Youtube nedir ve nasıl kullanılır? Flutivi vakası…

Ahmet Turan Köksal
Ayasofya
Published in
12 min readJun 22, 2020
Küstahlık ederek bu yazıyı yazıyorum. Okuyuculardan özür dilerim.

İlker Canikligil bir sinema yönetmeni. Bir yerde rastladığım sevdiğim bir arkadaşımın tanıştırmasıyla uzaktan merhabalaşmışlığım vardır, o hatırlamaz bile. Neyse.

Yıllar önceki o el sıkışmadan sonra takdir ettiğim ve yaklaşımını beğendiğim içerikleri sunduğunu fark ettim. Böylece ben onu YouTube ile dinlemiş oldum. Çok da zevk alarak izlediğimi hatılıyorum. Tek taraflı arkadaş olduk yani.

Niye tek taraflı onu da söyleyeyim. Belirttim ya o beni tanımaz, dinlemez, zira benim çok az dinlenen podcastim ve YouTube Kanalım var. Ne yazık birkaç mesajından, takip edilme sayısını çok önemsediğini görüyorum. O yüzden beni ciddiye almayabilir. Almasın.

Bu yazıyı da her önüne geleni ciddiye alsın diye değil, Ruşen Çakır başta olmak üzere HEPİMİZİN ANLAMADIĞI ama ONUN ÇOK İYİ ANLADIĞI YouTube’un sırrını merak ettiğimi de belirtmek için yazıyorum.

Yazı kolay yazılmıyor. Söz uçuyor yazı kalıyor. Kendimi iyi ifade edebilmem için çok emek vermem lazım.

Eh bu kadar emek üzerine bir de belki de onun dikkate alacağı kadar okunmuyoruz o da var. :-) Al sana oksimoronun hası. Olsun.

Ben öğrenmeyi istedim. Kibarca talep de ettim. Sadece onun anlayıp, kutsadığı YouTube değerini, kendisini menşınlayarak sordum. Cevap vermedi.

Umarım bu sırrı biliyordur da az okunup dinlendiğimden beni ciddiye almıyordur. Ya da ne bileyim meslek sırrı zannediyordur. Umarım bilmediğinden değildir bu suskunluğu…

Ruşen Çakır ile olan polemiğinden, Medyascope’u kastederek yazdıkları bunlar. FluTv’nin yanında MedyaScope çok daha ciddi ve kimsenin çok ilgilenmediği konularda DİKKATE DEĞER İÇERİK yaratır. FluTv on katı izlensin MedyaScope olamaz ki. Kısaca izlenme oranları mecrayı anlamakla ilişkili değildir. Böyle bakınca mecrayı en iyi anlamış olan kişi Enes Batur. Enes Batur’a göre de İlker Canikligil, mecrayı pek anlamamış sayılıyor bu durumda. Ne haber?

İlker Bey, “Olmaz öyle saçma şey” şeklinde belli ki derslerde davrandığı gibi doğal ve BİLGİSİNİ ESİRGEMEYEN bir tutuma sahip içerikler çıkarmıştı. Teknik açıdan fotoğrafçılık konusunda biraz bilgim vardı ve onunla daha da bilgilendim. Güzeldi yani. IFA’nın başlığı altındaydı içerikler.

Sonra iş tutunca, daha kişisel konular da dahil oldu programlara. Örneğin Kubrick olsun diğer yönetmenler olsun hep anlamlı yorumlar duyduk. Hatta Nuri Bilge Ceylan hakkında dahi konuşmuştu.

Benim yönetmenlik konusunda onu tartacak kadar bir bilgim tecrübem yok. Kısaca bir yönetmenin kısa filmi var diye uzun metraj filmi yok diye eleştirilmesini anlamıyorum. Durum uygun olmamış, imkan sağlanmamış ve kişi kendi prensipleri doğrultusunda “ne olursa olsun filmim olmalı” dememiş olabilir. Bilakis ben bunu saygıyla karşılarım. Benim de altına imza attığım binam yok. En zor konulardan biri Türkiye’de modern cami tasarladım tam inşaata başlanacaktı darbe oldu memlekette. Hem de ne zor binaydı. Ufak bir yanlışta büyük sıkıntı çıkardı. İyi ki olmamış. O yüzden onun uzun filmi yok diyenlerin saçmaladığını düşünüyorum. Bir de “reklam yönetmeni” diyerek aşağılamaya çalışanlar var. Safsata.

Zaten kendi tanıtım videosunda uzun metraj filmi olmadığının üstüne basa basa söylemesi kendiyle barışık olduğunu gösterir. O yüzden bir kere daha takdirimi kazanmıştır.

Ben biriyle anlaşmazlığa düştüğümde onun başka bir sıkıntısını masaya koymam. Yakın zamanda başıma geldi. Sosyal medyada biri bana sataşıyor neden bilinmez. Cevap vermemi, onunla tartışmamı istiyor ama bir argümanı dahi yok. Ne diyebilirim ki, cevap verecek bir durum bile yok. Değişik bir tip belli. Alakasız bir durumdayken durduk yere, bana “sen kilolusun yerinden kalkamazsın” dedi. Neden dedi, nereden aklına geldi, yani bağlamdan kopuk bir çıkış. Durduk yere. Tuzak aklınca. Tamam, yemek yemeyi seven ve vücuduna çok önem göstermeyen biriyim ama yerimden kalkamayacak kadar değilimdir halbuki. Zamanında kürek çekmişliğim var. Hem olsa bile konuyla ne alakası var? Beni mi sinirlendirecek? Ben sinirlenmem ki kolay kolay. Sessize alıp, onu sessize aldığımı dahi belirtmedim. İstediğini diyebilir.

Sonra FluTv kuruluyor. Fakat İlker Bey, çok daha sertleşiyor. Baksanıza Youtube’da sesi beğenmediğini yazan bir takipçisine “küstahlık yapmayın” yazmış. Yahu yiyecek ekmek, yaşamak için gerekli oksijen filan mı ihsan ediyorsunuz FluTv ile bize. Eğer sesten memnunsan cevap vermezsin.

Yakın arkadaşım Tevfik ile bir atışması oldu. Ben dahil olmadım uzaktan takip ettim.

Ad Hominem bilgisi

Tevfik safsatalar hakkında çok bilgilidir. Basit bir eleştiri değildir. Safsata örneklerini iyi bilirseniz, tartışmalarda safsataya başvurmadan KENDİNİZİ İFADE EDEBİLİRSİNİZ.

Tevfik’in kitabı var bu konuda.

Safsatalar, aklın kırk haramisi.

Tevfik burada söz konusu “kahverengileştirilmiş” Emrah Safa Gürkan kapağına değil, İlker Bey’in tartıştığı kişinin 83 takipçisine laf etmesine safsata diyor. Bal gibi safsata.

Sonra da devam etti.

Sonuç. İlker Bey’in garip tavrı…

Şimdi hep beraber bir olduk İC’nin üzerine geliyoruz gibi gözüküyor. Dur önce kendi fikrimi beyan edeyim.

IRKÇILIK MI, İLGİ ÇEKME Mİ?

Emrah Safa Gürkan’ın programını izliyorum ve çok mutlu oluyorum. Bazen mimari konularda şerhim olsa da hız çağında, hızlı olmak konusunda ve bilgi verme konusunda Türkiye’de eşi benzeri yok. Hatta ESG’nin kitabını okuyup, K24'te kitap kritiği yapmışlığım bile vardır.

Herkes bunu bilmeli! — K24
Emrah Safa Gürkan’ın yeni kitabı Bunu Herkes Bilir, daha çok yazarın YouTube’daki programlarında sorulacak sorulara…t24.com.tr

Yani İC, ister inanır ister inanmaz, içerikleri çok ciddi şekilde dinliyor ve tüketiyorum. Aynı şekilde Serdar Kuzuloğlu’nun podcastleri de lezzetli geliyor. Ancak Serdar yeri gelir takipçisini bile azarlar ama bunu o kadar dikkatli yapar ki takdirimi kazanır. Tüm atanamayan öğretmenler bir oldu üstüne geldi de kendini savundu.

Benim bu kapakla ilgili bir sorunum yok aslında. Irkçılık gibi gelmedi. Bana sorarsanız birinin derisinin renginin koyu olması bir aşağılama değil ki. Ancak ayrıca anlamsız. İkinci Dünya Savaşı’nı konu eden programda, Neden ESG Hitler oluyor ki? Anlamsız yani.

Bir YouTube içeriğinin sunulması içn ABSÜRT ve İLGİ ÇEKMEK için anlamsız zorlamalar yapmak bana gereksiz geliyor. İçerik iyi, konular ilgi çekici, ESG hazırlanıyor da geliyor programa. Öyle ki bak kitabını yazdı çok satanlara girdi. Eee daha ne. Haydi bir kere uyardılar neden yaramaz çocuk gibi aynı camı, inadına aynı yerinden kırıyorsun. İçeri su giriyor.

Yani bu “ırkçılık” tepkilerini pek anlamadım. Anlamsız bir ilgi çekme olarak görüyorum o kadar.

Bir toplantıda filmdeki adamın ismini hatırlayamadım “Zenci olan şunu dedi” dedim. Oooo bir anda üstüme geldiler. Hehehe. Gençler tabii. Yavrucum “Zenc” kökünden gelir o.

Arapça zancī زنجى “kara derili, Afrikalı” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Farsça zangī زنگى “‘paslı’, kara derili, Afrikalı” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Farsça zang veya jang زنگ/ژنگ “pas” sözcüğünden türetilmiştir.

Yani kömür taşıdınız, üstünüz başınız kir is içinde. Eve gelince size zenci halindesin deseler o hakaret değil RENK BELİRTEN SIFAT. Bugün ABD’de nereye başvurursan başvur sana sorarlar bunu. Artık yeni yeni “cevap vermiyorum” deme hakkı verdiler.

Kunta Kinte’den gelen alışkanlık “Pis Zenci” dersen o ırkçılık olur. Kölelik hakkında bir programın kapağına tarihçinin suratını kahverengileştirmek bence ırkçılık sayılmaz ama işgüzarlıktır. Zaten programı izleyince içeriğin ırkçılık karşıtı olduğu doğru.

Sakat olan birine sakat demek gerekir. Engelli ya da özürlü demek KİBARLIK DEĞİL. Onun engelini oluşturan, kötü tasarımlar, beceriksiz belediyelerdir. Özürlü de değildir onlar. Kimin özürü bu? Tekerlekli sandalyeye mahkum olup bir de özür mi dileyecekler. Ne diye özür dilesin. Sakatlar Derneği Başkanı, bize özürlü engelli demeye gerek yok sakat deyin ama iş verin ve normal sayın saygı duyun diyor. Zenciler de onlara zenci denmelerinden, Aleviler alevi denmesinden rahatsız olmazlar. Onları zenci, alevi olduğu için ayrımcılık yaparsan o zaman olmaz.

Bana da kilolu şişko filan demiş o kişi. Eh ben de biraz fazla kilom biliyorum. Memnunum halimden. Sen benim fikrime mi karşısın kiloma mı? Hehehe. Neyse.

İC’nin eleştirisini beğenmeyen izleyicinin sadece 83 takipçisi var diye aklınca aşağılamasıyla, kavga çıkarmaya niyetli kişinin benim kiloma laf etmesinin hiçbir farkı yok.

San Fransisko’da kullandığım paylaşımlı atölyeye girerken gözlük takmak mecbur. Kiloma siz karar verin.

Zarfa değil marzufa bakınız dersin geçer gider ya da sırf ilgi çekmek için bu tür garip etkilere müracaat ya da tamah etmezsin.

Açıklama geldi. Ama fırçalı mırçalı…

İC, kapak sadece 15 dakikada geri çekildi diyor. Çekmeyi uygun bulmuş demek ki hızla hareket etmiş. Peki. Ben ne yapardım? Bir kere böyle anlamsız bir kapak yapmazdım, Hitler’den sonra. “İleri zekalı arkadaşlar 3 gündür kareyi paylaşıyorlar” diyor, sen yaptın kardeşim o kareyi, onlar bulmuş kendince bir eleştirecekler ya aslan kesiliyor. Kesilirler. Kabul et artık bunu. Zor bir yer online mecra.

1- Neden hakaret ediyorsunuz İC?

2- Birileri sizin yumuşak karnınızı bulduğunu zannettiği anda bunu bir ceza haline getirmek ister. Hani mecrayı iyi anlamıştınız? Anlamamışsınız.

Yani bulurlarsa senin bir açığını devamlı tekrarlar. Takılma. Geri çektik kusura bakmayın dersin geçer. Bir daha da yapmazsın.

Hah yok, benim bir fikrim var ve bunu söylemek zorundayım diyorsan da kaldırma. Bırak kalsın. Yalnız kendi yaptığın surat koyulaştırma işini, başkası paylaşıyor diye şikayet edemezsin. Şikayet ettiğin mecra güler sana.

3- Neden geri çektiniz diyen seni destekliyor da olabilir. Onlara da “Uğraşamam tepkilerle, benim işim var. Tepkiler ve linçler bilinçli ve anlamsızdı. O yüzden kaldırdık.” derseniz sorun biter. Eğer gerçekten içerik ürettiğin zümre ile uğraşmak istemiyorsan içeriği kime üretiyorsun? Her yaptığınıza bayılan alkışlayan abartı seven olduğu gibi abartı kıskanan ve ufak bir yanlış dağ yapan da olur. Kimseyi eğitemezsiniz, bu Flutivi’nin işi ya da sorumluluğu değil. Kalkıp da yandaş kanallar gibi iktidarın borazanı ol diyen yok, Yalın Alpay’dan tut ESG’ye kadar daha ismini sayamadığım kişi var. Hava Ulaş diye bir kız var, hayranım ona. Elde bu kadar değer varken neden herkesle kavga ediyorsun. Derdin ne? Seni eleştiren herkes küstah, ileri zekalı ya da SJW idiot mu?

Bir de birisi bir cevap yazmış “He he” diye cevap vermiş. “Yahu bu cevabı veren İlker Canikligil mi? Hayretler içindeyim” yazdım diye beni de blokladı.

Ki beni Mustafa Armağan, Sunay Akın, Ayşe Hür, Dücane Cündioğlu filan bloklamıştı. İlk yanlışlarını kibarca belirttikten hemen sonra.

Koleksiyon yapıyorum.

İlker Canikligil de eklendi koleksiyonuma.

OYTUN MESELESİ ve RUŞEN ÇAKIR

Ya şimdi bana kızacaksınız İC’yi övüp durdun nasıl eleştiri yazısı yazıyorsun diye. Açıkçası kendi fikirlerim bunlar şikayetçi de değilim içeriklerden.

Oytun Erbaş’ı da seviyorum desem yeridir. TEDX konuşmalarına bayılırım filan. Covid daha hayatımıza girmeden elimizi nasıl yıkarız, nasıl korunuruz diyen oydu. Tuzlu su gargara meselesi ve sonra biz Türküz bize bir şey olmaz pek yaklaşımı, Canan Karataycı bir yaklaşımdı.

İş sevimli bir asperger sendromlu Oytun’u sevmekten TEHLİKELİ boyutlara ulaşınca uyarmak gerekti. BÖYLE BİR ŞEY BİLİMSEL OLARAK KANITLANMIŞ değildi ve önlemleri hafife almaya meyilli eğitimsiz bir zümre için yanlış rahatlama yaratacaktı.

Uzmanlık alanım değil ama gelecek Marmara Depremi için çok endişeliyim ve bu konuda bana soru soranlara hiç hoş tablo sunmuyorum. Dinleyenler de ne beni ne de yorumlarımı seviyorlar.

Biri kalkıp “Yahu beklenen depremin büyüklüğü 4'ü geçmez rahat olun. Türklere bir şey olmaz” derse. Ben de ne diyor yahu bu diye müdahil olurum. Bunun için yerbilimci olmaya gerek yok. Aynı şekilde Türklere Covid bir şey yapmaz diyene de tepkiler gecikmedi.

İçerik üretip bilgi veren bir kanal tehlikeli boyutlara ulaşıyordu. O zaman İC Oytun ile devam etmeyeceğini beyan etti ama var olan beyanları da KALDIRMADI.

Biz bu mecrayı anlamamışız. Eh anlat. O da yok.

Peki, kaldırmadın, tam farklı düşünen ve bilimsel olarak bunu kanıtlayan birini de getir onunla bir program yap, ikisini çakıştırmana da gerek yok. Biz uzman değiliz, uzmanların görüşü böyle de. Ya da Oytun’u çıkar özür dilet, geri alsın dediklerini. Almıyor mu sen açıklama yap.

Oytun’u çağırmış o cevap vermemiş. O zaman sırf onun yaptığı dezenformasyonu gidermek için başka bir program çek. Oytun’u çağırdım gelmedi de. Olduysa öyle şey ben görmedim. Görseydim keşke.

Oytun’un da, İlker’in de aslında birbirlerinden hoşlanmadıkları “neden aşık oluruz” isimli programda anlaşılıyordu zaten.

Ruşen Çakır bunu eleştirdi. İlker yine patladı. Çok kızgın çok. Ses konusunda uyarana “küstah” diyecek kadar. Ben yönetmenim sesin nasıl alınacağını bilirim de geç. Karşısındaki hakaret de ne oluyor.

İkisi arasındaki yazışma

1- İlker Canikligil’in Ruşen Çakır’ın kendini bitirdiğini iddia etmesi pek komik. Ayrıca “külliyen”, “tamamen”, “bütünüyle” demektir. “Çoğu” bütünüyle yanlışsa, bazıları yarım yanlış ve belki bazıları da tamamen doğru olabilir.

Tam olarak ne demek istiyorsunuz İlker Bey?

2- “Acil şifalar diliyorum” diyerek nasıl bir aşağılama peşindeydiniz? Neden?

3- Doktorum olarak sizi seçmeyeceğim derken Ruşen Bey’in İlker Bey’i doktor olarak bilmediğini değil Flutv’yi doktor olarak görmeyeceğini beyan ediyor.

4- İlker Canikligil de işi ergenliğe vuruyor. Te Allahım. Sen FluTv gibi oldukça önemli ve özel bir içerik üreten sistemin başındasın. Bu tür yazışmalarla tüm içeriği baltaladığının farkında mısın? Ben ortağın olsam basardım yaygarayı. Buna hakkın yok derdim. Biraz dikkatli olmasını isterdim.

Sonra işte malum izlenme sayısına bağlı talihsiz beyan.

Ben de hiç izlenmiyorum. Kanalım bomboş İlker Bey. Niye? Çünkü kanalımın ana konusu kalem kitap kırtasiye ve çizim sanat işleri. Ancak bu kadar kişi ilgileniyor. Bu kadar kişi seyrediyor ne yapayım. Podcastim desen o da felsefe üzerine. Onu da kimse ciddiye almıyor. Ne olacak ben mecrayı anlamamış durumdayım mı yani? Kapatayım mı dükkanı? Sidik yarışı için doğru bir birim mi izlenme sayısı.

Ruşen Çakır “videoyu kaldırın” demedi. Bunu diyen seyirciler. Oytun çıkar lafını savunur ya da geri alır diyor. Oytun geri gelmedi, yanlışını düzeltmedi. Özür filan hiç dilemedi. İlkercim belli olduğu üzere sen de özür dileme özürlüsüsün. Ya nesye.

Ortalıkta kaldı bilgi hala izleniyor diyor. Haklı. İC de diyor ki, sen televizyoncuydun ve YouTube’u anlamadın diyor. Evet, Medyascope’da Kültür Tarih sohbetlerine ben de konuk oldum çok da güzel program oldu. Hatta İC de daha bu kadar popüler olmamışken konuk oldu. Ses problemi sürüyor hala orada da. Ancak Ruşen Bey, bunu söyleyene küstah demiyor. Onu bırak bizim anlamadığımız YouTube’nin kutsiyetini bir türü anlatmamazlık yapmaz.

Soru şu:

Halk sağlığını tehdit edecek kadar etkili bir konuda yanlış ya da kanıtlanmamış bilgiyi sunan Oytun, Karatay gibi tipler özgür olup istediklerini söyleyebilirler mi? Onlar takıntılı vaziyette konuyu fanatikçe savunsalar bile yayıncı farklı fikirlerinin sunulmasını sağlaması etik bir zorunluluk mu? Olay Oytun, İlker, ESG değil. Halka verilecek bilginin doğrululuğuna yayıncı bakmaz işine, dalgasına mı bakar diyor.

İC tamamıyle olayı yanlış anlamış. Kişisel görmüş, sen hastasın diyor Ruşen Çakır’a.

SJW İDİOTLAR

Kapak gerçek. Yani şu andaki güncel kapak yalan. Madem gerçek neden kaldırdın? Madem kaldırdın, yanlış anlayanlar SJW idiotsa ne ciddiye alıyorsun da kaldırıyorsun?

Şimdi bu özür mü? “Allahın belaları size de yaranılmaz, ne kadar çok hassassınız kaldırdık işte” diyen hakaretamiz bir mesaj.

SJW, “Social Justice Warior” yani “Sosyal Adalet Savaşçısı” demek. Bunlar her konuda bir hassasiyet bulabilen, hatta bazı konularda öyle bir abartan ki amacı ceza vermek, ondan başka kimsenin incelikli olmadığından şikayet etmeyi alışkanlık haline getirenler demek.

Çok fenadır bunlara yakalandığın zaman ama yine de çoğunlukla hassasiyetlerini gözetirseniz seslerini çıkarmazlar. Sen de dikkatli olacaksın kardeşim. Hem milyon tane takipçim olsun 83 takipçisi olanın söz söylemeye hakkı olmadığını iddia et, hem de gel milyon takipçiden şu kadarı itiraz edince onları SJW idiot ilan et.

Ben de artık soğudum Flutv’den. Başkaları da öyle.

Aferin.

EMRAH SAFA GÜRKAN MASUM MU?

Tamamıyle değil. Amerikalı akademisyen arkadaşı çemkirdi diye, benim haberim yoktu hemen kaldırdık filan yazmış.

1- Neden İngilizce yani neden ABD’li biri eleştirince cevap da aynısını Türkçe yazmıyorsun ESG’cim.

2- Bana da oluyor. Bir ropörtaj veriyorum. Konuyu röportaj yapan nerelere çekiyor. Hem de ne uzman gazeteci sorma. Çekme lafımı oraya buraya. Ben öyle demedim ki. İlla bir sansasyon yaratacak. Ya da önemsiz bir konuda ufak bir eleştiri yapıyorsun, büyük noktayı kenara koyup o gereksiz durumu tekrarlayıp duruyor. Düşman bile kazandım.

Bundan sonra röp. yayınlanmadan önce görmem gerektiğini söylüyorum. Kabul etmeyen olursa röportaj vermiyorum.

Ben önemli biri değilim.

Kendimi öyle görmüyorum. Sen bir gazeteci olarak beni önemli görüyorsan uzmanlık alanımda dediklerimi bir gözden geçirmem lazım. Bu sana güvenmediğimi göstermez, senin haber okunma sansasyonu yaratma takıntın yüzünden, akademik objektif olma özelliğim gidecek. İstemiyorum. Elimde bir o kaldı, kusura bakma sen birkaç tık fazla alacaksın diye tüm mesleki görüşümü çöpe atamam.

Türkiye’de iken zırt pırt bazı muhalif TV ya da YouTube kanallarının davetlerini kabul etmiyorum. Zaten Demirören’e geçtikten sonra hiçbir kanal beni muhalif olduğum için çağırmaz. Gazeteler desen öyle. Memnunum böyle. Kanala, TV’ye, online yayına çıkınca ne oluyor ki. Eksik kalsın.

Bundan sonra ESG de her program öncesinde dinleyecek bakacak sonra diyecek ki yayınlayın. Ya da diyecek ki yayınlamayın. Şerh koyuyorum dersin. Yoksa işte böyle Hitler de olur, zenci de olur. Onay vermediğin yayın olmasın. Ha bunu İlker kabul eder mi etmez. İlla bir şey yapacak.

Yani Amerikalı duyar kasan değil Türk izleyicisi dinliyor seni ESG’cim. Mümkünse açıklamayı, özrü ya da geri vitesi TÜRKÇE yapıver.

Bir de İlker’e söyle önüne gelene idiot, küstah, “he he” filan demesin. Diyecekse de sana zarar vermesin. Kendi bilir.

KAMBERSİZ DÜĞÜN

Olmaz tabii. Emin Bey de karışmış olaya. Çok da severim kendisiniz. İsminin Emin olduğunu açıkladım ve ekran başındaki bir videosunu yayınlayıp kelleşmiş saçını ifşa ettim diye bana biraz bozuk. Neyse o da benden nasibini alsın.

Doğru tanımlar

Herkesin kılıç düellosuna atom bombasıyla geldiği doğru. Zaten mantıklı düşünenler pek takılmıyor o kara ESG’ye. Bence gereksiz “BAK BİZ BURADAYIZ” zorlaması. Ancak bu kadar yaygaraya gerek yok.

“Bu kapağı lanetlemeyen siyah düşmanıdır” demek garip.

bu dört seöenekten İlker ikinciyi hem de çok kötü yapıyor. Bu kadar uzun yazı bunun üzerine zaten. Kavga etmediği kişi kalmadı. Beni bile düşman etti edecek. Soğuttu içeriklerden.

Ancak Emincim 5. şıkkı unutmuş bence

Bu şık şu: Evet, ilgi çekmek için yaptığımız absürt kapak gereksizdi. Kusura bakmayın. Kaldırdık işte. Bir daha yapmayacağız. Özür. Ancak lütfen içeriğe dikkat ediniz. Zarfa değil marzufa bakınız. Biz de bundan böyle zarfa dikkat edeceğiz artık

İşte bunu TÜRKÇE yazarsın. Altına bu özürle kurtulamazsın, reklam yönetmenisin sen şöylesin böylesin yazarlarsa ciddiye almazsın, çok sıkıntılı tip varsa sessize alırsın. İŞ biter.

İşim var gücüm var bu kadar yazdım ama kusura bakmayın.

İlker Canikligil’in tansiyonu düşürüp en azından içerik ortaklarını kollaması gerektiğini düşünüyorum. Yapmazsa da kendi bilir.

Ben de bloklanma koleksiyonuma nadide bir parça kazandırmış olurum.

Teşekkürler.

Son görsel. Punkçı bir dindar olacaksan, türban üstü ejderha ibiklerine laf edene küstah demeyeceksin. Öyle bakma, öyle bakma!

--

--

Ahmet Turan Köksal
Ayasofya

İstanbul. Dr. Mimar. YTÜ. Yarışmalarda ödül alır-almaz. Ustura, Tuhafiyedeki Hafiye, İnternet Sizden Korksun, Kimkorkar intenernetten kitap yazarı. ayasofya.com