bir şekilde oynanıyordu. Bu oyunda kralın ayağını korumak için hafif, sert ve dayanıklı bir ayakkabı geliştirilmiş. Takiben krampon, futbolun İngiltere’den doğup tüm dünyayı kasıp kavuran muhteşem serüveninin her zaman bir parçası olmuş.

Vurduğun gol olsun hünkârım, altın toplar sizi bulsun!

Sadece koruma amaçlı geliştirilen bu krampon günümüzdekilere benzer bir tasarıma sahip değildi. Genel hatlarıyla ilk modern krampon ise 19. yüzyılın başlarında futbolun hızla yaygınlaşmasına paralel olarak üretildi. İlk çivili ayakkabı özelliğini taşıyan bu ayakkabılara da İngilizcede çivi, kanca anlamına gelen “crampon” adı verildi.

20. yüzyıl başlarında ise futbol kıtaları aşıp uluslararası organizasyonların bir parçası haline gelirken de sadece birkaç markanın tekelinde, sayılı olarak üretiliyordu. Dönemin lokomotif markaları ise Dassler Brothers ve Hummel’dı. Bu yüzyılın ortalarında ise Adolf ve Rudolf Dassler kardeşlerin ayrılıp Adidas ve Puma adlarıyla yeni markalar kurmasıyla bu sektördeki rekabet iyice kızıştı ve bu durum birçok yeni tasarımı beraberinde getirdi.

Bu rekabetin en büyük sonucu elbette reklamcılık ve sponsorluk sözleşmeleriydi. Bilinen ilk sponsorluk sözleşmesi ise 1962 Dünya Kupası’nda Pele ile Puma arasında imzalandı. O turnuvada Pele için tasarlanan modelin satışı hâlâ devam etmekte.

İlerleyen yıllarda Nike’ın da bu sektörde boy göstermesiyle dayanıklılık ve konfora ek olarak oyun tarzlarına da uygun yeni modeller geliştirildi. Böylelikle her futbolcu kendi oyun stiline ve yeteneklerine uygun krampon giyebiliyordu. Örneğin 1998 Dünya Kupası’nda Brezilyalı efsane Ronaldo ile tanıtılan Nike Mercurial modeli, hafiflik ve zariflik ön planda tutularak yüksek hız ve dribbling yeteneklerine sahip oyuncular için özel olarak geliştirildi. Hatta bu model çeşitliliği öyle bir hâl aldı ki, 2007 yılında Brezilyalı süperstar Ronaldinho için özel bir krampon tasarlandı, üstelik bu kramponun üzerinde Ronaldinho logosu ve imzası da bulunuyordu.

Tasarım çeşitliliği renk çeşitliliğini de beraberinde getirdi ve ortaya çok ilginç bir durum çıktı: Pirlo, Gerrard, Lampard gibi futbolu bir iş olarak gören, pasör, minimalist, tecrübeli futbolcular genel olarak sade tasarımlı ve renksiz kramponlar seçerken; Ronaldo, Messi, Neymar, Griezmann gibi futbolu bir şov olarak gören ve topla oynamayı seven yetenekli futbolcular renkli ve parlak modeller tercih etti. Bu cafcaflı kramponlar bazılarının hiç hoşuna gitmedi. 2008–2009 sezonu Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde Fenerbahçe’nin Macaristan ekibi MTK Budapeşte ile rövanş maçında Fenerbahçeli futbolcular Emre Belözoğlu ve Colin Kazim Richards’ın parlak kırmızı-gümüş kramponları Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım tarafından hiç hoş bulunmadı ve bu kramponların giyilmesi yasaklandı. O günden sonra da bu iki futbolcu bir daha o kramponları giymedi. Sahi, Aziz Yıldırım Aykut Kocaman dışında neyi beğendi ki?

That Match, That Crampon…

Son zamanlarda sık sık gündeme gelen transfere harcanan büyük meblağlar sponsorluk sözleşmelerinde de görülmekte. Bu sözleşmelerden en büyüğü ise kesinlikle Cristiano Ronaldo’nun Nike ile geçtiğimiz sene yapmış olduğu ömürlük anlaşma. Micheal Jordan’ın ardından bir sporcuyla yapılan ikinci ömürlük anlaşma olan bu sözleşmeye göre Ronaldo Nike krampon giydiği için her sene 24 milyon Euro net kazanç elde edecek. Sosyal medya paylaşımları, reklamlar gibi yan gelirler de eklenince bu anlaşmanın toplamda 1 milyar Euro’luk bir kazanca varacağı öngörülüyor. Her ne kadar ilk etapta bu meblağlar fahiş gibi görünse de Nike’ın geliri çok ama çok daha fazla. Ronaldo örneğini incelersek, Cristiano’nun sosyal medya hesaplarında toplam 300 milyonu aşkın takipçisi var ve Nike ürünlerini kullandığı her bir fotoğrafı en az 100 milyon kişiye ulaşıyor. Nike’ın bir fotoğrafı bu sayıda insana ulaştırmak için başka kanallardan reklam gideri yaklaşık 5,5 milyon Euro’yu buluyor. Ronaldo’nun bir senede yüzlerce paylaşım yaptığını düşünürsek sadece sosyal medya paylaşımlarından Nike’ın cebinde ciddi bir meblağ kalmakta. Üstelik bu reklamlar sadece sosyal medya ile sınırlı değil. Ronaldo’nun bir futbol karşılaşması dünya genelinde ortalama 500 milyon kişi tarafından “canlı” izleniyor ve Ronaldo senede ortalamada 70 maça çıkıyor, bu maçlarda da hâliyle Nike kramponu giyiyor. Gerisini siz düşünün artık. Milyonların her an gözü önünde olan bir figür ve üzerinde hep aynı marka…

Sektör bu kadar büyümüşken spor giyim devleri birer birer bu piyasada büyük bir yer edinmeye çalışıyor. Son yıllarda büyük spor markası New Balance Arsenal’in yıldızı Aaron Ramsey’yi, teknoloji ve inovasyonu ön planda tutan yenilikçi marka Under Armour ise yine Arsenal’li Granit Xhaka’yı reklam yüzü olarak kullanıp spor mağazalarındaki raflarda yerlerini almaya başladı bile. Nike ve Adidas ile yarışabilirler mi bilinmez ama bu sektöre renk kattıkları kesin. Çok yüksek ihtimalle futbol büyüdükçe bu sektör de büyümeye devam edecek ve gittikçe daha da renklenecek.

Tekrar sorayım: Sadece bir ayakkabı mı?

--

--