Çağdaş grafik tasarımda estetik monokültür

Gonca Mutaf
Bahtınız Açık
6 min readMay 31, 2022

--

Görsel tasarım ögeleri her geçen gün biraz daha birbirine benzemeye başladı: logolar, internet siteleri, uygulamalar… Aslında bir çok marka “o,bu ya da şu” gibi başarısı kanıtlanmış olanların izinden gideyim derken kendi özünü kaybediyor. Market siparişi vermeye çalışırken taksi çağıran, istediğini konumu mail kutusunda aratan emin olun sadece siz değilsiniz. Şaka bir yana, akıllı telefonunuzu açtığınızda hepsi aynı markanın alt ürünü gibi görünen uygulama ikonları, markaların bu konuda benimsediği strateji konusunda size fikir verecektir. Peki, neden? Tasarımda tek bir doğrudan söz edilemeyeceğine göre başarılı bir markayı taklit etmekten daha sürdürülebilir ve kişiselleştirilebilir bir proje yürütülemez mi? Günümüzde moda haline gelip bilgisayarlarımızı, evlerimizi, kıyafetlerimizi etkisine alan sadelik akımı bu benzeşme durum ile ne kadar ilişkili?

Tasarım düşüncesi

Görsel bir pratik olarak tasarım, görsel sanatlardan problem çözme açısından ayrılır. Kees Dorst, tasarım uygulamalarının karmaşık ve bazen de kafa karıştıran yapısını anlamak için tasarımın belirli bir ihtiyaca cevap olarak geliştirildiğinin anlaşılması gerektiğinin altını çiziyor. Bu temel değer, tasarımın projeye özgü ve dolayısıyla da içerik odaklı olmasını gerektirir. Buna rağmen içerikten bağımsız bir şekilde çağdaş tasarım çıktılarının giderek birbirleriyle daha benzer hale gelmesi dikkatinizi çekti mi? Evrensel olarak beğenilip kabul edilen birkaç görsel stil, çağdaş grafik tasarımın giderek bağlamdan kopuk, estetik odaklı, tekelleştirilmiş bir yapı haline gelmesine neden oldu ve tasarımcının önemli görevlerinde biri olan akıl yürütmenin önemi silikleşti. Sonuç olarak, nitelikli tasarım sistemlerinin yerini popüler kültürden etkilenen tasarım kopyaları aldı.

Kopyalar ardında

Ellen Lupton, Graphic design: The new basics adlı kitabında, tasarım sürecinin içsel bir parçasının kurallar ve yönergeler tasarlamak olduğundan bahseder ve tasarımcılardan, giderek artan bir şekilde, diğer insanların uygulayacağı ve zamanla değişecek sistemler yaratmaları istendiğini söyler. Ne var ki estetik kaygı güderek tasarlamak, kurallar ve yönergelerle özelleştirilmiş bir tasarım sistemi oluşturmak için doğru bir başlangıç değil. Bu noktada tasarımın taklitçiliğe dönüşür, akıl yürütme biter ve uygun akıl yürütmeden etkin bir sistem tasarımı arayışı da maalesef boşuna olur. Çağdaş tasarımın sözde kuralları, kullanıcaya özel ısmarlama çözümler değil, tekellere hizmet eden popüler çağdaş monokültürün onaylanmış kopyalarını yaratır.

Önce tekelin ne olduğunu ve nasıl çalıştığına bakalım. Tekel, bir mal veya hizmet üzerinde özel kontrole sahip bir şirket veya grup anlamına gelir. Yetkililer zamanla değişebilir, ancak tekellerin belirlediği kurallara uyma eğilimi özellikle tasarımda tekrar eden bir konudur. Günümüzün estetik monokültürü Apple, Facebook ve Google gibi büyük kitlelerini etkisi altına alan ve böylelikle trend belirleyici haline gelen markalar tarafından başlatıldı. Bu firmaların işini iyi yaptığı aşikar ama herkesin sorgulamadan görsel olarak taklit etmesi kabul edilebilir mi? Fikir, görselliğin gerisinde kalmaya zorlanır ve tasarım anlamını yitirmeye başlar. Bu eğilimler muhtemelen kullanıcıların beklentilerini karşılama çabasından kaynaklanmakta. Tasarımcılar olarak hepimiz kullanıcı taleplerine uygun bir tasarımın peşinde olduğumuzdan, bu konuda onaylanmış yöntemlerin kullanılması herkesin konfor alanını oluşturuyor.

Alegria, an illustration system developed for Facebook.

Kitaplardan web sitelerine kadar her ürün, kullanıcıların zihninde bir hatıraya, bir deneyim geçmişine sahiptir ve kullanıcılar sürecin her tekrarında bu etkileşimleri tekrarlama eğilimindedir. Başka bir deyişle, etkileşimde bulunulan bir ürün, belleklerdeki zihinsel görüntüden daha farklıysa, kullanıcılar bunu bilinçli ve bilinçaltı seviyelerde reddedebilir. Kolaylık arayışı, zihinsel bir görevi tamamlamanın öznel deneyimini ifade eden bilişsel akıcılığa (cognitive fluency) dayanır. Bir örnek vermek gerekirse, Google tarafından yapılan bir araştırma, kullanıcıların web sitelerini saniyenin 1/50'si ile 1/20'si arasında bir sürede iyi ya da kötü olarak değerlendirdiğini söylüyor. Araştırmaya göre, görsel olarak, kullanıcılar zihinlerindeki deneyimden farklı kurgulanmış websitelerini doğrudan daha kullanışsız, kötü olarak nitelendirerek ziyaretini sonlandırıyor. Yakındığımız sadeleştirme hevesi bu kolaylık talebinden kaynaklanıyor olabilir ama bu amaca yönelmek amaçsızca tasarlamak değildir. John Maeda Design for Simplicity başlıklı konuşmasında, “Sadelik, daha fazla keyif ve daha az acıyla yaşamaktır” diyor. Sadeliğin sadece azalmakla ilgili olmadığını, dikkat dağıtıcı unsurları azaltmakla ilgili olduğunu ve bazen karmaşıklığın bir hikayeyi ileriye taşımanın doğru yolu olabileceğini anlamak ilham verici.

John Maeda | Basitlik üzerine (2007).

Digital & Chill

Dijitalleşmeden önce, sonucu daha kesin bir şekilde tahmin etmek ve baskı sürecinde gereksiz masraflardan kaçınmak için tasarım süreci boyunca denenmiş ve gerçek formüller gerekliydi. Daha sonra, bilgisayarın düşük maliyetle alternatifler üretmemize imkanı, tasarımcıya her şey doğru görünene kadar deney yapma özgürlüğü verdi. Ancak, Pelle Ehn yeni medya teknolojilerine inanılmaz kaynaklar yatırılırken, işlevsel ve estetik olarak sonuçların hala zayıf olduğuna dikkat çekiyor. Teknolojideki gelişmenin tasarım açısından yaratıcı üretkenlikte potansiyel bir artış anlamına gelmediği oldukça açık.

WordPress, Drupal, Blogspot, Wix ve Canva gibi çağdaş içerik yönetimi ve tasarım sistemleri, görsel içerik ve web siteleri oluşturmak için kullanıcı dostu bir yolunu sunuyor, ancak potansiyelleri sınırlı. Sebebiyse içerikten bağımsız olmaları. Bu araçlar, otomatikleştirilmiş görevler aracılığıyla tasarım sürecini hızlandırma gibi potansiyel bir amaç taşıyor. Kullanıma hazır şablonların ana dezavantajı, nihai ürünler açısından yeterli çeşitliliği sağlamamaları. Değişen renkler, tipografi, arka plan ve grafikler gibi temel özelleştirme alternatiflerine rağmen sonuçlar genellikle aynı görünüyor ve tasarım düşüncesinin özü olan içerik ve görsellik arasındaki bağlantı hemen hemen görmezden geliniyor. Dahası, bir “kendin yap” web sitesi oluşturucuyu kullanırken dijital marka ve pazarlama profesyonellerinin beceri ve uzmanlıklarını atlamak çok olası. Buna rağmen çağdaş şirketlerin ve tasarımcıların büyük bir çoğunluğu, zaman kazandıran şablonlar nedeniyle ne bir projeyi fazla düşünerek kendilerini zorluyor ne de konfor alanlarından çıkıp yeni bir şey deniyor. Bunun sonucu, projenin etkisini arttırmaktan ziyade, işi körelterek meraklı izleyiciden yalıtmak.

Reklam sanıp tıklayanlar?

Yalıngı

İletişim tasarımının tarihi 30.000 yıl önce mağara resimlerine kadar dayanır, ancak çok daha sonra Dwiggins Dwiggins tarafında yazılmış, 1922 yılında yayınlanan New Kind of Printing Calls for New Design adlı kitapta, ilk kez bir terim olarak ortaya çıktı. O zamandan beri tasarım birçok zıt kavramın bir tür yarışma alanı haline geldi ve sadelik-karmaşıklık savaşı da bunlardan biri. Sadelik arayışının çağdaş grafik tasarımda popüler bir yaklaşım olduğunun hepimiz farkındayız. Bahsettiğim aynılığın sebebi yanlış bir şekilde bu savaşın bir zaferi gibi atfedilebilir. Ne var ki sadelik sadece günümüzde değil, tasarım tarihinde her zaman bir ana motif olduğu görülür. Bugün gördüğümüz aynılık, basitliğin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmakta. Robert Morris’in dediği gibi, “Formun sadeliği, deneyimde eşit bir basitliğe dönüşmez”. Sadelik sadece estetik bir değere sahip değildir, aynı zamanda daha derin bir algıya sahiptir. Vitruvius’un ilkeleri (MÖ 1. yy), tasarımda sadeleştirmenin temeli olarak kabul edilebilir. Bu yaklaşımın bir devamı, Leonardo da Vinci’nin “Sadelik nihai gelişmişliktir” ifadesidir. Amaç, tasarımı amacına indirgeyerek deneyimi geliştirmektir. Bu fikrin erken modernizme en iyi uyarlayıcısı Sullivan’dır. “Form (her zaman) işlevi izler. (1896)” sadece bir tasarım sloganı değil, tasarım ve sanayileşme arasındaki ilişkinin harika bir tanımıdır. Etkili bir örneğe bakmak gerekirse, Modernizm akımı, Sanayi Devrimi’nin gerektirdiği (1760) basitliği benimsemiştir. O zamanlar tasarım değerlendirmesinin itici güçleri ticaricilik ve kapitalizmdi. Bu nedenle, Modernizm, ütopik bir toplum vizyonu yaratmak için işleve öncelik verdi. Modernizmin büyümesi, bilgi ve kaynakların mekanik seri üretim biçimlerine ve endüstriyel süreçlere doğru kaymasıyla aynı zamana denk gelen el işçiliği sanatlarında bir azalma gördü.

Süregelen yıllarda basitlik kavramı, ‘süslemenin suç olması’ (Loos, 1908) ve daha sonra ‘evin yaşamak için bir makine olması’ (Le Corbusier, 1927) olarak yeniden tanımlandı. Süsleme ve desenler eklemek, zamanla eskidikleri için artık zaman kaybı olarak kabul edildi. De Stijl (1917) gibi sanat akımlarına ek olarak, The Deutscher Werkbund (1907), bu yaklaşımı benimseyen bir tasarım derneğiydi. Hem bu dernekten hem de Peter Behrens’ten etkilenen Walter Gropius, 1919’da Bauhaus’u kurdu. Bu ikonik okul, temiz, basit ve işlevsel tasarım yaklaşımını benimsemişti. İngiliz Modernizmi konusunda bir otorite olan Celia Marshik, Bauhaus mirasının öneminin ve etkisinin, gazete baskısından kitap yayıncılığına kadar kültürel çıktılardaki yüksek hacimli ve düşük maliyetli uygulamaların birçoğunda görüldüğünü belirtiyor.

Villa Müller in Prague by Adolf Loos (1928), Villa Savoy in Paris by Le Corbusier (1929), The Bauhaus Building in Dessau by Walter Gropius (1925).

Sadelik tasarımı tek bir optimal forma indirger, ancak aynı zamanda ürün farklılaşmasını da engelleme riski doğurur. Her ürün, nasıl etkileşime girileceğini kolayca keşfetmenin ipuçları olan dizinsel, sembolik ve ikonik işaretler olarak adlandırılan göstergelere sahiptir. Ürünler arasındaki benzerlik arttıkça, bu gösterenler potansiyellerini kaybeder ve karaktersizleşir. Bu açıdan bakıldığında, işlev sağlamak amacıyla sadeleştirilen tasarımlar, işlev görmemeye başlar.

Tasarım düşüncesi önemli, ama neden?

Grafik tasarımda düşünülmesi gereken en önemli konu, kullanıcıların duygu ve algılar. Grafik tasarım sürecinde yaratıcılık, empati ve eleştirel düşünme gibi niteliklere her zaman değer verilir ve tasarım ile kullanıcı arasında duygusal bir bağ oluşturması açısından tasarım çıktılarını zenginleştirir. Bilgisayarlarlarca taklit etmesi kolay olmayan bu beceriler, tasarımcıların hedef kitleyle duygusal düzeyde iletişim kuran ürünler yaratmalarına ve birincil hedeflere ulaşan uzun süreli ilişkiler kurmalarına yardımcı olur. Yaratıcı mesleklerin yapay zeka tarafından kopyalanması daha zordur. Otomatik araçların gelişmesiyle birlikte grafik tasarımın güncel gerçeklere uyum sağlamak için değişeceğinden şüphe yok, ancak tasarımcılara her zaman ihtiyaç olacak. Önemli olan, tasarımın içsel motivasyonlarının neler olduğunu, hangi motivasyonların zaman, maliyet,etkin üretim ve trend takibi düşünülerek göz ardı edildiğini yeniden düşünmek!

--

--