BİLGİSARAY MEKANINDA, “SANAL MİMARLIK” DÜŞLERİ -2-

Ahmet Turan Köksal
Ayasofya
Published in
5 min readSep 18, 2016

İşbu makale TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin yanını Mimar.ist dergisinin 2. sayısının 153–156 sayfasında yayınlanmıştır. Evet, 2001'de. Evet, yaşlandık ama o zaman için çok taze konular, kavramlardı…

Derginin bu sayısı http://www.mimarist.org/images/pdfler/2.pdf adresinden okunabilir, indirilebilir.

Makalenin ilk bölümü https://medium.com/ayasofya/bi%CC%87lgi%CC%87saray-mekaninda-sanal-mi%CC%87marlik-d%C3%BC%C5%9Fleri%CC%87-1-18e6de698e2b#.1fd2gzm6r okunabilir.

“1” kardeş ve “0” kardeş

1 ve 0 bilgisayar için çok önemlidir. Ben ilk duyduğumda dalga geçiliyor zannetim. Ne demek yani şu önümde duran megahertz canavarı Pentium III bilgisayar sadece 1 ve 0’ı mı biliyor. İşin özünün sayısal olduğunu biliyoruz. Bilgisayarvari herşey sayısaldır. İtiraf edilesi bir şey ki gerçekte bilgisayarlar sayı sayamazlar. İçlerindeki transistörlerin işlediği şey sadece elektrik var yoktur. Yani devre kapalı ise 1 açıksa 0. Ancak her sayıyı bizim bildiğimiz 10’luk sayı düzeninde değil hexedecimal denilen 16’lık düzende adreslerler. Programcılıkla haşır neşir olup bellek adreslerine müdahale etmeye zorladığınızda kendinizi 1 ve 0’ın nasıl oluyor da karşınızdaki iş gören makineye dönüştüğünü görüyorsunuz. Mantıksız hiçbir eksiği gediği yok.

A.M. dergisinde okuduğum yazıların biri sanallığı sadece elektronik ortamda bir şeymiş gibi görmeyi talihsizlik olarak nitelendirilirken bir sonrakinde artık mimarların IT uzmanlarıyla (IT Information Technology, Bilgi teknolojisi) çalışabileceği onlarla aynı dille konuşabilecek donanımlara ihtiyaç duyabileceği ve kullanılan dilin çok basit olduğu belirtiliyor. Sadece 1 ve 0 mış. Yukarıdaki tanıma bakılırsa 1 ve 0’ları düşünerek mimarlık yapmak biraz zor. Ayrıca ne gereği var o kadar zorlama iş yapmaya illa sanal olacağız derken beynimizin işlemciyle eş koşması gereksiz. Pekala şimdi olduğu gibi bilgisayarcılar bizim için yaratıcı paket programlar çıkarabilirler ileride.

Bana sorarsanız bu çelişkinin her iki tarafı da fazla taraf. Şu anda mimari iş çıkartırken araç olarak kullandığınız bütün herşeyi bırakın. Futüristik bilgisayarcıların kullandığı ne varsa onu kullanalım demek bana çok aceleci davranmak gibi geliyor. Meslekler arası alışveriş ne kadar kuvvetli olsa bile mesleklerin kendi içlerinde bazı öz temel hedeflerinin olduğuna inanıyorum. Bizim hedefimiz ise mekandır.

Heykeltıraşlarla kapışmayınız.

Çünkü sanal mimarlık yapacağım diye oluşturduğunuz mekanları sunarken gereğinden fazla açılırsanız, sadece soyut ve düşünsel iş çıkartan heykeltıraşların işine karışmış oluruz.

Nasılsa kağıtta kalacak benim projem istediğimi karalarım derseniz o zaman da soyut bir ressam ile karıştırılırsınız. Ortamlardaki akustik denemelerle “deneysel mimarlık” yapacağım derseniz, mekanı bir müzik enstrümanı gibi kullanan müzisyen olursunuz.

“Mimar her işi yapar” gibi mesleğin onore edici düşünce kalıplarını kullanırsanız. Mimarlık dışında atladığınız dallarda doğal olarak “meslek dışı” kaldığınızdan iyi şeyler veremeyebilirsiniz. Her ne kadar başına “sanal” gelse de, öncelikle mimar olduğunuzu unutmadan ve mesleğin gerektirdiği ürünleri vermeyi planlamayı bir kenara atmayın.

Çok şükür bilgisayar mühendisleri ya da programcıları, bilgisayarda mekan yaratma eğiliminde olmadıklarından 3 boyutlu modelleme yapıp içinde dolaşıldığında, bilgisayarcıdan sayılmıyoruz. Yoksa sayılıyor muyuz. Şaka bir yana “sanal” ön eki ne kadar heyecan katsa bile mimarlığın bir anda her şeyi altında barındırdığını kanıtlamaz.

Mimari şiirler

“Sözsel mimarlık” diye bir şey var. Söz ile mimarlık yapmak. Edebiyat derslerinde yazarın, öyküsünün geçtiği yeri iyi tanımlaması değil tabii. Mimari mekan üretmek için kullanılan şey sadece kelimeler. Bana sorarsanız çok anlamlı değil. O zaman yukarıdaki konuya gönderme yapayım. Kelimeler yani 29 adet harf kullanacağıma bu sefer 16’lık kod kullanırım ya da sadece 1 ve 0’dan oluşan dizeler yazarım olur sana sözsel mimarlık. Bence hiçbir farkı yok.

VRML (Virtual Reality Markup ya da Modelling Language) diye bir dil var. WWW sayfalarının üç boyutlu olanları yani. Tezimi yazarken Ayasofya’yı bu şekilde kodlamıştım. O zaman VRML 1.0 teknolojisi vardı. Bir miktar kafam bulanmıştı. Konuşma diline yakın ama yine de zor. Bir kütleyi tanımlarken alt geometrik nesnelere bölüp sonra uzaydaki koordinatlarını vermekle kod yazılıyor. Internet üzerinde kullanıcı kendi makinesinde bu kodla mekan içinde dolaşabiliyor. Çizdiğiniz 3 boyutlu modelden otomatik olarak VRML dosyası çıkartan programlar olduğu gibi basit objeler için oturup mektup yazar gibi mekan çıkarıldığı oluyor. Tavsiye etmem.

Sözsel mimarlığı bu şekilde tanımladım diye bana kızanlar olacaktır ama şu anda Türkiye’nin en büyük Internet servis sağlayıcılarından birinin kurucu ortağı iyi program yazar. Ve program yazarken sanat yaptığını düşünür. Siz sözle mimarlık yapıyorsanız mekan çıkartıyorsanız ben de programla dillerinin komutları ile program çıkartıyorum ne farkı var der. Haklı olur böylece.

Sınırsızlık da sınırdır ayrıca sınırsızlığın da problemleri vardır.

Bir mekan düşünün sınırsız. Sanal mimarlıkta bu mümkün deniyor. Eee bitti mi. Nerde mekan. Sınırsızlık aslında en büyük kısıtlayıcı sınırdır. Çoğu zaman da sorun yaratır. Integral’de limitin sıfıra gitmesi hiç hoş değildi matematikten hatırlayın.

Simülasyon problemleri ve ARAYÜZ

En büyük problemimiz aslında simülasyon. Benzetim yani. Herkes “sanal” lafının olmayanın benzetilmesi olarak algılıyor. Sanal ticaretten, sanal sohbet (chat) kadar herşey aslında simülasyon. En büyük problemimiz “sanal” ile “benzetimi” ayırabilmek. Eğer ayıramıyorsak o zaman bir kenara koyup bunu “sanal” lafı kullanıcılarına bırakmak.

Y.T.Ü.’de Bilgisayar Ortamında Mimarlık kürsüsünde, tartışmaya açılan ödev konusudur. “Benzetim” ile “sanal” farkı.

Bir de başka bir kavram daha var; Arayüz. Araç ile insan arasında kalan dil yani. Sanallığı bize farkettiren “Arayüz” olmasın sakın. Bir şeyin sanal olup olmadığını farkettirmeyecek kadar iyi bir arayüz sanal’lığı gerçek yapabilir. Aşağıdaki algoritma konusu da Arayüz’ün önemli yapıtaşıdır.

Artık her mimarlık okulunda “Arayüz” dersi “Teknik Resim” veya “ Tasarı geometri” dersi muadili olarak verilmelidir.

Algoritma çalışalım:

Şimdi bu yazı içinde tam bir tanım bekliyordunuz sanal mimarlık hakkında. Bir sürü şey dedim ama son paragrafta özetlenecek tek bir cümlecik çıkmadı tabii. Çıkmaması da doğal ben düşüncelere karşı bir şeyler sunup parça parça yargılara varabiliyorum. Konumuz “sanal mimarlık “olunca pek normal.

Algoritma denilen kavram hakkında biraz kafa yoralım. Bir mimari çalışmada var olan herkesin bildiği ama bir bilgisayar programı gibi kodlanamayan bir kavram bu.

Bazen bilgisayar programları için yapılmış akış diyagramları görürsünüz. Kare yuvarlak, ya da baklava desenli şekiller içine bir şeyler yazılmıştır. Bu şekiller yukarıdan aşağıya sıralanmış ve bazı oklarla birbirine bağlanmıştır. Bilgisayar programı da ona göre çalışır. Şunu şunu yap, eğer olduysa sonraki aşamaya geç. O aşamadaki değerle çıkan sonuç aynıysa şu kutuya git büyükse şuna ufaksa programın başına dön ve bir daha değer iste kullanıcıdan gibi.

Mantık kurallarına sıkı sıkıya bağlı emirleri arka arkaya verilmiş bir çalışma yolu. Bu kesinlikle sadece bilgisayar programlarına özgü bir yol değildir. Her şeyde böyle bir akış diyagramı vardır. Akış diyagramı olan herşey algoritmik midir. Öyle bir tanım da yok. Ama bir çalışmanın hele hele bir mimari öğenin, plastik sanatlardan, heykeltıraşlıktan, bir soyut resimden, bir şiirden, tesadüfi olarak gelişen bir olaydan ayrılması içerdiği geliştirilmiş algoritması sayesinde mümkün olabilmektedir. Yani “öyle salladım da geldi işte nasılsa sanalız, ne farkeder ki işte sana sanal mimarlık” demeyi engelleyen öz; Algoritmadır.

Siz algoritma tanımını faydacı “işleyen plan” olarak algılarsanız söylemek istediğime tam yaklaşmamış olabilirsiniz. Mimarinin sanal olması, kullanılan enstrümanların değişik olması, önceden alıştığımız duyularımızla tanımlanıp tanımlanmamasına bakmıyor.

Kısaca ve bence; Hangi ortamda olursa olsun (Internet üzerinde, bilgisayarın sabit diskinde, kağıtta ya da abartalım söz dizelerinde ya da başka bir şekilde) kurgulanmış ve iyi algılanabilen algortimaya sahip olan çalışmalar kesinlikle “sanal mimarlık” kavramını hakedebilirler. Algoritmaya sahip olmak yeter şart değildir ama gerek şarttır.

Makalenin devamı için: https://medium.com/ayasofya/bi%CC%87lgi%CC%87saray-mekaninda-sanal-mi%CC%87marlik-d%C3%BC%C5%9Fleri%CC%87-3-c96a7f22a790#.8y1fu0qtp

--

--

Ahmet Turan Köksal
Ayasofya

İstanbul. Dr. Mimar. YTÜ. Yarışmalarda ödül alır-almaz. Ustura, Tuhafiyedeki Hafiye, İnternet Sizden Korksun, Kimkorkar intenernetten kitap yazarı. ayasofya.com