Startuplarda Yazılımcı Olmak

Hüseyin Polat Yürük
Aykiri Yazilimcilar
6 min readOct 14, 2020

Startuplar yapıları gereği hızlı hareket eden şirketlerdir. Büyük kurumlara göre üstün yanlarından biri de buradan gelir. Çalışan sayısının az oluşu, karar alırken düşünecekleri veya bağlı oldukları etkenlerin azlığı onlara hız ve esneklik kazandırır. Bu yüzden de büyük şirketlerde dönen bürokrasiye staruplarda çok rastlamazsınız. Kararlar hızlı alınıp hemen uygulanır. Bir vizyon ortaya konur ve bunu gerçekleştirmek için gerekli misyon takip edilerek ürün geliştirilir. Ürüne markette bir yer bulabilmek için ortaya birçok hipotez atılır. Daha çok deneme yanılma yöntemi ile gidilerek fikirler hayata geçirilir ve gelen geri bildirimlere göre bir sonraki aşamaya geçilir.

Denenecek çok fazla şeyin olması demek startup laboratuvarlarında birçok deneyin yapılacağı anlamına gelir. Deneyler de bir kişinin hızlı gelişmesi ve öğrenmesi için en iyi yöntemlerdendir. Bu yüzden bir yazılımcı olarak birçok deney yapma imkanına ve bu denemelerinizin sonuçlarını hızlıca görme imkanına kavuşursunuz. Denemelerin başarılı olup olmamasına bakmaksızın size neler katacağına odaklanırsınız. Başarılı olursa sizin ve küçük ekibinizin mutluluğunu derinden hissedersiniz. Fakat başarısızlık sonucu birçok insan demoralize olabilir. Fakat denemelerin doğasında bu vardır. Birçok şey dener başarısız olur ve sonunda tek bir doğru deneme ile başarıya ulaşırsınız. Bu bilinçle, başarısız olsanız bile öğrendiklerinizin yanınıza tecrübe olarak kaldığını görmekte fayda var.

Denemelerden ve başarısızlıktan bahsetmişken bir startupta çalışma konusunda kendinizi hazırlamanız ve beklentilerinizi buna göre ayarlamanız gereken bir etken var: Belirsizlik. Genelde belirsizliği startup kurucuları ve yöneticileri yönetir ve size aksettirmemeye çalışır. Fakat işin doğasında bu olduğu için kendinizi buna karşı hazırlarsınız. Başarıya giden yol inişler ve çıkışlarla dolu olduğu için hedeflere ne zaman ulaşılacağı konusunda tam bir netlik yoktur. Eğer bu tür durumlar size göre değilse belki de daha stabil ve olgun bir kurumda çalışmak sizin için daha iyi olabilir.

Hedefleri gerçekleştirmek için birçok yazılım geliştirir ve araçlar kullanırsınız. Öğrenip alet çantanıza attığınız her araç size birçok şey katar. Yeni araçlar öğrendikçe öğrenme yetenekleriniz de gelişir. Bu durum sadece araçlar için değil programlama dilleri ve kullanılan teknolojiler için de geçerlidir. Bazen ürünün MVP’sini geliştirmek için başlarda seçtiğiniz programlama dilinin veya teknolojinin ürünün olgunluk aşamasında pek uygun olmadığını görürsünüz. Bu da yaptığınız hatalı seçimden öğrenip ders çıkarma şansınının yanında, size farklı perspektifler katacak yeni programlama dilleri ve teknolojilerle yazılım geliştirme fırsatını verir. Kariyerinizin başlarında farklı teknolojilerle çalışmak ileride odaklanıp uzmanlaşmak istediğiniz alanların seçiminde ihtiyacınız olan altyapıyı sağlar.

Startuplarda çalışmak yeni teknolojiler denemenin yanında bizlere başka şapkalar takma fırsatı da tanır. Genelde kısıtlı imkanlardan dolayı küçük bir ekibe sahip olunduğu için siz de birçok cephede çarpışmak zorunda kalırsınız. Bir gün frontend tarafında görev alırken, bir gün backend tarafında görev alırsınız. Sizin yazmadığınız bir kod olsa da takım arkadaşınız hastalandığından dolayı onun kodundan ortaya çıkan hatayı fixlerken kendinizi bulabilirsiniz. Bu yüzdendir ki genelde startuplar full stack developerlarla çalışmayı tercih ederler. Aslında full stack kavramı startupların bu ihtiyacından dolayı ortaya çıkan bir kavram gibi de görülebilir. Startupların her iş için alanında en uzman yazılımcıyı bulup tatmin edici ücretler verebilecek imkanları yoktur. Bu yüzden de ellerindeki insan kaynağıyla en iyisini ortaya koymaya çalışırlar.

Startup’in ilk kurulduğu zamanlarda çalışmaya başlamak, ekibin küçük olmasından dolayı sizin yaptıklarınızın ve değerinizin daha kolay görülmesine yardımcı olur. Ürüne yaptığınız her iyileştirme, yazdığınız her kod, tekrar eden işleri otomasyona bağlayıp zaman tasarrufu sağlayan her sistem startupın gidişatına direkt katkı sağlar. Çorbada benim de tuzum var hissini daha güçlü bir şekilde yaşarsınız.

Startuplarda sadece yazılım alanında değil iş ve ürün geliştirme alanlarında da kendinizi geliştirme imkanınız vardır. Bir ürünü oluşturanlar sadece yazılımlar değildir. Ürünü daha çok müşteri ile buluşturmak adına design, marketing, analytics, SEO, growth hacking vb. gibi birçok konuyu yakından tanırsınız. Bu alanda geliştirme yapan arkadaşlarınız yazılımcılara ihtiyaç duyarlar. Onlar kendi alanlarında denemeler yaparken siz de onların taleplerini karşılayan teknik geliştirmeleri yaparsınız ve aslında onların yaptığı işi yakından tanıma fırsatı elde edersiniz. Ürünün her aşamasında yakından katkısı olan birisi olarak ürün geliştirmenin ne demek olduğunu kavrarsınız. Başlarda bir programcı olarak işe sadece teknik perspektiften bakarken artık bir ürün geliştirici perspektifine göre yazılım geliştirmeye başlarsınız. Ürününüz için neyin önemli olduğunu bilmek alacağınız yazılım kararlarınızda pozitif bir etki yaratır. Müşteri ve ürün odaklı düşünebilme yeteneğine kavuşur, teknik tarafta ürünün kaderini derinden etkileyecek hatalardan sakınarak müşterilere en yüksek değeri getirecek yazılımları geliştirirsiniz.

Madalyonun diğer yüzü…

Startupta çalışmanın bir çok artı yönü olduğu gibi işlerin ters gitme olasılığı da hayli yüksek. Genelde karşılaşılan problemler kötü yönetim, yetersiz nakit akışı ve beklenen başarının bir türlü gelmeyişi veya gecikmesi kaynaklı olabiliyor. Startuplar ilk kurulduklarında hayaller ve hedefler yüksektir. Çalışanlara ilerisi için birçok vaatler verilir. Silikon vadisi standartlarında maaşların verileceği, kendilerini geliştirmek için her türlü imkan ve fırsatın sunulacağı, çalışanların öncelikler sıralamasında ilk sırada olduğu, işler yolunda giderse şirketten hisse verileceği gibi vaatler. Bu vaatler işe alımlarda sıklıkla söylendiği gibi mevcut ekibi de canlı ve motive tutmak için belirli periyotlarda tekrarlanır. Bu şekilde çalışanlar motive edilmeye çalışılıp, geleceğin fırsatlarla ve umutla dolu olduğu söylenerek, diğer şirketlerden çalışanlara yapılacak tekliflerle akıllarının çelinmesi engellenmek istenir.

En çok söylenen yalanlardan biri de şudur: “Biz bir aileyiz.” Halbuki iş dünyasında aile olmak diye bir kavram yoktur. Aynı hedefi gerçekleştirmek için bir araya gelen, farklı farklı insanlardan oluşan takımlar vardır. Dolayısı ile startuplarda çalışırken “biz bir aileyiz” denildiğinde bunun içi boş bir kavram olduğunu hatırlayın.

Çalışanlar da başlarda herşey yolunda gittiği için yüksek motivasyonla işlerine dört elle sarılırlar. Öyle ki mesailere kalmak hatta hafta sonları işe gelip projeleri yetiştirmeye çalışmak bile onlar için normal görünür. Çalışanlar bunları kendi özel zamanlarından yaptıkları bir fedekarlıkmış gibi görmezler. Aksine şirketin onlara vaat ettiği gelecek planlarına yatırım olarak görürler. Şirketin büyümesi demek tırnak içinde kendilerinin de büyüyeceği anlamına gelir.

Fakat gerçeklik biraz daha farklıdır. Startupların başlangıçta nakit akış kaynaklarının sınırlı olmasından dolayı bir takım ekonomik sorunlar başgösterebilir. Hele ki startup hızlı büyümek adına karşılayabileceğinden daha fazla çalışana iş imkanı sağlamışsa ve yeteri kadar gelir elde edemiyorsa çalışanların maaşlarının ödenmesinde gecikmeler yaşanabilir. Başlarda belki bu durum maaşlara yansımaz fakat size yatırılan sigortaları kontrol etmek için sisteme girdiğinizde veya bir hastaneye gittiğinizde sigortanızın yatırılmadığı gerçeğiyle karşılaşma ihtimaliniz olabilir. Aylarca yatmayan sigortaları yönetime sorduğunuz zaman bunun geçici bir durum olduğu yakında herşeyin düzeleceği cevabını alırsınız ve tekrar özveri ile çalıştığınız bilgisarınızın başına geri dönersiniz.

İşler daha da kötüye giderse ödenmeyenler kervanına maaşlarda eklenebilir. Gecikmeli bir şekilde yatan maaşlar ilerleyen zamanlarda hiç yatmamaya başlar. Burada önemli olan yönetimin içinde bulunduğunuz durumu size açıkça anlatıp kafanızda oluşan soru işaretlerini ortadan kaldırmasıdır. Transparan bir kültüre sahip şirkette olup bitenler herkesle açık bir şekilde paylaşılır ve duruma göre herkes bir sonraki adımı bilir. Malesef bu tip durumlarda startup kurucularının çoğunluğu kötü gidişat gözle görünür olsa da transparan olmak yerine olayları gizlemeyi tercih ederler. Bu da işlerin daha da kötü bir hal almasına neden olur. Maaşların ödenmediği bir ortamda ufak problemler büyür ve sonunda içinden çıkılamayacak bir hal alır. Bu durumdan hoşnut olmayan çalışanlar zamanla gemiyi terketmeye başlarlar ve bu durum mevcut çalışanların motivasyonunun daha da kötü etkilenmesine sebep olur. Parayla saadet olmaz derler ama şu bir gerçektir ki para startuplarda yaşanan birçok problemin çözümüdür.

Yaşanan küçük problemlerin çoğu düzenli gelen bir nakit akışıyla çözülebilse de bazen sorunların kaynağı para ile çözülemeyecek kadar büyüktür. Tüm ödemeler zamanında yapılmasına rağmen vaat edilen başarıya istenilen zamanda ulaşılamaması, konulan hedeflerin tutturulamaması takımın motivasyonunun düşmesine neden olur. Böyle bir durumda sorunun kaynağında bir çok sebep olabilir. Markette geliştirilen ürüne bir talebin olmayışı, rekabetin çok sert oluşu gibi bir çok etken bu duruma sebep olabilir. Bazen de kurucuların ve ekibe liderlik edenlerin ortaya konulan vizyonu gerçekleştirecek niteliklere sahip olmayışları başarıya ulaşılamamasına neden olur. Böyle bir durumda takımın liderlere olan inancı sarsılır. Bu inancı geri getirmek için doğru adımlar atılmıyor veya ekibe karşı dürüst olunmayıp yapılan hatalar üstlenilmiyorsa kaybolan inancın yanına güven de eklenir. Bu noktadan sonra işleri tekrar eski haline getirmek çok güçleşir ve çoğu durumda da bu pek mümkün değildir.

Startuplarda en çok söylenenen ve herhangi bir dayanağı olmayan sözlerden biri de “hepimiz aynı gemideyiz.”’dir. Geminin dümeninde kendilerinin olduğunu unutan kurucular “hepimiz aynı gemideyiz” diyerek karşılaşılan durumlara beraberce katlanmaları gerektiğini, aynı sıkıntıları kendilerinin de yaşadıklarını anlatarak bir nebze olsa da çalışanların yüreklerine su serpmeye çalışırlar. Kazanırsak beraber kazanacağız, kaybedersek beraber kaybedeceğiz gibi laflar sıkça duyulur. Fakat çoğu durumda kültürün yanlış inşa edilmesinden dolayı kurucuların bencilliği gün yüzüne çıkar ve bu durumda da verilen sözlerle eylemlerin örtüşmediği çalışanlar tarafından hissedilir. Ortaya çıkan bu iki yüzlülük çalışanlar ve şirket sahipleri arasındaki samimiyetin tamamen yok olmasına neden olur.

Startup dünyası çetin bir dünyadır. Kültürünü doğru oturtmuş, transparan ve önce insan diyerek çalışanları ilk sıraya koyan, onların haklarını gözeten şirketler yarışa 1–0 önde başlarlar. Bu yüzden eğer şanlıysanız, doğru insanlarla önemli problemlerin çözümü üzerinde beraber çalışma fırsatı yakalayabileceğiniz startuplar, özellikle kariyerinizin başında size çok şey katabilir. Bu yüzden ekonomik katkıdan çok bilgi, tecrübe ve öğrenme imkanı sunan, ilerlemek istediğiniz alanda bir ürün geliştiren startuplarda calışmayı ciddi bir şekilde düşünmelisiniz.

Originally published at https://huseyinpolatyuruk.com on October 14, 2020.

--

--