Hindistan’ı anlamak -4-

Ahmet Turan Köksal
Ayasofya
Published in
3 min readAug 23, 2016

Önce -3- no’lu yazıyı buradan https://medium.com/ayasofya/hindistan%C4%B1-anlamak-3-206b20b65fcb okuyun öyle geliniz.

İşbu makale ilk Arkitera.com’da tefrika edilmiştir.

Kalküta’ya indik ve uçağa biniş kartlarımızı 6–7 kez gösterdik. Üçünde damgalandı bu kartlar. Bavullarımızı aldık ve bu sefer organizasyon komitesinden birileri bizi aldı. Otele geçtik. Kalküta’yı da çalıştım. Otelimiz Mavi renkli metro hattına çok yakın. Salt Lake Futbol stadyumunun dibinde. Stadyumun öte tarafında metro istasyonu var. Ertesi sabah ona bineriz zart diye College Square’de oluruz dedim. Yani şehir merkezi.

Önce nispeten tenha ve nispeten temiz bir ara sokaktan ilerledik. Stadyumun yanı. Her şey çok normal.

Berber. Diş tedavisi de yapabilir.

Bir ara kendimizi Türkiye’ye en yakın olduğumuz durumda bulduk. Ortalık darmaduman ama harıl harıl kaldırım düzenlemesi yapılıyor. Çok tanıdık bir manzara. Bu hengamede, bu düzensizlikte kaldırım düzenlemesi yapılsa ne olur yapılmasa ne olur.

Kaldırım düzenlemesi. Neler çağrıştırdı size?

Neyse otoyola çıktık metroya yürüdük. Manzara fena. Otoyol kenarındaki durumlar çok acayip (Kanalizasyonu hem atık için hem de su kaynağı olarak kullanmalarından bahsetmeyeceğim. Bak bahsetmedim.). Metro istasyonuna vardık. Otoyolun refüjüne kolonları dikmişler, hat oradan geçiyor ama yukarı çıkılacak gibi değil.

Yapılmış bir metro istasyonu. Yıllar geçtikçe daha da kirleniyor. Ne zaman açılacağı belli değil. Kalküta’nın bir hattı daha var. O çalışıyor ama Kuzey-Güney hattında. Daha zenginlerin kullandığı bir hat.

Mecidiyeköy gibi düşünün. Bu tür yerler kaybedilmiş şehir mekânları olmaya mahkûmdur. Yani altlarında her türlü pislik yapılır. Bir şehri böyle kolonlarla geçen yollar ya da raylı sistemle geçmek şehircilik açısından da olumlu sayılmaz. Her yerde kolon inşaatları var. O kadar yavaş ilerliyor ki, kolonların içinden çıkan demir filizler pas içinde. Beton kirli mi kirli.

Kilometrelerce giden hat. Öyle yıllardır kullanılmıyor.

Fakat aynı yapıdaki metro Japonya’da hatta Tayland’da var. Hiç de böyle değil, gözlerimle gördüm. Zannımızca etraftaki sefaletten dolayı bu istasyonu kapamışlar, bir ilerideki istasyon açık olabilir. Ona yüyüyelim. Yürüyoruz ama yok, o da kapalı. Mecburen taksiye bineceğiz.

Taksiyle yola çıkmadan, yol sıkıştığında beklerken bir çocuğun kırmızı bir bezi törensel şekilde parke taşları arasında sıkıştırıp garip bir kutsallıkla oyun oynadığını gördük. Bu hareketi hoşumuza gitti.

Taşların arasında törensel bir ilgiyle kırmızı bez sokuşturan çocuk.

Çocuk o hengâmede dünyadan kopmuş gibiydi. Çok hoş yahu. Çocuğa para vermek istedik. Almadı. Almıyor. Para ile ilişkisi yok herhalde. Tam vazgeçeceğiz derken ayağa kalktı bize bakmadan aldı. Koşa koşa gitti annesine verdi. Ertesi gece yine oradan geçerken kırmızı bezini gördük. Kaldıkları yer hemen orada açık kanalizasyonun dibinde. Garip.

Çocuğun uzatılan parayı zorla alması. Hemen arkadaki mavi kapının arkası evi.

Artık Taksiye binebiliriz.

(Devamı şurada https://medium.com/ayasofya/hindistan%C4%B1-anlamak-5-f5144de733c9 Takip ediniz, istirham ederim)

--

--

Ahmet Turan Köksal
Ayasofya

İstanbul. Dr. Mimar. YTÜ. Yarışmalarda ödül alır-almaz. Ustura, Tuhafiyedeki Hafiye, İnternet Sizden Korksun, Kimkorkar intenernetten kitap yazarı. ayasofya.com