Tekinsiz Vadide Bizi Neler Bekliyor?

Yakın zamanda çoğu sektörde olduğu gibi sanat ve tasarım alanında da çok konuşulan konulardan biri: Yapay zeka. Kapasitesi ve tutarlı görseller üretme konusunda yeteneği şu an için sınırlı ancak son yıllarda dikkate değer bir gelişme kaydetti. Bu gelişmelerin yapay zekanın işimizi elimizden alacağının habercisi olup olmadığı ya da insanlar tarafından üretilen içerikleri baz alarak ortaya çıkardığı işlerin telif hakları konusunda tartışmalar devam ederken, bu yazıda bu gelişmelerin alıcı olarak bizi etkileyen bir tarafından bahsetmek istiyorum: Tekinsiz Vadi Teorisi.

Gonca Mutaf
Bahtınız Açık
Published in
5 min readApr 15, 2024

--

Nedir bu Tekinsiz Vadi Teorisi?

Tekinsiz Vadi terimiyle karşılaşmamız, aslında yapay zekanın hayatımıza girmesinden çok daha öncesine dayanıyor. Bugün oldukça gündemde olan bu terimi ilk kez 1970 yılında Masahiro Mori ortaya attı. Mori’ye göre bir tasarımın (bu bir fiziksel bir robot, bir fotoğraf ya da bir oyun karakteri olabilir) insana olan benzerliği ile bizde uyandırdığı duygusal tepki arasında dikkate değer bir ilişki var. Örneğin bir robotun insana olan benzerliği arttıkça, bizde insana benzer bir canlı olduğu, bir ruhu ve karakteri olduğu hissi yarattığı için ona sempati duysak da bu benzerlik oranı gerçek insana fazla yaklaştığında bir korku ve tedirginlik hissine dönüşüyor.

Masahiro Mori’nin Tekinsiz Vadi Eğrisi

Konu daha detaylı çalışılıp bu hissinin sebebi araştırıldığında farklı önermeler ortaya çıkmış. Beklenti İhlali Hipotezine göre karşımızdakinin bir insan olduğunu varsayıyoruz ancak gördüğümüz görüntü ile zihnimizdeki insan tasviriyle örtüşmediğinde tedirginlik duymaya başlıyoruz. 2006 yılında Ramey’in ortaya attığı Kategorik Belirsizlik Hipotezi ise gördüğümüz şeyi kategorize etmekte sıkıntı yaşadığımız ve hangi kategoriye (insan/insan olmayan) ait olduğu kestirmediğimiz için tedirginlik duyduğumuz yönünde.

İnsanı anımsatan tek yanı esprileri olan TARS (Interstellar), Tek gözlü sevimli dostumuz R2D2 (Star Wars) ve Robotların da artık insandan farksız olduğu bir dünyada yaşayan android Harun (The Creator)

Tekinsiz Vadiye Giden Yeni bir Yol: Üretken Yapay Zeka

Video oyunları, animasyon filmleri ve robot bilimi gibi konularda tekinsiz vadi üzerine örnekler görmeye alışık olsak da son zamanlarda hayatımıza giren heyecan verici yeni bir teknoloji, bu konu ile yakından ilişkileniyor: Üretken Yapay Zeka (Generative AI). Ünlü sanatçıların tarzlarını taklit edebilen ve yeni görsel içerikler oluşturabilen bu araçlar, görsel sanat ve tasarım pratiğinde bir devrim niteliğinde.

Üretken Yapay Zeka, kısaca, metin komutlarından görüntü ve ses gibi yapay içerikler oluşturan derin öğrenme sistemleri için kullanılan bir terim. Bu araçlar, bir komut (promt) girdiğinizde komutta bahsedilen içerik kalıplarını anlayıp kopyalıyor ve bu sayede talebinize uygun görseller ve videolar oluşturuyor. Hatta hedefinize en yakın sonucu elde etmek için yönlendirme yaparak revizeler istemeniz de mümkün. Tabii, logoyu bir tık büyütelim ya da daha tasarımsal bir şey mi yapsak gibi ucu açık söylemler kafa karıştırabilir. 😊

2022'den bu yana, bu araçların birçoğu bizlerin kullanımına açık hale geldi ve bu da sosyal medyada, haber bültenlerinde ve sanat sergilerinde yapay zeka tarafından oluşturulan içeriklerle sıkça karşılaşmamıza yol açtı. Dall-E 2, Runway ve Midjourney gibi araçları kullanarak sıfırdan görsel üretme imkânının yanında, bir yeni gelişme de benzer sistemleri kullanarak yapay zeka destekli tasarım yapılabilmesine imkan tanıyan tasarım uygulamaları: Adobe Beta versiyonları gibi. Özetle, bu uygulamaların tasarım ve sanat dünyasında kendine önemli bir yer bulduğunu ve gün geçtikçe gelen gelişmelerle bu yerini sağlamlaştırdığını söylemek mümkün.

Henüz insan elinden çıkan işlerle kıyaslanacak kadar tutarlı sonuçlar veremeyen bu araçların, en çok içinden çıkamadığı iş: İnsan eli :D Doğa görselleri kadar çok veriye sahip olmadığından ve perspektif olarak elin hareketlerini anlamakta da zorlanmasından olacak ki yapay zekanın ürettiği el görsellerinin kimisi korku filmlerinden fırlamış gibi, en masumu ise genel de en az 6–7 parmaklı. Bazı işler, yapay zeka ile hızlı ve ucuza görsel üretmenin heyecanıyla yapılmış olucak ki, kimsenin dikkatini çekmeyen hatalarla baskıya giden ve sonrasında sergilenen yapay zeka görselleri ile şehrin çoğu yerinde karşılaşmak mümkün.

Şeytan ayrıntıda mı gizlidir? Donuk bakışları bile yeterince tuhaf hissettiren bu çocukların ellerine dikkatlice baktınız mı?

Yapay zeka üretimleri, yazının başından beri bahsettiğim tekinsiz vadi olgusuyla iki açıdan kesişiyor: Yapay zeka tarafından üretilen insan görüntülerinin yarattığı tekinsiz duygu ve bu görsellerin insanlar tarafından yaratılmadığının anlaşılmasının ardından gelen tekinsiz duygu. Öncelikle eseri algılama kısmına odaklanalım. Neredeyse insana benzeyen ancak hatalı, eksik ve belki de ruhsuz diyebileceğimiz bu görseller, izleyicide bir tür tedirginliğe, rahatsızlığa sebep oluyor. Ruhsuz diyorum, çünkü özellikle yapay zeka tarafından oluşturulan yüzlerde bu eksikliği görüyoruz. Bir nevi, karşımızdakinin bir insan mı yoksa ruhsuz bir robot mu olduğunu ayırt etmeye çalışıyoruz. Yapay zekanın tekinsiz vadi olgusu ile diğer kesişimi ise, bu görüntülerin bir insan tarafından yaratılmış gibi görünmesine rağmen gerçekte öyle olmaması. Yani sanatçıya/tasarımcıya duyduğumuz yabancılık ve tedirginlik. Günün sonunda insan eliyle üretilmiş verileri toparlan bir araç, yine gerçek olmayan bir insan tasviri üretiyor ve bu kırılmalar gerçeklik algımızın karışmasına sebep oluyor.

Yapay Zeka Kullanımı ve Etik Değerler

Bu konulara değinmişken, post-dijital toplumumuzda kültürel üretimle ilgili oluşan sorulara da değinmeden geçmemek gerek. Yeterince gerçekçi görseller, metinler, videolar ve ses klipleri birkaç tıklamayla oluşturulabildiğinde sosyal kültürümüz nasıl değişecek? Gelecekte yapay zekanın tasarımcıların kariyeri için bir tehdit olup olmayacağı tartışılır ancak bugüne bakarak konuşulabilecek bir konu var: bu araçların yaptıkları üretimin etikliği. Gerçek insan sanatçı ve tasarımcıların ürettikleri işleri izinsiz ve ücretsiz kullanarak edindiği birikimi kullanıp kopyalar üreten bu araçların yaptığı hırsızlık olabilir mi? Fikri üretenin haklarını bu dengenin neresine koymalıyız?

Sanat eserinin özgünlüğü ve telif hakkı endişeleri kadar, yanıltıcı veya zararlı içeriklerin oluşturulabilmesi yapay zekanın etik anlamda oluşturduğu güncel, potansiyel sorunlardan biri. Yapay zekanın gerçeğe yakın insan görüntüleri ve sesleri üretme kapasitesi, gerçeklik ile uydurma arasındaki çizgiyi gün geçtikçe bulanıklaştıracak gibi duruyor. Yaratıcı endüstrilerde insan-yapay zekâ iş birliğinin geleceği yenilik vaat ederken aynı zamanda bu etik ikilemlerin dikkatle değerlendirilmesini gerektiriyor.

Gerçek ile yapay arasındaki çizgi

Şüphe yok ki, çok da uzak olmayan bir gelecekte, hataların giderilmesi ve etik sorunların çözülmesiyle yapay zeka kullanımı tasarım pratiklerinin vazgeçilmez bir parçası olacak. Tasarımcılar işsiz kalacağı yönündeki komplo teorilerinin aksine, bu araçları kullanarak zaman ve kaynak açından çok daha verimli işleyen bir tasarım sürecine geçiş yapacağımıza inanıyorum. Buradaki önemli nokta, bu gelişmeleri takip edip güncel versiyonlardan haberdar olmak ve ayak uydurabilmek.

Peki, bu yapay zeka işleri son derece inandırıcı hale gelip tekinsiz vadiyi aşıp diğer tarafa geçerse ne olacak? Gerçek ile yapay arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran dijital çağda, üretmenin ve algılamanın ne anlama geldiğini yeniden düşünmek zorundayız.

--

--